Kongre’ye gitme!

Kongre, kangrene yol açar. Bilmiş ol. Kan birikmiş, ağrı yapmış, acı çekmiş bir bünyenin sonu demek. Bölünme, parçalanma ve yutulma kaçınılmaz.

Kongre, kangrene yol açar. Bilmiş ol. Kan birikmiş, ağrı yapmış, acı çekmiş bir bünyenin sonu demek. Bölünme, parçalanma ve yutulma kaçınılmaz.

Sen bunu hak etmedin.

16 sabahtır mutsuzsun, açıkçası keyfin kaçtı. Oysa her şey ne güzel başlamıştı. Dört bir yanın açık hava mescidi, bir simidi bölüştüğün yoldaşların ve sen… Hervele yaparak yürüyor, yasağın başkentine meydan okuyordun.

Baraj derdin kalmamış; herkes senden, sen herkesten olmuştun. Ah bir köyüne dönsen, neler anlatacaktın, neler! “Nerde kalmıştık!”, “Yıkılmadık, ayaktayız!” diyecektin.

Ne var ki 3’teki coşkun, 4’te hüzne dönüştü. 50 derece sıcakta, 50 bin yürektin. Bir burkuntuyla ayrıldın, oradan. Şubat’ların rövanşını alacak, hizmeti genele yayacaktın. Olmadı.

Senin terbiyen, kürsü tekmelemeye uygun değildi. Gençlik’ten başka her şeyle uğraşan bir başkan(!) ve hurraa şürekası hiç değildin. Bindirilmiş kıtalardı, hazır ol’da bekleyen.

4’ünü ‘öteki’ler, 5.sini sen mi kapatacaktın? Buna razı olamazdın. Sustun. Konuşanı da susturdun. “Aman fitne çıkmasın, dostu yere baktırmayalım. Düşmana göbek attırmayalım. Kol kırılır, yen içinde kalır. Zaman her şeyin ilacıdır.” dedin dedin, dinletemedin.

18’inde genç sözünü tuttu da, Önder Sav’ın 70’lik arkadaşı(!), kontrolden çıktı. Taktik aldı. 1/3, 1/5 bağlamında konuşmuşlar. 40 yıllık arkadaşlarmış. Baro’nun gediklilerindenmiş, ikisi de.

Görüştüğü, ‘Kongre yapıp başkan devirmekte mahir bir zat(!)’mış. Saklamamış bizimkisi. Önünü, arkasını hesap etmemiş, besbelli.

Hac’cı, Kabe’yi, İnsanlığın Çağlar Üstü Rehberi’ni diline dolayan, zebaninin sabırsızlıkla beklediğine sırrını ifşa etmiş! Danışmış, kılavuzunu seçmiş(!), zavallı!
İnsan sormadan edemiyor. Yarım asırdır muhalefete sürükleyen, yanlış üstüne yanlış yaptıran; büyütmeyip küçülten sen misin?

Değişmeyip değiştiren, anlamayıp anlatan, dinlemeyip dinleten 5-6 insan; adam eksilten, çekirdek kadronun dışına hayat hakkı tanımayan akl-ı evveller miydi?
Bir başka coğrafyada el üstünde tutulacak bir lider’e ve trendi yükselen genel başkan’a mı tahammül edemediler, yoksa!

Yaşadığımız şu idi: İnanıyoruz, teori/pratik ayrılığını ortadan kaldırmak istiyoruz. İlmihallerden yola çıkıp halimizi düzeltmek istiyoruz.
Organize olduk. Hiyerarşiyi, ceberrut bir yapı için değil, hizmetler yayılsın diye kabullendik. Kişiler değil, ilkeler esas.

Öz gücümüzle ayaktayız. Yardımı sadece O’ndan bekliyoruz. ‘İyya kenağbüdü ve iyya kenesteın’in ferah limanına sığınmışız. İyi niyetten saparsak, nifaka düşmekten korkarız. Kendimizi ayıplarız, günde birkaç kez.

Lakin sınırsız bir sabır yok, bizde. Olması da gerekmiyor, belki de. “Bir mü’min aynı delikten iki defa ısırılmaz.” Emr-i Peygamberi’si gereğince, kendimizi nelerin beklediğini biliyoruz.

50 divanenin birbirine kattığı salona, sen bir kapıdan şu’cularla, öteki diğer kapıdan o’cularla girecek. Sonra başlayacak vaveyla… İşte o vakit seyreyle sen gümbürtüyü. İzlemiştik, bu filmi.

Ankara barışı beceremedi. Elini yüzüne bulaştırdı. Anadolu’ya yansıması şu oldu: “Meğer dava dediğimiz, üç beş’in liste savaşıymış. Her yanı, ‘Benden sonrası tufan!’ diyen ekran müsveddeleri kaplamış.

Dostlar!
O, eli yüzü kömür karası, gönlü apaydınlık emekçi… Alın terinin karşılığını alamayan ziraatçi… Kaostan, terörden canı yanmış, ocağı batmış kavruk suratlı kırsal bekçisi…

Ye’se düşme. Umudunu tüketme. Neşeni kaybetme. Kullandırma kendini. Alemlerin Efendisi, ayak oyunlarına meydan verdi mi? Kontrolü kaybetti mi? Kulis’i hoş gördü mü?

“O, o zamandı!” deme. Sen, Kutlu Nebi’nin yolundasın. Başarırsın. Sermayen iyi niyet, azığın sapasağlam sinirlerin.
Bırak, koca salonda çıkarcılar buluşsun. Boşa koysunlar, dolmasın. Doluya koysunlar, almasın. Sen, birliğini güçlendir. Hiç de günaha girme. Asil bir duygunun insanısın. Hoş görme.

“Ne olacak, güzide yapı!” diye kaygılanma. “İnanıyorsanız üstünsünüz!” Mübarek Söz’ünden çıkma! Zor zamanda, Ulubatlı surlara diker, sancağı.
Fatih görünür, Ayasofya’da. Barışa yürür; ovalı, dağlı; uzak yakın demeden saflar sıklaşır…

Sen direnirsen Anadolu direnir.

Çok yakında….!

Tarık Sezai KARATEPE
 

Medyanaliz Haberleri