Günlerdir Anadolu'yu gezip, siyasi partilerin kapısını çalıyorum. En son kaset istifalarından önce, adının yazılmasını istemeyen bir MHP İl Başkanı, "Ben de tepkiliyim" dedi:
- Tepkimi ortaya koymak için de "Edep ya hu" yazıp, faksla Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez'e gönderdim.
Yani...
Bakmayın siz bazı yazar-çizer takımının yaptığı yorumlara. Durum hiç de onların ortaya koymaya çalıştığı gibi değil. MHP içten içe kaynıyor. Dışarıya belli etmek istemiyorlar. Her şeye rağmen dik durmaya çalışıyorlar. Buna karşılık, hepsi alabildiğine tepkili; gelişmelerden tamamı son derece rahatsız.
Artık Parti Genel Merkezi dahil, her yerde ve her platformda Devlet Bahçeli tartışılıyor. Herkes eteklerindeki taşı dökmek için 13 Haziran'ı bekliyor.
Koray Aydın, MHP'de Genel Başkanlık iddiasında olan bir isim. Şimdilik sesini çıkartmıyor; ama 13 Haziran'dan sonra sanmıyorum ki sussun.
Geçmişte Genel Başkanlığa soyunan Ümit Özdağ da aynı durumda.
Bu isimlere bir de Mansur Yavaş'ı eklemek lazım.
Şimdilik susuyorlar, MHP ciddi bir gerileme gösterir, ya da baraj altında kalırsa, sorumluluğa ortak olmak istemiyorlar.
Mustafa Mit, son Genel Kurul'da Merkez Karar'a en yüksek oyla seçilmiş bir isim. Taban arkasında. Buna karşılık, ne Başkanlık Divanı'nda, ne de milletvekili listelerinde var. Devlet Bahçeli'ye karşı tepkisiz olması, 13 Haziran'dan sonra susup oturması, hayatın doğal akışına aykırı.
Bu isimleri çoğaltmak mümkün...
Üzerine bir de tabandan gelen, "Devlet Bahçeli ile bu iş olmuyor. Asıl sorumlu Bahçeli'dir" tepkilerini ekleyin. Seçim sonrası MHP'de bir hesaplaşmaya gidilmesi kaçınılmaz.
Tabii, Devlet Bahçeli kendisi bırakıp gitmezse.
MHP'de daha şimdiden seslerini yükseltenler de var...
Yılma Durak, 12 Eylül 1980 İhtilali'nin ardından son derece ağır bedeller ödemiş bir isim. Devlet Bahçeli'ye sert tepki gösteriyor:
- Bize "dava arkadaşı ve yol arkadaşı seçiyorum" diyen Genel Başkanın bizi getirdiği sonuç bu. Bütün ülkücülerle istişare ederek, MHP'yi yeniden tanzim etmek durumundayız. Bu partinin harcında büyük emekler, şehit kanı ve gözyaşı var. Biz bunu hak etmedik.
Hakkı Şafak Ses de bir çağrı yapıyor:
- Devlet Bahçeli, hiç vakit geçirmeden seçimden önce olağanüstü kongre tarihini açıklamalı. MHP'yi ancak bu kurtarır. Bahçeli, MHP'ye oy verecek ve oy isteyecek insanların eline bir koz vermek zorunda. Aksi halde sadece ülkücülerin oylarının barajı geçmeye yeterli olup olmayacağından emin değilim.
Ercüment Konukman ise "Devlet Bey'e acıyorum, tek başına kaldı adamcağız" diyor:
- Tabii kendisinin de hataları oldu.
Arkadaşlarına dönüp "Siz ne yapıyorsunuz" diyemedi. Ben ölümden döndüm, MHP'den arayıp "geçmiş olsun" diyen olmadı. Bunlarda vefa da yok. Alparslan Türkeş böyle değildi.
Devlet Bey partiyi idare edemedi; eski arkadaşların hiç birinden istifade edemedi.
MHP'de tepkili isim o kadar çok ki...
Tam 10 yıldır konuşan ve MHP yönetimini eleştiren Ramiz Ongun, önümüzdeki süreçte mutlaka "Ben haklı çıktım" diyecek.
Türkeş'in sağlığında Genel Başkanlığa vekâlet eden tek isim olan Haluk Pirimoğlu, hesap görmek isteyecek.
Bugün suskun kalmayı tercih eden Rıza Müftüoğlu da kervana katılacak.
13 Haziran tarihi, MHP açısından oldukça önemli bir gün. Hele bir de bugün ortaya çıkan görüntü partiyi baraj altına iterse, MHP'deki hesaplaşma oldukça şiddetli olacak.
O zaman, bugün konuşamayan milletvekili adayları ve parti yöneticilerin büyük bir kısmı da dahil, herkes aynı sesi dillendirecek:
- Bu harekette hepimizin emeği var.
Biz bu günlere çok çile ve eziyet çekerek geldik. MHP'yi yeniden düzenlemek hepimiz için bir şeref ve haysiyet mücadelesidir.
Emin Pazarcı, Takvim