BEYRUT (AA) - RAYA ŞARTUNİ - Lübnan'da 16 yıl önce Sedir Devrimi olarak bilinen ve ülke siyasetinde önemli değişimleri beraberinde getiren sürecin yıl dönümü, siyasi ve ekonomik krizlerin gölgesinde tartışılıyor.
Lübnan Eski Başbakan Refik el-Hariri'nin öldürülmesine tepki olarak, 14 Mart 2005 tarihinden itibaren yaklaşık 1 buçuk milyon Lübnanlının katılımıyla gösteriler düzenlenmişti.
Gösteriler sonucunda, 27 Nisan 2005'te Suriye güçlerinin Lübnan'dan tamamen çekilmesi başta olmak üzere köklü değişimler yaşanmıştı. Bu dönem "Sedir Devrimi" olarak tarihe geçmişti.
Lübnan'da 17 Ekim 2019'dan bu yana protestolara neden olan siyasi ve ekonomik kriz ise Beyrut Limanı'nda meydana gelen büyük patlama sonrasında yeni bir hükümet sorununa dönüştü.
- Şartlar değişti
Siyasi analist Rami er-Rayes, AA muhabirine, Sedir Devrimi döneminde yaşananların Lübnan'ın mevcut durumundan farklı olduğunu belirterek, "şartların değiştiğini" ifade etti.
Rayes, "14 Mart gösterileri, çeşitli olaylar sonucunda gelişen istisnai bir durumdu ve ülkenin içinde bulunduğu şartlar 2005 yılındaki durumdan tamamen farklı." dedi.
Ülkede 14 Mart Bloku'na benzer bir hareketin ortaya çıkmasının söz konusu olmadığını kaydeden Rayes, "14 Mart tecrübesinin yeniden yaşanması, özellikle bugünkü koşullar dikkate alındığında boşa bir çabadır." şeklinde konuştu.
Rayes, Maruni Patriği Mar Beşara Butrus er-Rai'nin "Lübnan'ın tarafsız olması" yönündeki önerisini değerlendirerek şu ifadeleri kullandı:
"Ülke için endişe duyarak yaptığı çağrıyı takdir ediyorum. Ancak, önerdiği tarafsızlık meselesinin içerde bir fikir birliğine varılması için tartışılması gerektiğini düşünüyorum."
İçerdeki bazı güçlerin Rai'nin "tarafsızlık" çağrısına karşı çıktığını kaydeden Rayes, "Ülkede bu öneriyi uygulamak için uygun bir ortam yok, fakat bu durum Lübnan'ın bölgesel meselelerin hesaplaşılacağı yer olduğu anlamına gelmiyor." ifadelerini kaydetti.
- Siyasi güçlerin bir araya gelmesi
Siyasi analist ve yazar Georges el-Akuri, her olayın, kendi zamansal, mekansal çerçevesi ile genel atmosferine göre ele alınması gerektiğine işaret ederek, 14 Mart'ın ise egemen bir mücadelenin birikimi sonucu ortaya çıkan bağlantılı bir hadise olduğunu söyledi.
Lübnan'daki mevcut koşullarda 14 Mart ruhunun yeniden canlanma ihtimaline değinen Akuri, "Bu ayaklanmanın ruhu gerekli. Çünkü bu ruh, Lübnan'ın egemenliğine bağlılığını, devlete geçişini yansıtıyor. O dönemde gerçekleşen sahne ile aynı çerçevede olması gerekmiyor, ancak bugün siyasi güçlerin bir araya gelmesi gerekiyor." dedi.
14 Mart'ın egemenlik projesi ile "paralel devletçik"ten uzak bir devletin kurulması temelinde yenilenmesi gerektiğini ifade eden Akuri, dönemin Başbakanı Saad el-Hariri'nin istifasına yol açan 17 Ekim 2019'daki gösterilerin siyaset sahnesinden silinemeyeceğini belirtti.
14 Mart sahnesini yeniden etkinleştirmek için güçlerin yeniden toparlanması, halkın bu durumu kabullenip bağrına basması gerektiğini söyleyen Akuri, 14 Mart güçlerinin çeşitli konularda bir araya gelmemesi durumunda da ortak noktalar üzerinde çalışılması gerektiğini kaydetti.
Akuri, siyasi kapının çözüm için bir giriş olduğuna işaret ederek, ülkede hakim olan sosyal ve ekonomik sorunlar karşında sürdürülebilir bir çözümün siyasi ayağının da olması gerektiğini belirtti.
Siyasi analist, yolsuzluk ve adam kayırma olmaksızın devlet kurulması projesinde yaşanan başarısızlığın ülkeyi bugün geldiği noktaya taşıdığını kaydetti.
Ekonomik kriz nedeniyle kötüleşen hayat şartları ve doların karaborsadaki yükselişini protesto etmek amacıyla düzenlenen gösterilere sahne olan Lübnan'da Merkez Bankasının resmi kuru 1500 Lübnan lirasında sabit tutmasına rağmen karaborsada son bir haftadır hızla yükselen 1 ABD doları, dün itibarıyla 12 bin Lübnan lirası seviyesini gördü.
- "Her ulusal hak arayışında 14 Mart ruhu tekrarlanacak"
14 Mart Bloku Eski Genel Koordinatörü Faris Said, bu birliğin resmi olarak sonlandığını ancak içeriğinin hala kalıcı olduğunu belirtti.
14 Mart'ın, Suriye ordusunun ülkeden çıkarılması için Lübnanlıların birliği üzerinde yoğunlaştığını kaydeden Said, ancak Lübnan halkının bu aşamadan sonra mezhepsel çerçevesine döndüğünü ve bunun da yeni bir işgalin İran istilasının başlamasına yol açtığı görüşünü paylaştı.
Said, bu işgalin sonlanması için 2005'te Suriye ordusunun çıkarılmasında sağlanan iç birliğin sağlanması, safların birleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Lübnan Maruni Patriği Mar Beşara Butrus er-Rai'nin ülkedeki tüm gruplara "Lübnan'ın birliği ve egemenliği için ulusal çaba göstermeleri" çağrısına işaret eden Said, şunları söyledi:
"Patrik'in girişimi konusunda ulusal bir fikir birliği olursa bu meydan herkesin katıldığı ulusal bir arenaya dönüşecek. Böylece her yeni ulusal hak arayışında 14 Mart ruhu tekrarlanacak."
Said, ülkenin halihazırdaki durumuna ilişkin görüşünü, "Hizbullah her alanda nüfuza sahip. Patrik'in bir girişimi var. Lübnan Cumhuriyeti mevcut değil, Cumhurbaşkanı zayıf, (yeni hükümeti kurmakla) görevlendirilen Saad el-Hariri görevini yerine getirmekte yetersiz, görevinden istifa etmiş Başbakan Hassan Diyab ülke işlerini yürütemiyor." sözleriyle ifade etti.
Hem İran'ın hem de Suriye'deki Esed rejiminin müttefiki olduğu belirtilen Lübnan Hizbullahı, Suriye'de 2011'den beri devam eden savaşta Esed rejiminin güçlerinin yanında savaşıyor.
- Lübnan'daki ekonomik ve siyasi durum
Farklı din ve mezheplere dayalı siyasi bölünmeler açısından oldukça kırılgan bir yapıya sahip Lübnan'ın ekonomisi, 1975-1990 yıllarındaki iç savaştan bu yana en büyük krizi yaşıyor.
Beyrut Limanı'nda Ağustos 2020'de meydana gelen büyük patlama Lübnan'daki ekonomik sıkıntıları büyütürken yeni bir hükümet krizi de doğurdu.
Başbakan Hassan Diyab hükümeti, patlama sonrası gelen tepkiler üzerine 10 Ağustos 2020'de istifa etti, ancak siyasi gruplar arasında yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle ülkede aylardır yeni hükümet kurulamadı.
Siyasi güçler ile yöneticileri ülkedeki ekonomik krizin nedeni olarak gören halk, uzun yıllardır iktidarı paylaşan mezhepsel siyasi partilerin yer almadığı, teknokratlardan oluşan küçültülmüş bir hükümetin kurulmasını talep ediyor.