Elşark Elevsat 30/11/2012
Semir Ataullah
Abbas b. Firnas (ö. 274/887), Bağdat sarayından çıkıp Endülüs’e yerleşmiş olan müzisyen Ziryab’la çalışmak için Kurtuba’ya gelmiş bir bilgin. O, cam sanatı gibi başka bilim dallarında ömür tüketmiş bir zattı. Dönemin Endülüs Emevi hükümdarı II. Abdurrahman’a en değerli camlardan mamul güneş sistemi modelini takdim etti. İbn Firnas sadece bu icadıyla kalmadı.
Bir gün kendini Kurtuba’nın en büyük camisinin şerefesinden aşağı bırakan biraz zedelendiği halde ölmeyen dönemin meşhur cambazını izledi. Sorunun, cambazın giydiği elbisede ve uçmasına yardımcı olan kanatlarda olduğunu düşündü.
Kesinlikle sorun elbisede ve kanatlardaydı. Dayanıklı bir elbise dikti mi uçmayı başaran ilk kişi olurdu. Hem Ziryab’ın musiki halkasında sıradan bir insan olmaktan da kurtulurdu.
Proje İbn Firnas’ın tam 23 yılını aldı. Yetmiş yaşına geldiğinde dostlarını ve saray ulemasını daha önce hiç kimsenin görmediği bir olayı; uçan adamı seyretmeleri için davet etti.
Sanki bugün büyük bir ülkede önemli bir maç seyrediyormuşsun gibi…
Havanın kuşları nasıl kaldırdığını izlemek için Kurtuba’nın çevresinde bulunan bir dağa çıktı. Diktiği elbiseyi giydi. Elbisenin ipekten ve tahtadan yapılmış ve üzerlerine tüyler iliştirilmiş iki kanadı vardı. Rüzgar çok sertti. Sakinleşinceye dek bekledi. Kısa bir mesafe sıçradı ardından kendini gökyüzünün kucağına bıraktı.
İzleyenlerin nefesleri kesildi. İşte İbn Firnas. Tıpkı bir kuş gibi süçülüyordu. Rüzgar onu düşürmek yerine koynunda taşıyordu.
Bir, iki, üç… derken on, on beş dakika doldu…
Adam vadinin üstünde uçuyor.
Altında, Ziryab’ın tohumlarını Bağdat’tan getirdiği sebze, meyve bahçeleri.
Firnas inmeye geçince durakladı.
Havalanmayı ve havada süzülmeyi iyi biliyordu ama kontrolsüz inişin adamı öldüreceğini atlamıştı. Kuşları izlerken kanatların uçmayı sağladığını anlamıştı da kuyruğa dikkat etmemişti. Kafa üstü düşmeye başladı…. Yere çakılınca çatırt diye sesler duydu. Kendine geldiğinde milleti başında toplanmış gördü.
İbn Firnas bu elim kazadan sonra 12 yıl yaşadı. Sırtında hep o şiddetli acılar vardı. Uçmayı bıraktı. Kendini güneş sistemini temsil eden bir gök küresi kurmaya adadı.
Keşke uçmalarını değil de kuşların kanatlarını, ayaklarını ve kuyruklarını nasıl kullandıklarına baksaydı.
Ziryab, aklımızda hep Kurtuba’da özgürlüğüne kavuşmuş müzisyen bir köle olarak kaldı. Oysa Firnas, astronomide, matematikte, ziraatta, mutfak sanatlarında, musikide ve daha başka alanlarda bir bilgi yumağıydı. O’nun zamanı bilginin ve tecrübenin zamanıydı. Keşke kuyruğa da baksaydı eminim uçmayı başaran ilk kişi o olacaktı.
Tercüme: Veysel Bulut