İşte DDK'nın Hrant Dink raporu

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun hazırladığı Dink suikastıyla ilgili raporda çarpıcı tespitler var.

Cinayette ihmali olduğu öne sürülen, ancak haklarında soruşturma bile açılmayan kamu görevlilerinin öncelikle cinayete iştirak, suça yardım ve azmettirme gibi suçlardan soruşturulması, ardından da ana davada yargılanması gerektiği ise raporun en dikkat çekici tespiti...

Dink cinayetine ilişkin olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu (DDK) tarafından hazırlanan, 2 Şubat 2012 tarihini taşıyan ve 51 DVD eki bulunan 653 sayfalık raporun sadece 30 sayfalık sonuç bölümü dün açıklandı. Raporun sonuç bölümündeki yaklaşık 6 sayfa, yazıların üzeri siyah bantla kapatılmış olarak yayımlandı. Süren soruşturmalar gerekçe gösterilerek sadece sonuç kısmının bir bölümü yayınlanan raporun sansürsüz tam metni ise Başbakanlığa ve İstanbul Başsavcılığı’na gönderildi. Raporda yer alan önemli tespitler şöyle:
 
Zincirleme eylemler
 
- Dink’e yönelik bir tehlikenin varlığı Emniyet ve Jandarma personelince öğrenilmişti, ancak Dink’in korunmasına yönelik istihbarat birimleri gerekli çalışmaları yapmadı ve işbirliğine gitmedi.
 
V- İdari makamlar Dink’e yönelik riskleri bilebilecek durumda olmalarına rağmen, her kademedeki sorumluların zincirleme eylemleri sonucunda tehlikeyi önlemek için gereken tedbirlerin alınmaması sonucu tehlike gerçekleşti ve Dink yaşamını yitirdi.
 
- Anayasanın 17. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2. maddesindeki “yaşam hakkının korunması” hususundaki pozitif yükümlük yerine getirilmedi ve böylece ağır bir kamu hizmet kusuru oluştu.
 
- İdare organlarınca sürdürülen soruşturmalarda yasal olarak öngörülen süreçlere uyulmakla birlikte, kamu görevlilerinin yargılanmasına ilişkin mevzuat düzenlemelerinin niteliğinden gerekse kamu görevlilerinin soruşturulması hususunda izlenen yöntemlerdeki hatalar, yanlışlıklar ve diğer eksiklikler sebebiyle yürütülen soruşturmalardan etkin bir sonuç alınamadı.
 
Ana davada yargılanmalı
 
Raporda yayımlanan en çarpıcı sonuçlardan biri de Dink olayında adı geçen Yasin Hayal’den Erhan Tuncel’e, MİT görevlilerinden polise, jandarmadan Ogün Samast’a kadar herkesin ana davada birlikte yargılanması. Bu saptama raporda şu ifadelerle dile getiriliyor: “Hrant Dink’in ötekileştirilerek hedef haline getirildiği ve tehdit edildiği süreçlerden başlayarak olayın bir bütünlük içerisinde incelenmesinin ve bu kapsamda gerek olayın gerçekleşmesi öncesinde gerekse olayın gerçekleşmesi sonrasında varlığına ilişkin kuvvetli şüphe bulunan ve raporun önceki bölümlerinde ayrıntılı olarak belirtilen kamu görevlilerinin bazı ihmal ve diğer nitelikteki fiillerinin de doğrudan adli yargı yerlerince ana cinayet davası kapsamında soruşturulmasının ve yargılanmasının zorunlu olduğu değerlendirilmektedir.”
 
Fail ve azmettirici
 
- Kamu görevlilerinin ihmal ve hatalarının da adli yargı organlarınca öncelikle Türk Ceza Kanunu’nun 37 (faillik), 38 (azmettirme), 39 (suça yardım) ve 83 (kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi) maddeleri uyarınca soruşturulması,
 
- Kamu görevlilerinin görevi kötüye kullanma ve ihmal fiillerinin esas niteliğinin, mutlaka ana suç kapsamında adli soruşturma ve yargılama safhasında belirginleştirilmesi,
 
- Başlatılan idari soruşturma süreçlerine rağmen herhangi bir sınırlama olmaksızın görevi kötüye kullanma ve ihmal gibi görülen fiillere ilişkin delillerin Savcılıkça toplanması gerekirdi. Böyle yapılmaması nedeniyle, ana davada mahkemenin delillere ve gerçeğe ulaşma kapasitesi sınırlandırılmıştır.
 
İdare birbirini suçladı
 
Raporda “yöntem yanlışlığı” yapılarak, kamu görevlileriyle ilgili iddiaların bir bütün halinde incelenmemesinin “her idari birimin suçu başkalarına yükletmeye çalışması refleksine” neden olduğu ifade edildi. Yasin Hayal tarafından Dink’e bir eylem düzenleneceğine dair istihbaratın İstanbul Emniyetine gönderilmesinden sonra ortaya çıkan iddiaların, “kamu yönetiminin normal işleyişi içerisinde idari süreçlerle açıklığa kavuşturulması, zor olan durumlar” olduğu kaydedildi. Bu üç kurum ekseninde ortaya çıkan fiillerin esas niteliğinin ve fillerdeki kasıt unsurunun idari ön inceleme ve soruşturmalarla tam olarak açıklığa “kavuşturulamadığı ve kavuşturulamayacağı” vurgulandı.
 
DDK da tatmin olmadı
 
Hrant Dink davasının yargı aşamasında sadece Yasin Hayal ceza almıştı. Hatta kararı veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin heyet başkanı Rüstem Eryılmaz da kararı kendisini tatmin etmediğini söylemişti. Raporda mahkeme kararıyla ilgili aynı tespit yapılıyor ve şu ifadeler kullanılıyor: “Hrant Dink’i öldürenlerin güvenlik kuvvetlerince çok kısa sürede yakalanmış olmasına rağmen, soruşturma ve yargılama süreci; sistemik bazı sorunlar nedeniyle aynı oranda etkin, düzenli ve hızlı sürdürülememiştir. Bu nedenle, kamuoyu ve Hrant Dink ailesi, cinayete ilişkin olarak gerek idare gerekse yargı organlarınca gerçekleştirilen soruşturmalardan / kovuşturmalardan tatmin olmamıştır. Özellikle, Hrant Dink’in öldürülmesi sürecinde sorumluluğu olduğu iddia edilen kamu görevlilerinin yargılanamadığı ve yakalananlar dışındaki cinayetin gerçek faillerine ulaşılamadığı iddiaları, soruşturma / kovuşturma süreçlerinin başından itibaren eleştirilerin temelini oluşturmuştur.”
 
İşte araştırılan vahim iddialar
 
Raporda, Dink cinayetki ile ilgili olarak şu iddiaların araştırıldığı belirtildi:
 
1- Trabzon Emniyeti görevlileri cinayeti ve nasıl işleneceğini bildikleri halde, cinayet hazırlığı yapanları gereği gibi takip edip engellemedi.
 
2- Erhan Tuncel Mc Donalds bombalaması soruşturması dışına çıkarılarak yardımcı istihbarat elemanı yapıldı.
 
3- Dink’in Yasin Hayal tarafından öldürüleceğine ilişkin istihbarat ve bu konuda yapılan çalışmalar cinayetin işlendiği dönemdeki T. Emniyet Müdürü’ne (Reşat Altay) iletilmedi.
 
4- Trabzon Emniyeti Dink’in öldürüleceğine ilişkin istihbaratı Valilik ve Jandarma ile paylaşmadı.
 
5- Trabzon Emniyeti, Dink’in korunması hususunda sorumluluklarını yerine getirmedi.
 
6- Trabzon Emniyeti, şüphelilere ait dinleme kayıtlarını tam ve eksiksiz olarak İstanbul Başsavcılığı’na göndermedi. Bu kayıtlardan bazıları silmek suretiyle suç delilleri yok edildi, gizlendi ve değiştirildi.
 
7- Trabzon Emniyet görevlileriyle ilgili diğer iddialar.
 
8- Trabzon Jandarma İstihbarat arşivleri cinayetten sonra istihbarat personeli tarafından delilleri karartacak şekilde yeniden düzenlendi.
 
9- (Cinayeti önceden öğrenip jandarma personeline aktaran) Coşkun İğci Jandarma İstihbarat’ın kayıtlı haber elemanıydı.
 
10- İl Jandarma personeli, şüphelilerle irtibat halinde olmasına rağmen Dink’in öldürülmesi öncesi önleyici bir işlem yapmadı.
 
11- Ogün Samast’ın cinayette kullandığı silahın Ardeşen yapımı olduğu bilgisi yakalanmadan önce Trabzon Jandarması tarafından biliniyordu.
 
12- Dink’in hayatının ciddi biçimde tehdit altında olduğunun ilgililer tarafından bilinmesine ve resmi olarak Trabzon Emniyeti tarafından İstanbul Emniyeti’ne Dink’e karşı eylem yapılacağına dair yazı da gönderildiği halde; mevzuat gereği Dink’in kendisinin talebi beklenmeden koruma tedbirlerinin alınması gerektiği halde gereği yerine getirilmedi.
 
13- T. Emniyeti tarafından 17.02.2006’da İstanbul Emniyeti’ne gönderilen yazının gereği yapılmadı.
 
14- Dink 24 Şubat 2004’te İstanbul Valiliği’ne çağrılarak yazdığı yazılardan dolayı tehdit edildi.
 
15- Dink’in öldürüleceği bilgisine sahip oldukları halde Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığınca önlem alınmadı ve cinayet işlenmeden şüpheliler yakalanmadı.
 
16- MİT Dink cinayeti öncesinde yaşanan gelişmelerin analizinde ve Trabzon’daki cinayet hazırlıklarına ilişkin istihbaratın edinilmesinde yetersizlik ve zaafiyet gösterdi.
 
17- Trabzon MİT Bölge Başkanlığı ile ilgili hususlar ile İhsan Kasap’ın MİT mensubu olduğu hususu.
 
MİT için Başbakan izin verdi, Savcı ‘Zaman aşımı’ dedi
 
Dink davasında özellikle Trabzon ve İstanbul’daki emniyet birimlerinin yargılanması hep tartışma konusu oldu. Jandarmadan polise, hatta MİT’e kadar bir çok kişinin ihmali hatta kastı olduğu iddia edildi. Raporda kamu görevlileri ile ilgili yapılan soruşturmalara da yer veriliyor. Bununla ilgili olarak polisteki soruşturmalarla ilgili, hem Trabzon hem İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü personeli hem de İstihbarat Daire Başkanlığı personeli hakkında herhangi bir dava açılmadığına vurgu yapılıyor. Trabzon Jandarma Komutanlığı personeli ile ilgili ise soruşturmanın kısmen yargıya intikal ettiği belirtiliyor. En çarpıcı sonuç ise MİT ile ilgili. Hatırlanacağı üzere, bazı MİT mensupları İstanbul Valiliği’nde toplantı yaparak Dink’i uyarmış ve hayati tehlikesi olduğu söylenmişti. İşte bu MİT mensuplarının soruşturulması için Başbakan’ın izin verdiği ama Cumhuriyet Başsavcılığı’nın zaman aşımı yüzünden takipsizlik kararı verdiği belirtiliyor.
 
İttihat ve Terakki’den beri memurlar korunuyor
 
DDK tarafından hazırlanan raporda, memurların yargılanmasının zor olduğuna vurgu yapılıyor. Hatta İttihat Terakki’den beri bunun gelenek haline geldiği raporda şu sözlerle belirtiliyor: “İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Ocak 1913 tarihli Bab-ı Ali baskını sonucu kurulan yeni hükümet tarafından Meclis-i Mebusan’da görüşülmeden çıkarılan 1913 tarihli Muvakkat Kanun, memurlara hem görevleri sebebiyle hem de görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı yargılanmaları için idari güvence getirmiş, bu Kanun kapsamında yürütülen tahkikatlar, kısıtlama olmadığı için uzun süreler almış ve çoğu kere zaman aşımı ile sonuçlandırılmıştır. Böylece, memurları korumak amacıyla yapılan düzenlemeler, pratikteki uygulamasıyla toplumdaki adalet duygusunu zedeleyerek devlete olan güvenin sarsılmasına neden olmuştur.”
 
Örgüt varsa yargı ortaya çıkarmalı
 
“Cinayete giden süreçte, gerek Dink’e yönelik tehdit ve eylemler nedeniyle koruma müessesesinin çalıştırılmaması, gerekse alınan istihbarata rağmen cinayetin engellenmesi hususunda gerekli önlemlerin alınmaması şeklinde konusu suç teşkil eden bazı fiillerin varlığı açıktır” denilen raporda şöyle devam edildi: “Cinayette başkaca örgütlü ya da örgütsüz iştirakin mevcut olup olmadığı, kamu görevlilerinin fiillerinin olağan kamu yönetimi akışı içerinde gerçekleşen ihmaller mi yoksa başkaca bir niteliğinin olup olmadığı tamamıyla adli yargı organlarınca yapılması gereken soruşturma ve yargılamalar ile netleştirilebilecek hususlardır. Bundan sonrası ile ilgili süreçlerin akıbeti tümüyle yargı organlarına aittir.”
 
6 sayfaya sansür
 
Raporun, haklarında iddialar bulunan kamu görevlilerinin isimleri ve eylemleri ile ilgili bölümlerinin soruşturmanın bundan sonraki aşamalarında gizliliği ihlal etmemek için sansürlendiği belirtildi.
 
Katilin eline bayrak veren marjinal anlayış
 
Ogün Samast, Samsun’da yakalanmış ve orada Türk bayrağı ile çekilen fotoğraflar basına sızmıştı. İşte bu görüntülerle ilgili de raporda yorum yapılıyor: “ Esasen, Hrant Dink’i hedef haline getiren ve Hrant Dink’i öldüren kişinin eline bayrak vererek resim çektiren marjinal anlayışların ortaya çıkmasına yol açan bazı paradigmalarla yüzleşilmesi; bu tür ortamlardan beslenerek varlığını devam ettiren ve bazı kamu görevlilerinin de dahil olduğu hukuk dışı oluşumlarla ilgili mücadelenin sürdürülebilmesi ve “demokratik devlet” olgusunun hayata geçirilmesine yönelik son yıllarda ortaya konulan çaba ve gayretlerin güçlendirilmesi açısından, bundan böyle, benzeri durumlarda kamu görevlilerinin yargılanmasında izlenmesi gereken yöntem ile ilgili hususların, bu şekilde algılanması ve uygulanması gerekli görülmektedir.”
 
Kaynak: Vatan

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri