Türkiye,hayatlarının baharındaki 11 kızın yaşamını yitirdiği Kızılcahamam yakınlarındaki trafik kazasıyla yasa boğuldu. Kazanın ardından evlatlarını yitiren aileler, çocuklarının cenazelerini teslim aldı. Öte yandan, Kızılcahamam savcısına ifade veren yaralı öğrenciler, şoförün aşırı hızlı gittiğini ve uyuduğunu ileri sürdü. Adapazarı ve Abant tatillerinden dönüşte yaşanan kazanın alıp gördüğü fidanlardan biri de Gazi Üniversitesi Anaokulu Öğretmenliği Bölümü Birinci sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Neriman Üce'ydi. Neriman Üce'nin cenazesi, Çubuk'un Akkuzulu köyündeki evine getirildi. Babalar Günü'nde son yolculuğuna uğurlanan Neriman Üce'nin babasıyla aynı kaderi paylaştığı ortaya çıktı. Baba Veysi Üce de 2004'te Afyon Sandıklı'da geçirdiği trafik kazasında yaşımını yitirmişti. Kılınan cenaze namazı sonrasında, Neriman Üce'nin cenazesi, köy mezarlığında babasının hemen yanında toprağa verildi. Neriman'ın halasının oğlu Tahir Takahüt, bu acılı görüntü karşısında, "Babalar gününde babasının yanına gömdük, Babasına diplomasını verecekti, kendisini getirdi" dedi. Geçim sıkıntısı çeken, evlerinde elektrik ve telefonları bulunmayan ailenin en büyük kızı Sibel de kardeşi için "Hayali iyi bir anaokulu öğretmeni olmaktı" diye gözyaşı döktü. Öte yandan kazada yaşamını yitiren Fatma Gülnaz Köstü'nün cenazesi Hatay'ın Hassa ilçesinde toprağa verildi. Baba Mehmet Köstü "allah hiç kimseye evlat acısı vermesin" diyerek gözyaşı döktü. Yaşamını yitiren öğrencilerden Fatma Kübra Bozkurt ile Sümeyra Erdönmez de Karşıyaka Mezarlığı'nda son yolculuklarına uğurlandı. Çoğunluğu Hacettepe ve Gazi Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu öğrencisi 11 genç kızın yaşamını yitirdiği felaketin üzerinden zaman geçtikçe ilginç bilgiler ortaya çıktı. Önce öğrencilerin Abant'a günübirlik pikniğe gittiği yönünde bilgiler verildi ancak öğrencilerin yaklaşık bir hafta Adapazarı'nın Akyazı ilçesine bağlı Kuzuluk beldesinde "kaplıca kampı" yaptıkları ortaya çıktı. Yetkililer, öğrencilerin Adapazarı Akyazı ilçesindeki Kuzuluk kaplıcalarında bir hafta kaldığını belirtti.
'ŞOFÖR UYUKLUYORDU'
Bu ifadeyi İhlas Vakfı'nın işlettiği Kuzuluk kaplıcalarının yöneticileri de doğruladı. Büyük bölümü, genellikle muhafazakâr ailelerin tercih ettiği Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi altına alınan 8 öğrenci dün olayı soruşturan Kızılcahamam Savcısı tarafından 4 saat sorgulandı. Öğrencilerden bazılarının sorgu sırasında savcıya, "Araç çok hızlı gidiyordu. Araç kontrolünü kaybettiği sırada şoförün uyukladığını gördüm" dediği öğrenildi. Bazı öğrencilerse "Kazanın nasıl olduğunu fark etmedim, uyuyordum" dediler. Savcı öğrencilere, "sizi sıkıştıran bir araç oldu mu" sorusunu da yöneltti. Yaralı öğrencilerin kazayı yapan ve dün Kızılcahamam Adliyesi'ne sevk edilen şoför Hacı Tanrıkurt'un aksine, "Sıkıştıran bir kamyon veya başka bir araç görmedik. Bizim araç hızlı gidiyordu, kazanın olduğu yer biraz virajlıydı, araba sol tarafının üzerine yan yatıp bariyerler üzerinde 70-80 metre kadar sürüklendi" dedikleri belirlendi.
'BİR MİDİBÜS DAHA VARDI'
Adapazarı'ndan dönen öğrenci sayısının kaza yapan araçtakilerle sınırlı olmadığı da ortaya çıktı. Kaza yapan aracı aynı tipte, Ankara'daki Gökman Turizm firmasından kiralanan bir başka midibüsün daha takip ettiği öğrenildi. Dün adliyeye sevk edilen şoför Tanrıkurt jandarmaya verdiği ifadede "Ankara'dan kafileyi almak için boş olarak yola çıkıp 20.06.2009'da gece saat 02.00 sıralarında (kazadan önceki gece) Adapazarı'na iki araç geldik. Öğle saatlerinde de iki araç halinde yaklaşık 50 öğrenciyle Ankara'ya hareket ettik" dedi. Tanrıkurt'un bu ifadesi, öğrencilerin "şoförün uyukladığı" ifadesini de güçlendirdi. Çünkü Adapazarı'nda bir midibüsün, gece 02.00 sıralarında Adapazarı'nda olabilmesi için Ankara'dan 20.00 civarında çıkması gerekiyor. Savcılık ikinci aracın neden durmadığını araştırıyor.