Atalay, Class Otel'de sivil toplum kuruluşları, belediye başkanları, siyasi parti temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen toplantıda, demokratikleşme konusunda yaptıkları çalışmaları ve çıkarılan yasaları anlattı.
Sosyal değişmenin, toplumsal planda zihniyet değişimi gerektirdiğini, yeterince zihniyet değişimi yapmadan, istenildiği kadar yasal değişiklik yapılsın başarılı olamayabileceğini kaydeden Atalay, ''Bizim o manada başarılı olamadığımız hususlar vardır. Yasası ve kurallar değişmiş, ama uygulayıcı insanın ona paralel zihniyeti değişmemiş. Bu zorluklarımız oluyor. Her alanda geçerli. Geneldir, sosyolojik bir kuraldır'' dedi.
Mahalli İdareler Kanunu'nda büyük değişiklikler yapıldığını, bunun bu çok ileri bir adım olduğunu, belediyelerin imkanlarının çok artırıldığını anlatan Atalay, hiç taraf tutmadan, adaletli davrandıklarını, kamudan belediyelerin kaynaklarını gönderirken hepsini hak ettiği eşitlikte gönderdiklerini bildirdi.
-AKTÜTÜN SALDIRISI-
En önemli değişimlerden birisinin 2007 yılında yapılan halk oylamasıyla sağlanan cumhurbaşkanını halkın seçmesi olduğunu, bunun, millet iradesinin gerçek manada etkili olmasını sağlayan değişiklik olduğunu ifade eden Atalay, şöyle dedi:
''Vatandaşın yüksek katılımıyla gerçekleşti ve acı da hatırası vardır, benim için. Yeni içişleri bakanıydım. O gün uyandığımda Aktütün Karakolu basıldı. Tam oylama, referandum var, önemli bir referandum. O gün Aktütün Karakolu basıldı ve çok sayıda askerimizi orada şehit verdik. Ve sabah kalktık, böyle bir halk oylaması ortamı. Bu kadar da mı, tesadüf olabilir mi dedik. Tabii asla tesadüf değil. Buna rağmen vatandaşımız çok büyük bir oranda sandık başına gitti ve oyunu kullandı. O gün doğrusu biz endişelenmiştik, sandık başına gidişlerde... Birileri de sandık başına gidişleri etkilemek için yapmış oldu.''
-''TÜRKİYE GERÇEK MANADA AÇIK BİR TOPLUM OLDU''-
Son 1 yıl içinde Türkiye'de çok şeyin değiştiğini, konuşulmayan hiçbir şeyin kalmadığını belirten Atalay, şöyle devam etti:
''Türkiye gerçek manada bir açık toplum oldu. Yani tabular, korkular o eski alışkanlıklar hepsi gitti. Çok da iyi oldu. Sürekli korkular içinde devlet yaşayamaz. Devletin bu korkulardan kurtulması lazım. Bizlerin de hepimizin de. Kurtulacağız ama bir şartla şiddet ve terör olmayacak. Şiddet ve terörün olduğu yerde akıl olmaz. Normal konuşma, çalışma ve çözüm olmaz. Şiddet ve terör olmamakla her şeyi konuşur ve çözeriz. Ne olur, zaman alır. Sorunun büyüklüğüne göre bu uzayabilir. Ama ilk olmaması gereken şiddet ve terör... İnsan hayatı, canlara bir şey olmayacak. Son söz tabii ki demokrasi. Her alanda insanlar özgürce siyasetini yapsın, konuşsun. Tezlerini getirsin. Haklarını savunsun. Türkiye'nin olması gereken ortam bu. Bu yönde Türkiye çok mesafe aldı. Bunlar büyük işlerdir. Çok zor ve uzun yollardır. Çok eleştiri alırsınız, almaya da hazır olacaksınız. Gayet normaldir. Ama ben bütün sabırla dirayetle ısrarla bunu götürmek zorunda olduğumuzu biliyorum. Birileri bitti koptu desin. Zaten ilk günden inanmayanlar bitti diyor. Biz hiç bitirmedik. Halen devam ediyor. Kapatmadık, kapatmayacağız. AK Parti'nin misyonu bu. Ama bu yol zor, bu sorun büyük. Daha akılcı rasyonel değerlendirmeler oluyor. Daha tutarlı gitmemiz için iyi zeminler oluştu. Ama bu terör ve şiddet olmamalı.''
-CHP'NİN DURUMU-
Herkesin vatandaşın hizmetinde olacağını, kendi anlayışlarının bu olduğunu, kapıların, gönüllerin, telefonların vatandaşa açık olması gerektiğini kaydeden Atalay, idarecilerin gidip masa başında oturmayacağını, köyde, iş yerlerinde vatandaşın içinde derdiyle dertleneceğini anlattı.
''Hükümet olarak bize bakın. Başbakanımıza bakın. Hiç kimsenin kendi özel hayatına ayırdığı vakti yoktur. Biz buraları saltanat olarak görmedik'' diyen Atalay, her gün ''Vatandaşın sorunlarını nasıl çözeriz'' diye uğraştıklarını vurguladı.
Hiçbir kamu görevlisinin vatandaşa zorluk çıkarmak için bu görevlere gelmediğini, herkesin vatandaşın işini kolaylaştırmak için bu görevlerde olduğunu dile getiren Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bunlar bakın geçmişte bu tutumlar bize çok pahalıya mal oluyor arkadaşlar. Vatandaşa meşakkat edenler, bugünkü sorunların pek çok temeli onlardır; o 1950 öncesinde tek parti dönemi. CHP bunun için giremiyor bu kulvara şimdi. Çünkü bu sorunların temelinde CHP'nin kendi zihniyeti var. O zamanki uygulamaları var, sorunları üreten partidir CHP. Bunu bu kadar açık konuşalım arkadaşlar. Onun için bugün bu işlerin içine giremiyor. Kenarına geliyor, ama giremiyor bu alana. Öyle genel başkanı, bazı yöneticilerin değişmesiyle CHP'nin o nasırlaşmış statik yapısını değiştiremez. Güçleri yetmez ona. Onlara müsaade etmezler. Onun için bu sorunlara yaklaşamıyorlar. Bu böyledir.''
-ANAYASA PAKETİ-
Anayasa paketinin demokratikleşme çalışmasının en önemli arkası olduğunu, çok çalıştıklarını, metnin okunması gerektiğini anlatan Atalay, şöyle konuştu:
''Anayasa paketi Türkiye'de demokrasinin derinleşmesi açısından çok önemli. Bu paketin adı demokrasi paketidir. Bu Anayasa'nın tamamı değişecektir. Bu seçimden sonra ilk konu budur. Bu paket çok ileri bir adım. Bundan sonraki büyük değişikliğin kapısı. Bundan sonra büyük değişiklik kolaylaşacak. Onun için buna özen gösterelim. Şu sıralarda vatandaşın kafasını karıştıran kimi boykot etmek isteyen, kimi hayır diyen, 'niçin' dediğinizde bu maddelerle ilgili hiçbir şey söylemeyen kesimler var. Zaten mitinglerde hiçbirisi 'bu madde bu olumsuzluğu getiriyor' diyemiyor. 27 madde hiç kimseden bir şey almıyor, her kesime bir şey veriyor. Ama onların dertleri başka. Anayasa görüşmeleri tam bir ölçüydü. Statüko öyle bir bütünleşti ki 3 partisiyle çeteleriyle statükonun diğer unsurlarıyla öyle bir bütünleşti ki bu Anayasayı değiştirmemek için. Halen o statüko devam ediyor. Yani statükonun üç atlısı oldu, 3 siyasi parti, birbirleriyle yarışırcasına... Ama biz pozitif bir siyaset yapıyoruz. Biz büyük bir Anayasa paketi getiriyoruz. Onların işinin de çok kolay olmadığı görülüyor. Vatandaşlarımızı o protestoları isteyenlere artık yeter diyecektir. Böyle anlamsız hiçbir gerekçesi olmadan vatandaşın gelip oyunu kullanmasından bile korkanlar hangi hakla demokrasiyi, özgürlükleri savunacak? Nasıl bunlara birileri inanacak? Bunları da sizlerin sorması lazım.''