2000 yılında yapılan Binyıl Zirvesi’nde BM üyesi 191 ülke, 2015 yılına kadar ulaşılması hedeflenen Binyıl Kalkınma Hedefleri'ni belirlemişti. Bu hedeflerden biri de, 2015’e kadar dünyada açlık çeken insanların sayısının yarıya indirilmesiydi. Ancak belirlenen tarih yaklaştıkça bu hedeflerin tutturulma ihtimali azalıyor. Dünya Bankası, konuya ilişkin raporunda Afrika ülkelerinde yoksulluğun yarıya indirilmesi hedefine ulaşmanın çok küçük bir ihtimal olduğuna dikkat çekti. Raporda, kalkınma yardımlarının arttığı, ancak istenen miktara henüz yükselmediği belirtildi. Giderek daha fazla Afrikalı aydın ise Afrika’ya yapılan yardımlarda reform talep ediyor. Aydınlar, dışarıdan gelen paranın ‘bağımlılık’ yarattığı görüşünde.
Daha az yardım talebi
“Şimdi telefona uzanıp, o parayı çıkarın. Bu akşam bara gitmeyin, evde kalın ve bana para verin. Şimdi, şu anda insanlar ölüyor, paranızı para verin…” Pop şarkıcısı Bob Geldof 1985 yılında, insanları bu sözlerle Afrika ülkelerine yardıma çağırıyordu. Hem Geldof, hem de dünyaca ünlü rock grubu U2’nun solisti Bono, daha fazla paranın Afrika’nın sorunlarını çözebileceği görüşünü savunuyordu. Zambiyalı yazar Dambisa Moyo ise bu anlayışa itiraz ediyor. Moyo, “Afrika’nın daha fazla değil, daha az yardıma ihtiyacı var. Afrika’nın paradan ziyade para verenlere değil, kendi vatandaşlarına hesap verecek hükümetlere ihtiyacı var. Hükümetleri pop yıldızlarının değil, halkın seçmesi gerekiyor. Kendi geleceğinin ve çocuklarının geleceğinin bambaşka bir dünyada yaşayan pop yıldızlarına bağlı olmasından kimse haz etmiyor" diyor.
Bu görüşlerinin, bağışlar için olduğu kadar kalkınma yardımları için de geçerli olduğunu vurgulayan Dambisa Moyo, “Dead Aid” (Ölü yardım) adlı kitabıyla büyük tartışma yarattı. Zira Moyo bu kitabında, Afrika’ya yapılan kalkınma yardımlarına son verilmesini talep ediyor. Yazar, yardımların kesilmesinin Afrika halkının durumunda bir değişikliğe yol açmayacağını savunuyor. Yazar, “Yardımlar, iyi yöneticileri kötü, kötü yöneticileri ise daha da kötü hale getiriyor. Herhangi bir koşula bağlı olmaksızın kullanıma hazır olan bir para bu. Yardım sanayisi, Afrikalılara verilen borç paralarla ihtişamlı bir şekilde varlığını sürdürüyor ve bu böyle sürüp gidiyor" şeklinde konuşuyor.
"Yardımlara bağımlı hale gelindi"
Afrika’nın kendi ayakları üzerinde duramamasının nedeninin mali kaynak yetersizliği olmadığı görüşünde pek çok kişi birleşiyor. Ganalı bilim adamı George Ayittey, 1960 yılından bu yana altı adet Marşal planı çerçevesinde Afrika'ya büyük paralar akıtıldığını, ancak neredeyse hiçbir başarı elde edilmediğini belirtiyor. Bugün pek çok Afrika ülkesinin durumu, bağımsızlık ilan edilen döneme göre çok daha kötü. Yoksulluk ve çocuk ölümleri pek çok bölgede arttı. Kenyalı ekonomist James Shikwati şöyle konuşuyor: “Afrikalılar bugün kalkınma yardımına bağımlı hale geldi. Kendi yeteneklerini ve kaynaklarını görmezden geldiler. Sonuçta, Afrika’daki potansiyelin artık kimse farkında bile değil.”
Shikwati, Afrika’nın bugün yükselişe geçen sanayi kollarına önemli ham maddeler tedarik ettiğine dikkat çekerek, buradan sağlanan kazancın halka ulaşmadığını belirtiyor. Afrika’da görev yapan eski Alman diplomat Volker Seitz da, kıtadaki seçkinlerin kendilerinin yapmak istemediği işleri yardım örgütlerinin üstlenmesine alıştığını belirtiyor. Eski diplomat, “Tanıdığım bütün hükümetler, bir sorun olduğunda hemen yardım yapanları düşünüyor. Hiçbir hükümet çözüm üretmedi. Neden? Çünkü yardım yapmak isteyenler sıraya dizilmiş durumda. Vicdanımızın sızlaması gerekiyor, çünkü sürekli gelişip büyüyen yardım sektörünün yardıma ihtiyacı olanlara nasıl bu kadar az ulaşabildiğini merak etmiyoruz. Bu sefaletin gerçek nedenlerini ciddi bir şekilde sorgulamak istemiyorlar. Söz konusu mali yardımın kesilmemesi için her tür tartışmanın önüne geçiliyor, işte neden bu. İyi niyetli bağışlar temel toplumsal sorunlara çözüm olmuyor" diyor.