N. Gürdoğan'dan 'Akil" bir medya analizi

"Medya bütün ülkelerde, çoğunluğu oluşturan kamuoyunun aynası olmak zorundadır"

Nazif Gürdoğan bugün Yenişafak'ta "Nefis" bir "Medya Analizi" yapmış.
İyi ki Taha Kıvanç'tan sonra okumuşum makalesini.
Çünkü "Medyanın Geleceği" adına nefes aldım.
"Yasama, yürütme, yargı ve kamuoyu yanında, beşinci güç olan medyanın" tespiti hariç yazdıklarının altına imzamı atarım.
Çünkü günümüzde  (ne yazık ki) Medya, Yasama ve Yürütme'den sonra "Üçüncü Güç" haline gelmiştir...
Zira, Yargı bile kararlarını medyayı izleyerek vermektedir.
Kamuoyuna gelince:
Asla bir "Güç" değildir.
Hiç kimse tarafından ciddiye alınmayan; seçimdem seçime hatırlanıp oyunu çalmak için "Siyaset - Medya - Cami - Para" ortaklığı tarafından kandırılan bir kurumun neresi "Güç"?
Neyse.

Nazif Gürdoğan "Medya çoğunluğun aynası olmalıdır" başlığını koyduğu yazısına
Shakespeare'in ünlü oyunu Sezar'dan bir sahne ile başlayıp günümüz medyası için şöyle diyor:
"... Tarihin hiçbir döneminde, böylesine büyük bir çoğunluk, bu kadar küçük bir azınlığın mesaj yağmuru altında kalmamıştı."

Kanadalı düşünür Mc Luhan daha henüz, altmışlı yıllarda, iletişim teknolojisindeki gelişmelerle, dünyanın "Global Köy"e dönüşeceğini önceden gördüğünü de hatırlattıktan sonra iletişim teknolojisindeki değişim hızının dünyayı bir köye dönüştürmekle kalmadığını, medyanın tekelleşmesine de yol açtığını belirtiyor.

Gürdoğan, bunları işaret ettikten sonra, "Medya bütün ülkelerde, çoğunluğu oluşturan kamuoyunun aynası olmak zorundadır" hükmünü getiriyor.
Bir ülkede hiçbir güç, çoğunluğun değerlerine karşı çıkamayacağını çünkü, dünyanın neresinde olursa olsun, her yerde çoğunluğun değerlerinin yüzyılların içinden süzülüp gelen, sağduyunun değerleri olduğunu hatırlatıyor ve şöyle bağlıyor:

"Medya kamuoyunu oluşturan çoğunluğun, ekonomik, siyasal ve kültürel hayata aktif olarak katılabilmesi için, gerekli iletişim ve etkileşim ortamını oluşturmalıdır.
"

Yazısının bundan sonraki bölümünde Papini'nin "Gog", isimli kitabına atıfta bulunan Gürdoğan; medyada "yabancılaşmanın, kültürsüzleşmenin ve değersizleşmenin silahşörlüğünü yapanlar" olduğuna dikkat çekiyor.
Bunun için, onlar olumlu haberlerden daha çok olumsuz haberlerin peşinde koşulduğunu, çoğunluğun değerlerine duyarlı olmadıklarını "medya için, iyi haber, kötü haberdir" ilkesizliğinin hep devam ettiğini, medya dünyasında, bir kötü haberin, bin iyi habere bedel olduğunu hatırlatıyor.

Ve yazısının sonuna doğru, net olarak söylemese de kamuoyunun aslında bir "güç" olmadığını şu cümleleriyle itiraf ediyor:


" İletişim araçlarının akılalmaz boyutlar kazandığı yeni yüzyılda, çoğunluk, medyanın hem üreten, hem de tüketen vazgeçilmez bir katılımcısı haline gelmiştir."

Ancak sonra asla gerçek olmayan bo tespitini yapıyor:

"Bilgi toplumunun sağladığı imkanlarla, çoğunluk, oyuna ve parasına özen gösterdiği gibi, gazetesine, radyosuna ve televizyonuna da özen göstermektedir."

Oysa "göstermektedir" hükmü yerine "göstermelidir" dileğini koysaydı çok daha doğru yapmış olurdu.


"Oy demokraside, para ekonomide nasıl bir işlev yükleniyorsa, değerler de çoğunluğun düşünce ve eylem dünyasında aynı işlevi yüklenirler" diyerek çok haklı bir tespitte bulunduktan sonra "Medya özgür bir iletişim ve etkileşim ortamı oluşturamazsa, çoğunluğun değerlerinin aynası olamaz" diye devam eden Gürdoğan yazısını, 
"Devletlerin yasaları çiğnenir, çoğunluğun değerleri çiğnenmez" diyerek bitiriyor.

Adnan Berk Okan- gazeteciler.com

Medyanaliz Haberleri