“Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GÜSAM) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, tarihi bilgiye en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçtiğimizi belirterek, özellikle devlet adamlarının tarih bilgisine sahip olması gerektiğini söyledi ve “Milletimiz ayrıştırılmaya çalışılıyor. Bu yanlıştan ancak tarihi birikimle dönülebilir” dedi.
Galip Erdem Salonu’nu dolduran konuklarla “Tarih Sohbetleri” yapan Prof. Halaçoğlu sözlerine, her şeyin ve herkesin içinde bir tarih olduğunu ifade etti. Halaçoğlu şöyle devam etti:
“İçinde bulunduğumuz şu dönem, tarihe en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdir. Her milletin tarihi vardır, devlet adamları bu bilgilere sahip olursa daha iyi olur, ülkeyi daha iyi yönetir. Ne yazık ki, ülke olarak tarih araştırmalarında başarılı değiliz.”
Türk Tarih Kurumu Başkanlığı döneminde tarihimiz konusunda yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Prof. Halaçoğlu, mesela Türklerin Anadolu’daki tarihinin 1071’de başlatıldığını, oysa daha eskilere, M.Ö. 100’lere kadar gittiğimizi tespit ettiklerini söyledi.
Birilerinin, bir yerlerde yaşadığının en önemli delilinin mezarlar olduğunu vurgulayan Halaçoğlu, Van 100. Yıl Üniversitesi’nden Doç. Dr. Aynur Özfırat’ın bin adet mezar yeri tespit ettiğini, ancak bunlarla ilgili çalışmaların sürdürülmediğini, sürdürülse belki M.Ö 3 binlere kadar varlığımızı ispat etme imkânı bulacağımızı anlattı. En çok ihmal ettiğimiz bölümün Anadolu’da M.Ö’ki varlığımız olduğunu kaydeden Prof. Halaçoğlu, “2008 Mayıs’ında Bodrum’da Etrüsklerle ilgili toplantı düzenledik. Yabancı bilim adamları da vardı. M.Ö. 3 binde Anadolu’dan İtalya’ya göç eden Etrüsklerle, Mesudiyelilerin genlerinin birbirini tuttuğu anlatıldı. Bunları bilmek bize ne kazandırır? İlla bir şey kazandırması gerekemiyor. Anadolu medeniyetinde Türklerin önemli rolü olduğunu bilmemiz, moral değerlerin yükseltilmesi açısından önemli olacaktır” dedi.
ATATÜRK SAMSUN’A HÜKÜMET TARAFINDAN GÖNDERİLDİ
Sadece Anadolu değil, Balkanlar’daki tarihimizi araştırmada da birçok eksiğimiz bulunduğunu, keza sosyolojik araştırmalarımızın çok yetersiz olduğunu anlatan Prof. Halaçoğlu, tarihimizdeki eksik ve yanlış bilgilere de dikkat çekip, şunları söyledi: “Evet resmi tarih kitaplarımızda yer almayan bilgiler olduğu gibi, yetkililer bazı gerçekleri söylemekten de kaçınıyor. Mesela Atatürk’ün Samsun’a çıkışı İngilizlerden kaçma olarak anlatılıyor. Oysa Atatürk ile İstanbul Hükümeti arasında 110 dolayında yazışma var. Gidiş belgesinde İngilizlerin onayı da var. ‘Atatürk Samsun’a hükümet tarafından gönderildi’ deyince, beni Atatürk düşmanı ilân edip, dava açtılar…
KENDİNİ KÜRT BİLENLERİN BİRÇOĞU TÜRKMENDİR
‘Kendisini Kürt bilen birçok insan Türkmen asıllıdır’ dedik. Kıyamet koptu. İşte belgeler yayınlandı, kimsenin sesi çıkmadı. Liberal olarak adlandırılan, profesör unvanlı bilim adaları, ‘gelin bunları tartışalım’ demek yerine, ‘niye şimdi söyledin’ diye itiraz ettiler, beni ırkçılık yapmakla suçladılar. Asıl bunları söylemekten kaçanlar, ırkçılık yapıyor. Demek ki, birileri bizi kandırıyor, gerçekleri saklıyordu. Hani ifade özgürlüğü vardı? Elimde köylere varıncaya kadar listeler var, ama açıklamam, çünkü bilim adamı, bunların kişisel mesele olmasını istemez. Eğer siz, ‘1.5 milyon Ermeni öldürüldü’ derseniz, birileri de bunlara ne olduğunu araştırır, araştırmak zorundadır. Söyledikleri doğru değil, kesinlikle böyle bir şey olmamıştır. Olsa, onu da söylerdik. Kendi belgelerinize güvenmiyorsanız, BM belgelerine güvenmek zorundasınız, ama bunlara bile itiraz ediyorlar. Türkiye, tarih komisyonu kurulması teklifinde bulundu, samimi olsalar desek verirlerdi. Ancak kenara çekiliyorlar, kaçıyorlar. Tabii kaçarlar ABD, İtalya, Rusya’dan gelen gemiler dolusu silahı, bunların Ermenilere verilmesini nasıl açıklayacaklar? Tarihle yüzleşmek o kadar kolay değildir, hele hele siyasallaştırmışsanız. Türkiye bu tarihi araştırmaları yapmazsa, iddialar karşısında nasıl güçlü olur? Toplu mezar iddiasında bulundular, “Gösterin, açalım’ dedik. Bunu söylerken, neye güveniyorduk; Elimizdeki bilgi ve belgelere… Tüm bunlara rağmen siz Ermeni kapılarını açıyorsanız, bu bilim adamlarından yararlanmadığınızı gösterir. O zaman bu adamları niye yetiştiriyorsunuz? Maalesef Atatürk’ten sonra bilim adamları çok ihmal edilmiştir.”
KÜRT AÇILIMINDA BİLİM ADAMLARI NEREDE?
Devletin sadece Ermeni meselesinde değil, İran, Irak, Suriye, Kıbrıs konularında da bilim adamlarından yararlanmadığını vurgulayan Halaçoğlu, “Bakın Kürt açılımında gazeteciler var, bilim adamları nerede? Atatürk, ‘Tarih, ihtiyatsızlar için merhametsizdir’ demiş, İbn-i Haldun, devlet adamlarının tarih bilgisine sahip olması gerektiğini, yoksa o devletin çökeceğini söylemiştir. Hele Anadolu’da yaşıyorsak, tarihi çok iyi bilmemiz ve değerlendirmemiz gerekir” tespitlerini yaptı.
Prof. Halaçoğlu, tarihimize ilişkin bilgilerdeki ön yargılara ve bazı insanların kutsallaştırılmasına dikkat çekerken de şunları anlattı: “Millet olarak hep birilerini kutsallaştırıyoruz. Bu da bizi tembelleştiriyor. Birilerinin sözünün dışına çıkamayacak hale getiriyor, beynimizi kullanmamızı önlüyor. Oysa dinimizde kutsallaştırma yok, kültürümüzde de olmamalı, çünkü bizde sınıf anlayışı yok. O yüzden tarihe de birilerinin görüş veya ön yargılarıyla bakmamız lazım. Mesela Osmanlı niye çöktü. Evet, Avrupa’nın aleyhimizde faaliyetlerde bulunduğu, gayrı Müslimler üzerinde çalıştığı doğru, ama çöküşü getiren iç yapısı da ortaya konmalı. Ahlaki çöküntü ve yolsuzluk had safhadaydı. Bu konuda en çok ezilen kesim de halktı. Sürekli savaş ve vergi verdi. Ardından bu ezilmiş, yok edilmiş halktan bir milli mücadele çıkartıldı. Bu durum, milli mücadeleyi 10 kat daha önemli kılan bir gerçektir. O kazançtan sonra millet olma şuuru veriyorsunuz. Günümüzde ise aksi yapılıp, bu millet ayrıştırmaya çalışılıyor. Bu yanlıştan ancak tarihi birikimle dönülebilir.”
YABANCIYA SATILAN AT KISIRLAŞTIRILIYORDU
Şeyhülislam’ın konumu, Padişahın astığı astık, kestiği kestik olduğu, devamlı el kesme cezası uygulandığı gibi pek çok konuda yanlış bilgiler bulunduğuna işaret eden Yusuf Halaçoğlu, konuşmasını şu örneklerle sürdürdü:
“Yasalarda el kesme cezası vardı doğru, ama mesela bir kimse ördek çalsa 20 akçe, inek çalsa 100 akçe ceza öngörülüyordu. Sadece at çalmada el kesme vardı, bu da kesin değildi, ya 200 akçe ya da el kesme deniliyordu. Niye at; çünkü bugünün tankı gibiydi, çok önemliydi. Öyle ki, bir yabancıya at satılırsa, kısırlaştırılması şartı vardı. At yetiştiriciliği vergiden muaf tutulmuştu.” Halaçoğlu, sözlerini, “Tarih tecrübedir. Bu tecrübeleri bugün ve gelecekte kullanmaktır. Tarih zevkle okunması gereken, hepimizi yaşımızın üzerinde birikime sahip kılacak bir bilim dalıdır” uyarısıyla tamamladı.
HUKUKSUZ DEVLET OLMAZ
Konuşmanın ardından dinleyicilerin sorularını cevaplandıran Prof. Halaçoğlu, günümüz hukuk sistemi ile Osmanlı’nın hukuk sistemi arasındaki benzerlik ve farklılıklara ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi: “Osmanlı’da hukukçular Yıldırım Beyazit dönemine kadar düşük maaş alıyordu. Bu suistimalleri artırmıştı. Beyazıt hukukçuları ortadan kaldırmayı düşünürken, Sadrazam itiraz etti ve ‘hukuksuz devlet olmaz’ dedi. Bunun üzerine çareler arandı, hukukçuların ücretleri arttırıldı. Osmanlı’nın son ana kadar ayakta kalmayı başaran en sağlam kurumu hukuktur ve hukuk bağımsızdı. Hukukçuların atanmasında, padişahın hiçbir yetkisi yoktu. Para ve adalet dağıtan insanlara çok dikkatli bakmak zorundasınız. Bu tür insanları denememek, taşıyamayacakları yükü yüklememek lâzım…” Halaçoğlu, tarih kitaplarına bu gerçek bilgilerin ne zaman konulacağı sorusuna ise “Bu, Talim ve Terbiye Kurulu’nun işi. Ne yazık ki onlar da tarih kitaplarını sipariş ve yarışma yöntemiyle yazdırmayı tercih ediyor” karşılığını verdi.
KIBRIS’A ÇÖZÜM MÜ; ÇIKARIN VAKIFLARI
Yusuf Halaçoğlu, yaklaşık 2 saat süren, büyük bir ilgi ve dikkatle dinlenen konuşmasını şu tespitlerle bitirdi: “Öyle acımasız bir coğrafyada yaşıyoruz ki, Batılılar burada yaşayan tüm medeniyetleri kendilerinden sayıyor. Tekrar vurguluyorum, mezar çok önemlidir. Ne yazık ki devletimizin en az değer verdiği de mezarlardır. Mezarlar, toplumun tapusudur. Mezarlarımız virane halde, üstlerine apartmanlar dikildi, ortasından yol geçirildi. Selçuklular, Akkoyunlular, Artuklular buralarda yaşamadı mı, mezarları nerede? Balkanlarda tek bir mezarımız kalmadı. Bakın Bulgaristan da bizden bir şeyler istiyor. Oysa orada 3 bin vakıf eserimiz var. Oradan, buraya 2.5 milyon insan geldi. Onların malları nerede? Türkiye bu konuda çalışmalar yapıyor mu? Alın Kıbrıs’ı, üçte ikisi vakıf malı. Kıbrıs’ı çözmek mi istiyorsunuz, çıkarın vakıfları, bakın nasıl çözülüyor!...''