Aslı Aydıntaşbaş, Dışişleri'nden bir yetkiliden aldığı veriler ışığında Türkiye'nin Suriye politikalarının şekillendiğini Milliyet'teki köşesinde yazdı.
Aydıntaşbaş'a göre, Suriye'de Beşar Esed'a bağlı güvenlik güçleriyle muhalifler arasında yaşanan çatışmaların ardından Türkiye'nin bu ülkedeki gelişmelere karşı takınacağı tavır netlik kazandı.
Milliyet yazarı, Türkiye'nin, Suriye'ye karşı yapılacak bir askeri müdahaleye karşı olmasına rağmen, düşük bir ihtimalle de olsa seçeneğini elinde bulundurduğunu kaydetti. Aslı Aydıntaşbaş askeri seçeneklerin Türkiye tarafından değerlendirilmesi için Şam yönetiminin katliamlara girişmesiyle gerçekleşebileciğini belirtti.
İşte Aslı Aydıntaşbaş'ın Milliyet'teki o yazısı;
Suriye'de her gün 30 kişinin öldüğü, uluslararası medyada 'tampon bölge' söylentisinin yüksek sesle dillendirildiği bir ortamda, Ankara güney komşusu konusunda atacağı adımları netleştirdi.
ERDOĞAN "SEYİRCİ KALAMAYIZ" DEMİŞTİ
Başbakan Erdoğan'ın "Suriye'de yaşananlara seyirci kalamayız" sözüyle yaz başında Esad rejimine karşı tavır almaya başlayan Ankara'da yapılan değerlendirmeler, Esad rejiminin 'gidici' olduğu, artık reform imkânı kalmadığı ve bundan sonra ne rejim ne de muhalefet açısından 'geri dönüş' imkânı kaldığı noktaları öne çıkıyor.
ÇÖKÜŞ İÇERİDEN OLACAK
"Suriye'de rejimin kötü müteahhidin inşaatı gibi çökeceğini" söyleyen Dışişleri kaynakları, çöküşün 'dış müdahale' değil orta vadede 'içeriden' olacağı görüşünde.
"DİKTATÖRLER İSTİKRAR GETİRMİYOR"
Ankara'nın uzun ikna çabalarından sonra Beşar Esad'la köprüleri atmasını 'hem idealist hem de gerçekçi açıdan doğru tavır' olduğunu belirten üst düzey bir yetkili, "İdealizm açısından bu kadar insanın ölümüne kayıtsız kalamazsınız. Realist bir açıdan da Türkiye'nin çıkarları bölgede demokratikleşmenin desteklenmesini gerektiriyor. Eski totaliter rejimler ve diktatörler istikrar üretmiyor. Diktatörler istikrar getirmiyor. Bu yıkılmaya yüz tutmuş bir rejim. Biz de halkın, çoğunluğun yanındayız. İstikrar ancak demokrasinin gelmesiyle sağlanabilir" dedi.
SURİYE POLİTİKASI ŞEKİLLENDİ
Ankara son haftalarda yapılan iç değerlendirmeler, sürekli gelen diplomatik ve istihbarat raporları ve uluslararası temasları sonrasında Suriye politikasını şekillendirdi.
Bundan sonraki aşamada BM çerçevesinde ekonomik yaptırımların genişletilmesi, petrol ürünleri satışının kısıtlanması (orta ve ortanın üstü sınıflarda hissedilecek tedbirler) sınır trafiğinin kısıtlanması ve muhaliflerin örgütlenmesi var. Ancak bütün dünyanın asıl merak ettiği, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik askeri müdahale hazırlığında olup olmadığı.
MÜDAHALE KOŞULLARI
Dün görüştüğümüz Dışişleri yetkilileri, "Rejim değiştirmek için askeri müdahale yapmayız" diyerek Türkiye'nin tek başına ve dışarıdan bir askeri müdahaleye karşı olduğunu net bir dille ifade etti.
ASKERİ SEÇENEK KULLANILABİLİR
Ancak bu, askeri seçenek ya da Türkiye'nin koruması altında sınıra uçuşa kapalı bir 'tampon bölge' oluşturulmasının tamamen ihtimal dışı olduğu anlamına gelmiyor. Dışişleri kaynakları, Ankara'nın çeşitli senaryoları gündeme aldığını, 'düşük olasılık da olsa bazı koşulların gerçekleşmesi durumunda askeri seçeneğin de kullanabileceğini' belirtiyor.
UÇUŞA KAPALI TAMPON BÖLGE
Bu senaryolar; 'Suriye rejiminin Halep ya da Şam'da katliam yapılması' ve 'Sınıra yönelik büyük bir göç dalgası olması.' Dışişleri yetkilileri, Suriye'de ordudan kaçan halkın büyük bir göç dalgası halinde Türkiye sınırına yığılması durumunda Suriye içinde 'uçuşa kapalı bir tampon bölge' oluşturulabileceğini söyledi. 1991'de Irak'ta yaşanan göçe benzer bir dalga olması halinde Türkiye sınırlarını açmaktansa Suriye içinde güvenli bir bölgede halkın ihtiyaçlarını temin edecek. Bu senaryo çerçevesinde tampon bölge oluşturmak için BM Güvenlik Konseyi kararına ihtiyaç yok.
Daha kapsamlı bir askeri müdahale ise ancak Suriye rejiminin Halep ya da Şam gibi büyük bir ilde büyük çaplı bir katliama girişmesi senaryosunda düşünülüyor. Ankara, Kaddafi'nin Bingazi öncesi yaptığı gibi katliam tehdidi ya da katliam girişimi olduğu takdirde uluslararası camiayla birlikte ve BM Güvenlik Konseyi kararı alarak Suriye'de askeri müdahale içinde rol alabileceğini belirtiyor.
İRAN'LA KARŞI KARŞIYA
Suriye politikasının oluşturulmasında rol oynayan yetkililer, Türkiye'nin Suriye'ye bakışında 'Sünni refleks' olmadığını, tam tersine İran gibi sunduğu 'mezhepsel' vizyona karşı çıktığını net bir dille ifade etti. Bir yetkili, "Bu işin mezhepsel boyuta gelmesinden hiçbir çıkarımız yok; tam tersine bu bölgedeki dini ve mezhepsel kutuplaşma bizler için ciddi bir tehdit. Bu yüzden hem Suriye hem de Mısır ve Irak'ta din ve mezhep ötesinde uzlaşma kültürü ve hatta laiklik vurgusu yapıyoruz" dedi.
Bu sözler, Ak Parti iktidarıyla tarihin en parlak dönemlerinden birini yaşayan Türk-İran ilişkisinin bundan sonra daha sert bir eksene kaydığının da açık itirafıydı.