Paşam şöyle bir duruş gösterseniz yeter
JANDARMA'DA ŞENER ERUYGUR -
GAZETECİ TOPLANTISI (10.02.2004)
10 Şubat 2004 salı günü Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST)
sohbet... Saat 17.15-20.00 arası..
ŞE (Şener Eruygur) - Arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne
yapabiliriz, enerjimizi nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... Hepimiz
farklı yerlerde aynı şeyleri düşünen insanlarız ama gücümüzü birleştirmediğimiz
için bir sonuç alamıyoruz... Öte yandan da, bu iktidar yapacağı her şeyi
yapıyor..
- Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz?
ŞE - Benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup
bitene duyarlı insan var... Bunları biraraya getirmek gerekiyor... Mesela siz
öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra yirmi olur...
Derneklere yön verilir... Toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım..
- Valla paşam, bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin biraraya
getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete
anlamında, yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu
gazetede şu kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar ama
sonuç alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması
lazım. O zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde
mesela..
"KIBRIS GİDİYOR... EGE VE DOĞU SIRADA"
ŞE - Arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim...
Her şey kayıp gidiyor... Ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz?
Olamaz böyle bir şey.
- O konuda haklısınız. Bizler de yazıyoruz... mesela Kıbrıs, gitti gider..
ŞE - Evet, Kıbrıs gidiyor... İş onunla da kalmayacak, arkasından Ege gelecek,
sonra Güneydoğu tartışılır hale getirecek... Gidiş bu... Ama öte yandan da,
Anadolu'da bir potansiyel var. Bana gelen tepkilerden, gidince karşılaştığım
manzaradan bunu görüyorum... Bunu harekete geçirmenin yollarını bulmak lazım..
- Kıbrıs'ta ne yapılabilir?
ŞE - Şimdi biz Rauf DENKTAŞ'a büyük destek veriyoruz. Adam, hakkını yememek
lazım kahramanca mücadele ediyor. Hem içeriye karşı hem dışarıya karşı...
Örneğin ben ayda en az 2-3 kez arıyorum kendisini, aman ha sağlam durun
diyorum..
- New York'ta bir şeyler oluyor... Bu aşamada ne yapmak lazım?
ŞE - Tabii, oradaki gelişmeleri izliyoruz. Çıkan sonuca göre bir şey yapmak
gerekiyor. Belki yazılı bir metin, belki bir bildiri gerekir, öyle bir şey
olabilir..
"BİR NUMARA (ÖZKÖK) İLE BU İŞ ZOR"
- Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla
paylaşamayacaksınız ama şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin
kafanızdakileri yapmak çok zor... Önce orada bir şey yapmak..
ŞE - Öyle mi görüyorsunuz?
- Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde
insanlar böyle konuşuyor..
ŞE - Nasıl konuşuyor?
- Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte, cumhurbaşkanlığı adaylığıyla
tavladılar deniyor... Hükümetle anlaştı deniyor..
"KOMUTANLAR TEK BLOKSUNUZ AMA..."
ŞE - Bütün bunlar söyleniyor öyle mi?
- Evet, her yerde... Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün
kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor.
ŞE - İşte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok.
Aynı düşünüyoruz...
"O (HİLMİ ÖZKÖK), YÜZDE 99'A UYMALI"
ŞE- Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi
var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. İnanın
buna... öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda. Uyar...
Öyledir. O yüzde bir, kalan yüzde 99... Uymak zorunda..
"DARBE YAPIN DEMİYORUZ AMA"
- Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa
yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz
yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir genelkurmay başkanının değil
yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan
yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... O yok, o kalmadı... O zaman da her
şey havada kalıyor... Siz bir araya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor
musunuz?
ŞE - Söylüyoruz... İnanın en açık şekliyle söylüyoruz.
- Söylersiniz de, acaba şöyle açık açık konuşuyor musun?
ŞE - Konuşuyoruz, söylüyoruz... Bizde tabii bir kıta disiplini terbiyesi vardır.
Bir arkadaşım anlattı. Tümgenerallikten emekli... Bir üstü ile pek çok görev
yerinde birlikte olmuş. Her seferinde komutan o olduğu için yanında pek
konuşmamış... Binbaşı olmuş öyle, albay öyle, general olunca çıkışmış, "Ya
komutanım hiç konuşmadan emekli olacağım" demiş... O hesap, biz artık general
olunca ayrıca konuşuruz. Bu aşamadan sonra benim kaybedecek neyim var? O yüzden
her şeyi açık açık konuşuyorum...
"(AYTAÇ YALMAN) GENELKURMAY'A"
- Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum... Şimdi siz de
söylediniz kuvvet komutanları blok, dört kişi... Altında ordu komutanları,
orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi
biraraya gelse ve dese ki; sizinle olmuyor... İşte Kara Genelkurmay olur, siz
Kara'ya geçersini, İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakini de artık ne
yaparsanız..
ŞE - Ya o, siz gidin derse..
- Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır?
ŞE - Evet, diyemez, ama... Uzun süre sustu, düşündü...
"BAŞBUĞ NASIL BİRİDİR"
- Siz şimdi yüzde bir diyorsunuz, yüzde 99'a uyar diyorsunuz ama dört yılı var.
Kadrosunu yapar... Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker BAŞBUĞ nasıl biridir?
"BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI"
ŞE - O... o karargahta, genelkurmay'da artık... (gülümseyerek) Başka bir söze
gerek var mı?
- Siz Ağustos'ta emekli oluyor musunuz?
ŞE - Evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor... Aytaç Paşa'nın da
doluyor...Bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar... Bu medya çok önemli..
- Paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete
politikalarının işi... Mesela Genel Yayın Yönetmenleri'yle de konuşun,
patronlarla konuşun..
"ERTUĞRUL ÖZKÖK'LE KONUŞULUR MU"
ŞE - Doğru da mesela bu Ertuğrul ÖZKÖK'le ne konuşulur, konuşulur mu?
- Haklısınız.
"ÖZKÖK SOYADINDA SAKATLIK VAR"
ŞE - (Gülerek, özkök soyadını kastederek) Soyadlarda bir sakatlık var..
- Patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz... Onlar etkili oluyor,
bilesiniz..
"(KARAMEHMET) ZAVALLI BİR ADAM"
ŞE - Evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar... Bir de tabii,
şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubu'nun sahibi geldi, adam zavallı bir adam
gibi oturuyor... ama yine de onlarla da konuşmak lazım..
- Gazete patronlarının tümü teslim... Sabah'ınki de öyle.
ŞE - Evet, İlhan Bey'le de konuşup, onunla bir konuşmak lazım... Orada da
kardeşim, adamlar resmen haberleri çarpıtıyorlar. Son Suriye olayı... Gazete
haberlerine göre operasyon tamamen Emniyet'in işi... Oysa biz yaptık. O Sabah'ın
temsilcisini çağırdım, kardeşim yalan yazıyorsunuz dedim. Yüzlerine söyledim...
Ne aşağılık iştir... Bu kadar teslimiyet... Biz bu gidişe tamamen seyirci
kalamayız..
"KIBRIS'IN ALTINDA KALMALARI LAZIM"
ŞE - Bir anlamda şöyle bir durum... Bunların Kıbrıs'ın altında kalmasını
sağlamak ama, Kıbrıs'ı da kaptırmamak... Çok ince bir durum.
ŞE - hepimiz elimizi taşın altına sokmamız gerekir... Ne demiş Nazım HİKMET, sen
yanmasan
ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..
ERUYGURLA TOPLANTI (01.03.2004)
1. 3. 04 pazartesi saat 11.00. Aynı şekilde görüşme... Bizim önerimiz kabul
edilmedi. Sonra en başa Şener'e (ŞENER ERUYGUR) gittik. Ceketi çıkarmış. "Kusura
bakmayın" dedi. Ben de, "Demek ki bir şeylere soyundunuz"... Gülüştük. Levent
(LEVENT ERSÖZ) de oturdu. Dediğiniz gibi yazılırsa, engelleyebilirler. Zaten
emirleri dinlemiyoruz, bunu ilan etmenin gereği yok. Birliktelik kurmak
gerçekten zor. Biz de zorlandık ama bunu başaracağız.."
ERUYGUR'LA YEMEK (21.04.2003)
21 Nisan 2003 pazartesi günü Emin ÇÖLAŞAN ile birlikte Şener ERUYGUR'la yemek.
Beşevler, Anıttepe'deki Jandarma Tesislerinde.. Başlangıçta imam hatip
okullarına ve irtica yuvalarına operasyonlar. Bazı videolar gösterdi. Bunlarla
kararlı mücadele. Çölaşan birini sordu. O da "Bunlar önemli değil, bir blok
olmak önemli" dedi. İleri gidene biraz dur, geride kala yürü diyeceğiz ve bir
blok olarak ilerleyeceğiz dedi. Bunların azgınlığından söz etti. 23 Nisan'da ne
yapmak gerektiğini konuştuk. Mutlaka bir duruş göstermek gerektiğini söyledi.
Olamaz dedi. Bunlar böyle dedi...
GÜNER'LE KONUŞMA (22.04.2003)
22 Nisan Salı günü Aslan GÜNER Paşayla ile. görüşmesi.. 23 Nisan resepsiyonuna
katılmama eğilimi...
"İzleme, takip, değerlendirme safhası bitti. Bundan sonra uyarı ve duruş aşaması
başladı" dedi. Bunun ısrarla altını çizdi. "23 Nisan'da Meclis'teki resmi törene
katılırız ama, akşamki resepsiyon özel sayılır bunu öyle değerlendireceğiz.."
SHERATON SOHBETİ (23.04.2003)
23 Nisan çarşamba... Fatih ve ŞENEL (GENELKURMAY ADLİ MÜŞAVİRİ ERDAL ŞENEL)'le
Şeraton'da sohbet
- Yav biz bu işi 28 Şubat'ta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık, Bir
(ÇEVİK BİR), Fevzi, ben. Her şeyi hazırladık. Bakanlar Kurulu'nu dahi.
Müsteşarları bulmak zordu, onları da tamamladık. Karadayı (İSMAİL HAKKI KARADAYI)
bizi uyuttu. "Az sonra" dedi, "hemen" dedi. "Hükümet devrilsin ondan sonra"
dedi...
"ÜSTELİK O ZAMAN AB DE YOKTU"
Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri halletmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de
yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor. Bugün durum çok kötü.
Çok. Bir numara teslim olmuş durumda. Bunu lamı cimi yok.
"(ÖZKÖK) İLE RECEP ARASINDA HAT VAR"
Onunla Recep arasında hat var. Hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi
çıkarları için uygulayacak. İşte İmar Yasası. Apartmanların altına mescit
yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlar. Bir'in altı sağlam. Blok. Ama
orası çok önemli.
ASLAN GÜNER'LE GÖRÜŞME (25.02.2003)
25 Nisan Aslan GÜNER'le (GENELKURMAY BAŞKANLIĞI GENEL SEKRETERİ) görüşme...
- Artık izleme, takip dönemi bitti. Eğer anladılarsa iyi, anlamadılarsa yeniden
söylenir. Biz bunları kapalı ortamlarda hep söylüyoruz. Ama artık kamuoyuyla
paylaşmanın gerektiği bir durum doğdu. Tek neden türban değil. Kadrolaşma, Milli
Görüş, siz de biliyorsunuz... Bundan sonra da gereken uygun platformlarla
söylenecek.
- Geri adım?
- Hayır.. Olamaz. Artık belli bir duruş gösterildi. Son dönemde kimileri TSK'yı
başka türlü göstermeye çalıştı. Hassasiyetlerinin değiştiği izlenimi verilmeye
çalıştı. Ama öyle değil. TSK bir bütündür ve hassasiyetlerini korumaktadır.
Atatürk'ün kurduğu bu rejimi korumak bizim görevimizdir.
MEHMET İLHAN'LA SOHBET
Mehmet İLHAN'la sohbet... Her şey planlandığı gibi. 30-60 gün içinde ilk
hareket. Sizin tahmininizden de öte. Çok öte. BİR'İN (HİLMİ ÖZKÖK) yanı sıra
59'un (İLK DÖNEM AKP HÜKÜMETİ) da gitmesi gerek.. İçe kapandılar. İki aydır
öyle. Aytaç Paşa çok ağır konuşacak. MGK'da konuşacak. Son tümce şu olsun demiş
"Bunlar yapılmazsa kırılma yaşanır." Çok hazırlıklı gelecekler. Bunu biliyoruz.
Ona göre konuşmak lazım. Aslında onlara konuşma diye de değil, doğru neyse o.
Söylenip tamam denmesi lazım. Bunlar cevap veriyor. Öyle görünüyor
"YEREL YÖNETİMİ BİLEN SUBAYLAR VAR"
Tümüyle bir temizlik. SBF mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar
var bu son şans olabilir. Yoksa daha kötü. Tümüyle bir yenilik. Her konuda. AB
sürecini de engellemeyecek bir süreç. Böyle olmalı. Medyanın durumu bizi çok
düşündürülyor. Çoğu satılmış.
"ABD NE YAPAR BELLİ DEĞİL"
ABD ne yapar bizim harekete o belli değil. Acaba... BİR Numara (HİLMİ ÖZKÖK) en
çok ona (ABD) mı güveniyor? Olabilir. Öz ÖR (ÖZDEN ÖRNEK), Çetin (ÇETİN DOĞAN),
Tamer (TAMER AKBAŞ) emekli edilirse bu iş bitmiş demektir. Ya da 27 (27 MAYIS
1960 DARBESİ) benzeri bir şey olabilir demektir. O da kanlı olur. Komutanlar da
öyle düşünüyor. Irak'ta başarısızlık, Kıbrıs'ta son durum biraz rahatlattı ama,
o da başarısızlık. Olay sadece irtica değil, Türkiye kayıyor bizi örnek müslüman
ülke olarak tanıtıyorlar İslam dünyasına, olmaz...
"CHP'DEN BİR ŞEY BEKLENMEZ"
CHP'den bir şey beklenmez. Bu hareket onu hesaba katmadan yapılacak. STK'ler
orduyu çekince güçsüz kalır. Bu sistemi koruyamaz. Onlar da bunun farkında.
Kemalizmi bir ideoloji olarak gösteremediğimizi biliyorlar. Bunu söylüyorlar
bize. İrtica zaferinden emin. Çok emin. "Geliyoruz" diyorlar.
"ANADOLU DÜŞTÜ"
Ankara'da resepsiyona katılınmadı ama Anadolu'da katılındı. Düştü Anadolu. Belki
19 Mayıs'ta bir genelge çıkarıp türban varsa toplantıya katılamaması...
1- Bunlar (HÜKÜMET) değişmeyecek
2- Bir numara (HİLMİ ÖZKÖK) değişmeyecek
3- CHP'den bir şey umulamaz
4- Vakit kaybetmemeli
5- Bu kez tümüyle halletmeli
MGK bir istişare yeri haline geliyor. O hale getiriyorlar. Bu kabul edilemez.
Yaptırımı yok. Baktım, Aytaç Paşa MGK'da hep konuşmuş, ama o kadar. Yaptırımı
yok.
ERUYGUR'LA TOPLANTI (27.01.2003)
27.1. 0 pazartesi Saat 18.00'de Şener ERUYGUR'LA görüşme...
19.10'a dek. Komutanlık kapısından, Meclis'in karşısından giriş. Jandarma
heykelleri... Döner merdivenden çıkış. Görüşme..
ABD: Görüşmelerde çok açık konuşuyorum. Bize bir türlü operasyon sonrası
planlarını söylemiyorlar. Yazılı verip diyoruz yapmıyorlar. Ben onlara
Türkiye'nin nasıl kurulduğunu anlatıyorum. Dikkatle dinliyorlar. Bu ülkeyi
böldürmeyiz diyorum.. Büyükelçi (ABD BÜYÜKELÇİSİ PEARSON) geldi, ona dedim ki,
"Biz eğer çok zorda kalırsak delilik de yaparız. Ne yapacağımız belli olmaz.
Eğer bölünürsek, siz de altında kalırsınız..." Gerçekten söylüyorum. Türkiye
parçalanırsa, ABD altında kalır. Bunların niyeti petrol. Bu belli oldu.
"AKP'Yİ PARÇALAMAK LAZIM"
AKP: Bunların kafalarının bir bölümü çürümüş. Bu yüzden bunlardan sağlam fikir
çıkmaz. Arada bir iyi fikir gibi görünse bile mutlaka sapıtırlar. Mümkün değil.
Bunları orta vadede de, hatta çok vakit kaybetmeden parçalamak lazım. Şimdi bazı
emareler var ama, doğrusu onlara kesin gözüyle bakamıyorum. Biraz zaman tanımak
lazım görüşü var. İyi güzel de bu zaman içinde ne tür kadrolaşma
yapacaklar,devleti nasıl yıpratacaklar, bunu bilmiyoruz. Bu kadrolaşmanın önüne
mutlaka geçmek gerekiyor. Davos'a gittiler, kepazelik. Bunların derdi türbanı
kabul ettirmek.. Bunlara karşı biraz sabırlı da hareket etmek gerekiyor. Şimdi
eskisi gibi müdahale et.. Olmaz... (gülerek) keşke olsa, öyle bir ortam...
gerekirse...yani..
"BAYKAL DİKKATLİ; KARARLI"
CHP: Çok şey bekliyoruz. Baykal'ı dikkatli, kararlı, ne yapmak istediğini bilen
bir havada buldum. Kararlı görünüyor. Dedim ki, siz yüzde 65'i temsil
ediyorsunuz. Öyle davranmanız lazım... Onun da kendine göre değerlendirmeleri
var.
MEDYA: Çok önemli nasıl bizim tarafa çekilir bakmak gerekiyor. Bu sizce nasıl
olabilir... Tuncay ÖZKAN geldi buraya. Nasıl biri tam olarak bir not veremedim.
Cumhuriyet'te yetiştim dedi.
İrtica Operasyonu: Bu, İstanbul Sultanbeyli'deki operasyon. Önce alt
ediyorlardı, "Neden," dedim, "Üzerine gidin." Gittiler. Biz bunlara karşı sağlam
duracağız. Ama toplumun da sağlam durmasının yolunu bulmak onları birbiriyle
irtibatlandırmak lazım.. Bir dosya ve CD verdi. İlhan Abi (İLHAN SELÇUK)
Cumhuriyet'te olanları, ittifakları, Akşam-Sabah Grubu ile kurulan ilişkileri
anlattı.. Suriye ile ilişkiler iyileşmiş. Türkiye aleyhine bir film varmış, onun
kaldırılması için rica etmişler kaldırılmış.
YALMAN'LA GÖRÜŞME (30.01.2003)
30. 1. 0 Perşembe. KKK Aytaç YALMAN'LA görüşme... Önce 10 dakika sohbet sonra
karavanaya. Çatıdaki Marmara Salonu'na geçtik. Uzun bir generaller
yemekhanesinin ötesinde. Koyu sarı, kahve ağırlıklı renkler çok şık. Salonun
önünde yemyeşil küçük balkonumsu yer. Duvarlarla deniz kıyısı ve insan
resimleri... Ressamlarını okuyamadım. Havuç maydonoz çorbası, levrek, özel
patlıcan... tatlılar..
Almanya gezisi: Bu gezimi sizinle paylaşmak isterim. Almanya KKK'nin
davetlisiydim. Hava kötü olunca savunma bakanı helikopterini vermiş. Bana, bunu
sizin için yaptı, çok önemlisiniz' dedi. Ben normal bulmuştum. Sonra bir sorun
daha oldu, bunu da buradaki Amerikan komutan çözdü. Herkes için yapmazlar dedi.
Buna da normal gelmişti. Almanya Türkiye'nin AB'ye kişiliğini yitirmiş olarak
girmesini istiyor. Fransa ise ulusal değerler bozulmadan girilsin, eklemeler
olsun istiyor. Almanya ile Fransa AB'nin nasıl büyüyeceği konusunda anlaşamadı.
Almanya'nın büyük bir askeri gücü yok. Küçük güçlerle sorunlara mudahale
edebileceklerini düşünüyorlar. Askeri güçle desteklenmeyen bir politikanın
geçerliliği de yok. Türkiye'nin ne ABD'ye teslim olmasını ne de tam AB içinde
yer almasını istiyorlar.
"MEDYANIN ADAM EDİLMESİ LAZIM"
Medya: Modeliniz güzel, oturmuş olmasına sevindim. Ama dikkat edin. Hatta onları
kendi yanınıza çekmeye çalışın. Medyanın kesin adam edilmesi lazım. Burada
işbirliği yapmamız lazım.
AKP: Bunların kesin bölünmesi lazım. Bu kadar bütün bir parça olmaz. İçlerinde
değişik sesler var. Bu bize de geliyor. Erdoğan gelince daha da gerginlik
olacak. Öyle tahmin ediyorum. Erdoğan devleti tanımadan konuşuyor. GÜL (ABDULLAH
GÜL) de YAŞ'ta askerlerle tanıştı. Orada ciddi bir hata yaptılar. Anayasaya
karşı çıkmış oldular... Bizimle uğraşıyorlar. Benim aleyhime, ordu aleyhine,
dinsizdir demeye çalışıyorlar. Ama halk bunları yemez diye düşünüyorum
CHP: Deniz Bey'in (DENİZ BAYKAL) kendine göre hesapları var. Ben şunu gördüm,
CHP'liler devlete çok yakın durursak oy kaybederiz havasında görünüyor. Sezdim
bunu. Mesela son görüşmemizde bir şey dediler sonra verdiği demeçle bunun
tersine düştü. Ben ona açık açık her şeyi söyledim. Sizden çok şey bekleniyor
dedim..
"SEZER'LE GURUR DUYUYORUZ"
CB (CUMHURBAŞKANI AHMET NECDET SEZER): Ona çok saygı duyuyorum. Kendisine de
söyledim. TSK olarak sizinle gurur duyuyoruz, sizin gibi bir CB ile olduğumuz
için çok mutluyuz dedim. Görüşlerimizi kendisine açıkça söyledim. Yalnız
olaylara sadece hukukçu gözüyle bakıyor. Olmaz. Ama kadrolaşmada falan çok
hassas.
Irak: ABD'nin hesabı kesin işi bitirmek. Bir günde bitirmek... 1 Şubat 03
tarihli yazım, onun söylediklerinden esinlenerek... Meclis işin en kritik ayağı.
Bakalım orada ne olacak. Biz şu değerlendirmeyi kesin yapıyoruz, eğer K. Irakta
bir Kürt Devleti olursa bu domino etkisi yapar ve bizi de etkiler. Buna izin
vermeyeceğiz
"DENKTAŞ'LA TOPLUM ARASINDAKİ UZAKLIK ÇOK ACI"
Kıbrıs: Gittik Denktaş'a destek verdik ama, şu da var ki, Denktaş'la toplum
arasında bir uzaklık oluşmuş. Bu çok acı. Ortada gezinip duran bir başbakan, bir
hükümet var. Etkinliğini yitirmiş. Muhalefet gemlişmeleri belirliyor. Böyle
olmaz. Tabii muhalfetin küstahlaşmasında AKP'nin rolü var. Onlar Erdoğanı
dinledikçe cesaret alıyor... Abdullah GÜL bir paketle adaya gidecek. Bir harekat
yapılacak. 28 Şubat'tan sonra ne olacağına karar vermek gerekiyor. 12 Eylül
perşembe akşam çalgan'da yemek. 10 Şubat 2004 salı günü Etimesgut Jandarma
Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet... Saat 17.15-20.00 arası..Yücel Yener
(TRT GENEL MÜDÜRÜ), İhsan Erbaş (ADALET BAKANLIĞI MÜSTEŞARI), Erdal Şenel (Tümg.
Gen Kurm. Adli. Müş), Engin AYDIN (ADALET BAKANLIĞI DANIŞMANI), Birkan ERDAL
(KİT KOMİSYONU BAŞKANI) EŞ - AKP yükseliyor. Tek başına iktidara gelebilir.
Bunlar Erbakan'dan daha beter. Erbakan'ı ararız. Laikliği sulandırmak
isteyeceklerdir. Merkez sağdan bir kişi onlara geçecekti, sordular. Cemsede size
de yer ayıralım' dedim... Öyle bir şey olursa AB, ma be dinlemeyiz. Ne AB'si
yaaa. 30 Ağustos'ta Yılmaz'ı çektim, ya bu seçim kararını niye aldınız' dedim.
Bir şey diyemedi... böyle şey olmaz... Turgay CİNER yurtsever adamdır... Dağıtım
tekelinin kırılması iyi oldu...
ERDAL ŞENEL'LE GÖRÜŞME (05.11.2002)
5 Kasım Salı günü akşam üzeri Genkurm. Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL'le
görüşme.. Çok bozuk... Seçim sonuçlarını Fethullah'ın iktidarı olarak yorumladı.
Bunların başlangıçta takıye yapacağını, Fethullah gibi "Kendini gizle, çok güçlü
olduğun an ortaya çık" modelini benimseyeceklerini söyledi.
İçim acıyor.. Bu kadar olamaz dedi... Çocuklarımı düşünüyorum, Mustafa Kemal
Türkiyesi bu olmamalı dedi... TSK'nin dimdik ayakta olduğunu gerekeni yapacağını
söyledi.
YALMAN'LA GÖRÜŞME (05.11.2002)
Aynı gün saat 19.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN
aramama yanıt verdi. Bunu öngörmediklerini, hatta tam tersini düşündüklerini
yani AKP ile CHP'nin yer değiştirmesi gerektiğini, bunu beklediklerini söyledi.
Dikkatle izlediklerini, başlangıçta hemen tepki vermenin uygun olmayacağını
söyledi, en azından bir mesaj deyince, "O olabilir" dedi. "10 Kasım var önümüzde
o olabilir" dedi.
YALMAN'LA GÖRÜŞME (08.11.2002)
8 Kasım saat 10.15 KKK Aytaç YALMAN'IN makamında görüşme.. Bugün yayınlanacak
bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle ilk kez, Atatürk'e rahat uyu ve bize
güven... diye bitiyor bildiri bana da bazı ekler yaptırdı. Sonra yazılmamak
üzere söyledikleri
- Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi. Demek ki
biz daha ulus olamadık. Bu onun yansıması. Üniter devleti kurup halkı
uluslaştırmak o kadar kolay değil. Aydınlanma hareketini tam olarak
tamamlayamadık
"CHP AKP'YE YANAŞMAMALI"
- Oyum şahsen CHP'ye idi. İstedim ki, AKP'nin yerinde CHP olsun, olmadı. Ama
şimdi CHP'nin de AKP'ye bu kadar yanaşmaması gerekli. Ne öyle, yakınlaşmalar,
öneriler, ortak hareket edelimler. CHP yerini unutmamalı.
"GÜÇLÜ AMA ETKİSİZ ORDU İSTENİYOR"
- Bu seçim sonuçlarından sonra hemen ABD'nin sevinmesi, İstanbul sermayesinin
sevinci desteği olayın çok geniş boyutlarının olduğnu gösteriyor. Bu orduyu da
zayıflatma, etkisini azaltma girişimleri. Güçlü ama içte etkisiz bir ordu
isteniyor. Biz bunun farkındayız.
- AKP'nin ileride ne yapacağını hesaplamak istemiyoruz. Ne olursa ne olur diye
bakmıyorum. Dileriz germezler ama herkes gibi bizim de kafamızda kuşkular var.
Bizim bu açıklamalarımız zinde güçlere bir kuvvet verir diye bakıyoruz.
"YILMAZ VE ÇİLLER YÖNETEMİYORDU"
- Bu seçimin tek yararlı yanı, Mesut YILMAZ'IN Tansu ÇİLLER'İN gitmesi oldu.
Yoksa onların başka türlü gideceği yoktu. Onlar yönetimiyordu. Ben MGK'da
biliyorum. Her şeyi görüyorduk. Yönetemiyorlardı.
"TEK GAZETE KALDI; CUMHURİYET"
- Cumhuriyet nasıl gidiyor? Tek gazete kaldınız söyleyeyim... Ama bu
Çapan'lardan (GÜRBÜZ ÇAPAN) kurtulun. Onların altında çapanoğlu var bilesin...
Bu gazeteye Atatürk ad vermiş, size para koyanın da temiz olması lazım"
Önce Özkök'ü sonra hükümeti götürelim
YALMAN'LA GÖRÜŞME (28.11.2002)
- Hiç mutlu değilim.. İnan ki. Benim düşündüğüm davranış tarzı bu değildi. Bu
ziyaret (Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK ile Kuvvet Komutanları'nın Meclis
Başkanı Bülent ARINÇ'a gerçekleştirdikleri ziyaret) hiç olmamalıydı. Bu Arınç'ın
türban olayından önce planlanmış, randevu alınmış. Ben hiç değilse kapıda şöyle
bir açıklama yapılmasını istedim son dönemde yaşanan olaylara karşın,
milletimizin iradesine duyulan saygının gereğİ...
Bunu birinci kabul etmedi. bir tek millete duyulan saygı gibi olabilir.. Senin
iki gün önceki yazını çok dikkatle okudum. Tamamen katılıyorum. Sen benim ne
düşündüğümü biliyorsun. Ama bir dönem böyle olacak... Tabii ekonomik durum var
bir de AB var. Bu AB adı altında her şeyi yapacak bunlar. Çok kritik bir eşikten
geçiyoruz. Biz de ekonomiyi bozan taraf olmak istemiyoruz. MGK için notlar
hazırlıyorum. Kadrolaşma sorununu gündeme getirceğim Arınç'ı ziyaret gir-çık
olacak. Hiç olmaması daha iyiydi ama, böyle olacak bizim bu tür mesajları içimiz
yani altımız için de vermemiz gerekiyor. Anlıyorsunuz değil mi?
ERUYGUR'LA SOHBET (30.02. 2002)
30 Kasım cumartesi günü Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR'LA 75
dakikalık sohbet. Saat 14.25'te kapıdaydım. O da hemen önce çıktı... Yaveri ile
çıktık. Girişte, jandarma heykelleri, jandarmalar Atatürk'e bakarken temsili
kabartma heykel birinci katta. Üst kattaki makama çıkarken yine kabartmalı
heykeller. 14.29'da görüşme.
- Ben bu sabah neleri konuşabiliriz diye notlar aldım. (Elindeki 8-15'lik kartın
önü arkası dolu) önce şunu söyleyeyim, seninle iki yurtsever olarak konuşacağız.
Bunların hiçbir şekilde güncel olarak kullanılmayacağını düşünüyorum... (Ben
elbette dedim) Türkiye'de birinci görev aydınlara düşüyor. Durumun farkında
olmalılar. Şunu bilmek gerekiyor ki, bunlar değişmez. (AKP'lileri kastediyor).
Kimileri belki değişmiştir, şudur budur diyor ama, kesinlikle değil.
- Bunlar Cumhuriyet'ten, Cumhuriyet'in kazanımlarından intikam almak için
gelmişler. Bunu MGK'da da gördüm.
- Yapılması gereken nedir? Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat benzeri durum da zor.
Artık tecrübe de kazandılar. Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak,
kendi hedefleri bakımından bir şey yapamacakları bir yerde tutmak. Biz bunu
yapmaya çalışacağız.
- Bunların 28 Şubat, Refahyol gibi bir deneyimi var. Oradaki hatalara
yapmayabilirler.
- Burada medyanın görevini yapması önemli. Çok azsınız, bir Emin ÇÖLAŞAN'I
biliyorum. Bekir COŞKUN... Cumhuriyet yazarları genel olarak iyi. Belli bir
çizgide devam ediyorlar. Bu arada sorayım; Cumhuriyet'te ne oluyor, satılıyor,
Ciner, Karamehmet hisse aldı diyorlar... (Ben durumu ayrıntılarıyla anlattım.
İlhan SELÇUK'UN altın üçgeninden söz ettim...) Dikkatle dinledi. Bağımsızlığını
koruyacaksa sorun yok, dedi. Sonra medyadaki bozulmadan söz ettim. Medya gücü
yok, güçlerin medyası var dedim... O da tüm medya kötü olmaz ya dedi, arada
çıkar sizin gibiler.
- Ben yarbaylığımda birinci ordu komutanımızla Çetin DOĞAN'LA birlikteydim. 12
Eylül döneminde yarbaydım. Çetin arada şeyleri olur ama, iyidir.
Yurtseverliğinden kuşku yoktur. O zaman bizim İstihbarat Daire Başk. Suat
İLHAN'dı. 1979 ya da 80'in başları... "Neden bu hale geldik yazın bakalım" dedi.
Ben de bir şeyler karaladım. Başımıza ne geldiyse Atatürkçülükten saptığımız
için geldi dedim. Buna inanıyorum, bu yüzden geldi. İlhan aldı benim yazıyı, her
tarafını çiziyor. Susup dinlemem lazım ama, haddimi aştım, "Komutanım ne
yapıyorsunuz" dedim. O da, "Senin sol elin kuvvetli" dedi. Ben de "Efendim
kuşkunuz varsa atın" dedim. O da, hayır dedi, biz ileride bizim yerimize gelecek
olanlar üzerinde ayrıca eğiliriz dedi. Bana bir kitabını göndermiş. Teşekkür
için aradığımda hatırlattım. Güldü. O biraz Türk-İslam sentezine yakındı.
- CHP adam olsa... Mecburen oy verdik. Kızım aradı, "Baba ne yapacağız" dedi,
ben de "Mecburen CHP" dedim. Baykal... Niye yardımcı oluyorsun be adam. Erdoğan,
kamu düzenini bozucu suç işlemiş. Bu hiç yok mu sayılacak. Acaba Baykal, Erdoğan
dışarıda kalırsa daha kötü olur, mazlumluk devam eder diye mi düşünüyor. CHP'ye
önemli görev düşüyor.
"SUBAYLARIN OYUNDA SORUN YOK AMA ..."
- (Benim sorum üzerine) seçimlerde bizim subay, astsubayların oy kullandığı
yerlere baktırdım. Subaylarda sorun yok. Genel olarak iyi. Astsubaylar arasında
biraz var. O zaten öteden beri öyle.
- Kurtuluş bunları ya bölmekte ya da çekilmeye zorlamakta. İçlerinde bir
dağınıklık var gibi görünüyor. Arınç ayrı havada, Gül yerleşmek istiyor. Erdoğan
bir an önce oturmak istiyor... Böyle bir değerlendirmeyi birkaç kişiden
dinledim.
- MGK'da yüzlerinde korku ve ihanet vardı. Çok net... Hem korkuyorlar hem de
ihanet içinde olduklarını biliyorlar. Orada bize, efendim biz cumhuriyetin temel
ilkelerine, değerlerine saygılıyız dediler ama, bunun takıye olduğu belli
oluyordu. İnanmak mümkün değil. Bunların değişmesi mümkün değil. Kafa öyle
yetişmiş.
- Abdulkadir AKSU'yla amir-memur bağlantımız var. Benim yanıma sürtünerek
yılışarak geldi. Cumhurbaşkanı, bu tür namaz gibi, türban gibi gösterisel şeyler
yapmayın dediğinde neden bir daha olmayacak demedin dedim. Gülerek,
"Konuşturmadı ki" dedi.
- Burada göreve gelince baktım yazılımlar, harfler değişik. Biri ötekine
uymuyor. Yanımdakilere, "Bak oğlum, dedim, "beni manyak falan sanma ama, bu
harflerin yazılımı Atatürk devrimlerinde tarif edildiği gibi olacak. Buna uyan
az olur ama, yine de birkaç kişi uysa iyidir" dedim. Harf devriminde hangi
harfin nasıl yazılacağı da tarif edilmiştir.
- AB'ye giriş... Şimdi bunlar bizi AB'ye almayacaklar. Bunu Erdoğan da biliyor.
Ama bazı şeyleri AB üzerinden yaptırabileceklerini bildikleri için böyle
davranıyorlar. Temel amaçları, ordunun işlevini zayıflatmak. Ama buna biz izin
vermeyiz.
- Türkiye'de İslami bir yönetim konusu zaman zaman gündeme gelir. Ancak bunu
biraz ABD'nin de kafasına soktular. ABD'nin de kafası karışık.
- ABD Elçisi Pearson ziyarete geldi. Öteki makam odamda, orası da güzeldir. Önü
Atatürk Orman Çiftliği'ne bakıyor. Bakın dedim, Atatürk olmasaydı biz de bugünkü
Afganistan gibi olurduk. Bunun şakası yok. Kafanızda bu ülkeyi yıkmak olabilir.
Belki başarırsınız da, ama altında siz de kalırsınız. Hiçbir şey demedi. Dondu
durdu. Ne doğru söylüyorsunuz dedi, ne bunlar yalan dedi..
- PKK, K.Irak'ta beş bin adamı barındırıyor. Bunlar hala Güneydoğu'da tek kişi
görünce saldırıyor. Genel duruma hakimiz ama, hala varlar...
- Aydınlar belki bizi hala faşist ordu diye bakıyor. Bizim tek başına
yapabileceğimiz bir şey yok. Bunu toplumun yapması lazım. Onların harekete
geçmesi gerekiyor.
- AKP'ye oy verenlerin dağılımı sizin de dediğiniz gibi, Zonguldak'ta sol,
Rize'de ANAP, Isparta'da DYP, Konya'da Milli Görüş, Yozgat'ta MHP tabanı bunlara
kaydı. Zaten yüzde 34'ün hepsi mürteciyse koyver gitsin. Yapacak bir şey kalmadı
demektir. Bunlara giden oyların çoğu ödünç.
- (Ben hafiften irtica basınının Özkök'ü övmesine dokundurdum... Aman bu konu
çok hassas, bunu içimizde bütünleşerek halletmek gerekiyor. Onlar ikilik
çıkarmaya çalışıyor. Zamanla komutanımız da görecek olanı biteni.
"ARINÇ'IN ELİNİ DAHİ SIKMADIM"
- (Ben ziyaretleri gündeme getirdim. Arınç'a gidip üç dakika kalma... Ben zaten
gitmekten yana değildim, hiç gitmeyelim dedim. Ama bu da etkili oldu. Elini dahi
sıkmadım. Uzattı hafif sıktıktan hemen sonra, haydii gibilerden elimi hafif
yukarı kaldırarak çektim, dedi...
- Bu irtica propagandasının karşısına televole kültürüyle çıktık. Onlar,
propaganda yaparken, Atatürkçülük eşittir televole dediler. Medyanın bu hali
nasıl düzelir bilmiyorum.
KILINÇ'LA GÖRÜŞME (22.12.2002)
22 Aralık Pazar. Tuncer KILINÇ'LA TRT programından sonra saat 12.00'de
görüşme... Bu kez koltukların olduğu yerde değil, daha dar oturma grubunda.
Pazar günü, kimi görüşmeleri daha rahat yapıyormuş. O yüzden makamda.
Kıbrıs: Orada bir sürü itler, satılmışlar var. Adamların ulusal şuuru yok olmuş.
Hayretle bunu görüyoruz. Tabii, işin öteki ucu da Denktaş bir plan yapmamış.
Bunca yıl işbaşındalar bir hazırlıkları olması gerekirdi. Planınız var mı diye
sordum, Genelkurmayla hazırlayacağız, diyorlar. Olmadı ki.
Irak: Bizim ABD'yi üzmeden, Saddam'ı karşımıza almadan bu işin içinden nasıl
çıkarız ona bakmamız gerekiyor. Şimdi ABD'den bazı şeyler isteyelim diyen var.
(Ben Baykal'ın canlı yayından sonra, "Irak'taki işbirliğinin karşılığı olarak
ABD'nin KKTC'yi tanımasını isteyelim" dediğini anımsattım.) Siz ABD'den ne
isterseniz, ABD de mutlaka karşılığında birşey ister... Bunu unutmamak lazım.
Bir asker dahi yurtdışına göndersek, bir asker dahi çağırsak mutlaka meclis
kararı gerekir.
"GÜL'E KARININ ÖRTÜSÜNÜ ÇIKAR" DEDİM
Özkök: Hilmi ÖZKÖK paşayla ben en samimi konuşabilecek kişilerden biriyim.
1965-66 yılıydı.Çorlu'da görevliyim. Bunlar, Hilmi ÖZKÖK, Hüseyin KIVRIKOĞLU,
Çetin DOĞAN geldiler. Havacı ayrılmışlar ama, havacı olarak çok
yükselemeyeceklerini düşünmüşler, bu yüzden de vazgeçmişler, karaya dönmüşler.
Özkök, üsteğmen... ev bulamamış. Komutan beni çağırdı, Tuncer, Hilmi açıkta. Sen
kiraladığın evde tek başına oturuyorsun. Seninle otursun' dedi. Benim de iki
odalı bir bağ evim var. Komutanım, bir-iki gün düşüneyim dedim. Sonra olur
dedim. İki yıl beraber kaldık. Bu yüzden ben ona istediğimi rahat söylerim. Bu
TBMM Başkanı'yla görüşeceğinin basında çıkmaya başlamasından sonra, tam MGK
öncesinde yarım saat kadar bir araya geldiğimiz sırada, komutanım herhalde bu
ziyarete gitmeyeceksiniz, dedim. Soğuk baktı. Sen olsan ne yapardın dedi, ben
gitmezdim dedim. Bunlar daha gelir gelmez türbanla gösteri yapmaya giriştiler,
olmaz dedim... oteki komutanlar da gitmemekten yanaydı. Sonuçta ziyaretin çok
kısa yapılması ama, medyanın çağrılarak makamın ziyarete yapıldığının
açıklanması görüşünde birleşildi. Ama o sözleri de söylemedi. Kaygılarını
anlıyorum ama, Genelkurmay'da kimse tek başına bir şey yapamaz. O bakımdan,
rahat olun.
İmam Hatipler: Radikal'in muhabiri geldi. Konuştuk. Bunlar sohbet dedim. Bir tek
imam hatiplere kızlar alınmasın görüşümü "Yazayım" dedi. Ben de "Yaz" dedim. O
benim eski görüşüm. Bizde imam kız var mı? Bunun ardından dincilerin yayınlarına
cevap vermek olmaz. Tabii, bunu başkalarının vermesi gerekiyor. Genelkurmay da
burayı biraz sivil görür. O yüzden pek karışmak istemezler.
MEDYA: Bu medya ile ilgili mutlaka bir şeyler yapılmalı. Böyle gidemez.
Bilmiyorum, toplayıp konuşmalı mı... Önümüzdeki günlerde belki öyle bir şey
yaparız. Gül'e (ABDULLAH GÜL) "Ben senin yerine olsam, karının örtüsünü
çıkarırım" dedim. "Kendi kararı" dedi. Ben de "İnsan karısına hakim olamaz mı"
dedim. Bunlar bize iyi yaklaşmaya çalışıyor ama, değişmediler.
Erdoğan: Ona da AB'ye gidiyorsun, onların ikiyüzlülüğünü yüzlerine vur dedim.
Yapamadı. Bunlar AB'yi kullanıyor. AKP iktidarda bölünür diyorlar. Öyle emareler
de var ama bakalım.
Ağar: DYP'nin başına geçti ama toparlayabilir mi bilmiyorum. Bana kalırsa zor
toparlar. örneğin, sizin taban onu teper.
BİR ASKERLE GÖRÜŞME (08.09.2004)
8 Eylül 2004 Çarşamba.. Memet Abi geldi... Benim Levent'le (Jandarma Genel
Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Levent ERSÖZ) görüşürken, karşıdan
resimlerimi çekmişler. Önlerine koymuşlar... Özensiz davranmalar. İstifa
etmeyecekmiş bütün gözler Yaşar'da (Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar
Büyükanıt) ... Konuşma çok iyiydi ama, ekime kadar bakmak gerek. Bakalım ne
yapacak. Şener (Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur) Abi'nin durumu
ilginç. Önüne bilgisayar disketlerini döküp koymuşlar. AY IŞIĞI GİRİŞİMİ...
İndirmek ve yeni yapı oluşturmak... Sonra Yaşar'ın gelmeyeceği olasılığına karşı
onu öne çıkarmaya başlamışlar. O da hemen yeni duruma göre hazırlık yapmış.
Beklemiş. Hemen kurumdaki her türlü çalışmayı kaltırtmış. Kırptırmış.
"BEETHOVEN'IN KADINSAL İLİŞKİLERİ BİLİNİYORMUŞ"
Örnek Abi'nin durumu da biraz karışık. Kendisinden üç defa mal bildirimi
istenmiş. Birincisini beğenmemiş tepedeki, ikincisini göndermiş sonra bir defa
daha göndermiş. Durum trilyon. O da bu nedenle bir ölçüde geri çekilmek
durumunda olabilir.. Beethoven'ın da görev sırasında bazı kadınsal ilişkiler
nedeniyle durumu hoş olmamış. Bu da biliniyormuş.
TOLON'LA GÖRÜŞME (07.06.2005)
7 Haziran 2005 İst da Hurşit TOLON'la 3.5 saat görüşme.
- Özkök: Kendisini Danimarka genelkurmay başkanı sanıyor.
- Büyükanıt: Göreve gelişi engellenebilir. Değişik yöntemler var. CB'yi
(Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer) devre dışı bırakabilirler. temel güç sivil
toplum
- AKP'nin hedefleri
- birinci sorun medya
- beni asacaklarını bilsem doğruları söyleyeceğim
SELÇUK-BAŞBUĞ GÖRÜŞMESİ
(13.07.2005)
13.7.0 Çarşamba. Sabah Taner DÖVENCİ Albay aradı, komutan (Başbuğ) İlhan beyle
baş başa görüşmek istiyor, dedi. Şaşırdım. Malum konu olabilirdi. İS'e bilgi
verdim. 16.00'da gitti iki saate yakın görüşmüşler. Milli Güvenlik Siy.
Belgesini o açmamış. İlhan abi açınca siz açmasayadınız ben de açkmayacaktım
demiş, devam etmiş.
- Balbay anlaşmayı bozdu. Kırıldık. Çok üzüldük. Kimi arkadaşlar biz çekilelim
dediler. Tabii kaynağı sormuyoruz. Söylemeyecektir. Bu tür şeyler yapmayacaktı.
Yaptı. İS, bilmiyorum, siz verdiniz sandım demiş. Onlar da bizim böyle bir
yöntemimiz yok demiş. Öteki konular
- Çankaya'ya başı türbanlı olmayan ama, beyni türbanlı biri gelirse ne olacak
demiş.
- Terörü ABD'nin desteklediğine karşı çıkmış. Uzun uzun bu saptamanın yanlış
olduğunu söylemiş. İS de yazısını bırakmış. Yazısı o yöndeydi.
SELÇUK'LA GÖRÜŞME (14.07.2005)
Ertesi gün İS'le durumu değerlendirdik. Bana şunları söyledi:
- Ürktüm... Değişik bir şey var. Senin haberleri inceleyeceğim. Bunlar kendi
içlerinde farklı düşüncelere sahipler. Böyle olur. Geçmişte Faruk GÜRLER, Muhsin
BATUR... Gürler birden öbür tarafa geçti.... Bunlar böyle olur. Aman dikkat.
-Kaynaklarını bana da söyleme.. (Güleerek) Bakansın bir şey olur, bana sorarlar
bilmeyeyim.
- Ben kimsenin adını vermemiştim. Yıllar sonra bana bir yemek verdiler. Konuştuk
uzun uzun.
- Yine benzer durum olabilir. Aman dikkatli ol. Şimdi senin yaptıkmlarından
benim haberim yok. Onlar da sevinmiştir. Bunların da arasında ikilik var diye.
- Acaba Hilmi Paşa'yı CB yapıp öyle mi dönüştürmek istiyorlar. Bunu yazıp
sormalı.
ATEŞ'LE KONUŞMA (24.05.2003)
24 Mayıs Cumartesi Atilla ATEŞ (Emekli Orgeneral, eski Kara Kuvvetleri Komutanı)
aradı,
"Bu ne" dedi? "Görevini yaptın" dedi. Bir numara (HiLMİ ÖZKÖK) için: ya görevini
yapar ya gider. Bunun ortası olmaz. İşin özeti budur.
Ben "Sizler emekli olup elbiseyi çıkarırsınız ama beynen emekli olmazsınız"
deyince "Evet öyledir" dedi. "Gereğini yapıyor musunuz" deyince, "Evet" dedi.
Yapılıyordur dedi. Herkes böyle gitmeyeceğini görüyor," dedi.
TANJU ERDEM'LE GÖRÜŞME
(16.05.2002/19.05.2002)
16 Mayısta ve 19 Mayısta Tanju ERDEM (Emekli Amiral) geldi. 45'er dakika
konuştuk. Ona ulaşanlar:
- Böyle gidemez diyorlar. Bu kez daha farklı diyorlar. Mesela, kesin çözüm için
kaç yıl kalmak gerekir sorusuna yanıt arıyorlar. Bugüne kadar 2-3 yıl kalındı
yetmedi, acaba daha uzun mu kalmak gerekiyor diye düşünüyorlar." Demek ki bu
durum tartışılıyor. Öncekiler olmadı ne olur? Geçmişte denenip başarını
olunmayanı başarmak diyorlar. Aydınlanma... Güvenlik kavramının içine her şeyi
koymak? Enflasyon da güvenlik kavramının içindedir, ekonomi ülke güvenliğini
ilgilendirir... Aydınlanma hareketini başarıya ulaştıracak, bugünkü
olumsuzlukları kökünden silip süpürecek bir durum. Gidiş, bundan sonraki
adımların CHP'siz atılacağını gösteriyor gibi.
YALMAN'LA GÖRÜŞME (18.12.2003)
18 Aralık 200 KKK ile makamda 11.05-12.45 arası 100 dakikalık görüşme... Hemen
arkamızda Kosova Meydan Muharebesi'ni gösteren dev bir tablo... Kremit rengi
koltuklar...Biz ikilide, o teklide. - Her şeyden önce şunu söyleyeyim, tatsızım,
gerginim, huzursuzum. Gidiş iyi değil.
- 80 yılda adım adım bir yerlere getirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin önümüzde
mum gibi eridiğini görüyorum. Buna tahammül etmek çok zor.
"1920'DE ATATÜRK'ÜN YAPTIĞINI YAPALIM"
- Şu anda Türkiye'nin durumu 1920'dir. Hatta şartlar daha zordur. Bu söylediğime
dikkat edin, 1920. Atatürk o dönemde ne yaptıysa bizim de onu yapmamız gerekiyor
- Tamam, bir adımız oldu. İnsanlar bizi tanıyor ama keşke ülke normal koşullarda
olsaydı da ben bir Meteoroloji Genel Müdürü gibi görevimi yapıp, sessiz sedasız
emekli olsaydım.
- Sormayın medya bir felaket, felaket, felaket... Bir tek siz kaldınız. Karım
soruyor emekli olunca hangi gazeteleri alacağız diye. Ben tabii ki Cumhuriyet
diyorum. O da yeter mi diyor, ben de bizim o kadar paramız yok, diyorum. Şimdi
altı gazete okuyor. Ben burada tümünü okuyorum. İşim gereği. Ötekilerin
gazetelerini okuyorum. Onlardan birkaç yazarı mutlaka okumak gerekiyor. Onların
ne düşündüğünü bilmek için. Fehmi KORU, Taha AKYOL, Ali BAYRAMOĞLU, AKDOĞAN
"KARAMEHMET HÜKÜMETE TESLİM OLDU"
Medyada yoğun bir ayıklama dönemi var. Tuncay Özkan'ı tasfiye ettiler. Balbay'ın
programını bitirdiler. Üstelik yerine de ne geldi. Ben Pazar sabahları sırf
Balbay'ın TRT'deki programını izlemek için plan yapıyordum. Tek tek hedef
seçiyorlar ve bitiriyorlar. Ben her şeyi biliyorum. Karamehmet (MEHMET EMİN
KARAMEHMET) teslim oldu. Hükümetle masaya oturdu. Onlara parayı bile hükümet
buldu. Londra'dan para buldular. Kara para da aklayan bir yerden para buldular.
5 milyar dolar kredi buldular. Teslim oldular. Ciner (TURGAY CİNER) de öyle. o
da teslim oldu
"PAŞAM CİNER VE KARAMEHMET BİZDEN YANA"
-Paşam Ciner bizden yana. Biz kuşatmayı yardık. Karşıda Doğan Grubu vardı.
Yanımıza Ciner ve Karamhmet'i çektik ve başarı kazandık. Bugün öğle
davranıyorlar ama yarın devran şöyle bir dönsün bakın farklı hareket
edeceklerdir.
- Söylediğiniz doğru ama, o zamana kadar ne olacak. Verecekleri zarar ne olacak.
Bunlar öyle bir kadrolaşıyor ki. 1400 üst düzey yönetici atadılar. Bu rakam
Ecevit hükümetinin üç yılda yaptığı atamaların yüzde 70'i. Yüzlerine söylüyoruz.
En ağır biçimde söylüyoruz. Önceki hükümetler yapıyordu biz de yapıyoruz
diyorlar. Pervasızca gidiyorlar. Bunları demokratik bir sistem içinde
engellemenin bir yolu var mı ona bakıyoruz. Buyrun siz söyleyin var mı böyle bir
yol... Balbay sen söyle.
-Ben Jandarma Genel Komutanı oldum oradan buraya geldik. Artık kendim için
yapabileceğim bir şey yok. Ülkem için, tümüyle ülkem için çalışıyorum. Bundan
sonra böyle. Kimileri bizim emekli olunca konuştuğumuzu söylüyor. Ama ben
şimdiden söylüyorum. Bunları biz bu durumda söylemeyeceğiz de ne zaman
söyleyeceğiz. Ben iyimser olamıyorum.
-Paşam Erdoğan'ın iki fotoğrafı var. Biri Bush ile biri Hikmetyar'la. İkisinden
birini tercih edecek. Hangisini tercih ederse kaybedecek,. Sonra Amerika sonuç
olarak İslamı karşısına almışken Türkiye'de neden ılımlı İslamı desteklesin...
Göreceksiniz vazgeçecek.
-Aynı şey AB için de geçerli. Doğru ama, bir de şu var. Adam köpekleşmiş bir
iktidara istediğini yaptırıyor. Bunlar ABD'ye köpekleşiyor. Laik adam
köpekleşmez, dik durur. ABD dik duran bir iktidar istemez ki. Medya çok önemli.
Bakın çok önemli hareketler geçmişte de hep bir dergi, bir yayın etrafında oldu.
Bugün böyle bir şey yok. Sadece Cumhuriyet yetmez. Bunun yanına mutlaka bir
televizyon olmalı. Daha önceki gelişinizde TV kanalından söz etmiştiniz. Ne
oldu? Eskiden hiç değilse Perinçek'in (DOĞU PERİNÇEK) bir kanalı vardı. Hiç
değilse insan deşarj oluyordu. Şimdi o da yok.
-Şimdi askerin de bir ölçüde hükümete teslim olduğu iddiaları var ama, ben
inanmıyorum En önemli şey bizim için birliktir. Askerin birliğidir. Bunu
bozmuyoruz. Bizim her konuda görüşümüz belli. Laiklikle ilgili belli. Bu
değişmez. Ben bunu KKK olarak söylüyorum. Deniz de, Hava da benim gibi
düşünüyor. Aslında TSK, KKK'dır. Burasıdır. Haa tabi sizin söylediğiniz havanın
(yani en tepenin pasifliğinin) yayılmasına neden olan varsa ona da ayrı bir
konu... Yani. Toplumda da bir bencillik var. Bizim okullardan mezun olanlar çok
iyi yetişiyorlar. Tümü mühendis olarak mezun oluyor, sistem mühendisi olarak.
Ama kendilerine dönük gibi duruyorlar. Toplumsal konulara kafa yorma daha az.
YAŞ'ta her şeyi yüzlerine söylüyoruz. Herkes yapıyor biz de yapıyoruz,
kadrolaşıyoruz diyorlar. Sonra bu dokunulmazlıklar. Avrupa Ceza Hukuku
Sözleşmesini onaylamadılar. İşlerine gelmiyor diye.
"DOĞAN GRUBU'NA SÖYLEDİK, SIRA SİZE GELECEK"
Sıra Doğan Grubu'na da gelecek. Bu onlara çok uygun bir dille söylendi. Bir kez
daha çok daha güçlü bir şekilde söylenecek. Onlara söylüyorum. Buraya geldi
söyledim. Ben onlara, ekonomik durumlyarından söz ediyorum. Tabii sizinle
konuştğum gibi Atatürk ilkelerinden söz etmiyorum. Nerede ne söyleneceğini
biliyoruz... Sıra Doğan Grubu'na da gelcek, o gün teslim olması yetmeyecek.
Hükümet onların yerine Albayrakları hazırlıyor. Ana medya grubu Albayraklar
olabilir. Buna hazırlanıyorlar.
- AKP toplumu değişik bir biçimde bölmeye çalışıyor. Etnik gruplara ayırmak
istiyorlar. Böylece üst kimlik olarak Türk olmak gidecek, yerine Müslüman olmak
gelecek. Hedefleri bu. Toplumu bir buzlu cam gibi dağıtmak istiyorlar. Bunu da
özgürlükler adı altında yapmak istiyorlar?
- Toplum nasıl? Ben şöyle görüyorum... AKP iktidarının ilk zamanlarında bir
rahatsızlık, tedirginlik vardı. O yerini, yılgınlığa, bezginliğe bıkartı. Bu da
yerini şimdi teslimiyete bırakıyor. Gidiş bu yönde. Ben bu ortamda toplumdan
fazla bir şey beklemiyorum.
- CUMHURBAŞKANI NASIL?
Mükemmel, mükemmel, mükemmel... Kaç rakımlı tepe diyorsunuz ona, orası sağlam
BİR ASKERLE GÖRÜŞME (12.12.2003)
21 Aralık... PAZAR... Saat 16.00. Mehmet düşünüyor... Hayal bu ya. Bir numara
söz veriyor bu hükümeti düşüreceğim. Söz veriyorum. Bitirecek. Yerel seçimlere
kadar yapacağım bunu. Bunu Kuvvet Kom. ve Tolon'a sölüyor... Biraz süre diyor.
Bunun dışındaki arayışta da... Önce deniyor biri (HİLMİ ÖZKÖK) indirelim, sonra
hükümeti...Bir inmeden. bir şey olmaz. Aslında bir (HİLMİ ÖZKÖK) yukarıdaki
görüşlerini söylerken samimi değil. Oyalıyor. Öyle düşünüyorlar. Yerel
esçimlerler sonra hükümet daha da güçlerecek böylece ben de güçlenirim diyor
bir. İçimizdeki karış taraf da bana bir şey diyemez. 4 yılımı gayet sakin
yaparım... Böyle düşündüğünün düşünüyorlar
"TOLON, HİLMİ ÖZKÖK'E İNANMIYOR"
Yeniden çalışmalar başladı. BÇG'nin yerine yine sanırım... Yine karargah
bünyesinde Recep Paşa sorumluluğunda... Çalışma Grubu (CUMHURİYET ÇALIŞMA GRUBU)
kuruldu. O aynı çalışmaları yapmaya başladı. Planlar hazırlanıyor. Yaşar'ı
(YAŞAR BÜYÜKANIT) harcayabilirler. Biraz kızgınlar. Tolon (HURŞİT TOLON), bire
(HİLMİ ÖZKÖK'E) inanmıyor. Bize yalan söylüyor. Yerel seçmiden sonra bak işte
bunlar çok güçlendi şu aşamadan sonra bunlara ne yapılabilir diyecek.
ERUYGUR'LA GÖRÜŞME (29.12.2003)
29 aralık. Şener'le görüşme... Müthiş gergin.
- Yahu ben demokrat biriyim. Yaşamım boyunca en demokratik şeyleri istedim ama
bunlara hazmedemiyorum. Bu kadar olmaz... Bakın bir Kur'an kursunda vasiyetname
ele geçirdi. Adam televizyon izlemeyin, şeriat gibi yaşayın diyor. Biz 80. yıla
bunlarla mı girecektik?
"ÇANKAYA'YA NE ÖLÇÜDE GÜVENEBİLİRİZ"
- Asıl Çankaya'ya bakıyoruz. Ne ölçüde güvenenibiliiz. Çok kritik bir durumda ne
yapar. Bunu bilmemiz lazım... aslında laikliğinden hiçbir kuşkumuz yok.
- Yapılması gereken diye düşünüyorum, çıkış yolu arıyorum... Sanki, yeni bir
par... mevcudu bırakıp... bir şekilde bunu gerçekleştirip.
- En önemli unsur içimizdeki durum, birin (HİLMİ ÖZKÖK) durumu. Artık onu da
içimizde göstereceğiz. Aramızdaki bir kişi ölü bile olsa, aramıza alıp, ayakta
gösterip, bunu kanıtlamamız lazım.
ERUYGUR'LA GÖRÜŞME (16.01.2004)
16 Ocak Cuma... İS'le (İLHAN SELÇUK) ŞE'yle görüşme... sabah 9.30-10.40. İS:
Kritik bir dönem... Bunlar devletle tanışıyor. Bakarsınız, iktidarda kalmak için
ne yapmamız gerekir diye düşünebilirler.
ŞE: Yok efendim, siz kendi akıl ve mantık çizginiz içinde bunu söylüyorsunuz
ama, benim bunlardan umudum yok... Bunların beyni uyuşmuş... Benim umudum
yok...bunların yetişmesi böyle.
"SELÇUK'TAN ERUYGUR'A: SİZİNLEYİZ"
İS: Tabii biz sizinleyiz. Siz bir bütün olarak hassassınız... Ama sizi bölünmüş
göstermek isteyenler var. Bu çok önemli.
ŞE: Ne dediğinizi çok iyi anlıyorum. Ona dikkat ediyoruz.
İS: Ben çok şey yaşadım. 9-11 yaşadık. Yani öyle bir şey olmasın isterim. Bir
kez daha biz yenilen tarafta olursak, hiç istemiyorum. Bundan korkuyorum
ŞE: Korkunuzu anlıyorum, endişeniz olmasın. Ona dikkat ediyoruz.
İS: Burada uluslararası dengeler çok önemli. Çok önemli... ABD ne yapar? Bunlara
destek veriyor.
"ABD'YE AKP'Yİ ANLATMALIYIZ"
ŞE: Anlıyorum. Biz de ona dikkat ediyoruz. Bakıyoruz, şu aşamada öyle
görünüyorlar ama, onlar düzeni kim sağlayacak ona bakar. Bizim onlara, bunların
o kadar güçlü olmadığını anlatmamız lazım.
İS: MB önde şimdi. Onun kendisine çok dikkat etmesi lazım. Özel hayatına özen
göstermesi lazım. Her türlü çamuru atabilirler.
ŞE: Evet, yakışıklı ama, her yaklaşanın salt bu özelliği nedeniyle
yaklaşmadığını bilmesi lazım... İşte CHP biraz hareketlendi. Geç oldu ama, iyi
oldu. Şimdi KOÇ'U da arayıp tebrik edeceğim.
ÖZBEK'LE GÖRÜŞME (23.03.2005)
MUSTAFA ÖZBEK: YA İKTİDAR, YA DARBE
Sıcak bir görüşme... Karşılıklı işbirliği. Yemekte soğumuş balık ve bol
yeşillik... Bulgur pilav
- Bence çözüm giderek zorlaşıyor. Ya bunları tümüyle alıp indirecek toplumsal
gücü fazla bir iktidar ya da darbe... Yanlış anlamayın, istiyor değilim. En çok
biz zarar görürüz ama, çözüm burada görünüyor.
- Bu devletin, sendikaların tepesindekilere bakıyorum yanlış anlamayıp hepsi
Gürcü. Başbakan, Salih KILIÇ, ADD Genel Başkanı (Ertuğrul Kazancı)
- Cumhuriyet'le her şeye varız. Arkadaşlar proje getirsinler. Bizim Türk
Metal'in kullanılabilecek 8 Trl var. Bunun yüzde 40'ı yasaya göre şirketlere
ortak olmaya, hisse almaya uygun. Cumhurbaşkanı ile görüşmede adının geçtiği
yerleri anlattık.
BÜYÜKANIT'LA GÖRÜŞME (28.03.2003)
(Yaşar Büyükanıt dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı) Karargaha girişte her
zamanki gibi tam karşıda Atatürk... Onu geçince meclis'te Atatürk, onu geçince
yine meclis önünde Atatürk, onu geçince tam karşıda yine mareşal üniformasıyla
portre Atatürk. Bekleme odasında Kıbrıs Güvenlik Komutanlığının gemi, üzerinde
Kıbrıs'taki birliklerin bulundukları yerleri gösteren bayraklar yelken gibi
işlenmiş... Camlı bölümde Osmanlıdan bu yana asker üniformaları... Duvarla
sanırım 30 Mayıs 2001'de çekilmiş Kıvrıkoğlu'nun da olduğu genelkurmay önünde
toplu hatıra fotoğrafı.
Kısa bir giriş sohbeti...
Büyükanıt -Kasımpaşa'dan önce Sultanahmet önemlidir. Benim dayım eski
kabadayılardandı. Biz Sultanahmet'te büyüdük. - Sizin bu yazı çok ciddi bir
durum. Bu orduyu çatlatır. Çatlatır. Çok ciddi. eğer altta böyle bir durum öne
çıkarsa TSK bundan büyük yara alır
- Ben komutanı 1970'lerden beri tanıyorum. Beraber çalıştık, ayrı yerlere
gittik, yine çalıştık... komutan öyle biri değil.
(...)
"TY