Budapest RAMADA Plaza Hotel Ambrosia Salonunda gerceklestirilen Seminere coskulu katilim oldu.
Açılış konuşmasını Türk Macar İşadamları Derneği Başkanı ve DEİK - DTİK Avrupa Bölge Başkan Yardımcısı Osman Şahbaz Kanuni Sultan Süleyman'ın;
"Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sihhat gibi
Saltanat dedikleri bir cihan kavgasıdır
Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi" şiirini okuyarak yaptı. İsmiyle ve yaptıklarıyla bilinen Türk Padisahi Kanuni Sultan Süleyman'ın 1566 yılında hastalandığı esnada Macaristan-Zigetvar'da yazılmış olabilme ihtimali olan meşhur şiirlerindendir.
Türkiye'nin istiklâli uğruna canlarını veren bütün şehitlerimizi en derin saygı ve minnet duygularıyla anıyor, Allah'tan rahmet diliyor ve herkesin 19 Mayıs Genclik ve Spor bayramını kutluyorum diyerek, konuşmasına başladı.
2011 yılında Macaristan Merkez Bankası kâra geçti. Macaristan'da sanayi üretimi yüzde 1,6 azaldı. Cora Macaristan'daki tüm marketlerini Auchan'a satarak Macaristan'dan çıkma kararı aldı. Sanayi üretiminin düşmesinin en büyük sebebinin hânehalkı tüketiminin ve özellikle de elektronik ürünlerin tüketiminin azalması olarak gösteriliyor.
Evet, tüm bu ekonomik hayat devam ederken, bugün bizler ekonomiden, iş hayatından, gelişen modern ticaretten bahsetmeyecegiz. Aramızda Macar Kopuz sanatçısı ve Akademisyen bir hocamız var. Bugün Kopuz'dan, edebiyattan ve sanattan bahsedecekler.
Bengelmedim dava içün benim işim sevi içün
Dostun evigönüllerdir gönüller yapmaya geldim
Kavga için değil, sevgi için geldiğini; dostun evi gönüller olduğu için yalnız ve yalnız gönüller yapmaya geldiğini ne güzel dile getirir, bu mısralarda Yunus Emre! Dünyanın 26 ülkesinde Türkiye’ye ait Yunus Emre Vakfı, kaliteli kadrosuyla faaliyetler göstermektedir. İspanyol Servantes Entitüsü, Alman Goethe Enstitüsü, Amerikan Kültür Merkezi, İngiliz Kültür Merkezi, Fransiz Kültür Merkezi, Polonya Kültür Merkezi var. Olmalı da! Bunlarin yaninda büyük Türkiye'nin kültür merkezi de oluyor, artık. Basbakan Yardımcısı sayin Bekir Bozdag'in bu yil icerisinde Yunus Emre Kültür Merkezlerinin sayisinin artacagini söylemesi bizleri mutlu ve bahtiyar etmistir. İnşallah, bu yıl içerisinde Budapeşte'ye de Yunus Emre Kültür Merkezi açılır. Macar ve Türk halkının böyle bir kültür merkezine ziyadesiyle ihtiyacı vardır. Budapeşte'ye de böyle bir kültür merkezi yakışacaktır.
Birazdan her iki hocamız konuları ayrıntılı anlatacağı için sözü fazla uzatmak istemiyorum. Ortak Macar ve Türk Kültürel hayatımızın zenginliklerinin bugün hep birlikte bir kısmını paylaşacağız. Son panelimizde Azerbaycan Cumhuriyeti eski Disisleri Bakanı, Budapeste Büyükelçisi sayın Dr. Vilayat Guliyev'i misafir etmistik.
Bugün ise iki panelistimiz var:
1.Misafirimiz, Kobzos Kiss Tamás, Liszt Ferenc devlet nişanı ödüllü, hoca ve müzisyen; bizlere Türk-Macar müziği, şiiri, bestesi ve Aşık Veysel, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal'dan türküler ve ilahiler okuyacak.
2. Misafirimiz, ELTE Üniversitesi Türkoloji Bölümü Ögretim Üyesi Dr. Ramadan Doğan ise bizlere ’Bir Tasavvuf Şairi Olarak Yunus Emre’ konulu bir konuşma yapacak.
Kobzos Kiss Tamás konuşmasına, baba tarafından ''Kuman'' olduğunu söyleyerek başladı. Kopuz'u , Orta Doğu'da, Macaristan'da Çango'lar da çalmaktadır. 35 sene önce Ferencz Kossuth ödülüne sahip bir büyüğüm o gün bana ''Kobzos'' dedi. O isim üzerimde kaldı ve o günden bu yana bu lakabı kullanır oldum. Çango'lar medeniyet ve kültür olarak çok önemliler. Ancak konuşacak olursam üç gün konuşurum. Kıyafet, kültür ve birçok konuda Türklere çok benziyorlar. Çango'lar Macarlıklarını en iyi bir şekilde koruyorlar. Türk halk müziği iki yüzyıl önce Macaristan'da çok popülerdi, hatta tüm Avrupa'da meşhurdu. Bu konuşmalardan sonra Odam Kireç Tutmuyor türküsünü seslendirdi. Béla Bartók'un 55 yaşında, artık çok genç olmadığı bir dönemde Anadolu'yu karış karış dolaşarak ortak kültürümüzün parçaları olan halk türkülerini derleyip toparlamış ve bugün bizlere kazandırmıştır. Béla Bartók'un derlediği Osmaniye türküsü olan Kızlar Toplandı Mezara ezgisini kopuz eşliğinde okudu. Balassi Bálint ve Türk şiirlerinden oluşan, Gerekmez bu dünya sensiz türküsünü seslendirdi. Ardından Estergon Kalesi türküsünü seslendirmeden tüm Türklerin bu türküyü beğendiğini ve söylediğini belirterek türküyü okudu. Vatanlarından uzak 1500-1600'lü yıllarda Yedikule zindanında tutsak bulunan Macar tutsaklara ilişkin ise; zindanda resimli bir şiir kitabı yazdığından, bu kitabın Macaristan'da basılarak elde edilen para ile kefaletini ödeyerek ülkesi Macaristan'a dönüyor. Aslında Yedikule'de mutluydum. Ancak, Asya toprağı bıktım seni seyretmekten, Avrupa'dan seni seyretmekten mutluyum. Yine de benim için Pannonia'nın toprakları, Macaristan'ın Tuna'nın sarılığı daha güzel olurdu. Asya seni yeterince övemiyorum. Ben Macar'ı seviyorum. Daha sonra Aşık Veysel'den Uzun İnce Bir Yoldayım türküsünü okudu. Aşık Veysel'i 1983 yılında tanıdığını ve ailesinden bir parça gibi gördüğünü, Sivas Banaz yöresinin Gel Benim Sarı Tamburam türküsünü okudu. Budapeşte'de Osmanlı'dan kalan Veli Bey Kaplıca hamamını çok sevdiğini Buda tarafında ve çok da ucuz olduğunu belirtti. Obuda'daki okulda müdürlük yaptığını ve bu okulun dünyada bir eşinin olmadığını söyledi. Burada yetiştirdiği iki öğrencisi, Sudár Balázs ve Nyitrai péter olduğunu belirtti.
Dr. Ramadan Doğan ise Yunus Emre’yi şiirlerinden yola çıkarak açıklamaya çalıştı. Öğrencisi David Görfy de konuşmanın Macarca çevirisini yaptı.
Şeyhine kırk yıl boyunca, odunun bile eğrisini getirmeyen Yunus’da “doğruluk” âdeta bir sembol hâline gelmiştir: Eğriliği koyasın doğru yola gelesin/ Kibr ü kini çıkargil erden nasib alasın.
Denilebilir ki, bütün ahlâkî değerler Yunus için insanı gerçeğe ulaştıran, ahiret yolunda birer vasıtadır. Yunus’a göre Allah sevgisi, ancak ve ancak doğrulukla kazanılır: Kimde kim doğruluk var Hak Çalap anı sever/ İki cihâna yarar ol erin sermâyesi.
Bu durumda insanların tutacağı yol doğruluk yolu olmalıdır. Bu yola girebilmek için ise Yunus’a göre kibir, gurur ve kinin gönülden çıkarılması gerekmektedir. “Risâletü’n-nushiyye” isimli öğütler kitabının temelini âdeta doğruluk üzerine bina eden Yunus Emre, son sözünü yine doğruluk üstüne söyler: Âşıktır doğruluğa doğru canlar/ Doğruluğu bulur dostu sevenler.
Gıybetin kötülüğüne karşı yine doğruluğu tavsiye eden Yunus, zamanın vefasızlığı karşısında acı duyar ve doğru bir dost için canını bile fada etmekten çekinmediğini ifade eder: Zamâne vefâları cefâ gelir Yunus’a/ Bir doğru yâr bulıcak fidâ kılur cânını.
İslâm’ın ilk emri “oku” kelimesi Yunsu Emre’de gerçek anlamına kavuşur. Ona göre okumak, ilim tahsil etmek, cahilliği yok etmek; insanın kendini bilmesi ve tanıması demektir; zira insanoğlu kendini tanıdığı andan itibaren cehaletten kurtulmuş, gerçek sırra ermiş olur: İlim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir/ Sen kendini bilmezsin bu nice okumaktır.
Birlik ve beraberlik ilkesi Yunus’un şiirlerinde sıkça işlenen konular arasındadır. Bu ilke, huzur içinde yaşamak isteyenlerin dayanak noktası, hattâ devletlerin hayatını sürdürmesi için en önde gelen şartlardandır: Birisen birliğe gel ikiyi bırak elden/ Bütün mana bulasın sıdk u iman içinde.
İlahileri yüzyıllardır Türk insanının ağzından düşmeyen Yunus Emre, birçok şairimize de ilham kaynağı olmuş, yolundan gidilmiş, taklit edilmiş ve şiirimizde bir ekol olmuştur.
“Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan/ Halka müderris olsa hakikate âsîdir.” diyerek, milletlerin; mezhep, din, ırk ayrılığı yüzünden birbirini yediği bir devirde, 72 millete aynı gözle bakmayı dile getirir.
Yunus’un kullandığı dil, 13. ve 14.yüzyıl Türk halk dilinde yaşayan Türkçedir. Bu dil o kadar sade ve güzeldir ki, aradan 700 küsur yıl geçmesine rağmen, Türk milleti sürekli artan bir sevgi ile onu okumaktadır.
Onun unutulmaz güzellikteki şiirleri her Türk evlâdının dudaklarında ve hafızasındadır. Onun şiirleri âhenk, anlam, mecaz, duygu ve düşünce zenginliği yüklüdür.
Âhenk bakımından hiçbir özentisi olmadığı hâlde düşünce ve duyuşlarını olabilecek en güzel, en kısa deyişlerle söylemek sırrını bulmuştur. Döğene elsiz gerek/ Söğene dilsiz gerek/ Derviş, gönülsüz gerek/ Sen derviş olamazsın.
Yunus Emre’nin şiirlerini incelediğimizde onun hayat görüşünün ana çizgilerini şöyle buluruz; Yunus, yoksulu zenginden, Müslüman’ı kâfirden ayırmaz. Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.
O, Allah diyârına sıla özlemi duyan, Allah’ı katıksız, samimi bir gönülle seven bir Hak âşığıdır.
Yunus; “tasavvuf ruhunu kalıplardan çıkarıp hareket hâline getiren ve hayatın içine karıştıran bir şâir olduğu gibi, kelimelerden Süleymaniye kurmuş bir dil mimarıdır.’’ diyerek konuşmasını tamamladı ve ardından ud ile ‘Şol Cennetin Irmaklarını’ çalmaya çalıştı.
Konferans sonrasında hazırlanan, Türk lokumu, salata, çorba ve ana yemek sonrasında Türk baklavası eşliğinde Türk çayı ikram edildi.
Konuşmacılardan Kobzos Kiss Tamas'a Türk Macar İşadamları Derneği plaketini TC. Budapeşte Konsolosu Ömer Acar ve TC.Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Evrim Demirci Soranlar takdim etti. Dr. Ramadan Doğan'a ise, Macaristan'ın eski Ankara Büyükelçisi Dr. György Kéry ve Prof. Dr. İvanics Mária takdim etti.
Kobzos Kiss Tamas kendisinin çıkartmış olduğu YUNUS EMRE müzik CD'sini Başkan Osman Şahbaz'a gecenin hatırası olarak takdim etti. Ayrıyeten mütercim Tasnádi Edit son tercüme ettiğ Prof.Dr.Melek Çolak'ın yazmış olduğu Enis Behiç Koryürek levelei Budapestre kitabını takdim etti.
Geceye, T.C. Büyükelçiliğinden, Nilgün Oran, Yaşar Ergün, Budapeşte Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Balázs Balogh, Szeged Üniversitesi, Altayistik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mária Ivanics, TÜMİŞAD yönetim kurulu üyesi Mete Atuğ, Orient Group CEO'su Mehmet Öztürk, Czuh Janos, Vegh Roland, Iskola Orchidea'dan Efkan Ünlü, Ali Mercan, Uj Harmınia'dan Olajos György, Fadıl Başer, Tarık Tekeş, Tasnadi Edit, Turgut Mermertaş, Szenttamási Nóra, Bettina Hajnal, Selin Erbil ve pekçok öğrenci de katıldı.
Sonrasında konuşmacılar bir arada günün anısına hatıra fotoğrafı çekindiler.