1950’li yıllar… Giresunlu bir delikanlı elinde tahta bavulu ile İstanbul’a gelir. Amacı ilim tahsil etmektir. Mahir İz, Celalettin Ökten, Ali Rıza Sağman gibi hocalarla yolu kesişir. Din eğitimi almaya başlar. Nişanlanır.
O dönem hem askere moral vermek hem de dini vecibeleri yerine getirmek hususunda yardım etmek üzere tugay imamları görev yapmaktadır ve Kore’ye gidecek olan Türk tugayına imam alınacaktır. Delikanlı henüz 21 yaşındadır. İmam hatip liselerinin kurucusu büyük hoca Celalettin Ökten, “Git imtihana gir, sen bu işi başarırsın.” der. 200’ün üzerinde başvuru olur, delikanlı imtihanı birincilikle kazanır.
Artık gitme zamanıdır. Nişanlısına veda eder ve İzmir’den bir buçuk ay sürecek yolculuk başlar. Tugay komutanı Cemil Uluçevik Paşa’dır ve imamın bu kadar genç olmasından hoşnut değildir.
Tugay, Kore’ye ulaşır. Genç hoca önce tugayın içinde ezan okumaya başlar, çevreden bazı Koreliler merak ederler bu ahenkli ve güzel sesi. Gelip sorarlar; bir tercüman hocaya götürür onları, o da anlatır ezanı.
O dönem misyonerlik faaliyetleri oldukça etkindir Kore’de, genç hocadan rahatsız olurlar. Amerikan Uzakdoğu Kuvvetleri’nin papazı gelir hocaya, “Dinlerin aslı birdir, biz burada çalışıyoruz, İslâm’a gerek yok.” der. Hoca, Cemil Paşa’ya bilgi verir. Paşa, çalışmalarına devam etmesini söyler. Ev ziyaretleri yapılır. Tek Allah inancı ve Müslümanlıkla ilgili konferanslar düzenlenir.
Petrol varillerinden bir minare yapar namaz kılınan barakanın yanına ve ilk defa dış ezan okur. Tarih 16 Temmuz 1956’dır ve minaresi varillerden olan bu cami, Kore’nin ilk camisidir.
Önce üç Koreli Müslüman olur. Sonra 270 Koreli için şehadet merasimi yapılır. Genç hoca, boynunda papyonla, -çünkü Cemil Paşa “Din adamı olsan da bu bir merasim, papyon takmak zorundasın.” der-, kelime-i şehadet getirtir Müslüman olanlara… Her birine ayrı bir Müslüman ismi verir.
İngiliz gazeteleri bu konuya ilgilidir, İslâm’ın Uzakdoğu’da yayılması üzerine haberler yaparlar. Konu, Vatikan’ın da gündemine taşınır.
Bir buçuk yıl kalır Kore’de genç hoca… Kore’de kaldığı zaman boyunca yaşadıklarını, aldığı bir fotoğraf makinası ile ölümsüzleştirir. Çektiği fotoğrafları Türkiye’deki nişanlısına gönderir. Seneler sonra bu fotoğrafların büyük kısmı “Belgesel yapacağız.” denilerek bir devlet kurumu tarafından alınır. Aylar sonra kurum fotoğrafların kaybolduğunu söyler.
Hoca, 1986 yılında hacca gittiğinde orada Koreli gençler görür, yanlarına oturur, sohbet etmeye başlar. Kore’nin milli marşlarını söyler onlara, gençlerin çok dikkatini çeker bu adam. Sonra sorar, “Sizin babanız, dedeniz nasıl Müslüman olmuş.” diye. Anlatır gençler, “Bizim dedemiz, babamız Türk bir imamla tanışmış, adı Zübeyir…”
- İşte o benim, der.
Genç Koreliler hasretle sarılırlar ona… O sene davet ederler, Zübeyir Hoca’yı Kore’ye. Bir de 2006’da yani Kore’nin İslâm’la tanışmasının 50. yılında. Bugün Güney Kore’de 50 bin Müslümanın yaşadığı tahmin ediliyor.
Zübeyir Koç Hocaefendi, 2009 yılında
74 yaşında vefat etti. Vefat ettiğinde 6 yabancı dil biliyormuş. Hayatını ilme vakfetmiş..
Yüksel Seyfioğlu