Daily Sabah Yayın Koordinatörü Dr. Mehmet Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yapacağı Mısır ziyaretinin ikili ilişkiler için ne anlama geldiğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 14 Şubat'ta Mısır'a gerçekleştirmeyi planladığı önemli ziyaretle birlikte, Ankara ve Kahire arasında 10 yıldır gergin olan ilişkilerin normalleşmesi ihtimali güçleniyor. Türkiye-Mısır ilişkileri, Mısır'ın demokratik yollarla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi deviren 2013 askeri darbesinin ardından bozulmuştu. Ankara'nın darbeyi şiddetle kınamasının ardından diplomatik ilişkiler kesildi.
Türkiye ve Mısır'ın Filistin konusundaki ortak tutum ve diyalogları, insani yardım, arabuluculuk ve egemen bir Filistin devletinin geleceğinin yanı sıra çatışma sonrası kalkınma projeleri ve yeniden inşa çabaları için de önemlidir.
-Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkilerin değişen dinamikleri
İlerleyen süreçte ekonomik ilişkiler zarar görürken, her iki ülke de özellikle Libya gibi çatışmalarda karşıt grupları destekleyerek bölgesel rakipler haline geldi. Kahire, Libya Ulusal Ordusu'nu (LNA) desteklerken Ankara, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni (GNA) destekledi. 2020 yılında Doğu Akdeniz'de gaz arama ve deniz sınırları konusundaki anlaşmazlıklarla tırmanan gerilim, sözlü atışmalar ve medya propagandası da dahil olmak üzere farklı düzeylerde çatışmalara yol açtı. Her iki ülke için de çeşitli alanlarda kaybedilen fırsatlar düşünüldüğünde, ilişkilerin gergin olduğu bu uzun dönemin gereğinden fazla uzadığı söylenebilir. Ancak bu tarihsel bağlamı ve genel olarak uluslararası ilişkileri analiz etmek, dönemin koşullarını ve dinamiklerini anlamayı gerektirir.
Erdoğan'ın ziyareti sadece diplomatik bir jest değil aynı zamanda bölgesel istikrara ve işbirliğine yönelik stratejik bir hamle anlamına geliyor.
Ancak 2021 yılında, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Mısırlı mevkidaşı Abdel Fattah al-Sisi'nin Doha'daki 2022 Dünya Kupası'nda el sıkışmasının ardından ivme kazanan istikşafi görüşmelerle yeni bir sayfa açıldı. Bu diyalog şubat ayında Türkiye'de meydana gelen ölümcül depremlerin ardından yoğunlaştı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaklaşan ziyareti sırasında doruğa ulaşması bekleniyor.
-Kahire ziyareti Orta Doğu için zor bir döneme denk geliyor
Ziyaretin zamanlaması, uluslararası toplumun İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'de çocuklara, kadınlara ve sivillere yönelik katliam ve zulmüne tanıklık ettiği bir döneme denk geliyor. Bunun da Lübnan, Suriye, Kuzey Irak ve Kızıldeniz'i kapsayan daha geniş bir bölgede küresel güçler ve bölgesel aktörlerin katılımıyla yayılma etkilerine yol açtığını gözlemliyoruz.
Erdoğan'ın ziyareti sırasında gündemdeki önemli konulardan biri bölgesel çatışmalarda ortak arabuluculuk çabaları için fırsatların araştırılması olacak. Hem Türkiye hem de Mısır, büyük nüfusları ve askeri kapasiteleriyle bölgesel dengelerde çok önemli rollere sahipler. İki aktörün Filistin konusundaki ortak tutumları ve diyalogları, insani yardım, arabuluculuk ve egemen bir Filistin devletinin geleceğinin yanı sıra çatışma sonrası kalkınma projeleri ve yeniden inşa çabaları için de büyük önem taşıyor.
Dahası iki ülke arasındaki ilişkiler Körfez dinamikleri ve Afrika bölgesindeki dengeye katkıda bulunarak Libya, Sudan ve Etiyopya gibi ülkelerin istikrarı için olumlu sonuçlar doğurabilir. Buna ek olarak, Kahire ile bağların yeniden tesis edilmesi, Ankara-Atina yakınlaşma çabalarıyla birleştiğinde Doğu Akdeniz ihtilafını olumlu yönde etkileyebilir.
Gerçekten de Osmanlı İmparatorluğu'nun kalıntıları olan Mısır ve Türkiye, yıllar içinde gelişen zengin bir diplomatik, ekonomik, kültürel ve sosyal ilişkiyi paylaşıyor. Devam eden normalleşme süreci şüphesiz bu alanlardaki bağları daha da güçlendirecektir.
-Ekonomik ilişkilerin ve güvenliğin yeniden inşası
Yeni dönemde işbirliği yapılması öngörülen alanlar arasında ekonomik bağların yeniden inşa edilmesi ve mevcut hacmi 10 milyar dolar olan ve önümüzdeki 5 yıl içinde 15 milyar dolara ulaşması hedeflenen ikili ticaretin artırılmasına yönelik çabalar yer alıyor. Mısır'daki Türk yatırımları yaklaşık 2 milyar dolar seviyesinde olup, müteahhitler yaklaşık 1,2 milyar dolar değerindeki projeler üzerinde çalışıyor. Mevcut ticari bağların yeni anlaşmalarla daha da güçlendirilmesi, karşılıklı yatırımların çeşitlendirilmesi ve ulaştırma ve enerji alanlarında projeler oluşturulması ekonomik işbirliğini geliştirecektir. Ayrıca, her iki ülke için de odak noktaları olan turizm ve kültürel değişim, insanlar arası bağlantıları geliştirecektir.
Savunma ve güvenlik alanındaki işbirliği, ilerleme kaydedilmesi gereken bir diğer önemli alanı temsil ediyor. Her iki ülke de savunma alanındaki gelişmelere yoğun bir şekilde yatırım yapıyor. Türk insansız hava araçları ve yerli üretim savunma ürünleri dünya çapında beğeni kazanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, insansız savaş hava araçlarından (UCAV) savaş uçaklarına ve savaş gemilerine kadar uzanan, kendi kendine yeten savunma sanayi vizyonu için önemli çaba sarf etti. Yerli üretim savunma ürünleri sadece yurt içinde terörist gruplarla mücadelede değil, aynı zamanda Suriye, Libya, Güney Kafkasya ve Ukrayna gibi çatışma bölgelerinde de başarısını kanıtladı. Bu nedenle Erdoğan'ın ziyareti sırasında savunma sanayisi işbirliğindeki değişimler kilit bir odak noktası olacaktır. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türk insansız hava araçlarının Mısır'a satışı konusunda ortak bir anlaşmaya varıldığını açıklamıştı. 27 bin fitte 20 saatten fazla uçabilen, 120 kilograma kadar yük taşıyabilen ve sadece 650 kilogram ağırlığında olan Bayraktar TB2 gibi Baykar tarafından geliştirilen insansız hava araçları da buna dahil. Baykar, dronelarını bugüne kadar 30'dan fazla ülkeye ihraç etti.
Sonuç olarak, elbette normalleşmenin olumlu etkisi yukarıda belirtilen alanlarla sınırlı kalmayacak ve ötesine de geçecektir. Bölgedeki büyük güvenlik riskleri ve istikrarsızlık ortamında Gazze'deki çatışmanın yayılma etkisinin en aza indirilmesine önemli katkı sağlayacaktır. Ankara ve Kahire arasındaki diyalog ve senkronizasyon, ikili işbirliği alanlarında tam potansiyeli gerçekleştirme, halklar arası uyuma ve her iki tarafın ekonomik çıkarlarına fayda sağlama potansiyeline sahiptir. Erdoğan'ın ziyareti sadece diplomatik bir jest değil aynı zamanda bölgesel istikrara ve işbirliğine yönelik stratejik bir hamle anlamına geliyor.
[Dr. Mehmet Çelik, Daily Sabah Yayın Koordinatörüdür ve Köşe Yazarıdır. Doktorasını Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkileri alanında yapan yazar, dış politika ve kalkınma yardımları üzerine çalışmalar yapmış olup, Türk dış politikası ve medya üzerine makaleler kaleme almaktadır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.