Kürt sorunu konusunda kalıcı barış sağlanması için yıllarca mücadele eden Kızılkaya Birgün gazetesi tarafından 'eşini bıçaklayan adam' ilan edilmesi karşısında ne diyeceğini bilemiyor. Kızılkaya "Benim anladığım, biz Akil İnsanlar Heyeti'ne seçilince Paralelciler hayatımızı didik didik edip dosyamızı hazırlanmış. Günü gelince de dosyayı Birgün'e vermiş" diyor.
AK Parti'den Mersin milletvekili adayı oldu. 7 Haziran seçimleri sonrası vekil seçilerek daha önce hayatında bir kere gittiği Meclis'te görev yapmaya başladı. Şimdi dört yıl boyunca, eğer bir erken seçim olmazsa, yaşadığı İstanbul ile Ankara ve seçim bölgesi Mersin arasında mekik dokuyacak. Yıllardır sol cenahın içinde görünen, Kürt sorununun çözümü için uğraşan Muhsin Kızılkaya'nın AK Parti'den siyasete girmiş olması karşısında şaşıranlar oldu elbet. Ama kimileri şaşırmakla kalmadı onu 'döneklikle' suçladı. İşi daha ileri götürenler de oldu.
Kızılkaya Meclis'te yemin ettikten kısa bir süre sonra, uzun yıllar köşe yazarlığı yaptığı eski gazetesi Birgün tarafından 'eşini bıçaklayan adam' ilan edildi. Vurun abalıya misali Kızılkaya'ya karşı bir linç kampanyası başladı. Onu 'katil ruhlu cani' bile ilan edenler oldu. Yani, 'Silahlar sussun, hiçbir genç ölmesin' diye yıllarca mücadele eden, şiddete hep karşı olan Kızılkaya, siyasete girmesiyle aşırı bir öfkeyle karşı karşıya kalmıştı.
-Siyasete atılma sürecinde sizi neler şaşırttı?
- Vallahi solcular Recep Tayyip Erdoğan'ı toplumu kutuplaştırıyor, bizi ötekileştiriyor diye suçluyor. Siyasete atıldım, milletvekili oldum. Ya o eski mahallemden biri çıkıp tebrik etmez mi? Etmediler. Neyse dedim çok önemsemedim. Sonra ne oldu, 2002 yılında saçma sapan bir süreç sonrasında ortaya çıkan bir dosyayı, ki çoktan SEKA'ya gitmesi gerekiyordu, solcu denilen Birgün gazetesinde manşetten haber yaptılar. Hedef gösterdiler beni, linç kampanyası başlattılar. Kardeşim hani demokrattınız, hani her görüşe açıktınız, başkalarını tahammülsüzlükle suçluyordunuz, benim milletvekili olmama neden tahammül edemiyorsunuz?
- Birgün gazetesindeki çıkan o haberin aslı astarı nedir?
- Çok karışık bir mevzu aslında. Ama özü şu: Bir gün karım Gülistan, mutfakta kendini yaraladı. Tetanos aşısı yaptırmak istedi, kalktık hastaneye gittik. Pansuman sırasında bıçak yarası deyince doktor gidip bizden habersiz rapor tutmuş, raporu polise vermiş polis de savcıya. Sonra iddianame hazırlanmış, gıyabımızda mahkeme açılmış hakim de rapora bakarak, dikkatsizlik ve tedbirsizlikten beni para cezasına çarptırmış. Sonra bu karar bana iletildi. Avukatıma gittim, o da kararı iptal ettirmek için mahkemeye başvurunca hakim bizi çağırdı. Gülistan ile hakimin yanına gittik. Anlattık durumu. Hakim durumun saçmalığını anladı, fakat verdiği bir kararı da yok sayamıyor. Ama o ceza kararını iptal etmek için, sanki karımın bir şikayeti varmış gibi, 'müşteki şikayetinden vazgeçmiştir' diye bir ibare koydu. Bizi de evimize gönderdi. Yıllar sonra bu olay, Birgün gazetesinde 'Özgecan'ın öldürüldüğü Mersin'den milletvekili seçilen Muhsin Kızılkaya karısını bıçakladı' şeklinde karşımıza çıktı. Sonra da başladı linç kampanyası. Katil ruhlu diyen mi istersin neler neler söylendi.
- Siz Birgün'ün eski yazarısınız. Acaba işin doğrusu nedir denilip sizi neden aramamışlar. Bu konuda bir duyum aldınız mı?
- Birgün gazetesinin sadece eski yazarı değilim. Kuruluşunda da katkım var. Gazetenin kuruluşunda 13 sarı basın kartına ihtiyaçları vardı. Onlara kartımı verdim. Altı yıl gazetede köşe yazarlığı yaptım, bir kuruş para almadım. O zaman da 'katil ruhlu karısını bıçaklayan adam' değil miydim? Ama burada mesele Stalinist bir biçimde intikam almak. Hedef gösterip, itibarsızlaştırmak ve linç ettirmek. İşin aslını öğrenmek isteseler, ararlardı. Bir telefon kadar yakınım onlara. Ki eğer gazetecilikse mesele, zaten haberin öznesi olan beni aramaları gerekiyordu. Benim anladığım, biz Akil İnsanlar Heyeti'ne seçilince Paralelciler hayatımızı didik didik edip hepimizin dosyasını hazırlamış. Günü gelince de benim dosyamı Birgün'e verdiler.
- Peki bu hamle sizi şaşırttı mı?
- Solun mağduriyet psikolojisi üzerinden söylem geliştiren bir geleneği vardır. Şimdi de öyle zaten. Başlarına en ufak bir şey gelince mağduruz diye feveran ediyorlar. Ama şunu gördüm, o mazlum, mağdur halleriyle aman iktidarı ele geçirmeye görsünler! Zalimden daha zalim olabiliyorlar. İktidar dedimse kendi küçük dünyalarındaki iktidarlardan bahsediyorum. Allah bizi onların büyük iktidarından korusun. Eğer Recep Tayyip Erdoğan'ın elindeki güç onların eline geçse Gulag Takımadaları'ndaki gibi hepimizin derisini soyarlar. (SABAH)