CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Finans Yöneticileri Vakfı tarafından Maslak Sheraton Otel'de düzenlenen "Küresel Ekonomik Gelişmeler Işığında Türkiye Ekonomisi" toplantısına katıldı. Toplantıda konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliklerine büyük katkı sağladıklarını ifade ederek, bireyin hak ve özgürlüklerini genişleten anayasaya her zaman evet dediklerinin altını çizdi.
'Basın özgürlüğünü genişleten yeni bir anayasa'
Konuşmasında basın özgürlüğünün güvence altına alan bir anayasa yapılmasının gerekliliğini belirten Kılıçdaroğlu, "CHP olarak çağdaş, özgürlükçü, bireysel hak ve özgürlüklerin genişlediği bir anayasaya kavuşmak istiyoruz. Baskıcı olmayan bireyin hak ve özgürlüklerini koruyan basının özgürlüğünü güvence altına alan bir anayasa istiyoruz. Basının özgürlüğünü güvence altına alan bir anayasa yapmalıyız. Eğer siz basının üzerine ambargo koyuyorsanız, basının kısıtlıyorsanız toplumun özgürlüğünü de kısıtlıyorsunuz demektir. Aynı zamanda toplumun doğru haber alma hakkını elinden alıyorsunuz demektir. Bu nedenle çağdaş demokrasilerde demokrasi 4. güç olarak ortaya çıkmıştır. Bireyin hak ve özgürlüklerini genişleten bir anayasaysa buna evet diyoruz. Anayasa değişikliğini sürekli gündeme getiren AK Parti, bizim insan hakları bağlamındaki önerilerimize temel noktalarda karşı çıktığını bilginize sunmak istiyorum. Basının özgürlüğünü engelleyen yasalar 12 Eylül Cuntasının çıkardığı yasalardır. Demokrasinin ve özgürlüklerin gelişmesini istiyorsak darbe hukunun değiştirmemiz gerekir. Buna seçim barajının yüzde 10 olmasından, siyasi partiler yasasından başlayalım. Darbe hukunun arkasına saklanan bir siyasal iktidarın sivil ve özgürlük söyleminde bulunmasını biz inandırıcı bulmuyoruz" diye konuştu.
'Güçler ayrılığı ilkesi sistemin can damarı'
Kılıçdaroğlu, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının önemine değinerek, güçler ayrılığı ilkesinin sistemin can damarı olduğunu söyledi. Çağdaş demokrasilerde gücün tek kişide toplanmaması ve birbirini denetleyen güçlerin bir arada olmasının istendiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Eğer bir ülkede yargıyı siyasetçiler yönetirse önce işadamlarının gelecek güvencesi olmaz. Her zaman mal varlığınıza el konulabilir. Çağdaş demokrasilerde gücün tek kişide toplanmaması ve birbirini denetleyen güçlerin bir arada olması istenmişdir. Bir ülkenin başbakanı kalkar televizyonlarda demokrasinin en temel kuralı olan güçler ayrılığı ilkesini ayak bağı olarak görür ve bunu seslendirir kimse kusura bakmasın bu toplundan da ses çıkmaz. Demokrasilerde gazetecilere, sanatçılara, üniversite hocalarına ve bana sorumluluk düşüyorsa elbetteki işadamlarınada sorumluluğu vardır" dedi.
'Kesin hesap komisyonu kurmayı önerdik'
Teşvik yasalarını CHP olarak parlamentoda bulunan Plan Bütçe Komisyonu'nun dışında Kesin Hesap Komisyonu kurmayı önerdiklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, bu komisyonun başkanının mutlaka muhalefet partisinden olması gerektiğinin altını çizdi. Kılıçdaroğlu, bu sistem sayesinde iktidarın bütçe yasasıyla elde ettiği yetkileri nasıl kullandığı konusunda muhalefete hesap verebileceğini belirterek, bu önerilerinin de kabul edilmediğini ancak mutlaka kabul edilmesi gerektiğini dile getirdi. "Ekonomi çok iyi yönetiliyor" diye bir algı olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: "Finans dünyası acaba şu soruyu kendine hiç sordu mu; Ekonomi çok iyi gidiyorsa neden 6 kez mali af yasası çıktı. Batıda en son çıkan mali af yasası ne zaman çıktı bir araştırın. Biz 6 kez çıkarttık. Çünkü insanlar vergilerini ödeyemiyor. Sosyal güvenlik primlerini ödeyemiyorlar. Böylece, 'Ödemenize gerek yok, nasıl olsa mali af çıkacak' sonucunu besliyor. Sonuçta vergi vermemeyi özendiren bir algının toplumda yerleşmesini sağlıyor. 10 yıllık bir dönemde 4 kez teşvik yasası çıktı. Neden 4 kez- Eğer siz öncelikli hedef belirlemiş ve o hedefe kilitlenmişseniz, o hedef katma değeri yüksek ürünlerin üretimini sağlıyorsa, toplumu bilgi toplumuna taşıyacaksa, teşvik politikanızı bunun üzerine inşa etmişseniz, yeni yeni teşvik politikaları çıkarmaya veya aynısını sürekli tekrar edip sürdürmeye gerek yok. Ancak tam tersini yapıyoruz. Eğer Türkiye'yi bilgi toplumuna taşıyacaksak bizim yeni bir ekonomi ve teşvik politikasına ihtiyacımız var."
Suriye konusunda yalnız kaldık
Konuşmasında Türkiye'nin Suriye politikasına da değinen Kılıçdaroğlu, Suriye'de gelişen olayların Türkiye'nin saygınlığına gölge düşürdüğünü belirtti. Suriye politikasında yalnız kaldıklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, "Geçen gün sayın Başbakanın bir açıklaması oldu. şöyle diyor sayın Erdoğan: "Şu ana kadar uluslararası camia malesef Suriye konusuna kendisinden beklenen tepkiyi koydu diyemeyiz. Bu kenarda kıyıda kalmış iki üç ülkenin sırtına kaldı." Başbakanın kenarda kıyıda kalmış dediği ülke Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar. Suriye politikası konusunda nasıl yalnızlaştırıldığımızı kendisi itiraf ediyor. Neden Suriye ile çatışma noktasına geldik. Suriye'de demokrasi yok. Dön kendi ülkene bak. Senin ülkende demokrasi var mı?" diye konuştu.
'Eğitim dilinin kürtçe olmasını doğru bulmuyoruz'
Toplantıda bir işadamının "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı konusunda ve kürtçe eğitim konusunda ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki sorusuna CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Anadil yasağı vardı bir dönem. Anadilde yasağın kaldırılması için ilk yasa teklifini veren CHP'dir. Herkes dilini özgürce konuşabilmeli, öğrenebilmeli, yazabilmeli. Anadil eğitimi konusunda biz devletin katkı yapmasını arzu ediyoruz. Ancak eğitim dilinin kürtçe olmasını doğru bulmuyoruz. Bizim yaptığımız yurttaşlık tanımı etnik kimlikten arındırılmış bir tanım. Bu teklifimizi yaptık. Dil, din, cins, ırk, ayrımı gözetilmeksizin yasalarla Türkiye Cumhuriyeti'ne tabi olan herkes Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı sayılır diye bir tanım yaptık. Bu bizim görüşümüz. Bu görüş düzenlemeler sırasında ne kadar kabul görür onu bilmiyoruz. Biz anayasanın ilk dört maddesini değiştirilmesine karşıyız" şeklinde yanıt verdi.