Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Meclis'te okuduğu 62. Hükümet'in porgramında, Gülen cemaatinin devletteki paralel yapılanmasıyla mücadele de yer aldı. Bu durum ilk kez bir hükümet programında yer almış oldu. Paralel yapının ulusal güvenlik sorunu oluşturduğu daha önce Milli Güvenlik Kurulu bildirisinde yer almıştı. "Ulusal Güvenliğimizi Tehdit Eden Unsurlarla Mücadele" başlığı altında Davutoğlu'nun okuduğu programda, şu ifadeler yer aldı.
7 ŞUBAT VE 17 - 25 ARALIK HADİSELERİ
"Geleneksel vesayekçi aktör ve kurumlarla yürüttüğü mücadele neticesinde hükümetlerimiz, milli iradeye dayalı demokratik bir siyasal sistemi inşa etme hedefine odaklanmışken; 7 Şubat, 17 - 25 Aralık hadiseleri ve takip eden gelişmelerle yeni bir vesayet odağının saldırılarına maruz kalmıştır.
Yargı ve güvenlik bürokrasisini ve sivil toplumun çeşitli kesimlerini tesiri altına almaya çalışan bu yeni vesayet odağının siyaseti kendi hedefleri doğrultusunda dizayn etme çabalarıyla, bürokrasi içinde şeffaflığı yok eden gayretleriyle, mililg üvenliği tehdit eden faaliyetleriyle ve artık eski dönemlerde kalması gereken vesayetçi anlayışıyla milli iradeden aldığımız güçle, hukukun içinde kalarak mücadele etmeye devam edeceğiz.
Ne amaçla olursa olsun hiç bir çeteleşmeye müsaade etmeyeceğiz. Bu yeni vesayet odağının topulumu, siyaseti ve devleti baskı altına almasına ve ulusal güvenliğimizi tehdit etmesine izin vermeyeceğiz.
DEVLETİ ÇÖKERTMEYİ HEDEFLİYOR
Uluslararası bağlantıları da edğerlendirildiğinde, bu yapılanmalar sadece hükümetimize yönelmiş bir tehdit olarak edğil, devletin varlığına kast eden, onun yapısını çökertmeyi hedefleyen bir ulusal güvenlik sorununa dönüşmüştür. Bu tür teşebbüsleri, geçmişteki vesayet odaklarının oluşturdukları kadar tehdit olarak görüyor ve her türlü vesayete karşı mücadelemiz çerçevesinde ele alıyoruz. bu konuda kararlı ve dirayetli duracağımız konusunda hiç kimsenin şüphesi olmasın."
62. hükümetin Programı'nda, uluslararası bir başarı örneği haline gelen ekonomi politikalarının daha da geliştirilerek etkili şekilde uygulanmaya devam edileceği belirtildi.
GÜÇLÜ EKONOMİ
Programda, ekonomi politikaları "Güçlü Ekonomi" başlığı altında ele alındı.
Hükümetin ekonomi hedefleri anlatılırken, "Yeni Türkiye'nin Güçlü Ekonomisi" alt başlığı kullanılan programında, "62. Hükümet olarak biz, artık uluslararası bir başarı örneği haline gelmiş bulunan ekonomi politikalarımızı daha da geliştirerek etkili bir şekilde uygulamaya devam edeceğiz" ifadelerine yer verildi.
Ekonomide fırsat eşitliği ve adalet sağlanarak hiç kimseye imtiyaz veya ayrıcalık tanınmadığı belirtilen programda, "Yolsuzlukla mücadelede güçlü bir irade gösterdik. Hiçbir yolsuzluğun üzerinin örtülmemesi, her türlü iddianın hassasiyetle incelenmesi, bu konulardaki yargı süreçlerinin sağlıklı olarak çalışabilmesi için yoğun bir gayret ortaya koyduk" değerlendirmesi yapıldı.
ABD ekonomisindeki toparlanmayla ortaya çıkan politika değişikliğinin etkilerini hafifletme yönünde doğru tedbirlerin alındığına işaret edilen programda, 62. Hükümet döneminde de bu ilkelerin esas alınacağı kaydedildi.
Programda, dışa açık ve dünyayla entegre ekonomik yapının, yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik çalışmaların ivmelenmesiyle daha da güçleneceği ifade edildi.
Sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın ileri demokrasi ve evrensel normlara dayalı olarak işleyen adil hukuk düzeniyle mümkün olacağı vurgulanan programda, yargı reformu başta olmak üzere bu konularda sağlanacak ilerlemenin, bugün itibarıyla önemli bir aşamaya gelen ekonomik dönüşüm sürecini sağlamlaştırmak açısından da kritik rol oynayacağı belirtildi.
AR-GE'YE AĞIRLIK VERİLECEK
Programda, 2023 hedefIerine ulaşma yolunda planlı ve programlı şekilde çalışılmaya devam edileceğine, 10. Kalkınma Planı'nın da bu hedeflere ulaşmaya ivme kazandıracağına yer verildi.
Ekonomide yapısal dönüşüm için imalat sanayinin gayri safi yurtiçi hasıla içindeki payının artırılması gerektiği belirtilen programda, bu çerçevede özel sektör öncülüğünde Ar-Ge'ye daha fazla ağırlık vererek, ihracata dayalı ve rekabetçi üretim yapısı oluşturulacağı bildirildi. Programda,10. Kalkınma Planı'nda belirlenen 25 Öncelikli Dönüşüm Programı'na ait eylem planlarının yıl içinde Yüksek Planlama Kurulu kararı olarak yayımlanacağı ve kararlı şekilde uygulanacağı bildirildi.
'UYGUN FİNANSMAN SAĞLAMAYA DEVAM'
Küresel ekonomide toparlanma süreci devam ederken, dünya ekonomisindeki kırılganlık ve belirsizliğin sürdüğüne değinilen programda, AK Parti iktidarının ekonomide gerçekleştirdiği yapısal dönüşüm ve reformların ekonominin dayanıklılığını artırdığı vurgulandı.
Özellikle 2010-2011 döneminde artan cari açığı düşürmek amacıyla alınan tedbirler sayesinde cari açığın azalma eğilimine girdiğine işaret edilen programda, bu eğilimin 62. Hükümet döneminde de devam etmesi yönünde gerekli yapısal tedbirlerin alınmasına devam edileceği belirtildi.
Yurt içi ve yurt dışındaki talebin bu yıl büyümeye katkı sağlamasının beklediğine yer verilen programda, üretim ve ihracatın artırılması için uygun finansman sağlamaya yönelik çabaların devam edeceğine değinildi. Programda, şunlar kaydedildi:
"Önümüzdeki dönemde temel amacımız, istikrarlı ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamak, istihdamı artırmak, cari açığı kontrol altında tutmak, mali dengeleri sağlamlaştırmak, fiyat istikrarını sağlamak ve finansal istikrarı korumaktır. 12 yıllık kazanımlarımızdan hareketle, 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefliyoruz. Özel sektörümüzü teşvik edecek ve müteşebbislerimizin önünü açacak politikaları uygulamaya devam edeceğiz. Bunun için makroekonomik istikrarın sürdürülmesinin yanında, ekonominin dış etkenlere karşı dayanıklılığını artıracak, mal ve hizmet sektörlerinde rekabet ve verimlilik artışlarını sağlayacak, ucuz finansman kaynaklarına ulaşımı kolaylaştıracak makro ve mikro politikalara öncelik verilecektir.
2023 hedeflerine ulaşma doğrultusunda mali disiplin, enflasyonla mücadele ve istihdam esaslı yüksek ve sürdürülebilir büyüme konusundaki kararlılığımızı sürdüreceğiz. Sermaye hareketlerinin ve ticaretin serbest olmasını savunmaya devam edeceğiz. Yoksulluk ve fakirlikle mücadelede uyguladığımız güçlü sosyal politikalarla başlattığımız sosyal restorasyon sürecine devam edeceğiz. Makro-parasal dengeleri göz önünde bulundururken, vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını da dikkate alan uygulamaları sürdüreceğiz."
'POPÜLİST POLİTİKA YOK'
Türkiye için kamu borcunun risk alanı olmaktan çıktığı vurgulanan programda, borç stoku oranının düşürülmesine ilişkin politikaların devam edeceği belirtildi. Programda, yerel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine rağmen kamu maliyesine yük getirecek herhangi bir popülist politikanın devreye sokulmadığı, 2015 genel seçiminde de bu anlayışın süreceği ifade edildi.
Programda, bu dönemde gelir politikaları açısından temel önceliklerin vergilemede adalet ve etkinliğin artırılması, istihdamın ve yatırımların teşviki, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması, rekabetin geliştirilmesi, tasarruf oranlarının artırılması, şirketlerin öz sermaye yapılarının güçlendirilmesi ve daha etkin vergi sisteminin oluşturulması olacağı vurgulandı.
EKONOMİDE ATILACAK ADIMLAR
Programa göre, ekonomi alanında atılacak bazı adımlar şöyle:
- Vergi mevzuatının sadeleştirilmesi ve anlaşılır kılınması, vergi tabanının genişletilmesi ve vergilemenin daha adil olmasına yönelik çalışmalara devam edilecek.
- Kamu harcamalarının finansmanında doğrudan vergilerin ağırlığının artırılması sağlanacak.
- Genel yönetim sektörü cari harcamalarının 3'er aylık dönemler itibarıyla raporlanmasına ilişkin çalışmalar yapılacak.
- Başta Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Konya Ovası Projesi olmak üzere, bölgelerarası gelişmişlik farklarını azaltmayı hedefleyen ekonomik ve sosyal altyapı projelerine önem verilecek.
- 2014-2018 döneminde kamu yatırımları 350 milyar doları aşacak.
- Önümüzdeki dönemde ulaşımdan eğitime, sağlıktan enerjiye, tarımdan savunma sanayine kadar başlatılan büyük projeler tamamlanacak ve yeni projelere başlanacak. Projelerin inşasında yüz binlerce kişi istihdam edilecek.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Çözüm süreci başta olmak üzere ülkenin iç meselelerinin çözümüne yönelik güçlü adımların kararlılıkla atılacağı bildirildi.
TBMM Genel Kurulu'nda Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun sunumunu yaptığı 62. hükümet programında, 10 Ağustos 2014 tarihinin, ülke siyasi tarihinde iftiharla hatırlanacak son derece anlamlı bir gün olduğu ve 12. Cumhurbaşkanı'nın ilk turda halk tarafından doğrudan belirlendiği kaydedildi.
Bu sayede, geçmişte krizlere konu olan, vesayet odakları tarafından suistimal edilen Cumhurbaşkanlığı makamının yepyeni bir anlam kazandığı ifade edilen programda, "Seçimler, huzur içinde, özgür ve adil bir şekilde, hiçbir vesayet tartışmasına konu olmadan gerçekleşmiştir" denildi.
"10 Ağustos'ta milletimizin iradesi hiçbir tereddüde mahal vermeyecek bir netlikte tecelli etmiş, halkın tercihi yönetime güçlü bir şekilde yansımış ve demokrasimiz ileri bir aşamaya geçmiştir. Bu seçim ile 'Yeni Türkiye'nin kapıları ardına kadar açılmıştır. 10 Ağustos ile birlikte 'Yeni Türkiye'yi inşa süreci başlamıştır" ifadesine yer verilen programda, son 12 yılda atılan adımlar ve yapılan reformlar olmasa bugün "Yeni Türkiye"den bahsedilemeyeceği belirtildi.
Hükümet programında, şu ifadelere yer verildi:
"Halkın doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanımız ile Hükümetimizin birlikte ve uyumlu çalışması, hiç şüphesiz, büyük bir sinerji ortaya çıkaracaktır. Bu sinerji, milli gücün ve milli iradenin daha da tahkim edilmesini sağlayacaktır. Yeni dönemde; seçilmiş ve güçlü bir Cumhurbaşkanı, seçilmiş ve güçlü bir başbakan ve hükümet olarak halkımıza çok daha etkili bir şekilde hizmet etmenin gayreti içinde olacağız. Şunu önemle belirtmek isterim; bugüne kadar görev yapan AK Parti hükümetleri, sadece bir devleti, bir siyaseti, bir otoriteyi tesis etmek üzere değil, yeni bir medeniyet ihyası için ayağa kalkmış ve yeni bir yola koyulmuştur. Bu çerçevede, 62. Hükümet de, önceki AK Parti Hükümetleri gibi ülkemizin kritik bir döneminde tarihi bir sorumluluk üstlenmektedir. Hükümetimiz, üzerinde yükseldiği parlak geçmişi, önüne hedef olarak koyduğu parlak gelecek ile buluşturan güçlü bir köprü olacaktır.
Son 12 yılda yapılanları yeni bir atılım dönemi ile taçlandırmak hükümetimizin temel misyonu olacaktır. İkinci bir değişim ve dönüşüm dönemi ile ulaşmayı öngördüğümüz 2023 Vizyonu artık uzak bir vizyon olmaktan çıkmıştır. Geçmişte elde edilmiş olan başarılarımız dolayısıyla asla rehavete kapılmayacağız. Yeni dönemde de ülkemizin hızlı, istikrarlı ve insan odaklı bir şekilde kalkınması için, bizden önce gelen dört AK Parti hükümetinin tecrübesine yaslanarak aşkla, heyecanla çalışma azmindeyiz. Bizden önce gelen hükümetlerin başarısı çıtamızı yükseltmekte, daha ileri adımlar atma kararlılığımızı güçlendirmektedir. Amacımız çok daha güçlü, müreffeh, saygın ve demokratik bir Türkiye'ye ulaşmak; ekonomisi, bilim ve teknolojisi, siyaseti, sosyal ve kültürel politikaları ile örnek alınan bir ülke olmaktır. Tüm politikalarımızın temeli halkımızın bizlerden talep ve beklentilerini karşılamak olacaktır. Sorumluluğumuzun büyüklüğünün farkında olduğumuzu, omuzlarımıza yüklenen mukaddes emaneti titizlikle ve onurlu bir şekilde taşıyacağımızı ifade etmek istiyorum.
Küresel kriz ortamında büyümeye devam eden ve milyonlarca insanımıza yeni istihdam imkanları sunan ekonomimiz temel önceliklerimiz arasında yer almaya devam edecektir. 'Yeni Türkiye'nin güçlü ekonomisi, güven ve istikrar içinde çok daha rekabetçi ve yenilikçi bir zeminde 2023 Hedeflerine emin adımlarla yürüyecektir.
Çözüm süreci başta olmak üzere ülkemizin iç meselelerinin çözümüne yönelik güçlü adımlar kararlılıkla atılacak, millet olarak dünyadaki yarışta konumumuz güçlendirilecektir. Milletimiz, odağında, çokluk içinde birlik ve kardeşlik olan büyük bir medeniyerin mirasçısı ve taşıyıcısıdır. Biz de Hükümet olarak devletimizin tüm kurum ve kuruluşları ile bu medeniyet mirasına sahip çıkacak, vatandaşlarımızın kadim medeniyet değerlerimize aidiyetlerini güçlendirmek için var gücümüzle çalışacağız. Zira, devletler ve milletler ancak ve ancak aidiyet bilinciyle ayakta dururlar, eğer bir toplumda aidiyet bilinci zayıflamışsa, devlet bir grup vatandaşını dışlamışsa, ötekileştirmişse, o andan itibaren o devletin ayağa kalkması, o milletin felah ve sükun bulması mümkün değildir.
Dünyada hiçbir ülke medeniyet mirası bakımından bizim ülkemiz kadar şanslı ve birikimli değildir. Eğer insanlık tarihi kadim, modernite ve küreselleşme gibi evrelere ayrılırsa şunu çok açık bir şekilde söyleyebiliriz ki, bu ülke, bu aziz topraklar, jeostratejik önemi kadar jeokültürel önemi de haiz bu topraklar, kadimin bütün renklerini bünyesinde barındırırlar."
"Şimdi büyük ve yeni bir kültürel uyanışın arifesindeyiz. Bu yeni kültürel uyanış, bütün insanlığa evrensel bir medeniyet çağrısıdır. Bu bakımdan, içselleştirici ve bütünleştirici kültürü egemen kılacağız" ifadelerinin kullanıldığı Hükümet programında, müstesna bir coğrafyada genç ve dinamik nüfusu ile milletin sahip olduğu muazzam enerjinin iç çekişmelere değil, 2023 Vizyonu ile çerçevesi çizilen yeni hedeflere yönlendirileceği kaydedildi.
Bir tek ülke insanının bile kendisini kıyıda köşede kalmış hissetmediği, fırsat eşitliğini ve sosyal adaleti en üst düzeyde yaşayan bir ülkede, vatanımızın her karışını, milletimizin bütün kesimlerini kucaklayan bir hükümet olma azminde olunduğunun kaydedildiği programda, "Bir yandan ekonomik ve sosyal politikalarımızı etkili bir şekilde uygularken, diğer yandan nereden gelirse gelsin, ülkemizin bu kutlu yürüyüşünü akamete uğrarmaya çalışan ve ulusal güvenliğimizi tehdit eden eski ve yeni tüm vesayet unsurlarıyla mücadelemizi kararlılıkla devam ettireceğiz" denildi.
Türkiye'nin, köklü tarih ve medeniyetini, insanlığın evrensel birikimi ile harmanlayarak, bölgede ve dünyada barış ve istikrara aktif katkı sağlayan bir ülke olarak yoluna devam edeceğinin belirtildiği programda, "Dış politikada temel ilkemiz, politikamızın Ankara merkezli olmasıdır. Hükümetlerimiz döneminde dış politikamız çok boyutlu olmuştur, çok boyutlu olmaya devam edecektir; bu, aynı zamanda coğrafyamızın bir zaruretidir. Türkiye belli bölge ve kıtalar arasına sıkıştırılamaz. Bununla birlikte, Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefi stratejik bir hedeftir ve kararlılıkla sürdürülecektir" ifadelerine yer verildi.
''Gündemi başkaları tarafından belirlenen bir ülke olmayacağız. Bir yandan ülkemizin hızla yükselmesi için çalışırken, diğer yandan daha müreffeh, adil ve barış içinde bir bölge ve dünya için el birliği ile katkı sunmaya devam edeceğiz" denilen hükümet programında, şunlar kaydedildi:
"Bugün eski Türkiye'nin tüm vesayet kurumları ve vesayetçi zihniyeti kaybetmiş, Yeni Türkiye kazanmıştır. Ülkemizin bütün sorunlarının özgürce görüşülüp, farklı çözüm önerilerinin ortaya konduğu ve milli iradenin tecellisiyle nihai kararların alındığı yegane çatı TBMM'dir. Eski Türkiye'nin vesayetçi anlayışını ve uygulamalarını değişik kılıklar altında yeniden canlandırmaya çalışanlar karşılarında milleti ve temsilcilerini bulacaklardır. Aziz milletimiz, demokrasi tarihimizde görülmemiş, dünyada da eşine az rastlanır bir şekilde birbiri peşi sıra üç dönem partimizin oylarını artırarak iktidarımıza olan güvenini tazelemiştir. 30 Mart yerel seçimleri ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi halkımızın yönetimde istikrarı güçlü bir şekilde sürdürme kararlılığını açıkça ortaya koymuştur.
Siyaset tarihimize silinmez harflerle yazılan tüm bu başarılar, aynı zamanda sorumluluğumuzu ve aziz millerimize olan hizmet aşkımızı artırmaktadır. Sahip olduğumuz kişisel ve kurumsal tecrübe ile hiç eksilmeyen heyecanımızı birleştirerek, bu millete efendi değil hizmetkar olmaya devam edeceğiz.
Milletimiz, Meclisimizi tüm sorunların çözüm adresi olarak görmekte ve Meclisimize dair büyük beklentiler içindedir. Bizlere düşen milletimizin bu beklentisi doğrultusunda millet ile devleti kucaklaştırmak, iktidarı ve muhalefeti ile yeni Türkiye'yi inşa etmektir. AK Parti başından beri yeni bir siyaset anlayışını temsil etmiştir. Yıllarca hırpalanan, güven erozyonuna uğrayan, milleti temsil etme yeteneğini yitiren siyaset, AK Parti kadrolarıyla birlikte milletle olan bağlarını güçlü bir şekilde kurmuş ve siyasi alanı yeniden inşa etmeye başlamıştır. Bu yeni inşa sürecinin temelinde insanı, insan onurunu merkez kabul eden bir anlayış yer almaktadır. İnsan onurunu korumak bizim asli görevimizdir. Bu onurun esası da özgürlük ve güvenliğin teminidir. Özgürlüğü garanti edilmemiş insanın onur duyması, güvenliği tehdit altında olan birinin de özgürlüğünü yaşaması mümkün değildir. Onun için daha ilk hükümet programlarında bugüne kadar hep özgürlük, güvenlik dengesi dedik. Şimdi bir kez daha söylüyoruz, Türkiye'de düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü, girişim özgürlüğü AK Parti hükümetlerinin teminatı altındadır. Biz, köklü tarihimizden ve medeniyerimizden aldığımız özgüvenle hareket ettik ve insanımızın özgüvenini pekiştirdik. Ülkemizin sahip olduğu muazzam potansiyeli harekete geçirmek üzere şeffaf, ülke gerçekleri ile tutarlı ve güven verici politikalarla milletimizin huzuruna çıkmayı en önemli ilke olarak benimsedik. Milleti esas alan bir siyaseti hayata geçirdik Siyaset kurumunu milletle, milleti devletle kucaklaştıran bir anlayışla hareket ettik. Siyasetimizde insanımızın değerlerini, talep ve beklentilerini esas aldık, siyaset kurumuna güvenin ancak böyle sağlanacağına inandık. Ülkeler arasında kıyasıya bir rekabetin yaşandığı dünyamızda kaybedecek bir tek günümüz yoktur. Hükümetimiz 2023 perspektifi ile 2015 Haziran ayında yapılacak seçimlere kadar icraatını yoğun bir şekilde gerçekleştirecek ve reformlara devam edecektir."
'AK PARTİ EZBER BOZMAYA DEVAM EDECEKTİR'
İstikrar ve süreklilik içinde yenilenme ve daha ileri hedeflere yürüme anlayışı ile hareket eden hükümetin, geçmiş başarılar ile gelecek vizyonu arasında köprü olacak ve ülkeyi 2015 ve sonrasına hazırlayacağı ifade edilen programda, "AK Parti kurulduğu günden bugüne ezber bozan bir parti oldu, bundan sonra da ezber bozmaya devam edecektir. 62. Hükümet de alışılageldik kalıplarla değil, ülkemizin ve milletimizin ihtiyaçları doğrultusunda hareket edecektir. Hükümetimiz değişimin gerektirdiği cesaret ve dirayeti göstermeye devam edecektir" denildi.
AK Parti iktidarıyla birlikte devletin büyük bir restorasyondan, ihya sürecinden geçtiğini, AK Parti hükümetlerinin dirayeti devlette karar alma yeteneğini geliştirdiğini, fakat şimdi o geçmiş vesayetler bittikten sonra yeni vesayet türlerinin çıkmaya başladığı belirtilen Hükümet programında, "Ancak, kimden kaynaklanırsa kaynaklansın ve hangi niyetle olursa olsun devlet otoritesinin parçalanmasına yönelik hiçbir faaliyete asla izin vermeyeceğiz" ifadesi yer aldı.
"Hem kadim kültürümüzün siyaset felsefe metni olan Nizamülmülk'ün Siyasetname'sindeki ehliyet esasları açısından, hem de modern rasyonel bürokrasinin şartları açısından bürokraside aranacak temel nitelikler ehliyet, liyakat ve dürüstlüktür" denilen programda "İktidara geldiğimiz günden bugüne birçok iç ve dış badireyi dirayetle atlattık. Milletin iradesine ve bizlere yüklediği emanete sahip çıktık, milletimizin ekmeğinden de özgürlüğünden de taviz vermedik. Çeşitli kılıflarda sergilenen ve demokratik siyaset kurumunu bir bütün olarak zayıftatmaya yönelik her türlü tahrik ve tertibi aştık. Bundan sonra da milletimizle birlikte aşmaya kararlıyız. Demokrasimize ve ulusal güvenliğimize kasteden yapılanmalara karşı, hukuk içinde kararlılıkla mücadele etme görevi halkımızın bizlere yüklediği bir sorumluluktur" denildi.
62. Hükümet programında şunlar kaydedildi:
"Yaptığımız tüm reformlarda, yaşadığımız sessiz devrimde milletimiz ve milli iradenin tecelligahı olan Meclisimiz en büyük desteğimiz oldu. Bundan sonra da Yeni Türkiye'nin inşa sürecinin adresi TBMM ve onun çok değerli üyeleri olacaktır.
Anti demokratik hiçbir baskıya boyun eğmeden, gerekli adımları atacak, meclisimizin çizdiği ratada ilerleyeceğiz. Önümüzdeki dönemde de Meclisimiz içinde diyaloğa, uzlaşma arayışına ve işbirliğine önem vermeye devam edeceğiz.
Şu anda sizlere sunmakta olduğum Hükümet Programımız, 2023 Vizyonuyla şekillendirdiğimiz son Seçim Beyannamemizde yer alan hedeflerimizi, 61. Hükümet programımızı, 10. Kalkınma Planımızı ve kamuoyu ile paylaştığımız çeşidi taahhüderimizi ve politika belgelerimizi esas almaktadır. 2023 Vizyonumuz çerçevesinde bu dönemde atacağımız her adım bizi Cumhuriyetimizinı 100. yılı hedeflerine daha da yaklaştıracaktır. 2053 ve 2071 gibi çok daha uzun vadeli bir bakış açısından hareketle istikrarlı bir şekilde hedeflerimize yürüyoruz. Takdirinize sunduğumuz ve güveninizi beklediğimiz bu program, Yeni Türkiye'nin ikinci atılım dönemini açacaktır. 21. yüzyılın yükselen ülkesi olarak, bölgemizde ve dünyada hak ettiğimiz konumu pekiştirecektir.
Bu ikinci atılımın ana kaynağı, gücü, insanımız ve coğrafyamızdır. Dünyada hiçbir güç ekonomik anlamda insan kaynağından daha önemli değildir. Bu nedenle eğitim reformu en öncelikli alanlarımızdan biri olacaktır. Rekabet gücümüzün artırılması, katma değeri yüksek ürünlerin üretimi için ar-ge yatırımlarına da öncelik vereceğiz.
Ekonomide, sosyal hayatta, siyasette ve dış politikada devletin rolü yeniden tanımlanmakta, milletin her alanda çok daha etkili olduğu bir dönem şekillenmektedir. Devlet ile millet arasındaki mesafenin giderek azaldığı bu yeni dönem devletin güç kaybetmesi anlamına gelmemektedir. Tam aksine milli irade ve değerler üzerinde, demokratik ilkelere ve hukuk normlarına dayalı devlet eskisinden de güçlü bir konuma yükselmiştir. Meşruiyetin sağladığı bu güç, devletin milleti yerine milletin devleti olmanın bir sonucudur.
Bizim için siyaset bir erdem ve ahlak vesilesidir. Siyaset, ahlak ve erdeme dayandığı zaman anlam taşır, var oluşumuza cevap teşkil eder. Onun için siyasetimizin ahlakı Şeyh Edebali'nin ahlakıdır; 'İnsanı yaşar ki devlet yaşasın' ahlakıdır. Siyasetimizin odağında yer alan kavramlardan biri de adalettir. 'Adalet mülkün temelidir' dendiğinde sadece şahsi mülk kaste dilmez, aynı zamanda devlet kastedilir. Adaletin olmadığı yerde devletin yaşaması mümkün değildir.
Uzun tarihi ve kültürel tecrübemiz, milletimizin temel değerleri, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ve demokratik dönüşüm sürecimiz Yeni Türkiye'nin temel parametrelerini oluşturmaktadır.
21. yüzyılın evrensel standart ve normları ile birleştiğinde bu temel parametreler çeşitli alanlarda atmamız gereken ilave adımları ve yapılacak ileri reformları büyük oranda ifade etmektedir.
Önümüzdeki dönemde yapacağımız temel tercih açıktır. Yeni Türkiye'yi her alanda büyütmek ve güçlendirmek... 2015 genel seçimlerine kadar ve sonrasında ortaya kanacak politikalar ile yapılacak reformlar bu temel tercihi tereddütlere yer bırakmayacak bir şekilde netleştirmiş olacaktır."
'HASTANELERDE REHİN ALINMA DÖNEMİ GERİDE KALDI'
Sağlık alanında daha kaliteli, daha adil ve kolay ulaşılabilir hizmet sunma yolunda hayal edilemeyen başarılar elde edildiği belirtilen programda, iktidar olarak sağlık hizmetlerinin "temel insan hakkı" olarak kabul edildiği ifade edildi. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık alanında pek çok yapısal düzenlemenin gerçekleştirildiğinin altı çizilen programda, parası olmayanların hastanelerde rehin alındığı dönemlerin geride bırakıldığı vurgulandı. Kamu hastanelerinin tek çatı altında birleştirerek bütün vatandaşların bu hastanelerden hizmet almasına imkan verildiğinin altı çizilen programda, şunlar kaydedildi:
"Üniversite ve özel hastane kapılarını bütün vatandaşlarımıza açtık. Vatandaşlarımızın sağlık sigortalarıyla tüm sağlık kuru hizmet almasını sağladık. Sağlık çalışanlarımızın çalışma ve iş yeri güvenliği şartlarını iyileştirdik, gelirlerini artırdık. Önümüzdeki dönemde de iyileştirmelerimiz devam edecektir. İlaçtaki KDV oranını düşürdük ve ilaç fiyatlarında önemli oranda indirim sağladık. İlacı, geçtiği her aşamada izleyen İlaç Takip Sistemi (İTS) kurduk. Eczane bulunmayan kırsal bölgelerde yaşayan halkın ilaca ulaşımını kolaylaştırmak için mobil eczane uygulaması başlattık."
Aile Hekimliği uygulamasına geçildiği ifade edilen programda, halkın tümünün sağlık hizmetlerinden aynı standartta faydalandığı, yoksulların primlerinin devlet tarafından karşılandığı, 18 yaşın altındaki çocukların tamamının sağlık güvencesi altında olduğu Genel Sağlık Sigortası Sistemi'nin hayata geçirildiği belirtildi.
'SAĞLIK PERSONELİ SAYISI ARTIRILDI'
Programda, sağlık personeli sayısında önemli artışlar elde edildiğine işaret edilerek, şöyle devam edildi:
"Tam Gün Yasası ile hekimlerin kamu ve özelde aynı anda çalışmaları ortadan kaldırılarak vatandaşlarımızın özel muayenehanelere gitme mecburiyetini büyük ölçüde azalttık.
Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS) uygulamasını başlatarak, tüm yurda yaygınlaştırdık. Güvenli ürüne erişimi sağlamak ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele kapsamında ülkemizde üretilen veya ithal edilen tıbbi cihazların ve kozmetik ürünlerin piyasaya sürülmesi, denetimi, takibi ve gözetimini yapmak üzere Ürün Takip Sistemi'nin (ÜTS) kurulması çalışmalarına başladık.
Cumhuriyet tarihimizde inşa edilen toplamı 10,5 milyon metrekare sağlık alanının yarısı AK Parti iktidarları döneminde gerçekleştirilmiştir. 2002 yılında 161 bin olan hasta yatağı sayısını 2013 yılı itibarıyla 205 bine yükselttik. Mevcut yatakların 89 bininde koğuş sisteminden, banyosu tuvaletleri içinde olan oda sistemine geçilmiş ve eski olan hastaneler bu anlayışla yeniden düzenlenmektedir. Bu kapsamda, Sağlık Bakanlığının nitelikli yatak oranı yüzde 6'dan yüzde 43'e yükselmiştir."
Koruyucu sağlık hizmetlerinin bütçesinde yaklaşık 9 kat artış sağlandığı vurgulanan programda, 2010 yılında başlatılan evde sağlık bakımı hizmetleriyle yatağa bağımlı hastaların evlerinde kaliteli, etkin, ulaşılabilir ve güvenli sağlık hizmeti alınmasına olanak sağlandığı ifade edildi. Programda, evde bakım hizmetlerinin tüm yurda yaygınlaştırıldığına işaret edildi.
Tüm vatandaşların birinci basamak sağlık hizmetlerinin ücretsiz alınmasının sağlandığı belirtilen programda, şu ifadelere yer verildi:
"Yalnızca şehirlerde değil, köylerde de "112 Acil Sağlık" hizmeti sunmaya başladık. Bu kapsamda istasyon sayısını artırıp ambulanslarımızı en son teknolojilerle donatırken, sisteme hava ve deniz taşıma araçlarını ekledik.
2002 yılı sonunda 618 olan tam donanımlı 112 ambulans sayısını 3 bin 858'e ulaştırdık. 2015 yılında 4 bin 600 ambulans sayısına ulaşmış olacağız. Ulaşımda güçlük çekilen bölgelerde 295 adet kar paletli ambulansı halkımızın hizmetine sunduk. Bu gelişmelerle 112 Acil Sağlık Hizmeti sadece şehirlerde değil, köyler de de yaygın olarak verilen bir hizmet niteliği kazanmıştır.
2002 yılında 112 istasyon sayısı 481 iken, şu an itibariyle 2 bin 147'ye çıkardık ve daha da artıracağız. 112 Acil hizmetleri ile 2002 yılında 350 bin hastaya tahliye ve sağlık hizmeti sunulurken, bu rakam 2013 yılı itibariyle 3.665.000'e ulaşmıştır."
Programda, hava ambulans sisteminin 2008 yılında faaliyete geçirildiği anımsatılarak, mevcut durumda ülke geneline hizmet verecek şekilde 17 ambulans helikopter ile 3 ambulans uçağın mevcut olduğu belirtildi. Helikopter ambulans sistemiyle bugüne kadar yaklaşık 18 bin, uçak ambulanslarla ise 6 bin hasta taşındığı aktarılan programda, 2014 sonuna kadar helikopter ambulansların gece uçuşlarının da başlatılacağı vurgulandı. 2015 Haziran'ına kadar 4 bölgede gece hizmet verebilecek niteliğe erişileceğinin altı çizilen programda, ücretsiz gezici sağlık hizmetlerinin de tüm yurda yayıldığına işaret edildi.
'MEMNUNİYET ORANI 2013 YILINDA YÜZDE 74,7'YE ULAŞTI'
2003 yılında yüzde 39 olan sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranının 2013 yılında yüzde 74,7'ye ulaştığına dikkat çekilen programda, "Cumhuriyetimizin 100. yılında ülkemizi sadece kendi halkımız için değil, bölge ülkeleri için de cazip bir sağlık üssü haline getireceğiz" ifadesine yer verildi.
Programda, kapsamlı Koruyucu Sağlık Stratejisi'nin çok sektörlü bir yaklaşımla hayata geçirileceğine işaret edilerek, şöyle devam edildi:
"Hizmet kalitesini artırmak ve maliyet-etkin sağlık hizmeti sunabilmek amacıyla temelleri atılmaya başlanan Şehir Hastaneleri'ni ülkenin dört bir tarafına yaygınlaştıracağız.
Yeni Türkiye'de toplum temelli sağlık hizmetlerini geliştirmeye devam edeceğiz. Yurt sathında oluşturulacak 29 sağlık bölgesinde istisnalar hariç, hastaların diğer bölgelere gitmesini gerektirmeyecek seviyede gelişmiş bir hizmet altyapısı kurmuş olacağız.
Aile hekimi başına ortalama 2015'te 3 bin 500 nüfusun düştüğü bir yapıyı gerçekleştireceğiz. Koruyucu sağlık, tedavi ve bakım hizmetlerinde sağlanan ilerlemelerle, hamileliğe bağlı anne ölüm oranını ve bebek ölüm oranını daha da düşük seviyelere çekeceğiz.
Tütün, alkol, uyuşturucu ve diğer madde kullanımlarını azaltmak için risk faktörleri ile mücadeleye devam edeceğiz. Sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel faaliyeti teşvik ederek obezite ile mücadeleye etkin bir şekilde devam edeceğiz. Evde bakım ve tele-tıp gibi uygulamalarla sağlık hizmetlerinin kalitesini daha da artıracak, maliyetini düşüreceğiz."
SAĞLIK TURİZMİNDE TÜRKİYE
Yeni Türkiye'de sağlıkta küresel marka haline gelen Türkiye'nin, sağlık turizmi alanında dünyanın önde gelen ülkeler arasına girmesi için gerekli adımların atılacağı kaydedilen programda, "Türkiye'nin son dönemde sağlıkta yakaladığı başarıyı Ar-Ge alanında sürdürmesi, sağlık alanında teknoloji merkezi rolünün güçlendirilmesi, dünyada tıp alanında meydana gelen bilimsel gelişmelere uyum sağlanması, kanser ve diğer hastalıkların artan maliyetlerinin kontrolü ve yönetimi amaçlarıyla sağlık bilimlerinde üst düzey eğitim ve araştırma merkezi oluşturacağız" ifadesine yer verildi.
İthal yolla temin edilen ürünlerinin, kamu özel işbirliği modeli ile Türkiye'de üretecek teknolojileri elde etmek ve bu ürünlerin ihracatında dünya ölçeğinde söz sahibi olmak üzere çalışmalara başlandığı vurgulanan programda, çalışmaların en kısa sürede sonuçlandırılacağı belirtildi.
Programda, şunlar kaydedildi:
"Sağlıkta dönüşüm programıyla gerçekleştirdiğimiz daha adil ve daha kolay ulaşılabilir sağlık hizmetlerinin sunumunda baş aktör olan sağlık personelimizin çalışma standartlarını düzenleyen ve memnuniyetlerini artıracak yenilikler yapılacaktır.
Vatandaşlarımızın yaşam kalitesini artırmak amacıyla, demografik yapıyı, gelişen tıbbi teknolojiyi ve klinik yöntemleri dikkate alarak, sağlık sistemimizin finansal yapısının sürdürülebilirliği güçlendirilecektir."
'DEMOKRASİ MÜCADELESİ DEVAM EDECEK'
62. Hükümet programında, geçmiş dört hükümet döneminde gerçekleştirilen demokrasi mücadelesinin 2023 vizyonu çerçevesinde derinleştirerek devam ettirme kararlılığında olunduğu vurgulandı. Demokrasi yürüyüşünün, toplum-siyaset-devlet arasındaki engellerin kaldırılması, toplumsal talep ve eğilimlerin siyasette ve devlet idaresinde esas alınması anlayışı üzerine bina edildiği belirtildi.
Toplumu siyasetin öznesi kılmak için bütün hükümetleri döneminde siyaseti ve toplumun iradesini rehin alan vesayet sistemine karşı aktif bir mücadele yürütüldüğü ifade edildi. Vesayet sistemine temel teşkil eden sivil ve askeri bürokratik kurumları dönüştürme ve demokratikleştirme mücadelesi verildiği vurgulanarak, siyasete, siyaset dışı yollardan müdahale etme ve onu etkileme döneminin sona erdirildiği belirtildi. Bunun sonucu olarak, bugün artık ne bürokratik kurumların siyasete yön verebildiği ne de Meclis'in, iradesini seçilmemiş kurumlara devrettiği vurgulandı.-"Yeni Türkiye'nin harcına katacağız"
Ortaya konulan 12 yıllık demokrasi mücadeleleriyle, siyasete itibar, Meclis'e saygınlık kazandırıldığı vurgulanan programda, millete güven aşıladıkları, halkı hakem, demokratik süreç ve mekanizmaları yegane yol belirledikleri kaydedildi. Geçmiş AK Parti hükümetlerinin oluşturduğu bu demokratik mirası derinleştirerek devam ettirecekleri, bu mirası yeni Türkiye'nin harcına katacakları ifade edildi.
Yeni Türkiye'de kurumlar ve aktörlerin, ancak milletten aldıkları yetki ve meşruiyet ölçüsünde siyasal güç sahibi olabileceğine işaret edilen programda,"Geniş halk kitlelerini dar kadrolara karşı güçlü kılan ve tüm dünyada demokrasinin olmazsa olmazı kabul edilen sandığın onurunu korumaya devam edecek, çoğunluğun yönetme haklarının gasp edilmesine müsamaha göstermeyeceğiz" denildi.
'DEMOKRATİK KATILIM İLE TAÇLANDIRMAK'
AK Parti Hükümetleri'nin, temsili demokrasiyi katılımcı demokrasinin bir alternatifi değil, hazırlayıcısı olarak gördüğü belirten 62. Hükümet programında, "Katılımcı demokrasinin hayata geçmesi için öncelikle temsili demokrasinin kurumsallaşması, milli iradeyi örseleyen siyaset dışı odakların etkinliklerinin sınırlandırılması, toplumsal eğilimlerin demokratik süreçlerle siyasete yansımasının garanti altına alınması gerektiğine inanıyoruz" ifadeleri yer aldı.
Yeni dönemde demokrasinin artık yeni bir evreye geçtiğine işaret edilerek, temsili demokrasiyi, siyasi ve demokratik katılım ile taçlandırmanın, bu dönemdeki ana hedefler olacağı bildirildi. Bu hedefe yönelik olarak, hükümetin, sivil toplum kuruluşlarının yönetime daha aktif katılımı ile temsili demokrasinin katılımcı demokrasiye doğru gelişmesine katkı sağlayacağına vurgu yapıldı.
'YENİ TÜRKİYE YOLUNDA HEDEFİMİZ'
Türkiye'de demokrasi açığına kaynaklık eden ana nedenin, devleti yönetenlerin kimlik dayatan, toplum mühendisliği yapan zihniyeti olduğu vurgulanan programda, şunlar kaydedildi:
"Bu zihniyet ve uygulama, siyasetimizi zayıf, demokrasimizi ayıplı, devlet-toplum ilişkilerimizi sorunlu kılmıştır. AK Parti hükümetleri, iktidara geldiği günden beri, devletin topluma kimlik biçme, dikte etme hakkının olmadığını dile getirerek, bu vesayetçi zihniyetle mücadele etmiş, siyaseti demokratik meşruiyete kavuşturma hedefini öncelemiştir. İktidarımız döneminde, topluma kimlik dayatmadığımız gibi, daha önce izlenen ret ve inkar siyasetini de sona erdirdik. Hiçbir insanımızın kendisini dışlanmış veya ikinci sınıf hissetmediği, kapsayıcı ve evrensel değerlere dayalı bir vatandaşlık anlayışı içerisinde birliğimizi ve bütünlüğümüzü pekiştiriyoruz. Artık devlet kapılarından geri çevrilen başörtülü kızlarımız, anadilini konuştuğu için zulüm gören kardeşlerimiz yok. Alevi vatandaşlarımız artık kimliklerini gizlemek zorunda kalmıyor. Gayrimüslim cemaat vakıflarının malları iade ediliyor. Avrupa'da Romanlara karşı ayrımcı politikaların uygulandığı bir ortamda, Roman Dili ve Kültürü Enstitüleri kurarak, Roman vatandaşlarımızın yaşam koşullarını iyileştirme kararı aldık.
Bütün etnik, mezhebi ve dini kesimlere, başörtülü veya başı açık, köylü veya şehirli, kadın veya erkek, yoksul veya zengin, şu veya bu siyasi görüşten tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede duruyor, her bir bireyin temel hak ve özgürlüğünden en ileri derecede yararlanacağı bir Türkiye'yi hedefliyoruz. Etnik, dini ve mezhepsel aidiyetlerden önce tarihdaşlık ve vatandaşlık anlayışını benimsiyoruz. Bu anlayış, devletin bütün kimliklerle hakkaniyet ölçüsünde, eşitlik temelinde ve demokratik bir ilişki geliştirmesini gerekli kılıyor; bu da hükümetimizin toplumsal zenginliğimizin unsuru olan etnik, dini ve mezhepsel çoğulculuğumuza yaklaşımındaki temel felsefesini oluşturuyor. Yeni Türkiye yolunda hedefimiz; etnik kimliği, mezhebi ve inancı ne olursa olsun herkesi kucaklayan, onları eşit vatandaşlık ile evrensel ilkeler ve değerler temelinde demokratik bir ortak yaşam bilincine ulaştıran bir anlayışın hayata geçirilmesidir. Bugüne kadar nasıl toplumdaki her bir ferdin yaşam tarzına saygı gösterdiysek, bundan sonra da farklı yaşam tarzlarına saygı gösteren, onları güvence altına alan bir Türkiye hedefliyoruz. Kişisel özgürlüklerin önünü kapatan değil, açan bir iktidar olmaya devam edeceğiz."
'ALEVİ VATANDAŞLARIN TALEPLERİ'
Hükümet'in, yeni Türkiye'yi inşa misyonu doğrultusunda diğer toplumsal kesimler gibi Alevi vatandaşların da inanç ve kültür temelli taleplerini karşılamayı hedeflediği bildirildi. Hükümet'in bu süreci, Alevi vatandaşların kanaat önderleri ve temsilcileriyle koordine ederek yürütmeye devam edeceği belirtildi.
Demokrasi alanında atılacak adımların, aynı zamanda kalkınmaya da yeni bir ivme ve seviye kazandıracağına işaret edilen programda, dünya deneyimlerinin, demokrasi ile ileri derecede kalkınma arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya koyduğu vurgulandı. Programda, "Bir ülke demokrasisini tahkim etmeden ancak belli bir seviyeye kadar kalkınabilir, cazibe merkezi haline gelebilir. Bu çerçevede, insani kalkınma için demokrasimizin standartlarının daha ileri düzeylere taşınması şarttır" denildi.
'KAZANIMLARI KURUMSALLAŞTIRMAK'
AK Parti Hükümetlerinin, iktidara geldiği ilk andan itibaren demokrasi ile kalkınmayı birbirinin karşısına konumlandırıp, birinden diğeri lehine feragat etmekten ziyade, ikisini içeren, hatta biri için diğerini gerekli gören bir söylem ve siyaset geliştirdiği kaydedildi. Bunun sonucunda Türkiye'nin, Cumhuriyet tarihinin en hızlı ekonomik kalkınma ve demokratik gelişim dönemini yaşadığı ifade edildi.
Yeni dönemde, son 12 yılda verilen demokrasi mücadelesinde elde edilen kazanımları kurumsallaştırarak, Türkiye demokrasisini sağlam, öngörülebilir ve kalıcı kılmanın hedeflendiği belirtildi. Demokrasinin bu şekilde kurumsallaşmasının, toplumsal refahın daha da artmasına ve refahın daha adil dağılımına yol açtığına dikkati çekildi.
Programda, "Çoğulcu, eşitlikçi ve katılımcı demokrasi hedefimiz, Türkiye'ye dünya demokrasileri sıralamasında sınıf atlatacaktır. Bu bağlamda, daha önce gerçekleştirdiğimiz, iç hukukumuz ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar arasında ihtilaf çıkması halinde, uluslararası andaşmaları esas alan politikamızla uyumlu olarak, temel hak ve özgürlükler alanında uluslararası normlar, bundan sonra da tüm politikalarımıza temel teşkil edecektir" ifadeleri kullanıldı.
'DEMOKRASİYE DERİNLİK KAZANDIRDI'
Programda, AB sürecine de yer verildi. Cumhuriyet'in ilanından sonraki en önemli çağdaşlaşma projesi olan AB üyelik sürecinin, ilk kez AK Parti Hükümetleri döneminde sistematik bir çerçeveye oturduğu ve siyaset vizyonunun bir parçası haline getirildiği vurgulandı.
Katılım müzakereleri başladığında ortaya konulan tam üyelik hedefinin, AB kaynaklı gecikmelere ve engellere rağmen, bugün de aynı şekilde devam ettiği bildirildi.
AB müktesebatı çerçevesinde yapılan anayasal düzenlemeler, yargı reformları ve yasal değişikliklerin, Türk demokrasisine derinlik kazandırdığına işaret edilen programda, AB'nin tahsis ettiği mali yardımlardan etkili biçimde yararlanıldığı, Türkiye'ye 2014-2020 yıllarını kapsayan dönemde 4,5 milyar avro bütçe tahsis edilmesinin planlandığı vurgulandı.
Programda, "Avrupa'dan Ortadoğu'ya geniş bir coğrafyada tarihin yeniden yazıldığı bu kritik dönemde, AB üyeliğinin ülkemiz açısından stratejik önemi ortadadır. Geçmişte olduğu gibi, gelecekte de çok yönlü dış politikamızın en önemli ayaklarından biri AB ile katılım müzakereleri olacaktır. Türkiye, her zaman Avrupa'nın üzerinde yükseldiği evrensel değerlerin arkasında olmuştur ve olmaya devam edecektir. AB sürecine ve bu süreçte yaşanan değişime, dönüşüme inanan Hükümetimiz AB üyeliği konusunda kararlı ve istikrarlı politikasını sürdürecektir. Sürecin tüm zorluklarına rağmen, bizim için AB ile yürütülen müzakerelerin amacı tam üyeliktir. Hedefimiz Cumhuriyetimizin 100. yıldönümünü AB üyeliği ile taçlandırmaktır" denildi.
'YENİ BİR ANAYASA YAPILMALI'
62. Hükümet programında, mevcut anayasanın, milletin ulaştığı olgunluğa, sahip olduğu beklenti, talep, anlayış ve hedeflere dar geldiği, eski anlayış ve yönetim araçlarının, yeni Türkiye'ye uyum sağlayamadığı vurgulandı.
Milli iradenin kendini gösterdiği zamanlarda, anayasa gerekçe gösterilerek darbeler yapıldığı, farklılıklar düşman kabul edilip, tek tipçi bir toplum yaratılmaya çalışıldığı anımsatıldı.
1982 Anayasası'nın, darbe ikliminin anayasası olduğu, Türkiye'ye dar geldiği konusunda, toplumun her kesiminde ciddi bir mutabakat bulunduğu ifade edildi.
Mevcut anayasanın, demokratik denge ve denetim araçlarına sahip olduğu, temel mantığının, vesayetçi yapıların milletin iradesini denetim altında tutması olduğu vurgulandı. Katı merkeziyetçi yapısının katılımı engellediğine işaret edilen programda, yeni anayasaya dair şu değerlendirmeler yapıldı:
"Biz, topluma dayatılan, dışlayıcı, toplum mühendisliğine dayanan bu anayasanın yerine yeni bir anayasa yapılması gerektiğine inanıyoruz. Yeni Türkiye, toplumsal barışın ve dinamiklerin önünü açan, yüzü geleceğe dönük bir anayasayı gerektirmektedir. Milletimizin güven duyacağı, milletimizin demokrasi, refah, güç ve gelecek beklentilerini ve taleplerini karşılayacak bir yeni ana yasaya ihtiyaç bulunmaktadır. Yeni Türkiye'de artık sivil, katılımcı, çoğulcu, özgürlükçü bir demokratik ve sivil anayasa vaat olmaktan çıkarılmalıdır. Yeni Türkiye, sivil ve demokratik yeni anayasası ile yönetilmelidir. Geçmiş hükümetlerimiz döneminde olduğu gibi 62. Hükümetimiz de sadece AK Parti'nin değil bütün siyasi partilerin ve sivil toplum unsurlarının beklentisi olan bu vaadi gerçekleştirmeyi ana hedeflerinden birisi olarak görmektedir. Yeni bir anayasanın gerekliliği konusunda oluşan geniş toplumsal uzlaşmayı, yeni anayasa konusundaki vaadimizin en temel meşruiyet kaynağı olarak görüyoruz. Hükümetlerimizin inisiyatifiyle gerçekleştirilen 2004, 2007 ve 2010 anayasa değişikliklerinin; ayrıca Meclis'te oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarının, yeni anayasa için zemin hazırladığına inanıyoruz. Kapsayıcı, kucaklayıcı, bütünleştirici, özgürleştirici sivil bir anayasa hazırlamak için esasında önümüzde hiçbir engelin olmadığını görüyoruz. Bu çerçevede, milli iradeye rağmen üretilen kırmızı çizgiler anlayışının, yeni anayasa için engelleyici bir faktör olarak gösterilmesini kabul etmediğimizi belirtmek istiyoruz. Önceki hükümetlerimizde olduğu gibi 62. Hükümetimizin de bu konuda temel olarak kabul ettiği kıstasların, birisi haklar ve hürriyetler, diğeri de toplumsal beklentiler olmak üzere, iki ayağı vardır. Yeni Türkiye'nin yeni anayasasında her türlü temel hak ve hürriyetin, demokrasinin, hukukun üstünlüğü ilkesinin ve düşünce ile inanç özgürlüğünün temeli, toplumsal meşruiyet olacaktır. Diğer yandan, bireysel hak ve özgürlükleri esas alırken, Türkiye'nin son 12 yılda her alanda kat ettiği mesafe ve artan toplumsal beklentiler yanında, başta BM İnsan Hakları Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi taraf olduğumuz uluslararası normları gözeten demokratik bir anlayışa sahip olmamız da bir zorunluluktur. Yeni anayasanın şekil açısından kısa, açık ve her vatandaş tarafından anlaşılabilir olması da hedeflerimiz arasındadır. Yeni anayasa, ortak aidiyetimizi en geniş kapsamıyla benimseyen, eşit vatandaşlık anlayışını kendisine temel kabul eden bir anayasa olmalıdır."
62. Hükümet Programı'nda, toplumsal bütünleşme ve çözüm sürecine de yer verildi.
Vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini geliştirmek, kimlik ve aidiyet sorunlarını ortadan kaldırmak, ayrımcılık yapılmaksızın tüm kesimlere siyasi katılım kanallarını açmak, ortak aidiyet teme