Taraf'tan Ahmet Altan, Yazıcıoğlu'nun helikopterinin telefon dökümleriyle ilgili NTV'den özür dilediklerini ancak NTV'nin kendileriyle aynı noktada durmayarak işi ileriye taşıdığını söyledi.
Tüm bunlara rağmen hala Yazıcıoğlu'nun ölümüyle ilgili kuşkularının bulunduğunu söyleyen Altan, Taraf'ı da "kerhanedeki aile kızına" benzetti.
Taraf'ın tepe isimleri, canlı yayında gündemi karıştıran haberlerin analizini yaptı, bugüne kadar hiç gündeme gelmeyen konuların perde arkası kulislerini izleyicilerle paylaştı. CNNTÜRK'te Cengiz Çandar ve Hasan Cemal'in sorularını yanıtlayan ikili, NTV haberiyle ilgili iddiaları cevaplarken yine akıllarda soru işarete bıraktı.
Özür dilemelerine rağmen NTV'nin kendileriyle aynı noktada olmadığını savunan Ahmet Altan, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği kazayla ilgili yine müthiş iddialarda bulundu.
İşte o tartışmalı diyaloglar; (NTV'nin telefon dökümleriyle ilgili Taraf'a yöneltilen suçlamalara Ahmet Altan'ın cevabı)
Ahmet Altan: Bizim hata yapmamızı bekleyen bir medya ortamı var.
Cengiz Çandar: Fazlasıyla var.
Ahmet Altan: Böyle kelimeleri kullanıyor musunuz bilmiyorum ama "kerhanede ki aile kızı gibiyiz". Yani etrafta ne olduğu o kadar önemli değil ama o da namussuz o da dürüst değil. Bakın o ne yapıyor, birisiyle el ele tutuştu böyle bir merak var. NTV böyle bir his içerisinde "o da dürüst değil" hissini tatmin etme amacında. Noblise Oblige'nin bir sözü var "asalet zorlayıcıdır". Biz özür diledik yani NTV bizim kayıtlarımız GMT dediği zaman biz sözü uzatmadık, bütün hatayı üstlendik. Biz kabahatliyiz, hatalıyız özür diliyoruz dedik. Aslında biz o kadar değiliz.
Cengiz Çandar: O kadar hatalı değiliz diyorsunuz. Bunu ilk kez söylüyorsunuz sanırım? Ahmet Altan: Çünkü demedik! Çünkü bir açıklama yapıldı.
Cengiz Çandar: Gazetede yazıldı o kadar.
Ahmet Altan: Hayır ama sormasanız yine söylemem. Neticede NTV'den o telefonlar gitmemiş. Bu nedenle biz de bu hatayı yüklendik özür diledik. Çünkü şu da şöyle demek, dediğim gibi asalete sığmıyor, soyluluğa sığmıyor. Dediğim gibi Türk medyasının çok alışık olduğu bir şey oluyor, bunu yapmadık. Bunu yapmadık ve üstlendik. Ama siz bu kadar uzun bir giriş yaparak girerseniz, biz bunu bi anlatırız. Bunun bir hikayesi var.
Cengiz Çandar: Eee Ahmet Altan: Şimdi bize telefon kayıtları geldi. Telefon kayıtları, helikopter havadayken içindeki o dört kişi, telefonlarla aranıyor. NTV'ye ait telefonlar helikopter havadayken, 295 defa arıyor. Burada daha da tuhaf olan, elimizdeki belgelere göre asıl kuşku duyulan şey şu.
Yasemin Çongar: Öyle bir döküm ki bu, sadece NTV'nin aramalarının olduğu döküm değil. O sırada helikopterde bulunan başka kişilere işte Muhsin Yazıcıoğlu başta olmak üzere gelen telefonların bir dökümü. Tabii biz bu telefonların bir sağlamasını yapmaya çalıştık ve atıyorum 14:30 diyelim havalanmış helikopter, 14:32'de Muhsin Yazıcıoğlu A kişisiyle konuşmuş gözüküyor. Biz o A kişisine ulaştık ve konuşmuş. O kişi dedi ki "evet konuştum bana dedi ki şu an helikopterdeyim, inince seni ararım". Böyle bir aramamız da var. Bu konuşmaların hemen ardından Ahmet Altan'ın dediği gibi NTV'nin aramaları var. Belgeye göre bu aramaların hepsi iç içe. Yani NTV'nin aramalarıyla ayna saat içerisindeler.
Ahmet Altan: NTV'nin aramalarının olduğu saatlerde, helikopterdekiler başka kişilerle konuşuyorlar. Yani NTV'den 295 kez telefon gidiyor ancak hiçbirisine cevap verilmiyor ama o saatlerde başkalarıyla da konuşuyorlar. O zaman bu ne oluyor. Bu telefon konuşması olmuyor başka birşey oluyor. Yani saatler, dökümün hepsi Türk saatiyle. Bakıyorsunuz NTÖ, 295 kez arıyor düşecek bir helikopteri. Helikopterdeki insanlar da başkalarıyla konuşuyor ama NTV'nin telefonları ulaşmıyor bu çok garip birşey! Ne olabilir? Biz başka birşey düşündük. Bu ne? Baransu, sivil havacılık dairesinden birisiyle konuşuyor. Bu ne olabilir? Yani o aramalar ulaşmıyor. Bu başka birşey olabilir mi? O chip hikayesi oradan çıktı. Bir manyetik dalga yaratmak için yapılabilir diyen o adam, sivil havacılıkta çalışan bir mühendis. Başka bir iletişim mühendisine daha sorduk o da aynı şeyi söyledi.
Biz o zaman şöyle düşündük. NTV aramadı birisi o santrale girdi o zaman. Yani düşecek bir uçağı veya helikopteri hiçbir kuruluş, insan aramaz.
"BİRİSİ KAZA OLACAĞINI BİLİYORDA SANA HABER VERDİ"
Biz bunu yazdık ertesi gün NTV'de bir programda Mirgün Cabas dedi ki "ben aradım". Şimdi biz NTV'nin santralinden zannederken o kalktı ben aradım dedi ve dalgacı bir şekilde. Sen aradıysan bunun bir açıklaması olması gerekiyor. Biz de dedik ki sen aradıysan ya bu kayıtlar yanlış ya birisi sana yanlış bir saat söyledi. Birisi kaza olacağını biliyordu daha önce haber verdi onun için aradın. Tuhaf çünkü dökümler var elimizde.
"NTV BİLİYORDU NEDEN SUSTU?"
Bizim yayınımızdan 48 saat sonra NTV bir açıklama yaptı. Dedi ki biz GMT ile kayıt ediyoruz, Taraf ya GMT'yi bilmiyor ya da kötü niyetli. Peki NTV, GMT'yi biliyor da neden 48 saat sonra açıkladı bu bir! İkincisi, tuhaflık sadece bizim ilgimizi çeken bir şey değil.
Cengiz Çandar: Bu soruyu sanırım ilk defa söylüyorsunuz.
Ahmet Altan: Çünkü dediğim gibi biz yani tartışmaya girmedik. Ama arkamızdan kalleş dediler tekzip gönderdi işi uzattı. Yani bizim durduğumuz yerde durmadılar, manşetten özür diledik.
"SAVCILIK BU İŞİN PEŞİNE DÜŞTÜ"
Başka bir soru soracağım. Bir NTV neden bizim yayınımızdan 48 saat sonra açıkladı GMT'yi. Neden Mirgün Cabas ilk gün açıkladığında belki yaz saati uygulamasındandır dedi. Çünkü biz yaz saati uygulamasına da baktık acaba bir saat farkı mı oldu. Yani o kadar tuhaf ki ona da baktık. NTV'de kendisi de bilmiyor 48 saat sonra cevap verdi. İşin daha tuhaf tarafı bunu merak eden sadece biz değimiz. Savcılık ta bunu merak etmiş, telefon dökümlerini görünce NTV'yi çağırıp sormuşlar. Şimdi ben NTV'ye soruyorum, NTV savcılığa bu GMT'yi söyledi mi? Eğer söylemediyse NTV savcılığa ne dedi? Eğer, GMT'den bahsetmediyse savcılık neden bunun üzerine gitmedi?