PKK 'nın pazar akşamı kaçırıp salı günü serbest bıraktığı CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün , bugün Tunceli 'de savcıya 'şikayetçi' ve 'tanık' olarak verdiği ifadede kendisini kaçıranlardan şikayetçi oldu.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, PKK tarafından kaçırılıp 48 saat sonra serbest bırakılmasıyla ilgili bugün Tunceli Adliyesi'ne giderek savcıya ifade verdi. Cumhuriyet Savcısı Osman Altınkaya'ya yaklaşık 2.5 saat 'şikayetçi', 'tanık' sıfatıyla ifade veren Aygün, kendisini kaçıran PKK 'lılardan şikayetçi oldu.
OVACIK'TA BAZI ŞEYLERİN TERS GİTTİĞİNİ ANLADIM"
Milletvekili Aygün, 4 sayfa tutan ifadesine Ovacık'taki seçmenleriyle görüşmeler yaptığı ve ilçeye gitmeden önce şüpheli bir duruma rastlamadığını söyledi. Ovacık'ta seçmenleriyle görüşürken bazı şeylerin ters gittiğini hissettiğini anlatan Aygün, kahvede otururken, önüne fiziki özelliklerini hatırlayamadığı kişiler tarafından bildiri konulduğunu ve bildiride Ak Parti ve CHP'de siyaset yapanların buna son vermesi gerektiğinin yazdığını belirtti.
Tunceli 'ye dönmek üzere yola çıktıklarında kendilerini 3 aracın takip ettiğini bunlardan sadece birinin geçmeye çalıştığını anlatan Aygün, şunları söyledi:
"Bu noktada bazı şeylerin ters gittiğini ve tarafıma yönelik bir eylem planlanmış olabileceğini düşündüm. Hatta bunu yanımda bulunan arkadaşlarımla da paylaştım. Durum hakkında herhangi bir kolluk kuvvetine bildirimde bulunmadım. Zaten takip edildiğimi anladığım noktadan sonra telefon da çekmiyordu. Takip eden araç bizi sıkıştırdığı için bu araca yol vermelerini söyledim ve bu araç yanımızdan hızlıca gitti ancak plakasını alamadım. Zaten o anda da bu araçta bulunan kişi yada kişilerin bana bir kötülük yapabileceği aklıma gelmemişti."
" PKK 'LILARLA GİTMEME KONUSUNDA MÜCADELE ETTİM"
Hüseyin Aygün, aracın kendilerini solladıktan 15 dakika sonra yol ayrımındaki keskin virajda sivil giyimli 25-29 yaşlarında iki şahsın yol ortasında durduğunu gördüğünü belirterek, şöyle dedi:
"Aracı mecburen durdurmak zorunda kaldık ve silahlarını bize doğru doğrultarak hemen araçtan inmemizi söylediler ve araçtan yalnızca ben indim. Kendilerine, 'Kimsiniz, ne yapmak istiyorsunuz?' şeklinde sorduktan sonra içlerinden sonradan birbirlerine hitap şeklinden kod isminin Azad olduğunu öğrendiğim şahıs, ' PKK 'lıyız. Sizi almaya geldik' dedi. Ben de kendilerinin PKK 'lı olduğunu bilemeyeceğimi bu yaptıkları işin suç olduğunu ve yanlış olduğunu ve gelmek istemediğimi ve kendileriyle birlikte gitmeyeceğimi söyledikten sonra Azad kod isimli kişi kendilerinin bir kimliği olmadığını, PKK 'lı olduklarını ve zorluk çıkartmadan arabaya binmemizi istedi. Ve Kadir Merkit'e silah doğrultunca da yanımda bulunan arkadaşların can güvenliğini sağlamak adına çok fazla bir direnişte bulunmadım.
Akabinde de hep birlikte kendi aracımıza bindik. Bu sırada yanımızdan araçlar geçiyordu. Fakat bunların hiçbirisinin plakasını ve modelini hatırlamıyorum.
Araca bindikten sonra araç içerisinde tartışmaya devam ettik. Kendileriyle gitmeme noktasında mücadele ettim. Çünkü beni kaçırarak büyük bir eylem hazırlığı içerisinde olduklarını anlamıştım. Araç içerisinde yaklaşık 10 dakika kadar tartıştık. Bu sırada saat tahmini olarak 19.00 sıralarıydı. Akabinde silah zoruyla beni araçtan indirdikten sonra danışmanım Deniz'in gömleğini giydirdiler ve hiç durmadan Tunceli istikametine doğru gitmeleri gerektiğini söylediler."
"VADİDE 5 SAAT YÜRÜDÜK"
Aygün, yanındaki 2 PKK 'lı ile Ovacık yönüne gittiklerini ve bir araca bindiklerini belirterek, şöyle devam etti:
"Hozat yönüne doğru devam ettik. Araç normal hızda ilerlemekteydi. On dakika kadar araç ile ilerledik. yolun tamamen bozuk olmasından sonra yürüyerek yine yola devam ettik. Ancak araç yolundan ayrılıp bir vadiye girdik. Zaten hava da kararmaya başlamıştı. Vadiye gelinceye kadar çarpıcı özelliği olan herhangi bir yer yada belirli bir nokta görmedim. Yolda beni kaçıran PKK 'lılar ile konuştum. Ve kendilerine yaptıklarının yanlış olduğunu, halk iradesine bir darbe olduğunu belirttim. Kendileri de bana kesinlikle kötü muamelede bulunmayacaklarını, yalnızca konuşup serbest bırakacaklarını belirttiler.
Beni kaçıran PKK 'lı şahısların elinde birer tane Kalaşnikof tüfek, birer tabanca ve şarjörleri bulunmaktaydı. Üzerilerinde herhangi bir haberleşme aracı görmedim. Fakat haberleşme aracı olarak değil geceleri aydınlatma aracı olarak kullandıklarını düşündüğüm bir adet cep telefonu Azad isimli PKK 'lının elinde görmüştüm.
Kendi aralarında hitap etmelerinden PKK 'lılardan bir tanesinin Azad kod adlı, diğerinin de Brüsk kod adlı olduğunu anladım. Yanımda iki PKK 'lı olduğu halde biraz önce belirttiğim vadiden itibaren yaklaşık 5 saat yürüdük. Bu süre içerisinde bir çok vadiden geçtik. Ancak isimlerini ve bölgeyi havanın karanlık olması sebebiyle de tam olarak hatırlayamıyorum.
Yanımda bulunan PKK 'lıların söylediği kadarıyla saat gece 01.00 sıralarında vadi içinde yer alan bir dere kenarında durduk. Hatta hatırladığım kadarıyla derenin hemen yanında ceviz ağaçları bulunuyordu. Biz de bu ceviz ağaçlarının altında oturduk. Yanımızda buluna Azad bizden ayrıldı. Ayrılırken de noktaya gideceğini, erzak getireceğini ve arkadaşlarına haber vereceğini söyledi. Sabaha kadar Azad geriye dönmedi. Sabah oluncaya kadar hiç uyumadım. Yanımda bulunan Brüsk kod adlı PKK 'lı yanımda sabaha kadar uyudu. Bu esnada silahı da yanında bulunuyordu."
Pazartesi günü saat 04.00-05.00 sıralarında havanın soğuk olması nedeniyle bulundukları yerden yaklaşık 250 metre yukarıya çıktıklarını, Azad kod altı PKK 'lının saat 11.00 sıralarında erzakla yanlarına geldiğini anlatan Hüseyin Aygün, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hep birlikte kahvaltı yaptık. Bu sırada Azad kod adlı terör ist Brüsk kod adlı teröriste, noktada kimsenin bulunmadığını ve noktadan ayrıldıklarını söyledi. Brüsk de dert etmemesini söyledi. Saat 16.00'ya kadar bulunduğumuz yerde kaldık. Daha sonra da geceyi geçirdiğimiz yere geri döndük. Bu sırada yanımda bulunan PKK 'lıların diğer PKK 'lılarla haberleştiğine şahit olmadım. Çünkü ellerinde haberleşme aracı yoktu."
"YAPTIKLARININ YANLIŞ OLDUĞUNU ANLATTIM"
Hüseyin Aygün, Azad kod adlı PKK 'lının yanlarından ayrılıp bir kaç saatliğine bir yerlere gidip geldiğini ve belirterek, bu sırada diğer PKK 'lılarla haberleştiğini tahmin ettiğini söyledi. Yanlarına daha sonra 4 PKK 'lının daha geldiğini belirten Aygün, bu kişilerin eşkalini anlattı. Aygün ifadesini şöyle sürdürdü:
"14.08.2012 günü (salı) saat 11.00 sıralarında yanımızda bulunan ve sonradan gelen bu dört PKK 'lıdan bir tanesi yanımızdan ayrıldı. Ve bir saat sonra yanımıza erzak ve 13.08.2012 tarihli gazetelerle birlikte geldi. Hatta aynı gün küçük bir radyo çıkarttılar ve haberi dinlemeye başladık. Radyoyu sonradan gelen dört PKK 'lı getirmişti. 14.08.2012 günü saat 14.00'e kadar, biraz önce belirttiğim vadinin içinde bulunan derede bekledik. Bu süre zarfında 6 PKK 'lı ile birlikte konuşmalarımız oldu. Kendilerine yaptıklarının yanlış olduğunu anlattım. Kendileri de buna mecbur kaldıklarını ve konuşmak istediklerini, Kürt sorununun çözümü noktasında bağımsız bir şekilde hareket ettiğim taktirde daha mutlu olacaklarını söylediler. Dağlarda kalmak istemediklerini, normal hayatlarına dönmek istediklerini belirttiler. Bu eylemin tamamen propaganda amaçlı olduğunu ve bunu Dersim sorumlusu Seyithan'ın talimatıyla yaptıklarını ve beni ana karargahta Seyithan kod adlı teröristin yanına götüreceklerini söylemişlerdi. Hatırladığım kadarıyla Brüsk kod adlı PKK 'lı üniversite terk olduğunu söyledi. Ancak hangi üniversite olduğunu belirtmedi."
"BAHOZ'LA GÖRÜŞMÜŞLER"
Yanında bulunan PKK 'lıların örgütün elebaşlarından Bahoz Erdal ile görüştüğünü kendisine anlattığını belirten Aygün, şunları söyledi:
"Bahoz'un kendilerine 'Bizimkiler mi almış? Emin misiniz? Başka bir güç olabilir mi?' diye sorduklarını kendi aralarında konuşurken ve bana anlatırken duydum. Hatta Bahoz bulunduğumuz yerde kalmamızı, bir yere ayrılmamamızı söylemiş. Benim bulunduğum yerde Bahoz ile telefon ya da başka bir iletişim aracıyla görüşmediler. Biraz önce de belirttiğim gibi içlerinden bir tanesi bulunduğumuz yerden ayrılıyordu. Anladığım kadarıyla bağlantı kurup görüşme yaptıktan sonra bizim yanımıza dönüyordu. PKK 'lıların üzerinde telefon veya telsiz gibi herhangi bir haberleşme aracı görmedim. Bahoz ile bağlantının ne şekilde kurulduğunu bilemiyorum.14.08.2012 günü ana karargaha gidileceğini ve burada Seyithan ile görüşüleceğini, yaklaşık 6-7 saat yürümek gerektiğini, beni biraz yoracaklarını söylediler."
"BIRAKILDIKTAN SONRA 2 SAAT YÜRÜDÜM"
Hüseyin Aygün, bulundukları vadiden 20 dakika tırmandıktan sonra stabilize bir yola çıktıklarını ve yola çıkmadan önce kendisine serbest bırakılacağını söylediklerini belirterek şunları söyledi:
"Ve yola çıktıktan sonrada Azad kod isimli terörist yolu tarif ettikten sonra diğer yanında bulunan 5 kişiyle birlikte ayrıldılar.
Beni bıraktıkları yer Aslıca Köyü'ne yakın bir yerdi. Zaten tutulduğum yeri de Aktaş Köyü ile Aslıca Köyü arasında bir yer olarak tahmin ediyorum. Ben bırakıldıktan sonra kendilerinin orada mı kaldıklarını yoksa başka bir yere mi gittiklerini bilemiyorum. Beni bıraktıkları noktadan yaklaşık iki saat yürüdükten sonra Aktaş Köyü civarına yaklaştığımı anladım. Çünkü ismini Aktaş çeşmesi olarak bildiğim yerde elimi yüzümü yıkamıştım. Tekrar yürümeye devam ettim. Bu sırada plakasını alamadığım yine Kango tipinde açık renkli içerisinde bir şahıs bulunan bir araç geldi. Ve beni hemen tanıdı, beni gördüğüne memnun olarak araca aldıktan sonra Tunceli 'ye kadar bırakabileceğini söyledi. Fakat buna gerek olmadığını kendisine söyledim. Konuşmalar sırasında ismini de sormadım bu şahıs ile birlikte Ovacık ilçe merkezine girmeden Tunceli yoluna devam ettik. Ovacık ilçe merkezine girmek istemememin nedeni kıyafetlerimin aşırı kirli olmasıydı.
Ovacık İlçesinde bulunan ve Tunceli karayolu üzerindeki tahta köprüde araçtan indim. Burayı seçmemin nedeni de Tahta köprünün bulunduğu yerde yaylacıların olmasıdır. Araçtan indikten hemen sonra yanımda kasası olan ve içerisinde üç tane genç bulunan bir araç durdu. Beni tanımaları nedeniyle araca davet ettiler. Fakat bu aracın da olayında etkisiyle plakasını hatırlamıyorum. Fakat bu şahıslar Ovacık ilçesindeki kültür merkezi inşaatında çalıştıklarını söylemişlerdi. Araç ile Tunceli iline giderken Torunoba Karakolu'nda aracı durdurarak orada bulunan arkadaşlara ismimi söyleyerek Tunceli 'ye gittiğimi söyledim. Fakat serbest bırakıldıktan sonra Ovacık ilçesinde hemen kolluğa gitmememin nedeni hiç kimseye rahatsızlık vermemek ve eve gittikten sonra serbest bırakıldığımı telefonla herkese bildirmek düşüncesiydi."
"KANDİL'E GÖTÜRÜLEBİLECEĞİMİ DÜŞÜNÜYORDUM"
Hüseyin Aygün saat 19.00 sıralarında Tunceli merkeze geldiğini belirterek, ifadesine şu sözlerle son verdi:
"Olaylar yaşandıktan sonra biraz düşündüğümde beni kaçıran PKK 'lılardan bir tanesinin yolda önümüze çıkan ve aracın önüne atlayan şahıs olduğunu, biz durmayınca da akabinde açık renkli araçla bizi sollayıp ileride tertibat aldığını düşünüyorum. Kaçırıldıktan itibaren tarafıma her hangi bir şiddet uygulanmamıştır. Bu konuda da rapor aldırılmasını istemiyorum. Tehdit, hakaret, insanlığa yakışmayan herhangi bir davranış içerisinde de bulunulmadı. Anladığım kadarıyla Seyithan'ın talimatıyla siyasi propaganda maksadıyla kaçırıldığımı düşünmüyorum. Hatta Bahoz ile irtibat kurulmasa idi Seyithan ile görüşüldükten sonra Kandil 'e götürülebileceğimi de düşünüyordum. Fakat kaçırılmam üzerine oluşan tepkiler nedeniyle örgütün geri adım atmak zorunda kaldığını düşünüyorum."
Aygün'ü PKK 'lıların fotoğraflarının bulunduğu bir albüm gösterildi. Aygün, bir kişiyi Azad kod adlı PKK 'lıya benzettiğini ancak net teşhis ettiğini söyleyemeyeceğini belirtti. Aygün, "İki gün boyunca beni silah zoruyla kaçırıp, alıkoyan ve özgürlük ve güvenliğime tehdit oluşturan PKK mensuplarından davacı ve şikayetçiyim" dedi.