Gezi ve incelemelerde bulunmak üzere Erzurum'a gelen Akdağ, Erzurum Havalimanında yetkililer ve çok sayıda partili tarafından karşılandı. Akdağ, daha önce bildirilen Valiliği ziyaret yerine Palandöken ilçesindeki Yıldızkent Eğitim Tipi Sağlık Ocağında düzenlenen “Yaralanma sonrası yeniden canlandırma kursunun” sertifika törenine katıldı. Bakan Akdağ, burada yaptığı konuşmada, Erzurum'da bir kişinin KKKA hastalığından hayatını kaybettiğini anımsattı.
Söz konusu hastalığa karşı özellikle kırsal kesimlerde yaşayan vatandaşların duyarlı olmasını isteyen Akdağ, “Şehirlerde yaşayanlar için çok önemli bir risk yok. Şehirlerde yaşayanlar için teorik olarak risk sıfırdır diyemeyiz. Ama bugüne kadar hastalanan 3 binin üzerindeki vatandaşın içinde şehirde bu hastalığı kapan kimse yoktur” diye konuştu. Söz konusu hastalıkla mücadele kapsamında iki senedir önemli çalışmalar yaptıklarını anlatan Bakan Akdağ, şunları söyledi:
“Sağlık çalışanları 1200 yerleşim yerinde, 600 bin vatandaşımızla, 96 bin hanede yüz yüze bilgilendirme çalışmaları yaptı. Bunların da etkisiyle bu sene hastalık görülen vatandaş sayısında azalma var. Geçen yıl Mayıs ayının sonuna kadar bu hastalığa yakalananların sayısı 300'ün üzerindeyken, bu sene 100 civarındadır. Biz bu sayının daha da azalmasını istiyoruz. Keneyi tamamen yok etmenin, tabiattan uzaklaştırmanın hemen hemen mümkün olmadığını bu işin uzmanları söylüyor. Sayı biraz azaltılabiliyor, bunu da Tarım Bakanlığı yapıyor.”
KKKA hastalığının özellikle Erzurum'un kuzeyi, orta Karadeniz'in iç kısımları ile Doğu Anadolu'nun kuzeye yakın yerlerinde görüldüğünü bildiren Akdağ, bilhassa kırsalda yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan kişilerin sık sık vücutlarında kene kontrolü yapmalarını istedi.
“BU TOPRAKLARIN HARCINDA AYRILIK YOK”
Hakkari'nin Çukurca ilçesi kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu 6 askerin şehit olduğunu da anımsatan Akdağ, şunları kaydetti:
“Bugün İstanbul'un fethinin 556. yıl dönümü. Bu fetih ile birlikte bir çağ kapanıp, yeni bir çağ açılmıştır. Böyle bir ecdadın vatandaşları olarak etnik kökenimiz, konuştuğumuz dil, düşünce yapımız, yaşantı tarzımız ne olursa olsun birbirimizin kardeşiyiz ve bu kardeşliği paylaştığımız şekilde geleceğe ümitle bakarız. Bu toprakların harcında ayrılık yoktur. Bu topraklarda birbirinden farklı olmak, bir ayrılma meselesi değildir. Milletimiz, bu ayrılıkları kim oluşturmak istiyorsa, bunlara prim vermeyecektir. İki kişinin farklı iki ana dili konuşması, bunların kardeşlik hukukunu zedelemez. Biz aynı milletiz. Bu topraklarda yaşayan insanlar olarak biz aynı milletiz. Türk milletinin hepimiz birer mensubuyuz."