Ergenekon'un karakutusu olarak bilinen Tuncay Güney, uzun süren suskunluğunu TAKVİM için bozdu. Yaşamını Kanada'da sürdüren Güney, açıklamaları ile bomba etkisi yarattı. Geçmişle ilgili ezberleri bozan Güney, bu kez banka operasyonlarından Deniz Baykal kasetine kadar geniş bir yelpazeye değindi. İşte Güney'den son bombalar...
Türkiye'deki en önemli operasyonlardan biri de bankalara yönelikti... Bu operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de bankalar operasyonu hiç irdelenmedi. Bankaları hortumlayanların ellerinde yüzde 20 para kaldı. Çünkü bankaları iflasa götürenler sadece aracıydı. Bankalar iflas ettikten sonra onlara yüzde 20 pay verildi. Bu "temiz" bir operasyondu.
Bu operasyonda kimler vardı?
İş dünyası, siyaset, mafya ve gizli ordunun iç içe kesiştiği kollektif devlet... "Kollektif devlet"te kara para ile oynamayan kaç banka vardı. Bankalarda biriken fonlar kimindi.
Çürüyen, zor ayakta duran 12 Eylül döneminin yarattığı mafya ile büyük Türk basınının ilişkileri neydi? Devlet ihalelerinde şantaj, tehditrüşvet- asparagas haber yapan kaç basın patronunun şirketi vardı. Bir gecede banka hortumlanması nedir. Ve üstü zamanla örtülen sorunlar. Batık bankaların parası Ankara'da paylaşıldı ve yurt dışına aktarıldı.
70'li yıllarda Türk diplomatlarına düzenledikleri suikastlerle sesini duyuran bir Ermeni terör örgütü var... Asala... Asala nasıl bir örgüttü?
Asala'nın, hükümetler düzeyinde ilişkileri vardı. Bu ilişkiler PKK'ya geçti. Türkiye'de PKK'ya bulaşmayan kaç sermaye var ?...
Mesela Mersin Limanı projesi... Türkiye'nin Susurluk'ta öğrendiği derin devlet çetesi yurt dışındaki diplomatlara suikastler düzenledi. Efsane olarak bilinen Çatlı, Asala'nın bir kilisesi ve iki gençlik derneğinden başka nereyi bombalamış? Hani bunlar bizim "kahramanlarımızdı".
Yani Asala ve Susurluk iç içe mi?
O "Kahramanlardan" oluşan grup Papa suikastinde de görev almadı mı? Yurt dışında öldürülen diplomatların katillerini Asala'da aramamalıyız.
Susurluk çetesinde aramalıyız. Öldürülen diplomatların hepsi özel seçilmiş kişilerdi.
Deniz Baykal'ın kaset skandalı Türk siyasetinde bir dönüm noktası mı?
Deniz Baykal, CHP'nin başından gitmemek için çok direndi. Baykal'ı bugünlere taşıyanlar onun gitmesini istedi.
İlahi adalet ki aynı ekip Toronto merkezli bir yayın şirketinden kasedi yayına soktu.
Kılıçdaroğlu'nun geleceğini nasıl görüyorsunuz?
CHP'nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun görevi iktidar değil. CHP'nin tek amacı seçimlerde oy oranı ve Meclis'teki milletvekili sandalyesini arttırmak.
Böylece yasal değişikliklerde AK Parti istediği oy oranını alamamalı. Ayrıca CHP sandalye sayısını arttırınca yasa değişikliklerinde Meclis kilitlenmek istenecek.
CHP 'Solun' neresinde?
Bazılarına göre CHP solun önünde engel. Doğru ya da yanlış bunu toplumsal sol değerlendiremiyor.
Kamusal derin sol, protesto ve eylem cephesinde kaos çıkartıyor.
'Manukyan, kudretli paşaya altın rozet ve 4 altın yıldız taktı'
Son soru, Türkiye'yle ilgili aklınızda kalan ilginç bir not var mı?
Vergi rekortmeni olan ilginç bir isim var. Matild Manukyan. Bu Ermeni kökenli genelev patroniçesi aristokrat bir aileden gelir. Notre Dame de Sion'u bitirdikten sonra terzilik ile iş hayatına başladı. Karaköy'de kiraya verdiği babasına ait binaların kirasını ödeyemeyen genelev işletmesinden birine ortak olarak bu işe girdi. Sonra işlettiği genelev 37'ye çıktı. Mama Manukyan 12 Eylül darbesinden sonra kudretli bir paşaya altın rozetle birlikte 4 altın yıldız da takmıştı.
İPEKÇİ VE MUMCU ABAS'IN ADAMIYDI
Türkiye'nin geçmişinde Hiram Abas adı önemli bir yer tutuyor. MİT eski müsteşar yardımcısı olan Abas kimin hedefindeydi? İlk darbeyi ne zaman aldı?
Milli İstihbarat Teşkilatı'nda (MİT) efsane haline gelen Eski Müsteşar Yardımcısı Hiram Abas'a ilk darbe, "Babalar Operasyonu"yla indi. Operasyonlarla birlikte başlayan yayınlarla Abas bir anda "ABD'nin adamı" olarak ilan edildi. Faili meçhul cinayetlerde kaybettiğimiz Abdi İpekçi-Uğur Mumcu, Hiram ustanın ekibindendi. Bu iki gazeteci, bütün önemli dosyaları Hiram ustadan almıştı. İstihbarat savaşlarında, Hiram ustanın bütün ekibi öldürüldü. Daha sonra kendi ortadan kaldırıldı. Kurulan yeni mafyanın yeni liderleri, Ergenekon'un emrine girdi.
Batıdan beslenen gazetecilerimiz aydınlarımız kimler?
Hiram'ı öldürenlerin sloganı "Ne ABD, ne batı, bağımsız Türkiye" idi. Peki Amerikancılıkla suçlanan Hiram Abas ve ekibi tasfiye edilince Türkiye'deki "ABD sevdası" bitti mi? Tabi ki hayır. Bugün basında Avrupa Birliği fonundan ve ABD'den maaş alan aydınlarımız ile gazetecilerimiz var. Onlarca ismin yer aldığı bu liste, istihbarat birimlerinin elinde var. Geçtiğimiz aylarda Amerikan elçiliğine bilgi veren gazetecilerin isimleri açıklanmadan dosya kapatıldı. Hiç kimse buna kafa yormadı.
Hiram Abas ekolünün bugünkü karşılığı nedir?
Hiram ekolü, marjinal olarak devam ediyor. Hiram ekolünde bulunan ve faili meçhul cinayetlere giden hiçbir gazeteci, ne ABD'den ne de batı fonlarından yararlanmadı. 12 Eylül'den sonra oluşturulan Atatürkçü ve ulusalcı vakıflar ile gazeteci ve aydınlar, Batı fonlarından besleniyor.
Peki bu beslendikleri bilgileri nasıl aktarıyorlar?
ABD ve Batı'ya bilgi verenler birikimlerini aktarıyor. İstihbarat birimlerindeki havuz bölümü, bu bilgilerin sağlamasını yapıyor. Ve bu bilgiler ışığında denge politikası uyguluyorlar. Batı ve ABD için Türk pazarı, çok önemli. Her zaman bu bilgiler bir pazar araştırması gibi irdeleniyor. Siyaset bilimcisi ve ekonomist doçentler de başka ülkelere tez hazırlıyor. Bu tezlerin karşılığı, burs olarak geri dönüyor. Bir nevi kamusal operasyon gibi...
Kamusal operasyonu biraz açar mısınız?
Kamusal operasyonlar yapılırken hep psikolojik harp medyaya dağıtılır. "Rejim tehlikede, sistem tehlikede, devlet tehlikede" diye başlıklar atılır. Hep tehlike hep korku. Oysa tehlike sistemin statükonun kendisidir.
Bunlar kime ne fayda sağlıyor?
İşte bu karanlık fonlardan beslenen holdingler var. Bunlar benim için batı, ABD ve İsrail'e baskı yaptılar. Türkiye'de asparagas, yalan haber yaparak etkimi kırma politikası yapanlar tek elden yönlendiriliyor. Dış istihbarat birimleri ve diplomatlara "susturun" diye baskı yapanlar, Türkiye'deki hukuk ve yargı merciine de "sanık yap" diye baskı uyguluyorlar.
Bunun başka örneği var mı?
Mehmet Özbay'a sarılanlar, FBI'dan Mehmet Özbay dosyasını istesin. Yine Susurluk'un İngiltere'deki sorgu tutanağını istesinler. Yine aynı şekilde benim için FBI'dan ve Avrupa ülkelerinden dosya istesinler. Baksınlar bir tane olaya karışmışlığım var mı? CIA'den ve FBI'dan dosya isteyenler, eli boş döndü. Bu yetkililere sanal suç oluşturma girişimini teklif eden gazeteci ve iş adamlarımız da oldu.
O DA BİR SUİKAST SONUCU ÖLDÜ
Tuncay Güney'in bahsettiği Hiram Abas, 1932 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Müfettişlik görevinden sonra MİT'te çalışmaya başladı. Özellikle 12 Mart döneminde MİT'te etkin görevde bulundu. 1978'de Namık Kemal Ersun'un tasfiyesiyle ilişkili olarak kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. 1983'te ikinci kez MİT'e dönen Abas, 1988'de yayınlanan MİT raporundan sorumlu tutuldu. Bunun üzerine Mehmet Eymür'le pasif göreve alınmak istenince tekrar teşkilattan ayrıldı. 26 Eylül 1990'da, Amerikan silah firmalarının Türkiye temsilciliğini yapan bir şirkette çalışırken suikaste uğradı. Suikasti DEV-SOL üstlense de sırlarla dolu cinayet aydınlatılamadı.
İşte Tuncay Güney'in Hizbullah ve Hrant Dink cinayetiyle ilgili çarpıcı açıklamaları:
Domuzbağları ile hafızalara kazınan Hizbullah örgütü nedir?
Hizbullah terör örgütü değil, bir devlet örgütüdür. Derin devletin imamları ya da gayri nizami askerleridir. 3'er kişiden oluşan üç grup halinde 9 kişilik hücre gruplarıdır.
Peki bu örgüt çökertilmemiş miydi?
Uyuyan, görev saatini bekleyen hücreleri çökertmek imkansızdır. Eğitim kamplarında özel dersler aldılar. Silah kullanma, bomba imalatı, sabotaj, fidye alma, adam kaçırma ve suikast gibi eğitimlere tabi tutuldular. Kartal Demirağ'a (Özal suikastçısı) ders veren eğitmenler Hizbullah'ın kadrosunu yetiştirdi.
Bu örgütün arşivi Beykoz'daki villa baskını sırasında devletin eline geçmişti.
Şifrelerinin çözülmesi gerekmez miydi?
10 yıl öncesine ait bir tane sağlam bilgi donanımlı Hizbullah raporu bulamazsınız.
Üzerinde hiçbir ciddi araştırma yapılmamış tek teşkilat Hizbullah'tır. Yani bu örgüt devletçe korunuyor mu?
NATO üyesi olan bütün ülkelerde, iktidara bağlı olmayan gizli askerler halen görev başındadır. Sovyetler'in çökmesi ile Avrupa'daki gizli yapı olan gayri nizami teşkilatlar ve sivil uzantıları yeniden yapılandırıldı. Türkiye'de bu yeni yapılandırılmaya gidilmedi.
Gladyo benzeri bir yapı mı?
Hizbullah benzeri sağda ve derin solda, Atatürkçülük kisvesi altında birçok naylon örgüt bulunmaktadır. Bir takımı uyuyor. Bir takımı da siyasi arenada...
Derin destekleri bulunan örgütün amacı ne olabilir?
Gelecekteki eylemler, iktidarı zan altında bırakma faaliyetidir. Hükümet ve güvenlik birimleri biçare gösterilirken, spekülatif haberler ile yöneticiler zor durumda bırakılacak.
Bu yapının sol kanadı nasıl?
Hizbullah benzeri derin solda Ekimciler var. Polis halen bu grubun içine adam sokamadı. Kuruluş yerleri İzmit- Tuzla-Adapazarı. Oysa bu bölge Ülkücü mafyanın üstlendiği bölge ve "Şeytan Üçgeni" olarak biliniyor.
Nasıl yani...
Eylem yapıncaya kadar bu kişileri tanımıyoruz. İşte bunlar uyuyan dinci veya derin solcu örgütler.
Hepsinin amacı aynı mı?
Hizbullah'a Hizbul-şeytan denildi. Aslı; Gayri Nizami İmamlar... Eski Ülkücüler, komando kamplarında eğitim gören 'devletin sokak polisi' görevini üstlenmişti. Hizbullah ise uluslararası ve yerel istihbaratın ortak projesi olarak kuruldu.
Dış bağlantı ilk günden bu yana var mıydı yani?
Medya Türk toplumuna Hizbulşeytan diyerek haber yaptığı günlerde... Dış istihbarat servisleri, raporlarında Hizbullah'ı "Devletin Gavur İmamları" projesi olarak tanımlıyordu.
Bugüne kadar Türk istihbarat birimleri ABD ve Ortadoğu ülkeleri ile Hizbullah konusunda bilgi alışverişinde bulunmadı.
İranlı diplomat Muhsin Karger, o dönem Tahran'a gönderdiği raporda Hizbullah'ı "Türkiye'nin Hizbul-şeytanı" olarak tanımlıyordu. Karger; Türk basınındaki birtakım gazetecilerle görüşmesinde de örgütü Hizbul-şeytan olarak tanımladı.
İran'ın Hizbullah'tan böyle söz etmesi enteresan değil mi?
Hayır. Örneğin, Hizbullah Beyrut'a ekip yollamıştı. Lübnan'daki Şeyh Fadlallah ve Hasan Nasrallah ile görüşme yapıp yardım talep etmişlerdi.
Tahran yönetimi bu ilişkiyi engellemiş, Hizbullah'ı "Ankara'nın kuklası" olarak tanımlamıştı.
Ve bizim Hizbullahçılar Beyrut'tan elleri boş dönmüşlerdi.
Hizbullahçılar'ın tahliyelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hizbullah sanıklarının Yargıtay tarafından "serbest bırakılması" tamamen hukuksal bir oyun. Hükümeti yıpratma planı devreye sokuldu. Bölgede terör örgütü PKK eylemlerinden sonra, Hizbullah'ın eylemlere başlaması çok yakın. 28 Şubat benzeri yeni bir kaos ortamı ile karşı karşıyayız.
Mali takip yok
Tuncay Güney, açıklamalarında Hizbullah'ın mali kaynaklarıyla ilgili olarak da konuştu. Güney, "Türk istihbaratı PKK'nın mali kaynaklarını biliyor. Ancak Hizbullah'la ilgili böyle bir çalışma yok" dedi.
Dink suikastiyle aynı birim
TAKVİM'e gündem değiştirecek açıklamalarda bulunan Güney, Dink cinayetine de değindi. Güney, şöyle konuştu: "Malatya cinayeti ve Hrant Dink suikastında kullanılan gençler, milliyetçi olarak tanınıyor. Hizbullah ise Allah'ın askerleri... Her iki grubun da emir aldığı, eğitim aldığı birim, aynı daire..."
28 Şubat sürecinde Başbakanlık Takip Kurulu raporuna göre Hizbullah'ın değişik kanatları ve insan gücü şöyle gösterilmektedir:
Hizbullah-İlim Grubu: 50-60
Hizbullah-Menzil Grubu: 80-100
Hizbullah-Vahdet: 20-25
Hizbullah-Selam:15-20.
Bu sayıların hepsi, söz konusu grupları özellikle tehlikesiz ve işlev halinde olmadığını göstermek amacıyla özenle verilmiştir.
Şikago örgütü
Güney, Hizbullah'ın eylemlerini yaparken "Şikago Çetesi"nden destek alacağını söyledi.
Güney, "Son 10 yıldır Türkiye'nin naylon-gizli orduları 'Şikago Çetesi' tarafından korunmakta ve görevlendirilmektedir. Hizbullah, Şikago örgütüdür" dedi.
Ergenekon'un karakutusu olarak bilinen Tuncay Güney, uzun süren suskunluğunu TAKVİM için bozdu. Yaşamını Kanada'da sürdüren Güney, açıklamaları ile bomba etkisi yarattı. Geçmişle ilgili ezberleri bozan Güney, bu kez banka operasyonlarından Deniz Baykal kasetine kadar geniş bir yelpazeye değindi. İşte Güney'den son bombalar...
Türkiye'deki en önemli operasyonlardan biri de bankalara yönelikti... Bu operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de bankalar operasyonu hiç irdelenmedi. Bankaları hortumlayanların ellerinde yüzde 20 para kaldı. Çünkü bankaları iflasa götürenler sadece aracıydı. Bankalar iflas ettikten sonra onlara yüzde 20 pay verildi. Bu "temiz" bir operasyondu.
Bu operasyonda kimler vardı?
İş dünyası, siyaset, mafya ve gizli ordunun iç içe kesiştiği kollektif devlet... "Kollektif devlet"te kara para ile oynamayan kaç banka vardı. Bankalarda biriken fonlar kimindi.
Çürüyen, zor ayakta duran 12 Eylül döneminin yarattığı mafya ile büyük Türk basınının ilişkileri neydi? Devlet ihalelerinde şantaj, tehditrüşvet- asparagas haber yapan kaç basın patronunun şirketi vardı. Bir gecede banka hortumlanması nedir. Ve üstü zamanla örtülen sorunlar. Batık bankaların parası Ankara'da paylaşıldı ve yurt dışına aktarıldı.
TAKVİM