Doç. Dr. Önder Aytaç, bir dönem JİTEM'in Kürt yurttaşlara yaptığı kepazelikleri bugün de terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması olan KCK'nın yaptığını söyledi. Aytaç, kurumlara sızma iddiları için ise "Sızma var diyenler süzmedir." karşılığını verdi.
Cihan Haber Ajansı'nın hazırladığı "Anadolu'da Sabah" programına katılan Aytaç, terörle mücadele konusunda iyi bir noktaya gelindiğini ifade etti. Çözüme çok yaklaşıldığına dikkat çeken Aytaç, "Bundan sonraki süreç içerisinde eğer KCK ile BDP arasındaki aracı unsur olan KCK'nın şehir yapılanması kesilecek olursa, oradaki insanlar kendi demokratik haklarına Ankara'daki İzmir'deki gibi kullanabilecek olurlarsa ve ekonomik anlamadaki katkıda sağlanacak olursa ben çözüme çok yaklaşmış olduğumuz kanaatindeyim. Bir de Suriye gibi, İran, Irak gibi ülkelerle ticari ilişkileri artırmış olursak, demokrasilerde 'altını olan, altın kuralı koyar' diyoruz ve girdiler ne kadar çok olursa terör olayları o kadar uzaklaşmış olacak' diyoruz." dedi.
HSYK'daki istifaları da değerlendiren Aytaç, 'kurul üyeleri referandum öncesi istifa etmiş olsalardı daha onurlu bir davranış' sergilemiş olurlardı değerlendirmesinde bulundu. Bu durumun Anayasa oylamasına yüzde 1-3 oranlarında katkısının dokunabileceğini savunan Aytaç, buradaki görüntünün çok net olduğunu ve çok ciddi şov yaptıklarını söyledi. Aytaç şöyle devam etti: "Kendileri kapalı kapılar ardında '120 yıldır ele geçirmiş olduğumuz sistemimiz artık bitme noktasına geldi' şeklinde konuşmalar yapıyorlarsa, ben böyle bir konuşma yapmadıklarına inanıyorum, ama yapıyorlarsa halkın oylarıyla gelecek olan kişiler bağlamında halkıyla bütünleşecek olan bir yargı sistematiği içerisinde adım atılıyorsa, buna karşı çıkmak, evet demokratik haklarıdır. Ama daha demokratik olan hak, belki bir YARSAV gibi ya da 'Eski HSYK' adında bir parti kurmak ve yola çıkmaktır .Ama milyonda bir bile, binde bir bile oy olacakları kanaatinde değilim. Oturulan koltuklardan ahkam kesmek tabii ki kolaydı. Bundan sonra olmayacağını görüyoruz."
ÇİFT BAŞLI YARGI DOĞRU DEĞİL
Yargıda çok sancılı da olsa demokratikleşme ve sivilleşme olduğunu dile getiren Aytaç, ama atılan adımların yeterli olmadığını kaydetti. Anayasa değişikliği sonrası askeriyeden atılmış insanların ne yapacağı konusunda kanuni bir boşluk bulunduğuna dikkat çeken Aytaç, gerekli yasal düzenlemelerin yapılıp mağdur olan bin 700 kişinin sorununun çözülmesi gerektiğini söyledi.
Gazeteci Yazar Baskın Oran'ın dinlendiği iddialarıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı başvurunun görevsizlik kararı verilerek dosyanın askeri mahkemeye gönderilmesi ile ilgili de Aytaç, çift başlı yargının güzel birşey olmadığını ifade etti. Sivil adına inisiyatif kullanması gerekenlerin "Birgün asker geri gelir" korkusuyla hareket ettiklerini savunan Aytaç, "Halbuki bu demokrasi mücadelesi içerisinde korkak hareket etmenin anlamı yok. Zaten korkunun da ecele faydası yok. O zaman üzerlerine ne düşüyorsa, genelde terörle ilgili konuları 30-40 yıldır askere bırakıyorlardı. Halbuki Doğu'daki terörde imamın da valinin de kaymakamın da sivil toplum kuruluşlarının da sorumluluğu var. Sivilleri ilgilendiren yargı olaylarında 'bu bizim değil, askeri yargıyı ilgilendiren bir olay' demiş olmak, benim ufuk anlayışıma göre mantıklı bir şey değil." diye konuştu.
KİTAPTAKİ BAZI KELİMELERİ, AVCI HAYATINDA KULLANMADI
Emniyette hiç kimsenin kolay kolay kitap yazmadığını vurgulayan Aytaç, hele aktif görev yapanların hiç yazmadığını söyledi. Hanefi Avcı'nın emniyet içerisinde kitap yazmaya en yatkın olan bir insan olduğunu dile getiren Aytaç, 13 yıldır onu tanıyan biri olarak "Abi neden kitap yazmıyorsun?" dediğinde "İleride öğretmen, emniyet müdürü olursam, polis okullarında ya da akademide görev alırsam yazarım." dediğini aktardı. Avcı'nın kitabının tek başına onun eseri olmadığının altını çizen Aytaç, "O bir şekilde kaleme aldığı zaman, ciddi destek ve yardım almış olduğu kanaatindeyim. Kitabın içerisinde örneğin 'anımsatmak' kelimesi Hanefi ağabeyin kelimesi değil. Yine 'gereksinim duydum' diyor kitapta. Hanefi Bey hayatında 'anımsamak' ve 'gereksinim duymak' kelimesini kullanmamıştır. Yani kimler gazetecilik kültürünün ötesinde savunma yapmışsa, onlara dikkatle bakmakta fayda vardır diye düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
SIZMA VAR DİYENLER SÜZMEDİR
Belli kurumlara sızma iddialarını da değerlendiren Aytaç, her insanın ismi zikredilen kurumlara girme hakkı bulunduğunu vurguladı. Aytaç, şöyle devam etti: "Her kim sızma diyorsa kendisiyle ilgili de süzmelikle ilgili bir düşünce içerisine girmesi lazım. Niye? Süzme olduğu için böyle bir değerlendirme yapıyor çünkü. Anadolu insanının hepsinin hukuk fakültesine de siyasala da polis akademisine de kara harp okuluna da girme hakkı vardır. Zaten Anadolu insanı 3 çocuğu var ve bunlardan birini buralara göndermemişse vebal altındadır. Onun için her kim ki sızma var diyor, bilin ki o süzmedir."