Karayılan Ak Parti'ye tehditler savurdu!

PKK'nın şehir yapılanması KCK'nın Yürütme Konseyi Başkanlığını yapan Murat Karayılan ile ANF ropörtaj yaptı

Kürt sorununa çözümü için  Ak parti ile yapılan görüşmelerin sonuç vermediği dile getirilerek sorulan soruya verdiği cevapta Karayılan tehditkar açıklamalarda bulundu. Leyla Zana'nın Erdoğan görüşmesi, Avni Özgürel'in kendisiyle yaptığı röportaj ve basına yansıyan yaklaşımlar üzerine çarpıcı açıklamalarda bulundu!

PKK'ya yakınlığı ile bilinen ANF'nin sorularını yanıtlayan Karayılan verdiği cevapları sizler için derledik.


İşte Röportaj'da Karayılan'nın verdiği cevaplardan bazı bölümler!



"AKP’nin merhametine sığınmak değildir ya da illa mutlaka işte diyalogla çözüm değildir. Eğer diyalogla çözüme gelmezlerse, bizi yok etmek isterlerse biz o zaman direnerek, kendi bağımsız demokratik çözümümüzü ortaya koyarız. Gerekirse "Güney Kürdistan" ile birleşerek, bağımsızlığımızı da ilan ederiz. Daha başka birçok yol var" 


"Önderlikle" ilgili “Öcalan İmralı’da mıdır, değil midir?” savını ortaya atan MHP ve Ergenekonculardır. Yani daha önce de ortaklaştıkları Kızılelmacılar denilen, ırkçı, şovenist kesimlerdir. Aslında bunlar bu tür yalan haber ve soruları ortaya atarak, İmralı’da uygulanan psikolojik işkence sistemini pekiştirmek istemektedirler. "

Bunu yaparken de aynı zamanda orada uygulanan insanlık dışı uygulamayı gizlemek istemektedirler. Orada bir işkence var, bu tür söylemleri ortaya atarak, o işkenceyi perdeleme-gizleme tutumu söz konusudur.


"Bu Kızılelmacılar bunu yaparken, AK Parti cephesi de hem uluslararası hem de ulusal düzeylerde farklı bir üslupla aynı şeyi yapmaktadır. Mesela bugünkü Sabah Gazetesi’nin manşetine bakın; “Çarpıyorlar, Aldatıyorlar” diyerek atmışlar manşeti."


'BİR HEYET İMRALI’YA GİTSİN’


"Şimdi Adalet Bakanı açıklama yaptı, yine ilgili savcı da yapmış ama acaba orada tersi bir durum yok mu? Bu durum bizleri de büyük oranda bir kuşkuya sevk etmiştir. O açıdan Sayın Ahmet Türk’ün İmralı’ya gidip görüşme yapmak için başvurmuş olması çok isabetli bir girişimdir. "

"Daha önce BDP eş başkanları da yapmıştı. Bu doğru bir girişimdir ve tüm halkımız da böyle bir girişimin arkasında durmalı. Biz bu koşullarda Önderliğimizin ne durumda olduğunu öğrenmek istiyoruz, halkımız öğrenmek istiyor. Bu kadar tartışmanın yaratıldığı bu ortamda acaba tersi bir durum mu var? Gerçekten orada neler var, onu öğrenmek gerekiyor. Bu açıdan başvuruların yapılmış olması yerinde olduğu gibi tüm demokratik kurumlar da bu konudaki istemlerini gündemleştirerek, bir heyetin İmralı’ya gitmesini sağlamaları çok yerinde olacaktır." 


"Aslında toplumu sindirmek için bu bir yıllık süreç içerisinde AKP hükümeti hemen hemen her yönteme başvurdu. Sorunun çözümünü kilitleme, imha ve yok etme politikasını bu biçimde uygulayarak, sonuç almak istedi."

"Ama bugün Özgürlük Hareketi her zamankinden daha güçlü bir pozisyonda duruyor. Bu da AKP devletinin Kürdistan'da yürüttüğü topyekun savaşın gelinen aşamada sonuçsuz kaldığını göstermektedir. Fakat AKP cephesinden savaşın sürdürülmesinde bir ısrar var. Sürdürülmek ve sonuç alınmak istenmektedir."

"Ama bunu öyle tek yönlü işte polisin veya askerin saldırıları biçiminde yapmıyor. Zaten AKP, “daha önceki hükümetler döneminde çeteler vardı, ortak hareket etme yoktu, yine din olgusu iyi kullanılmadı. "

"Bu yüzden Kemalist iktidar dönemindeki uygulamalar sonuç vermedi. Biz kapsamlı bir projeyle sonuç alacağız. PKK’yi yeneceğiz” diyerek, bu süreci başlattı. Daha dün Hüseyin Çelik, “eski hükümetler döneminde teröre karşı başarısız olunmasının nedeni çetelerin var olmasıydı” dedi. Şimdi çeteleri temizlediklerine göre artık başarılı olacaklarını demeye getiriyor. "


"Bunun için şimdi askeri çözümü biz değil, onlar gündeme koymuştur. Onların gündeme koyması karşısında elbette biz boyun eğecek, geri adım atacak değiliz."

" Erdoğan, Erdoğan’ın yandaşları ve danışmanları bu konuda yanlış hesap içindedirler. Biz sorunu barışçıl diyalog yöntemiyle çözmek istedik, teslim alınmayla değil. Ama onlar bunu, bizim zayıflığımıza yorarak, “biz sonuç alırız” dediler. Bunu daha zengin yöntemlerle yani bir taraftan “biz Kürt sorununu çözeceğiz”, vb. söylemlerle toplumu beklentiye sokarak, ardından ise dönüp-dolaşıp “biz aslında Kürt sorununu çözdük şimdi PKK sorunu var” diyerek yapmaya çalışıyorlar."


"Biz her zaman seçeneklerimiz olduğunu ifade ettik. İşte şimdi yine söylüyoruz. Bizim tek seçeneğimiz AKP’nin merhametine sığınmak değildir ya da illa mutlaka işte diyalogla çözüm değildir. Eğer diyalogla çözüme gelmezlerse, bizi yok etmek isterlerse biz o zaman direnerek, kendi bağımsız demokratik çözümümüzü ortaya koyarız. "

"Ve açıkça söyleyelim; şimdi Ortadoğu bölgesi kaynıyor. Kürtler de bu bölgede artık bir faktördür, bir güçtür. TC Devleti Kürt halkını bir halk olarak, bir millet olarak tanıma temelinde çözüme yaklaşır, demokratik özerklik ekseninde çözerse, biz ona varız. Ama buna gelmezse, bunu kabul etmezse elbette ki biz bağımsız bir biçimde bu sorunu çözmek üzere tüm gücümüzü ortaya koyacağız. Gerekirse Güney Kürdistan ile birleşerek, bağımsızlığımızı da ilan ederiz. Daha başka birçok yol var. "

"Eskiden Kürt toplumu bilinçsizdi, bağımsız siyasi düşünce gücü yoktu. Şimdi bir felsefesi var ve yetişmiş on binlerce kadrosu vardır. Siz bu halkı artık kandıramazsınız, tasfiye edemezsiniz, köle bir statüde tutamazsınız. Sanki PKK birkaç bin gerilla gücüymüş, işte bu gerilla gücü hemen bugün-yarın silah bırakacakmış gibi bir hava yaratmanın da hiçbir anlamı yoktur. Ya da işte bazı operasyonlarla “kuşatıyoruz, yok edeceğiz” gibi bir takım propagandatif tutumlarla kimse sonuç alamaz. "


"Biz şimdi 14 Temmuz 2011’de değiliz; 2012 yılındayız. Dolayısıyla durumlar farklıdır. Öyle eskileriyle karşılaştırılamaz. Direnen halkımız her konuda birliğini, bütünlüğünü sağlamıştır. Özgürlük Hareketi’nde herhangi bir biçimde ayrılıklar falan söz konusu olamaz, öyle bir şey yok. Bu konudaki yorum ve psikolojik yalanlara cevap bile vermek istemiyorum."

Her şey hakimiyetimizde, denetimimizde ve güçlü bir planlama çerçevesinde gerçekleşmektedir. Biz bu temelde sonuca gidiyoruz. Bu tarihsel direniş sürecini hiç kimse gölgeleyemez.

"BEN KİMSEYE BARIŞ UMUDU VERMEDİM!"


"Belirttiğim gibi Kürdistan’da 2011 Temmuzu’ndan bu yana bir savaş durumu zaten söz konusuydu. 2012 baharına geldiğimizde bu savaşın daha da tırmanacağı anlaşılıyordu. Mayıs ayında Avni Bey’in başvurusu olunca biz, “acaba bir faydası olur mu, sürece bir katkısı olabilir mi” diyerek, o röportaj teklifini kabul ettik. "

"Başka da birçok teklif vardı ama koşullarımız ve süreç gereği biz hepsini kabul edemezdik. Ancak zaman zaman, “sürece katkısı olabilir” diye bazı görüşme isteklerini kabul etme durumumuz oluyor. Şimdi biz Sayın Avni Özgürel’i de bu temelde kabul ettik."

"AVNİ ÖZGÜREL ÖNDERLİK MERKEZLİ DEĞERLENDİRMELER YAPAR!"


"Çünkü kendisi geçmişten beri Önderlik eksenli değerlendirmeler yapan bir gazeteci-yazardı. Gayet normal, sağlıklı bir röportaj yapıldı. Sanırım röportajını Radikal Gazetesi ve Türk basını yayınlamaya yanaşmadı."

"Bu kuşkusuz AKP hükümetinin tutumuyla yakından alakalıdır. Bir ay gecikmeli olarak kendi yeni kurduğu sitesinde yayınladı. Bunu anlayabiliyoruz. Beş bölüm halinde yayınlanan röportajın metnini okudum. Orada yansıtılan söylediklerime ilişkin bir şey belirtmiyorum, şimdi de katıldığım hususlardır."

"Kendisi bilinen-tanınan bir şahsiyettir. Bu konuda güven veren birisi. Dolayısıyla yazımda bilinçli bir tahribat yoktur. Fakat redakte etmede gösterilen bazı dikkatsizlikler diyebileceğim yetersizlikler vardır. Özellikle bazı cümle ve vurguların redakteye muzdarip kalmasının bir takım nedenleri olduğunu düşünüyorum. Çünkü bazı cümleler çıkarılmış. Bunlar kısmi olarak anlam farklılığını yaratmış olsa da özü itibarıyla röportajdaki mesajlar verilmektedir. Bu konuda bir sorun yok. "

"Ben o röportajda kimseye barış umudu vermedim. Tersine durumun ciddiyetini ve gelişen yoğun operasyonlar temelinde savaşın daha da gelişebileceğini yansıtmaya çalıştım. Bu konuda bazı köşe yazarları “acaba Karayılan tavşana kaç, tazıya tut mu dedi, acaba politika mı yaptı” diyorlar."

"Bazıları da acaba kötü polis, iyi polis rolleri mi var” vs. vs. yorumlar yapıldı. Ben burada bu tür yorumlar için bir şey demiyorum." Fakat yorum yapanlar röportaja dayanarak, yorum yapmalıydılar. Röportaj değil de, röportaj hakkındaki yorumları yorumlayanlar yanlış sonuçlara gitmişlerdir. Röportajın yayınlanan metinleri ortada. Ben ortalığı süt-liman gibi göstermedim. Ciddiyeti izah etmeye çalıştım. Benim söylediklerimin samimiyeti ve tutarlılığı ortadadır."
 


"Sayın Avni Özgürel’in röportajından sonra süreç biraz daha gerginleşti. Başbakan’ın tavrında çok ciddi bir sertlik başladı. Direkt bizi hedefledi. Bize “savaş baronları” dedi. Hatta Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtleri bu kadar kandırmasını, bu kadar kalleşlik yapmasını bir tarafa vererek, bize ve BDP’ye karşı “kalleş” kavramını kullandı."

"Bu bir tutumdu. Bunun röportajın içeriğiyle bağlantılı olup-olmadığını bilmiyorum. Ama bağlantılı olma ihtimali vardır. Askeri operasyonlar arttırıldı. Başta Van yöresindeki bütün belediye başkanlarının tutuklanması olmak üzere siyasi alana dönük operasyonlar hız kazandı. Kürtçe ana dil hakkı evrensel bir haktır, doğuştan gelen bir haktır. Kürt halkı bunu talep ediyor."


"Örneğin ben “biz saldırı olursa cevap veriyoruz ama merkezin kararıyla karakol baskınları gibi eylemler yapmıyoruz” gibi bir cümle kullanmadım. Böyle bir cümleyi daha önceki ateşkes dönemlerinde kullanmış olabilirim ama yeni dönemde kullanmam mümkün değil. Çünkü ortada bir ateşkes durumu yok. Biz bu konuda ilkesel ve oldukça samimi yaklaşıyoruz, politiklik adına kamuoyunu yanıltma gibi bir tarzımız yoktur. Bu cümle Sayın Avni Özgürel’in kendi yorumu olabilir. "


‘OSLO SÜRECİNDE ARACI OLAN KURUM İNGİLİZ İSTİHBARATI DEĞİLDİR’

"Mesela bu Oslo süreciyle ilgili konuda yanlış anlaşılma diyebileceğim, doğru olmayan cümleler de yorum olarak ifade edilmiştir. Örneğin Oslo sürecinde aracı olan kurum İngiliz istihbaratı değildir. Ben böyle bir şey söylemedim. "

"Tam tersine bu kurum uluslararası düzeyde itibarı olan, dünya çapında benzer birçok toplumsal sorunu çözmede rol oynamış yani salt bizimle Türkiye arasında aracı olmamış, başka birçok devletle örgüt arasında da aracı olmuş, sorunları çözmüş, muteber bir kurumdur. Benim adını söylememe gerek yok. "

‘MİT GELSİN BİZİ SORUŞTURSUN DEMEDİM’

"Ben, “MİT gelsin, bizi soruştursun” demedim. Bizim MİT ile ne öyle bir hukukumuz ne de bir ilişkimiz vardır. Biz “o aracı kuruma” dedik. Ben onu söyledim. Yani o söz konusu uluslararası aracı kuruma dedim ki, “bu bilgi sızdırması bizden gitmemiştir. Gerekirse soruşturma açın, gelin, biz bütün ortamımızı size açarız. Soruşturma yapabilirsiniz. Biz o görüşmenin kayıtlarını yapmamışız ve biz dışarıya vermemişiz” dedik."

TUTANAKLAR DEVLET İÇİNDEN SIZDIRILDI!


"Onu söyledik. Şimdi orada deniliyor ki “MİT çağrılmış, gelin araştırma yapın denilmiş.” Öyle bir şey yok. MİT bize yüklemeye çalıştı. Biz de ona karşı bu biçimde uluslararası kurum nezdinde savunmamızı yaptık. Ama sonradan bu sorun herkes tarafından anlaşıldı. Bu görüşme tutanaklarını ve ses kaydını sızdırma işini Türk devletinin kendi iç çelişkilerinden kaynaklı bazı kesimler yapmıştır."

"Açıkça anlaşılan AKP-Gülen çatışması ekseninde basına sızdırılan bir husustur. Bu şimdi daha iyi anlaşılmıştır. Orada da belirttim, başta bizler bazı uluslararası güçlerden de kuşkulandık ama sonra anlaşıldı ki hayır, özellikle “biz bu belgeleri BDP Amed binasında gördük” demeleriyle birlikte artık bizim için netleşmiştir. Çünkü o belgeler orada yoktu. Bunları izah ettik. "


‘14 TEMMUZ MİTİNGİ ÖNEMLİ BİR ÇIKIŞ OLACAK’


"Biz de basından izliyoruz. Bana göre tüm baskılara, şiddete, tutuklamalara rağmen Kürt siyasetinin ayakta duruşu, birliğini ve direngenliğini koruması çok anlamlıdır. Bu açıdan “zulme karşı demokratik direniş” adı altında geliştirilen 14 Temmuz Mitingi, Kürt siyaseti açısından önemli bir çıkış olacağa benziyor."


"Bu dava, bir siyasi partinin normal-yasal faaliyetlerini illegalize ve kriminalize etme tutumu olmakla beraber, Türkiye’de adaletten, haktan, barıştan ve demokrasiden yana olan kesimlere de gözdağı vermeyi hedeflemektedir."

"Türkiye’nin vicdanının temsilcisi konumunda olan değerli bilim insanı Büşra Ersanlı’nın ve yine Ragıp Zarakoğlu gibi şahsiyetleri yargılamaya tabi tutan sömürgeciliğin gerçeğini açığa vurmaktadır. Kürt özgürlük hareketinin Türkiye demokrasi güçleriyle ortaklaşmasını hedefleyen ve Kürt siyasetini yalnızlaştırarak, sindirmek isteyen bir konseptin nasıl pratikleştirildiğini orada görmek mümkündür." 

"Ben özellikle KCK davası adı altında tutuklanan Kürt siyasetçilerinin Kürtçe diliyle savunma hakkında ısrarcı olmalarını takdir ediyorum. Çok anlamlı, ulusal-demokratik bir duruştur ve Türk devletinin de mahkemelerinin bu konudaki yaklaşımını açığa çıkaran önemli bir tutumdur."

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri