Müslümanların inandıkları gibi yaşamasının önündeki engellerin kaldırılmadığının en net göstergesi, başörtüsü yasağının sürüyor olmasıdır; yine namaz ibadetinin yerine getirilebilmesinin önünde ciddi engeller bulunmaktadır. YÖK’ün bir yazısıyla üniversite öğrencilerine Özal döneminde olduğu gibi fiili bir serbestlik tanınması, sorunun çözüldüğü şeklinde yansıtılsa da, bu doğru değildir. Eşleri başörtülü bakanlardan oluşan bir hükümetin siyasi iradesiyle Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda kılık-kıyafet düzenlemesinde başörtüsünü açıkça yasaklanabilmesi ve kamu çalışanlarına yönelik yasakçı yönetmeliklerin söz konusu dahi edilememesi, karşı karşıya olduğumuz durumu özetlemeye yetmektedir.
28 Şubat sonrası başörtüsüne Müslüman camianın sahip çıkmaması ve sonrasında her konuda olduğu gibi bu konuda da tüm inisiyatifi AK Parti iktidarına teslim ederek siyasal alandan kendisini soyutlaması, bugün itibariyle başörtüsünün siyasi iktidarın sembolüne dönüşmesi sorununu üretmiştir. Oysa bu yasak, öncelikle yasağın muhatabı olan Müslüman camianın sorunudur ve çözümü seçim takvimlerine, politik ajandalara terk edilemeyecek kadar hayatidir.
Başörtüsü yasağının boyutları, okullarda ve kamuda uygulanan yasaklarla yeterince derinleşirken; siyasi iktidara olan tepkilerini başörtülü kadına yönelten kesimlerin uygulamaları da başka bir zorbalığa dönüşmektedir. Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği’ne bağlı meslek odalarının büyük çoğunluğunda, başvurularında başörtülü veya sakallı fotoğraf veren mühendis ve mimarlara istedikleri belge, sertifika ya da ruhsat verilmemektedir. Geçmişten gelen bu uygulama, son dönemde daha katı şekilde uygulanmaya başlamıştır.
Gıda Mühendisleri Odası’nın kendisine üyelik yapan bir mühendisin başvurusunu, fotoğrafı başörtülü olduğu için geri çevirmesi, başörtüsündeki hak ihlallerinin sürdüğünün yeni bir delili olmuştur. Kişilerin inancından ötürü çalışma hayatında ya da sosyal hayatta baskıya maruz bırakılmasını insanlık dışı bir uygulama kabul ediyor, TMMOB’ya bağlı meslek odalarında başörtülü ve sakallı üyelere dönük uygulanan yasakçı ve ayrımcı uygulamaları kınıyoruz.
Namaz ibadetinin önündeki engeller devam etmektedir. Sosyal hayatta birçok kamusal mekânda, kamu binasında, okulda ve yerleşkede ibadet için herhangi bir yer ayrılmaması, mesai saatlerinde insanların ibadet hakkının gözetilmemesi, özel işletmelerde ‘performans’ kriterinden ötürü çalışanlara namaz fırsatı tanınmaması gibi sorunlar göz ardı edilmektedir.
İnsanların ibadet hakkının engellendiği bir vasatta, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Morfoloji Binası’nda insanlara namaz kılmak için yer tashih edileceği duyumunu alan bir grup öğretim elemanı ve öğrencinin eylem yapması utanç vericidir. Üniversiteleri ‘aydınlanma’ yeri kadar batılılaşan bir zihniyetin, bugün batıdaki ‘inanç özgürlüğü’ kriterlerinden haber olmayacak kadar ‘ortaçağ’da kalması da bir ok kadar trajedik! Hakkın, adaletin ve doğrunun yanında olması umulan kişilerin, “mescit yapımının inanç özgürlüğüyle açıklanamayacağı” iddiasıyla üniversite öğrencilerinin ibadet hakkını engellemeye dönük tutumunu kınıyoruz!
Üniversitede öğrenim hizmetlerini sunacak fiziki altyapının yetersiz olmasının ya da öğrencilere gereken imkânların layıkıyla sunulamamasının, ibadet için mekan tahsis edilmesinin önüne engel olarak getirilmesi de anlamsız bir savunmadır. Şayet niyetiniz gerçekten öğrencilerinizin haklarını savunmak ise o halde bu konuda bir ayrımcılığa ya da hiyerarşiye gidemezsiniz; yapmanız gereken bütün haklarını istisnasız savunmaktır.
Üzülerek görüyoruz ki kimi öğretim görevlileri, öğrencileri arasında ‘bizden, onlardan’ ayrımı yapabilmekte, buna göre tavır sergilemektedir. Tercihlerini batı merkezli bir ‘aydınlanma’ yönünde kullananlara tavsiyemiz, batı üniversitelerinde kişilere ibadet imkânının nasıl sağlandığını önyargısız bir tutumla araştırmaları ve yine batılı meslek kodlarına, etik ilkelerine uygun davranmalarıdır.
Eğitim İlke-Sen olarak tüzüğünde ifade ettiği gibi “İnsanların inancından ve dini sorumluluklarından dolayı eğitim sürecinden ve kamusal alandan dışlanmasını reddeder. Eğitimde, ayrımcı uygulamalara karşı çıkar. Başörtüsünün hayatın her alanında serbest olmasını savunur ve dininin gereklerine uygun eğitim almak veya vermek isteyenlerin haklarını savunmayı da önemli bir sorumluluk addeder.”
EĞİTİM İLKE-SEN adına
CEMİL ARSLAN