Dünyada ekonomik krizin etkisi her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Ülkemizde kriz etkisini hissettirmeye başladı. Birçok firma işlerini ve harcamalarını kısıyor.
Ekonomik krizin en az zararla atlatılabilmesi için devlete ve işverenlere önemli yükümlülükler düşmektedir. Şirketler için kriz dönemlerinde maliyetleri ve giderleri kısmanın en kısa yolu olarak işçi sayısının düşürülmesi olarak görülüyor. Acaba bu düşünce ne kadar doğru? Şüphesiz kriz ortamında en büyük sıkıntıyı çalışanlar çekmekte. Kriz dönemlerinde en kolay alınan karar işçi çıkarılmasıdır. İşverenler bu yolu seçmemeli, ekonomik krizin toplumda daha ağır sonuçlara yol açması önlenmelidir. Ülkede yaşanan ekonomik kriz geçerli bir neden olarak kabul edilmekle birlikte, her zaman feshe son çare olarak bakılmalıdır.
İş güvencesi var
İş Kanunu’na göre, 30 veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur. İşe iade davası açan işçilerin davayı kazanması halinde işverenler yüksek tutarlarda tazminatlar ödemek zorunda kalabilecektir.
İstihdam politikası nasıl olmalı?
Ekonomik kriz dönemlerinde işverenler öncelikle fazla mesai uygulamasını kaldırmalı, çalışanlara kullanmamış oldukları yıllık ücretli izinleri kullandırmalı, işyerlerinde denkleştirme usulü çalışma modeline geçilmeli, tam süreli kadrolarda çalışan personelden isteyenler part time kadrolara kaydırılmalı ve mümkün oldukça işten çıkarma yoluna gidilmemelidir. İşçi-işveren dayanışması ile maliyet düşürücü önlemler hayata geçirilmelidir.
İşyerlerinde, iş yoğunluğunun fazla olduğu dönemlerde denkleştirme usulü çalışma sistemine geçilmeli ve fazla mesai ücreti ödemek yerine iş yoğunluğunun az olduğu dönemlerde az, çok olduğu dönemlerde de çok çalışarak mesai saatlerini haftalık normal çalışma süresi olan 45 saate denkleştirmelidir. İşyerinde haftanın çalışılan günlerine, günde onbir saati aşmamak koşulu ile farklı şekilde dağıtılabileceği esasına dayanmaktadır. Bu düzenleme ile işlerin yoğun olduğu dönemlerde fazla çalışılmasına karşın, iş yoğunluğunun düşük olduğu dönemlerde de az çalışılarak ortalama 45 saatlik haftalık çalışma süresi denkleştirilmiş olacaktır.
Kısa çalışma uygulamasına geçiş
Kısa çalışma, en az dört hafta en fazla üç ay süreyle işyerinde uygulanan haftalık çalışma süresinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılarak uygulanmasıdır. Genel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerini geçici olarak önemli ölçüde azaltması veya işyerinde faaliyeti tamamen veya kısmen geçici olarak durdurması halinde, işyerinde geçici olarak en az dört hafta işin durması veya kısa çalışma hallerinde işçilere çalıştırılmadıkları süre için işsizlik sigortasından kısa çalışma ödeneği ödenecektir. İşçinin kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için çalışma süreleri ve işsizlik sigortası primi ödeme gün sayısı bakımından işsizlik ödeneğine hak kazanma şartlarını yerine getirmesi gerekmektedir. Bu koşul hafifletilmeli ve işsizlik sigortası fonundan yararlanılması sağlanmalıdır.
Prim indirimi maliyetleri düşürecek
01/10/2008 tarihinden geçerli olmak üzere işverenlerin malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin 5 puanlık kısmına isabet eden tutar Hazine’ce karşılanacak. İşveren hissesine ait primlerin Hazine’ce karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde SGK’na vermeleri, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazine’ce karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri, SGK’na prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şart.