Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, zorlu İspanya karşılaşması öncesi NTV Spor'un sorularını yanıtladı. Rakibe orta sahada baskı yapmayı hedeflediklerini ifade eden Terim, Hamit Altıntop'un da sakatlığı nedeniyle karşılaşmada forma giyemeyeceğini açıkladı.
Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, 2010 Dünya Kupası eleme grubunda oynayacağımız zorlu İspanya karşılaşmaları öncesi NTV Spor'a konuştu.
A Milli Takım'ın Madrid'de kamp yaptığı otelde NTV Spor Haber Müdürü Haluk Yürekli'nin sorularını yanıtlayan Terim, sakatlığı bulunan Hamit Altıntop'un 28 Mart Cumartesi günü oynanacak ilk maçta forma giyemeyeceğini söyledi.
"İspanya karşısında en önemli kozumuz orta sahamız" diyen Terim, İspanya'ya oynama şansı tanımamaları gerektiğini ve orta alanda yapacakları baskıyla rakibin direncini kırmayı hedeflediklerini belirtti.
Hamit Altıntop'un sakatlığının ciddi olduğunu öğrendik. Son durumunu sizden alabilir miyiz?
Cumartesi oynaması imkansız, Çarşamba günü de çok zor görünüyor. Sporcu sağlı bizim için herşeyden önce gelir. Bir oyuncunun sakatlığı varsa hiçbir zaman oynatmak için ısrarcı olmadık. Çünkü onlar daha çok uzun zaman bize lazım. İğneyle de hiçbir zaman oyuncu oynatmadık.
Sakatlıklardan devam edelim. Euro 2008'den bu yana sakatlıklar peşimizi bırakmıyor. Savunmamızın iki önemli ismi Gökhan Zan ve Servet yoklar. Rakibimiz de Avrupa şampiyonu İspanya. Fernando Torres ve David Villa gibi oyunculara sahipler. Savunmada sıkıntımız var gibi görünüyor. Neler söyleyeceksiniz?
Bugüne kadar sakatlık problemimizin olmadığı bir kamp hatılamıyorum. En son EURO 2008'de bizi espriye zorlayan konu bu. Orada da 'Acaba kalecileri orta sahada oynatabilir miyiz?' diyorduk. Ancak yapacak birşey yok. Bir de bizimkiler ameliyatlık falan sakatlanıyorlar. Bir takım yaratıyorsunuz. Farklı ülkelerden, farklı takımlardan, en yetenekli oyuncuları bir araya getirip, fizik olarak, anlayış olarak, üst düzey bir maça hazırlamaya çalışıyorsunuz. Bu çok kolay birşey değil. Şimdi bakıyoruz takımın yüzde 99'u değişmiş. Böyle bir ortamda savunmanın göbeği dediğimiz mevkii önemli. Mesela Mehmet Topal, bizim hem orta saha hem stoper oynattığımız değişken bir oyuncumuz. Girdiği mücadelede sarı kart görüyor, ki haklı olarak. Ancak kendisi ameliyat olmak zorunda kalıyor. Bu açıdan baktığımızda sakatlıklardan çektiğimiz kadar başka şeyden çekmedik diyebiliriz.
Kadro tercihlerinizden bahsedecek olursak. Çok tecrübeli önemli bir isim olmanıza rağmen her milli takım kadrosu açıklandığında çeşitli spekülasyonlar oluyor. Colin Kazım'ı Fenerbahçe'de forma giymezken milli takıma aldığınız konuşuldu. Ardından İbrahim Toraman'ın Sivasspor maçı sonrası bir açıklaması oldu. Bunları genel olarak nasıl değerlendireceksiniz?
Ben ve arkadaşlarım, İspanya ile yatıp İspanya ile kalkıyoruz. Bizim oyuncularımızla yatıp, bizim oyuncularımızla kalkıyoruz. Herhalde bizim daha doğru karar vereceğimiz çok açıktır. Özellikle bazı konularda hep böyle sorular oluyor, ancak baktım ki burada da "Neden Raul yok" diye konuşuluyor. Kazım konusunu anlatayım örneğin. Kazım bizde her zaman iyi oynadı. Takımında kadro dışı, saygı duyuyorum. Ama bizde kötü maçı yok. Ben kimsenin tercihine müdahale etmiyorum, edemem de. Öyle bir prensibim var. Herkes de benim seçimlerime saygı duyacak. Bazı mevkiilerde Türk futbolcunda sıkıntı olduğu çok açık. Son günlerdeki en önemli isimlerden biri Bilica. Neden? Çünkü oraya yeni bir soluk getirdiği için. Ayrıca bir oyuncu kulübünde çok iyi oynayıp, uluslararası arenada faydalı olamayabilir. "Ben şu takımı tutuyorum, bu futbolcu neden yok" şeklinde sorular olmamalı. Bu çok basit oluyor. Herkesi alırsak 100 kişi eder zaten.
Hiç vazgeçmediğiniz bazı oyuncular var. Örneğin Rüştü, bakıyoruz daha önceki milli takım kadrolarında yok ama şuan var. İbrahim Üzülmez de aynı şekilde. Ama bir şablonunuz var ve bunu bozmuyorsunuz...
Ben bir takım yaratmaya çalışıyorum. Futbolda formda olanlara ve gençleştirmeye 'evet' diyorum, ama bir takım yaratmaya çalıştığımız için istikrar da önemli. Mutlaka aramızda yeniler de olacak. Eren, Batuhan, Sercan gibi isimleri unutmayalım.
Cumartesi günü çok önemli bir maçımız var. Belki de bu maçlar gruptaki yerimizi belirleyecek. İspanya'ya bakıyoruz. Real Madrid, Barcelona, Liverpool gibi takımlardan ağırlıklı oyuncular var. İspanya kağıt üzerinde çok ağır basıyor gibi görünüyor...
Ben oyuncularımla şunu paylaştım; kusursuzluğu değil, başarıyı hedeflemelerini istedim. Hata yapma hakkından hiç vazgeçmemelerini istedim. Hata yapma hakkından vazgeçmeyen, yeni şeyler öğrenebilir. Yeni başarılar bulabilir. Hata yapmaktan korkmayacağız, onlara bunu anlattım. İspanya'nın durumu çok net. Kaliteleri tartışılmaz. Bizim de bunu fırsata dönüştürmemiz gerekiyor. Bunu yapacak gücümüz de var. Biz İspanya olmamamıza rağmen Avrupa üçüncüsü olduk. Bu başarıyı sürdürmemiz gerekiyor. İspanya'ya kaybedersek kimse bize "Neden kaybettiniz" demez. Ama kazandığınız zaman bir olaydır. Oyuncularım kendilerini bir kez daha hatırlatmanın, sansasyonel bir haberi verdirmenin peşinde olmalılar. Oyun kurgumuz, oyun anlayışımız da bunun üzerine olacak. Ligde alınan sonuçlar ortada, tek sıkıntımız oyuncularımızın moralinin bozuk olarak gelmesi. Onu da bugünden itibaren bu sıcak ortam sayesinde hallederiz diye umuyorum.
Avrupa futbolunda en beğendiğiniz oyunculardan birinin Iniesta olduğunu açıklamıştınız. Ve Iniesta iki maçta da yok, herhalde buna en çok siz seviniyorsunuzdur değil mi?
Enteresan birşey söyleyeyim, Barcelona-Malaga maçını seyrederken içimden, "Bunlarda neden kimse sakatlanmıyor" dedim. Bir baktım Iniesta elini kaldırıyor. Tabi önemli bir oyuncu ama çıktığı zaman Liverpool'dan ya da Avrupa'nın önemli takımlarından bir başka oyuncu girecek. İspanya o anlamda çok sıkıntı çeken bir takım değil.
Puyol, Xavi ve Iniesta gibi oyuncuların olmayışı, kafanızda oyun anlayışı konusunda artı bir değişiklik yaptı mı? Yoksa hala aynı şeyleri mi düşünüyorsunuz?
Hiçbir değişiklik yok. Aynısını oynayacağız. Çünkü alternatif o kadar fazla ki, Fabregas'ın yokluğunu kimse söylemiyor. Büyük ihtimalle Senna ile birlikte Xabi Alonso oynar. Torres'in yanında da David Villa'nın yerine alternatifleri var. Ama biz bir sistem takımı olmayı hedefliyoruz. Onun için oyun anlayışımızda rakiplerimizin eksiklerine göre değişiklik olmaz. Maç içinde 'B' planımız olabilir, ama ilk önce 'A' planımızı oynayacağız.
Bizim orta sahamız da en az onlar kadar mücadele eden bir orta saha. Baktımız zaman Mehmet Aurelio, Emre, Arda, Tuncay gibi çok önemli oyuncularımız var...
Biz de dirençliyiz. Sizinle aynı fikirdeyim. Benim olduğum takımlarda da genel olarak orta sahada güçlü ve baskıyı artıran isimlere yer verdiğimizi görürsünüz. Taktik anlayış ön plana çıkacaktır. Yani çok basit bir şey var, bırakırsak oynarlar. İspanya takımını bırakırsanız oynarlar. En azından kalenizden en uzak yerde bırakabilirsiniz. Ancak yaklaştıkça biraz daha sıkı markaj yapmamız lazım. Bugün David Villla her platformda gol atıyor, Torres'i zaten biliyoruz. Bundan sonra maça kadar hem teorik olarak, hem bireysel olarak, müthiş bir alışverişimiz olacak. Tabi oyuncularımızı sıkmadan. Burada en önemli şey bizim ne yapacağımız. İstiyorum ki, inanıyorum ki iki maçta 6 puan olur. Ama en kötü senaryoda bile daha 4 maçımız olacak ve 12 puan alır play-off'a gideriz. Ama biz mümkünse lider olarak gitmek istiyoruz.
Dünyanın en iyi kadrosuna sahip olan bir takımla oynayacağız. Savunmamızdaki eksiklere bakarsak, Villa ve Torres gibi oyunculara nasıl önlem almayı düşünüyorsunuz?
Orada bazı problemlerimiz olduğu açık. Mesela İbrahim Kaş; çok iyi, seri, iyi bir markajcı ancak takımında yeterince oynamıyor. Daha önce de söylediğim gibi, ben Getafe'nin hocasına "İbrahim neden oynamıyor" demiyorum. Sonuçta bu bizim için tarihi bir fırsat. 80 bin seyirci, tarihi Bernabeu Stadı, bir de maçı NTV yayınlıyor. Şimdi böyle bir atmosferde bu bir fırsat olmalı. İki stopere gelirsek, tecrübeli Emre Aşık var. Genç Eren var, çabuk ve iyi markajcı İbrahim Kaş var. Hakan Balta oynayabilir. Ama ne olursa olsun David Villa ve Torres'in çok yetenekli olduğu gerçeği var. Böyle bir takıma zaten adam markajı intihar demektir. Yaklaştıkça döndürmeyen ve şuta müsade etmeyen bir ortam onları bozacaktır. Onlar gelmeden oraya bir ‘dalgakıran' koyacağız. Bunun en başta gelen ismi Mehmet Aurelio. En önemli kozumuz orta sahamız olacak.
NTV