Dursun Kabaktepe'nin haberi
Yazar Ali Ural'ın Fatih Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’inde Şiir İstanbul konuşmaları başladı. Bu yılın ilk konuğu şair Hüseyin Akın oldu. İlahiyat fakültesi mezunu olan Akın, öğretmenlik yapmasına rağmen kültür sanat hayatından uzaklaşmadı. Çeşitli gazete ve dergilerde kültür-sanat yazıları yazan ve halen şair İbrahim Tenekeci ile Kırklar dergisini yayına hazırlayan Hüseyin Akın, kendi şiirini ve hayata bakış açısını anlattı.
ŞİİR BİR BOŞLUKTUR
‘Şiir okuyan ve yazan için de bir boşluktur’ ifadesini kullanan şair Akın, şairin ruh halini anlatmak ve şiirini tanımlamak için şunları söyledi: “Hayatımızda yaşadığımız boşlukları, dünyanın çeşitli hallerini, tamamlayamadığımız anlamları bir şair şiirinde tamamlamak ister. Bu yüzden içinde bulunduğunuz ruh hali, sizi sıkan ve yalnızlık içinde başka bir alana girmesidir şairin şiiri. Benim düşünceme göre şiir biraz kişisel olmalı ve şaire özel anlamları bulunmalı. İçindeki boşlıkları ise okuyucu kendine göre doldurmalıdır.”
MUHAFAZAKÂRLIK UYDURULMUŞ BİR ŞEY
Şiir yazmayı ateşli hastalık neticesinde şairin sayıklamasına benzeten Akın, “Şiir bu dünya ile ahiret arasında şairin söyledikleridir.” diyerek şiire bakışını “Bütün dünyayı kaplayan bir kutsallığı yakalamalıyız” cümleleri ile özetledi. Gündelik tartışmalar içinde yer alan muhafazakarlık konusuna da değinen Akın, “Şair muhafazakarlık kaldırmaz. Zaten muhafazakarlık da uydurulmuş saçma sapan bir şeydir.” dedi. İslami şiir kavramını da kabul etmediğini belirten Hüseyin Akın, sözlerine şöyle devam etti: “Zihinsel anlamda bir kutsalı camiye hapsetmişiz. Şiirin içinde cami, minare, takke vb. gibi ifadeler kullanılınca İslami şiir deniliyor. Ama kainatın içinde var olan ağaç, hava, bulut, gökyüzü ve aşk kutsal değil mi? Bunlar Kur’an’da geçmiyor mu? Geçiyor. Bu yüzden kutsalı camiye hapseden şiir anlayışını kabul etmiyoruz.”
KELİMELERİ PİYASA DEĞİRİ İLE KULLANIYORUM
Günlük konuşma dilini klişe olmaktan çıkarıp özel bir anlam katarak sokağı çok iyi dinleyen bir şair olan Akın, şiirindeki üslubunu şöyle anlattı: “Birçok kelimeyi piyasa değeri ile kullanıyorum. İnsanların ağzından çıkan ilk haliyle. Halkın ağzından çıkan bir kelimeyi kullanınca daha iyi oluyor. Halk hayatını geldim, gittim, yattım, ettim vb. gibi verili bir dille sürdürürken şair için kelimelerin anlamı daha da farklıdır. Çünkü şair yaprağını dökmeyen sökcükler arar. “
HÜSEYİN AKIN KİMDİR
8 Şubat 1965, Sinop, Türkeli doğumlu olan Hüseyin Akın’ın bütün öğrenim hayatı İstanbul'da geçti. Şişli İmam Hatip Lisesi (1983) ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini (1989) bitirdi. Çeşitli yerlerde öğretmenlik yaptı. Halen İstanbul'da öğretmenliğe devam ediyor. Özülke dergisini kurdu ve yönetti. Milli Gazete, Akit, Sağduyu gazetelerinde kültür-sanat yazıları yazdı. Halen İbrahim Tenekeci ile Kırklar dergisini yayına hazırlamaktadır. Şiir dışında denemeler yazdı. Şairin şiir üzerine yazdıklarını içeren Deneme-Yanılma isimli deneme dosyası yayına hazırlık aşamasındadır. Yazı ve şiirleri İkindi Yazıları, Kardelen, Düşçınarı, Endülüs, Ünlem, Özülke, Kırklar dergilerinde yayımlandı.
ESERLERİ
Şiir: Sevmek, Karanfil ve Kiraz (1997), Ay Tanığım Olsun (1998), Çöl Vaazları (2001)
ŞİİRİ HAKKINDAKİ YORUMLAR
'Hüseyin Akın'ın şiiri, ilk bakışta da son bakışta da ‘mütevazı' bir şiir. Bu ‘mütevazılık' Hüseyin Akın şiirinin hem köşelerini hem de imkânlarını belirliyor. (...) Hüseyin Akın, hem tematik hem de müzikal anlamda ‘iddiasız'. Bu da şiirine bir sıcaklık, bir söyleyiş farkı getiriyor. Büyük aşklar, imkânsız birliktelikler, kâbuslar, intiharlar falan yok onun şiirlerinde. Bunların yerine sokaklar, yorganlar, kuşlar ve çamaşırlar var.' (İsmail Kılıçarslan) '(...) Hüseyin Akın, ‘Çöl Vaazları' ile kendinden başlayarak hayata ve insana dokunaklı ritmler eşliğinde sade sözler söylüyor. Bazen kısık sesle, bazen suskun konuşuyor mısralarda. Ütopyalara ve insana sırt dönen her şeye set çekiyor kelimelerden. (...) Akın, bilinçli olarak şiirine nefes alıp vermenin sesini sokuyor.' (Adem Özbay)