Hollanda’da tutuklu bulunan Hüseyin Baybaşin, 1994’te dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in “PKK’yı finans eden işadamlarını biliyoruz. Hesap soracağız” şeklindeki açıklamasının ardından başlayan Kürt işadamlarına yönelik seri cinayetlerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İnfaz kararını Süleyman Demirel’in verdiğini öne süren Baybaşin, öldürülecek kişilerle ilgili listeyi gördükten durumu eski Askerî Yargıtay Başkanı İlhan Şenel’e aktardığını söyledi. Baybaşin, infaz listesinde ismi yer alan ancak daha sonra öldürülen Kürt işadamlarından Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve Adnan Yıldırım’ı tedbir almaları yönünde uyardığını belirterek, “Behçet Cantürk’e ‘Türkiye’den çık yoksa seni öldürecekler’ dedim. Kendisi Süleyman Demirel’e güvendi ve Türkiye’den kaçmadı. Demirel’le ortaklığı vardı, Kıbrıs Yatırım Bankası’nda da ortaktılar. Behçet’le listede adı olanlara haber verdik, ölüm listesi hakkında birçok yetkiliyle konuştuk” dedi.
1998’de Hollanda’da yakalanan ve 2002’de müebbet hapis cezasına çarptırılarak Zootermeer Cezaevi’ne konan Hüseyin Baybaşin, Taraf’a çok önemli açıklamalarda bulundu. Önceki gün “Metris’te kontrgerilla eğitimi” gördüğünü itiraf eden Baybaşin, 1994 Kasım ayında dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in “PKK’yı finans eden işadamlarını biliyoruz. Hesap soracağız” şeklindeki açıklamasının ardından başlayan Kürt işadamlarına yönelik cinayetlerin perde arkasını anlattı.
Listeyi Demirel hazırlattı
Ölüm listesinin Süleyman Demirel’in emriyle hazırlatıldığını iddia eden Baybaşin, listeyi öğrendikten sonra birçok kişiye haber verdiğini ve ardından Türkiye’yi terk ettiğini söyledi. Ölüm listesinde Kürt işadamları ve politikacıların yanında Turgut Özal gibi devlet adamlarının da olduğunu belirten Baybaşin, “Kürt işadamları gibi Kürt politikacıları, yazarları kısaca Kürt kimliklerini boyunlarından çıkarmayan insanları imha etme kararını Süleyman Demirel vermiştir. Bu kararı kamuoyuna açıklayan Tansu Çiller’dir. Bu listeyi oluşturma kararı Çiller ve Mehmet Ağar’ın kendi başına yapabileceği işler değildir. Amaçları da ortalığı karıştırıp kendi suç örgütleri için rant ortamı oluşturmaktır. Çok kişiyi tanıyordum listeden. Benim de ismimin yer aldığı listede tanımadığım isimler de vardı. Savaş Buldan da Adnan Yıldırım da listeden haberdardı. Diğer öldürülenler hakkında da bilgilerim vardı” dedi.
“Cantürk’e bilgi verdim”
Ölüm listesini 1991’de öğrendiğini belirten Baybaşin, konuyu devlet görevlileri ve 1994’te Sapanca’da öldürülen Behçet Cantürk’le uzun uzun konuştuğunu söyledi. Cantürk’e “Türkiye’den çık yoksa seni öldürecekler” dediğini aktaran Baybaşin, şöyle devam etti: “Kendisi Süleyman Demirel’e güvendi ve Türkiye’den kaçmadı. Demirel’le ortaklığı vardı, Kıbrıs Yatırım Bankası’nda da ortaktılar. Behçet’le listede adı olanlara haber verdik, ölüm listesi hakkında birçok yetkiliyle konuştuk... Behçet Cantürk, Yahya Demirel ve Hacı Ali ile her gün görüşürdü. Ağar’a rüşvet verdiğini ben duymadım. Cantürk’ün Demirel ailesinde milyon doların üstünde parası vardı. Öldürülmesine Demirel izin vermeseydi, o aileye güvenmeyip kendisini korusaydı ölmezdi.”
“Demirel’i tehdit ettim”
Kendisine ve ailesine yapılan baskılar nedeniyle Demirel’le görüşerek konuştuğunu söyleyen Hüseyin Baybaşin, “İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Askerî Yargıtay Başkanı İlhan Şenel Paşa ve daha birçok yetkiliye de durumu bildirdim. Bu olayın ardından işyerlerim ve yakınlarıma saldırı ve baskılar arttı, saldırıya uğradım. Ben liste hakkında devlet yetkililerine bilgi verdim. Baktım tüm yollar Demirel’in kendisine bağlanmış, ben de kendi önlemlerimi aldım. Basın mensuplarıyla konuştum. Süleyman Demirel’in kendisine de ‘Ailemin herhangi bir bireyine zarar verilirse kendisinin, ailesinin ve yakınlarının çocuklarına kadar’ öldüreceğimi söyledim. ‘Ankara’yı yakacağımı, aileme silah alıp savaşarak öleceğimi’ söyledim” dedi.
“İlhan Şenel Paşa ile görüştüm”
Eski Askerî Yargıtay Başkanı İlhan Şenel’in makam aracıyla Ankara’dan İstanbul’a kendisiyle görüşmeye geldiğini anlatan Baybaşin, kendisine ait Silivri’deki çiftliğinde gittiklerini söyledi. Baybaşin, şöyle devam etti: “Şenel Paşa bana ölüm listesini, benim öldürüleceğimi devletin kararını izah etti. Kararın Demirel’den çıktığını durdurmanın mümkün olmadığını, ancak benim koruculuğu organize etmem durumunda kararın değişebileceğini söyledi. Sonra Ümit Bağbek adlı emniyet müdürüyle görüştük. Bağbek, ‘Paşam bana babalık yaptınız. Benim karşınızda boynum kıldan incedir ama bu karar beni aşıyor. Hüseyin’e ne yapması gerektiğini söyleyin. Bunu yapsa dahi kararı ben değiştiremem ama arkadaşlarla konuşurum. Hüseyin kendisine dikkat etsin. Ortalıkta dolaşmasın. Siz de Ankara’da görüşmeler yapın’ dedi. Paşa’da ‘Demirel canidir, devlet de zor durumda. Bunu kullanıyor. Seni de öldürür. Beni de öldürür’ dedi. Benim anladığım ölüm listesi devletin her kademesinde korku, baskı ve soygun malzemesi olarak kullanılıyordu. Mehmet Ağar, Tansu Çiller gibiler içindeydiler ama bağımsız değil, Demirel’le bağlıydılar. Bu bilgiler istihbarat ve güvenlik birimlerinin arşivlerinde vardır.”
“Villamı hediye ettim”
Hüseyin Baybaşin, Erdal Şenel’in eşine Edremit Altınoluk’ta bulunan villasını hediye ettiğini belirterek, villanın tapu kayıtlarına işaret etti. Baybaşin, “Koruculuğu kabul etmeyen amcamı uyduruk bir nedenle cezaevinde tutuyorlardı. Amcamı bıraktırmak için İlhan Şenel Paşa’nın eşine villa verdim. Edremit Altınoluk’ta benim adımdan paşanın eşine devredildi. 1991 veya 1992 yılında olsa gerek. İsteyen Edremit tapu kayıtlarında bilgi-kayıtlarına bakabilir” dedi.
“Kocadağ Ağar’ı suçladı”
Baybaşin, 1984 tarihinde ‘Babalar Operasyonu’ sırasında Ankara’da Behçet Cantürk ile ilişkili olarak sorgulanan Susurluk kazasında hayatını kaybeden Hüseyin Kocadağ’ın, Cantürk’ün yoldan alınmasını organize ettiğini iddia etti. Baybaşin, “Hüseyin Kocadağ, Behçet’in işinden evine giderken yoldan alınmasını organize ediyordu. Cinayetin ardından Hüseyin’le konuştum bu konuyu. ‘Behçet’i öldüreceklerini bilmiyordum. Ankara’ya götüreceklerdi ama öldürdüler’ dedi. Kocadağ bana telefonla anlattı. Ağar’ı suçladı inanmadım” dedi.
Cinayetlerin sırrı Ağar’da
Ölüm listesi hakkında Mehmet Ağar’la da görüştüğünü belirten Baybaşin, Kürtlerin öldürülmeye başlamasından sonra ilişkilerinin koptuğunu ifade etti. Ağar’ın elinde dönemi aydınlatacak belgelerin olduğunu söyleyen Baybaşin bildiklerini şöyle anlattı, “Mehmet Ağar’la ölüm listesini konuştuk. ‘Beni aşıyor Hüseyin, bunlar babanın emridir’ diyerek Demirel’i kast etti. Mehmet Ağar kanunsuz işlerde Demirel’in çobanlığını, Çiller’in fedailiğini yaptı. Ama Ağar’ın da Çiller’in de patronu Demirel’di. Bu suçların hepsi MİT arşivinde vardır. Ağar’ın elinde özel belge, ses ve görüntü kayıtları vardır. Siz de devletin ilgili kurumları da o bilgilere bakın ve değerlendirin.”
Ölüm Üçgeni Ergenekon’da
90’larda tek tek fail-i meçhul cinayetlerle öldürülen Kürt işadamları hakkındaki ölüm listesi iddiaları Ergenekon soruşturmasında da gündeme gelmişti. Ergenekon davasında mahkeme, Veli Küçük’ün Kocaeli İl Jandarma Komutanı olarak görev yaptığı 1993-1996 yılları arasında ‘Ölüm Üçgeni’ olarak adlandırılan Sapanca, Gebze, Hendek üçgeninde özellikle Kürt işadamlarını hedef alan fail-i meçhul cinayetlerle ilgili Kocaeli Savcılığı’ndan bilgi istenmesine karar vermişti.
Özal’ın Kürt raporu fitili ateşledi
1992’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal, sorunun şiddetle çözülemeyeceğinden hareketle sözcüsü Kaya Toperi ve baş yaveri kurmay Albay Arslan Güner’e 10 sayfalık bir Kürt raporu hazırlattı. Raporda, “Karşılaştığımız sorunun basit bir terör olgusunun çok ötesinde olduğu aşikardır” deniyordu. Bu arada Özal, Çankaya Köşkü’nde DEP milletvekilleri Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Orhan Doğan’la görüştü. Özal, Toperi ve Güner’in hazırladığı rapordaki tesbitleri 13 Mart 1992 tarihli MGK’da gündeme getirdi ve genel af da dahil siyasi sosyal çözümlere değindi. Turgut Özal, ANAP milletvekili Adnan Kahveci’yi yeni bir rapor hazırlaması için görevlendirdi. Kahveci, Güneydoğu’da bir süre inceleme yaptıktan sonra “Kürt sorunu nasıl çözülmez” başlıklı bir rapor yazdı. Bu dönemlerde ülkede adeta bir kaos ortamı yaşandı.
(Taraf)