Daha önce öğretmen yetiştirme üzerine yazdığım yazıyı okuyan bir Millî Eğitim Müdürü arkadaşımız, “Mustafa hocam; nefesini boşa yorma, bahsettiğin konuları yetkililer de biliyor ama çözüm üretmek işlerine gelmiyor” anlamına gelebilecek sözler söyledi.
“Olabilir” dedim. Bu tür konularda bize düşen, karınca misali ateşe su taşımaktır. Bu şekilde yazılan tüm yazıları “Fatih’in İstanbul’u fethettiğinde, surlara atılan bir gülle olarak” düşünmek lazım. Bu güllelerin sayısı arttıkça surda gediklerin açılıp, kalelerin fethedileceğine inanıyorum.
Dillendirmek istediğimiz sorunları duymak istemeyen ya da duyup ta şimdilik elinden bir şey gelmeyen ilgililere bu şekilde yardımcı olarak hakiki özlediğimiz eğitim anlayışına kavuşuruz diye düşünüyorum.
Ancak Millî Eğitim Bakanlığı personelinin zihninde böyle bir anlayışın oluşması da pek hayra alamet değil. Çünkü toplumun hamurunu yoğuran öğretmen camiasının bu çeşit ümitsizlikleri, gelecek nesillerin yetişmesini de olumsuz etkileyecektir.
Bazı okuyucularımız ise yazılarımda yaşanmış örnekler vermemi istiyor. Yaşanan olaylar halen çok taze, olayları yaşadığımız bazı isimler de görevde olduğu için hak ihlali, dava konusu veya gıybete kaçma ihtimali olabilir diye bunlardan kaçınmaya çalışıyorum. Ancak olumlu, iyi örnekler varsa onları paylaşmaya gayret ediyorum. Daha önceki konu ile ilgili yazılarıma 16 madde sizinle paylaşmıştık. Bu yazımda aldığım notları aktarmaya devam ediyorum.
17. İNSANLARLA VE ASTLARINIZLA İLE İYİ GEÇİNMEK
Değerli arkadaşlar; bazı yöneticiler makama geldikten sonra üstteki amirlerinin olur olmaz her isteğine “emredersiniz” diyerek tam bir itaat ederken, astlarına baskı yapma, tahakküm etme anlayışı gelişiyor. Onları ezerek yönetmeye çalışıyor. Ancak bugün sizin bir astınız olan arkadaşınızın yarın hangi görevlere geleceği belli olmaz. Dolayısıyla astlarınıza karşı da üstlerinizle olduğu kadar kişilikli ve karşılıklı saygı ilişkileri içerisinde olmakta fayda vardır.
Nitekim bunun örneklerine yakın tarihimizde hepimiz şahit olduk. Mesela; Turgut Özal, Süleyman Demirel’in müsteşarı iken daha sonra Turgut Özal, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmuş, Süleyman Demirel de bir ara yasaklı duruma düşmüştü. Bir müddet sonra, Turgut Özal Cumhurbaşkanı iken Süleyman Demirel, o dönemde başbakanlık yapmıştır.
Şöyle bir temsili hepimiz duymuşsunuzdur: Kimin kimi yiyeceğine suların hareketi karar verir. Yazın yağmurlar yağınca yükselen sularla beraber gelen balıklar karıncaları yer. Sonbaharda yağmurlar kesilince sular geri çekilir gider, bu sefer de karıncalar gelir balıkları yer. Onun için şartlar her an değişebilir Medeni ilişkiler içinde olalım. Kişiliğinizden ve kimliğinizden ve değerlerimizden taviz vermeden yukarıda değindiğim gibi iyi ilişkiler içinde olmakta fayda var. Mesela, bir ilimizin ilçesinde kaymakam iken birkaç yıl sonra aynı ile vali olarak atanan iki mülki amir arasındaki önceden neler yaşandığını bilmediğimiz sebeplerden dolayı aralarında yaşanan sürtüşmelere şahit olanlarımız vardır
18. ABARTILI VE YAPAMAYACAĞINIZ SÖZLER VERMEYİN
Yapabileceğinizden fazla söz vermeyin ve abartılı konuşmayın. Yapabileceğiniz kadar söyleyin ama daha fazlasına gücünüz yetiyorsa yapın. Maalesef, bazıları yapabileceklerinden çok fazla şeyler söyledikleri için yapamıyorlar ve bunun sonucunda güven kaybediyorlar. Sonuçta sizler bürokratsınız, siyasetçi değilsiniz, oy toplamak gibi bir vazifeniz yok. Öyle bir endişeniz de olmaması da gerekir. Size gelen bir insanın talebi, yapılması mümkün olmayacak türden bir iş olsa bile bunu ona uygun bir dille ve usulünce söylemeye çalışın.
19. AMİRLERİNİZLE İLİŞKİLER
Bazen de Bakan Bey direkt sizi arayabilir. Bu yüzden “Her geleni Hızır bil” anlayışı içinde olmanız gerekmektedir. Kayıtlı olmayan bir telefondan aranabilirsiniz. Manisa’da görev yaparken sabah 08.05’te o zaman Millî Eğitim Bakanı olan Nabi Avcı tarafından arandım. Yeni hizmete açılacak bir okulun yanmayan kaloriferleri yerel basında haber olmuştu. Sayın Bakanımız da onu sabah duyar duymaz beni aradı. Kayıtlı olmayan bir numaradan aradı ve “Ben Nabi Avcı” diye sözlerine başladı. Durumu sordu, konuyu anlattım. “Sonraki gelişmeler hakkında bana bilgi ver” dedi.
Yine bir il müdürü arkadaşımızı Bakan Nabi Avcı direkt cepten aramış, bir konuyu sormuş, Müdür veya o anda telefonu kullanan özel kalemi kendisinin işletildiğini düşünerek “Sen Bakan isen ben de Cumhurbaşkanıyım” demiş. Bu olaydan sonra ilgili arkadaş görevden alındı. Amirler bazen bu şekilde aramalarla diğer astlarının aralarında yayılacağını bildiği için hem sizin hem de herkesin görevleri hususunda hazır olmasını sağlamak isterler. Zaten almış olduğunuz makamın sorumluluğu gereği 24 saat telefonlarımızın açık olması gerekir. Sonuçta bizler kamu hizmeti veriyoruz. Her an bir okulla, gece yarısında yatılı yurtlarla ilgili bir problem gelebilmektedir.
Amirler yanlarında fazla konuşulmasından pek hoşlanmazlar. O nedenle amirlerinizle birebir konuşurken sadece size sorulan soruya cevap verin. Fazla bir şey ilave etmemeye çalışın. Bunu mahkemeler için de söylerler. “Hâkimlerin/savcıların sadece sorularına cevap verin. Fazla bir şeyler söylemeyin, başınıza iş açarsınız” derler.
Üstlerinizden birisi bir şey söylerse veya görev teklif ederse, “Siz nasıl uygun görürseniz efendim” deyin. Sakın fikir yürütmeyin. Sizi “Benim tekliflerimi her zaman yapacak mı?” diye deniyor olabilir. Tecrübeyle sabittir.
20. AMİRLERİNİZİN KARŞILANMASI VE UĞURLAMASINA DİKKAT EDİN
Amirlerinizin karşılanması ve uğurlanmasına dikkat edin. Çünkü üstleriniz, özellikle mülki amirler bu konuya çok dikkat ederler. Amirleriniz sizi ziyarete geldikleri zaman kurumunuzun dış kapında karşılayın. Yine uğurlarken da binanın çıkışından uğurlayın. Makam arabasına bindirip araç ayrılmadan siz oradan ayrılmayın, uğurlayın.
Ayrıca amir, odanızda otururken siz sakın makamda oturmayın. Makamı ona teklif edin. Oturmazsa masanın önünde veya karşısındaki önceden hazırlanmış ayrı bir alanda karşılıklı olarak oturun. Karşılarında gevşemeyin, kendinizi salmayın. Onlar sizi rahat bırakmak isteseler de denemek istiyor olabilirler. Şeyh Sadi Şirazi, Bostan ve Gülistan isimli eserinde der ki; ‘Padişah senin yanında oturdu ise sen de yanında edeple otur.’
21. SORUŞTURMALAR
“İş yapmayan insan hata yapmaz” sözünü ilk kez rahmetli Turgut Özal’ın ağzından duyduğumu hatırlıyorum. İş yaptığınız zaman mutlaka hata yapma ihtimaliniz de vardır. Hata yapacağım korkusuyla bir işe girişmemek sizi de ülkeyi de geride bırakır. Sadece günü idare etmiş olursunuz. O nedenle iş yaptığınız sürece yaptığınız işten memnun olmayan, sizi çekemeyen veya sizin yerinizde olmak isteyen insanlar olabilir. Görevden aldığınız, insanlar, sizi şikâyet etmek için fırsat kollayabilir.. Şikâyetler aşırı maksatlı iftira boyutunda da olabilir. “Biz şikâyet edelim; müfettişe, mahkemeye gitsin, gelsin yorulsun, yıpransın.” diye sizin yılgınlığınıza sebebiyet verebilirler. Hatta aynı işi yapan iki kişiden şikâyet edilmeyen kişinin başına hiçbir şey gelmez. Şikâyet edilenin başına bir sürü iş gelir. Böyle şeyler olabilir,
Soruşturma geçirebilirim kaygısıyla icraattan, faaliyetten uzak durmamalıdır. Önemli olan sizin inadına, yasalara aykırı (Masa, Kasa, Nisa, Yasa ilkelerine dikkat ederek) bile bile hata yapmamanız ya da bilerek boğazınızdan haram lokma geçmesine göz yummamanızdır. Her zaman bir makamda olanlarla mutlaka uğraşanlar olacaktır. Bunlar sizde yılgınlığa sebep olmamalıdır.
Unutmayın; Sayın Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan da birçok soruşturma geçirerek, hatta muhtar bile olamaz denilmesine rağmen Cumhurbaşkanı olmuştur. O nedenle astlarınızı değerlendirirken “soruşturması var” deyip kestirip atmamak lazım. Çünkü devlette çalışıp da soruşturma geçirmeyen insan sayısı çok azdır. Mutlaka herkes, bir şekilde şikâyet edilebilir. “Acaba neden soruşturması var, bir haksızlığa itiraz mı etmiş yoksa bir haksızlık mı yapmış” diye bakmak gerekir.
22.VERDİĞİMİZ GÖREVİ KONTROL
Verdiğiniz bir görev ya da yapılacak bir programı astlarınıza havale ettikten sonra tam yapılacağını düşünmeyin. Programa girdiğinizde hiç beklemediğimiz sürprizlerle karşılaşabilirsiniz. Onun için görevi verip unutmayın. Her aşamasını, gidişatını ve son hâlini kontrol edin. Septik (şüpheci) bir düşünce olabilir ama nihai sorumluluk sizde olduğu için astlarınız bazen yeterince ilgilenmeyerek programı sabote edip sizi zor durumda bırakmak isteyebilirler.
23.SİZDEN ÖNCEKİ YÖNETİCİLER İLE DİYALOGLAR
Yeni göreve başlamış olduğunuz bir yerde daha önce görev yapmış arkadaşlarla iyi diyaloglar halinde olmak gerekiyor. Daha önce sizin görevinizi ifa etmiş olan selefleriniz hakkında olumsuz bir şey söylemeyin. Onların geçmişte yapmış olduğu çalışmalar için yanlış bile olsa teşekkür etmek gerekiyor. Hatta alenen aleyhte herhangi bir faaliyetleri yoksa onları yapmış olduğunuz programlara davet edin.
Gittiğiniz yerde yeni ekip kurmak yerine var olan ekipte idare edip onların eksiklerini tamamlamaya çalışın. yeni ekip kurmak, dışarıdan ekip getirmek yeni problemlere de kapı açmak demektir. Bu konu benim ve birçok yönetici arkadaşın tecrübeleriyle sabittir.
Yönetim tecrübeleri yazı serimize devam edeceğiz inşallah. Selam ve dua ile. Kalın sağlıcakla.
MUSTAFA ALTINSOY:
İlkokulu Erzurum’da, ortaokul ve liseyi İstanbul’da okumuştur. Marmara Ünv. Tek. Eğitim Fakültesi mezunudur. İşletme Fak. Yönetim ve Organizasyon alanında Yüksek Lisans yapmıştır. Birkaç ticari alanda faaliyette bulunmuştur. Millî Eğitim Bakanlığının çeşitli kademelerinde çalıştıktan sonra, sırasıyla Manisa, Sivas, Adana İl Millî Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulunmuştur.