Yokluk içinde başlayıp sazı ve sözü sayesinde zirveye çıkan bir hayat onunki. Köklerine bağlı ve ilkeli, yalnız ve duygusal ama her şeyden önemlisi oldukça mütevazı bir hayat.
Neşet Ertaş, kimilerine göre sazın ve sözün üstadı, kimilerine göre yüzyıllardır devam eden abdal geleneğinin en ünlü temsilcisi. Yazar Yaşar Kemal onu ''Bozkırın Tezenesi'' olarak tanımlarken, O ise bütün ününe ve imkanına rağmen, hala kendisini ''garip'' olarak tanımlamaya devam ediyor.
72'nci yaşına yeni girdiğini, ufak tefek problemleri dışında sağlığının iyi olduğunu belirterek söze başlıyor büyük usta. Ardından da Türkiye özleminin sona erdiğini Almanya'dan yurda kesin dönüş yaptığını, çoğunlukla İzmir'de arada sırada da İstanbul'da kaldığını söylüyor.
Eskiler soruldukça, önce gözleri parıldıyor ardından da derinlere dalıp anlatmaya başlıyor Ertaş:
''Yoksulluk içinde bir çocukluk yaşadım. Ailemin geçimini babam, düğünlerde çalgıcılık yaparak sağlardı. Ben de 5-6 yaşından itibaren onunla düğünlere gitmeye başladım. Okul yüzü görmedim, düğünler benim okulumdu. Çünkü babam sazla ilgili evde bir şey söylemezdi. Düğünlerde babamın tavrına hareketlerine dikkat ederdim, onun saz çalma stilini çözmeye çalışırdım.''
Baba mesleği olan düğün çalgıcılığını 14 yaşına kadar yaptığını, ilk plağını ise 15 yaşında seslendirdiğini dile getiren Ertaş, babasının duygularıyla yoğrulduğunu ve onun nakşının hala üzerinde olduğunu, sanat hayatının geride kalan kısmına dönüp baktığında hiçbir pişmanlığının bulunmadığını, dinleyicilerine türkünün her renginden verdiğini söyledi.
-DUYGUNUN VERİLMESİNİ İSTİYOR
Yaklaşık 56 yıllık sanat hayatında eserlerinde adını ve soyadını hiç kullanmadığını, kendisini hiç bir zaman ozan ya da aşık olarak da nitelemediğini vurgulayan Ertaş, şöyle devam etti:
''Ayaklar turabı gönüller hizmetçisiyiz biz. Zeki Müren'den bugüne kadar sanatçı olup da benim türkülerimi söylemeyen kalmadı. Kimseye sen 'şunu da eksik yaptın' demedim. Kendini bilen bilir, kendini bilmeyenin de ben kusuruna bakmam. Bunun için bir şey söylemiyorum. Beni rahatsız eden tek şey eserlerimin aynı duygularla söylenmemesi ve sözlerinin eksik söylenmesi. Bir türkünün aslını dinlemek isteyen varsa ben buradayım hala yaşıyorum. Benim türkülerimi herkes söyleyebilir. Tek şartım sözünü tam söylesinler, sazını tam çalsınlar ve duygusunu hissetsinler. Bir tek bunu istiyorum.''
-ÖZEL KARARNAME HAZIRLATILDI
Kendisine gösterilen ilginin ve sevginin hiçbir zaman azalmadığını bunun kendisini ayakta tutan en önemli güç olduğunu ifade eden Ertaş, ilginin devlet sanatçısı unvanı teklif edilerek devlet nezdinde de gösterildiğini bildirdi.
57. Hükümetin devlet bakanlarından Ramazan Mirzaoğlu'nun kendisine devlet sanatçısı unvanı verilmesi için özel bir kararname hazırlattığını belirterek, şöyle konuştu:
''O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım. Bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdatlarımız adına aldım.''
-KİMSEYİ KÜSTÜRMEMEK İÇİN...
Sanatçıların politik olabileceğini ama kendisinin hayatının hiçbir döneminde politik olmadığını, tek görüşünün birlik, sevgi ve kardeşlik olduğunu ifade eden Ertaş, şöyle devam etti:
''Ömrü hayatımda bir kez bile oy kullanmadım. Gençlik zamanlarımda bir kez sandık başına gideyim dedim, oy vermediğim tarafları karşıma alacağımı düşünerek yolun yarısından geri döndüm. İnsan ayrımı yapamadığım için oy kullanmıyorum. Çünkü oy verince insan ayrımı yapabileceğim düşüncesine kapılıyorum. Sağcının da solcunun da davetine giderim. Bu Neşet Ertaş'ın tarzıdır. Çünkü nereye gidersem gideyim ben kendi teklifimi söylerim. Zamanında siyasetle ilgili çok teklifler geldi ama ben istemedim. Sayın cumhurbaşkanımızdan özür diliyorum ama beni cumhurbaşkanı seçseler bile kabul etmem.''
-SANAT HAYATINDAKİ TEK SİTEMİ
Ertaş, sanat hayatı boyunca hayranları sayesinde birçok mutluluğu tatma fırsatı bulduğunu, yapmak istediği her şeyi yaptığını ama TRT'de program yapamadığını ifade ederek, şunları söyledi:
''Ben ve benim gibilere TRT kapısını tam olarak açmadığı için özel kanallardaki şov sanatçılarının yanında programlara çıkmak zorunda kalıyoruz. Bizim vergilerimizle yayın yapan TRT, benim gibi sanatçıları sadece bir programda konuk etmekle kalmamalı, devamlı bir program vermeli. Sazı ve sözü dinlenir ozanlar o programda dönüşümlü olarak yer alırsa, bu sayede sesleri yeni nesillere direkt ulaşabilir. Bu nedenle TRT'den şikayetçiyim, hayatımda çok isteyip de olmayan şey budur herhalde.''