Joyce’un Ülkesinde Güneşin Batışı
Batı klasikleri üst üste, her yıl hatta her yüzyıl yeniden tercüme edilir. 20. yüzyıldaki bir çevirmeninin önünde 19. yüzyıldaki çevirmenlerin karşılaştıkları sorunlar vardır: geçmiş yüzyılın anlatımlarını bugünün okuyucularına aktarsam mı?
Dil mi daha önemli içerik mi?
Karmaşık ilişkiler dahil her şeyi aktarmak mıdır önemli olan?
Geçenlerde İrlandalı roman yazarı James Joyce’un, bazılarının 20. yüzyılda yazılmış İngilizce yüz önemli kitap arasında saydığı “Ulysses”ini okudum. İtiraf edeyim, kitaba başlamadan önce şüphelerim vardı. Şüphelerim ya öyle kalacak ya daha artacaktı. Ulysses’i tercüme etmek; onun atmosferini, kahramanlarını, dönemini Avrupa dışında başka bir dünya diline aktarmak kolay mı? Mümkün mü? Bilmiyorum. Her ne kadar İrlanda’da insanlar her sene Haziran’ın 16’sında romanda geçen kahramanların kıyafetlerini giyecek kadar bu işi milli mesele haline getirmişlerse de aslında kitabın dili ağdalı.
İrlandalı edebiyatçı Colm Toipin, 16 Haziran günü elinde bir torba olduğu halde marketten çıkarken birinin kendisini durdurup; Ulysses’deki hangi kahraman elinde poşetle dolaşır?, diye sorduğunu söyledi.
Dublinliler şehirlerini roman dünyasının modern simgesi haline getiren adama saygı için her yıl 16 Haziranda Ulysses’deki kahramanların giysilerine bürünüp dışarı çıkıyor.
Kitabın yazıldığı 1918’de Joyce kitabını bastıracak bir yayıncı bulamamıştı. Ta ki Paris’te maceraperest kitapçı bir kadın çıkıp basılması için masrafları karşılayacağını söyleyene dek.
Hani Paris’e gittiğinizde müzelere götürülürsünüz ya! İşte öyle, Dublin’de de “Joyce Dünyasına Yolculuk” gezileri yapılır.
Muhalif İrlanda, Britanya’ya çok önemli İngiliz edebiyatçılar kazandırmıştır. Bahtsız Joyce da bunlardan biri.
Tıpkı fakir ressam Van Gogh’un tabloları gibi Joyce’un eserleri de –ki bunlar dünya sanat tarihine şekil veren insanlardır- milyonlara kazandırıyor.
Joyce’un çalışmaları hiçbir zaman edebiyatçılar ya da yayıncılar tarafından eleştirilmedi onu ya bir postacı ya Paris’te kafede çalışan bir garson ya da sıradan insanlar konuştu. İnanın Joyce’un esas okuyucusu onlardı. Kulak verilmesi gerekenler de asıl onlardır.
Hayattayken yayıncıların basmak istemedikleri kitap Dublin’de “Best Seller” olmuş. Anglosakson üniversitelerinde en fazla ilgi çeken kitaplar sıralamasında.
Dublin’de küçük Liffey nehrinin kenarında tarifsiz hisler aktarıyorum.
Burada hava hep bulutlu yağmur hep çiselese de Başkentin her köşesine bir saygı bir coşku havası hakim.
Her verandanın arkasında ya bir yazar ya bir şair ya da uzak diyarların hüznünü beraberinde taşıyan bir köylü var.
Denilir ki; en güzel gün batımı sahnesi ya büyüleyici köprülere sahip Tedmür (Suriye’de bir şehir)’de ya da hikayelerde olur.
Bunu söyleyenler Joyce’un memleketi County Cork’ta hiç güneşin batışını izlememiş.
Tercüme: Veysel Bulut