Hasan Cemal'in yazısı
Seçimler partiler açısından genellikle bir fırsattır. Vizyon yenileme fırsatı...
Seçmen karşısına yeni şeyler söyleyerek çıkabilen, daha güzel bir gelecek vaadiyle kampanyasını yürüten partilerin sandıkta oylarını arttırma şansı büyür.
Bu pencereden bakınca, dünkü yazımda da belirttiğim gibi, MHP’nin vaziyeti parlak değil.
Anlaşılan o ki, Devlet Bahçeli’nin vizyon yenileme gibi bir niyeti yok.
Eski milliyetçiliği sürdürmek istiyor.
Bunun sonucuna gelince:
‘Yeni milliyetçilik’ Erdoğan’ın eline geçiyor. Bu da, MHP’den Ak Parti’ye oy kanamasını besliyor.
Bahçeli, Erdoğan’ın oyununa geliyor da denebilir.
Özeti bu.
CHP’ye bakınca...
Baykal gitti, Kılıçdaroğlu geldi.
‘Vizyon’ yenilendi mi?
Bunu öne sürmek kolay değil.
Haksızlık etmeyelim. Kemal Kılıçdaroğlu yeni şeyler söylemiyor değil.
Asker ve siyaset konusunda, laiklik ve demokrasi konusunda CHP’nin dili, söylemi Kılıçdaroğlu’nun gelişiyle bir ölçüde değişti.
Baykal’ın askerci eğilimlerine itibar etmiyor Kılıçdaroğlu...
Kürt sorununda da daha esnek.
Bazı ekonomik ve sosyal meselelerde artık somut projeler de üretiliyor CHP’de...
Bunlar iyi, güzel.
Ama parti içindeki ulusalcı-Ergenekoncu kanat gücünü, kuvvetini korumaya devam ediyor.
Kılıçdaroğlu da, belki Baykal kadar olmasa da Ergenekon’a, Silivri’ye selam sarkıtıyor. Ergenekon sanıklarını CHP’den milletvekili adayı yapabiliyor.
Lafı eğip bükmek gereksiz.
CHP’nin bu havası, Kılıçdaroğlu’nun asker-siyaset-demokrasi üçgenindeki bazı doğru çıkışlarını boşlukta bırakıyor, sosyal demokratlık iddialarının inandırıcılığını olumsuz etkiliyor.
CHP 2007 genel seçimlerinde yüzde 21 civarında oy aldı, 2009 yerel seçimlerindeyse yüzde 23.
Baykal gittiğinde, Kılıçdaroğlu rüzgârıyla CHP seçim araştırmalarında bir ara yüzde 30’un üzerine çıktı.
Ama bu kısa süreli oldu.
Şimdi yüzde 26-27 civarında.
12 Haziran’da ne yapar CHP?
Yüzde 26 ila 30 arasında bir yere oturması yakın ihtimaldir.
Yüzde 30’un üstüne gelince...
Böyle bir sonuç, Kılıçdaroğlu açısından büyük bir seçim başarısının altını çizer.
CHP’ye ilişkin bir tartışma var.
Özellikle 2000’li yıllarda gelişen ve 2007’nin Çankaya Savaşları ve 27 Nisan Muhtırası’yla yoğunlaşan bu tartışma şöyle özetlenebilir:
Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak!
Bir başka deyişle:
CHP’nin artık yapısallaşan bir sorun yaşadığını öne sürenler, partinin fazla anti-askerci ya da anti-militarist olması veya Kürt sorunu konusunda radikal açılımlar benimsemesi veyahut Ergenekon avukatlığını birden kesmesi hallerinde oyunun azalacağını, kıyılardaki oy depolarından kanama olacağını savunuyorlar.
Ama bu görüşü paylaşmayanlar da var.
CHP’nin 2007’deki yüzde 21’i veya 2009’daki yüzde 23’ü tümüyle ulusalcı-laikçi değil. CHP tabanında hiç kuşkusuz Ergenekoncu bir damar var.
Ama hepsi bu değil.
Ergenekoncu olmayanlar, mesela bir Ergenekon sanığının CHP’den milletvekili adayı gösterilmesine ne kadar tepki gösterirler?
Veya Diyarbakır’dan bir Kürt aydını olan Sezgin Tanrıkulu’nun milletvekili adaylığı İzmir’den ne kadar oya mal olur CHP’ye?
“Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak” diye özetlenebilecek çıkmaza fazla itibar etmeyen görüş sahipleri, bu tutumların CHP’den oy kanamasına yol açmayacağını, zira gidecek alternatif partilerin siyaset sahnesinde olmadığına işaret ediyorlar.
Bunda gerçek payı var.
Bu durumda CHP neden oyunu yeterince arttıramıyor? Niçin yıllardır iktidar alternatifi olamıyor, hep seçim kaybediyor, muhalefete talim ediyor?
Yanlış, bir marka olarak CHP’de mi?
Yoksa ‘lider’de mi?
Belki ikisi birden...
Bugün CHP’de dikkat çekici biçimde bir yönetim boşluğu yaşanmakta.
Öyle sanıyorum ki, bu ‘yönetim boşluğu’ ya da yetersiz liderlik, CHP oylarının daha fazla artışına günlük deyişle taş koyuyor, set çekiyor.
Belki şu da söylenebilir:
CHP gerektiği gibi yönetilemiyor.
Milliyet.com.tr