Ertuğrul Cesur'un haberi
Hükümetin boşa çıkardığı MİT’e yönelik operasyonun ardından yaşanan gelişmelerle Hakan Fidan’ın neden hedef seçildiğini gösteren “büyük resim” gün geçtikçe biraz daha netleşiyor.
Fidan, 2010’da MİT Müsteşarlığı görevine gelişinin hemen ardından Dış İstihbarat’ta yalnızca petrol, Kıbrıs ve İsrail konularında uzmanlardan oluşan “özel bir birim” kurmuştu. İşte o birimin Kıbrıs’ta “Siyonistlerin ayağına bastığı” anlaşıldı. Kıbrıs’taki bu gelişmeleri mercek altına alan MİT’in, MOSSAD’ı rahatsız ettiği belirtiliyor.
İSRAİL DESTEKLİ 114 FASON ŞİRKET KURULMUŞ
Muharref Tevrat’a göre “arzı mevut” sınırları içinde gösterilen Kıbrıs adası uzun zamandır Siyonistlerin hedefindeydi. Yunanistan’daki ekonomik krizden de yararlanan İsrail, son yıllarda Güney Kıbrıs’ı kontrol eder hale geldi. Bu çerçevede 2011’de MOSSAD ile Rum istihbaratı KİP arasında sürekli bilgi alışverişinde bulunulması için anlaşma yapılmıştı. Şimdi de Siyonistlerin KKTC’de Kıbrıslı iş adamları üzerinden arazi satın almak için 114 şirket kurdukları ortaya çıktı. Kıbrıs’ta yayınlanan Volkan gazetesi Yahudi iş adamları tarafından kurulan şirketlerin bir kısmının listesiyle birlikte yöneticileri ve hissedarlarını açıkladı. Özellikle Annan planı oylaması sonrası Yahudilerin Kıbrıs’ta kurdukları paravan şirket sayısında patlama olduğu belirtilirken, şirketlerin yönetiminde KKTC’li bazı iş adamları ile avukatlarının bulunduğu, şirketlerin çoğunun emlak alım-satımı işleri ile uğraştığı ve bir bölümünün de sahil bölgelerinde yatırımlar yaptığı kaydedildi.
BARIŞ MAMALI: “1 MİYON METREKARE TESPİT ETTİM”
Konuyu ilk gündeme getiren KKTC Barolar Birliği eski Başkanı avukat Barış Mamalı ise şu ana kadar İsrail bağlantısı tespit ettiği şirketlerin yüzde onu ile ilgili araştırma yaptığını ve 1 milyon metrekarelik arazinin İsraillilerin eline geçtiğini tespit ettiğini kaydetti. Yeni Akit’e konuşan Mamalı, “Uzun zamandır kamuoyunda bu yönde iddialar vardı. Ben olayın aslını ortaya çıkarmak için bir yıl önce kendi imkanlarımla araştırmaya başladım. İsimler üzerinden hareketle tapu dairesinden bu yönde yüzün üzerinde şirket tespit ettim. Bunların ancak yüzde onunu araştırabildim, yaklaşık 1 milyon metrekare arazi İsraillilerin eline geçmiş. Asıl üzücü olan, hükümetin bu tablo karşısındaki sessizliği” dedi.
“HÜKÜMET İNSANLARIN İNANÇLARI İLE MEŞGUL”
Kıbrıs adasının bölge üzerinde planları olan tüm diğer güçler gibi İsrail’in de ilgi odağında olmamasının düşünülemeyeceğini kaydeden Mamalı şöyle konuştu: “KKTC’de, yabancıların 1 dönümden fazla arazi almaları yasak, o da izne tabi. Ancak bunun yerine fason şirketler kurup bu işi yapıyorlar. Haritayı önünüze koyun, Akdeniz bölgesinde İsrail’in düşmanlarına karşı ne kadar stratejik bir nokta olabileceğini görürsünüz. İsrail Kıbrıs’a konuşlanması durumunda tüm bölgeyi kontrol edebilme imkanına sahip olacak. Ben sosyal demokrat görüşte bir insanım. Ancak halkın inançlarıyla, başka işlerle uğraşan devletin bu konu karşısındaki duyarsızlığı ülkem adına endişeye sevk ediyor. Düne kadar ‘Toprağımızın bir karşısını Rum’a vermeyiz, savaşla aldık’ diyenler de sessiz. Yoksa Rum’a karşı olanlar İsrail’e olur mu veriyor?”
RUM BASINI: “İSRAİL İLE İŞBİRLİĞİ ENERJİYLE SINIRLI DEĞİL”
Öte yandan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun 16 Şubat günkü Güney Kıbrıs ziyareti ile ilgili Rum basınına önemli bilgiler yansıdı. Fileleftheros gazetesi, Netanyahu ve Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın ortak basın toplantılarında ülkeleri arasındaki enerji ve ekonomi işbirliklerinin ötesinde hiçbir şey söylememeye dikkat ettiğini, ancak iki ülke arasındaki işbirliğinin derine inmesini doğal gören İsraillilerin bu ilişkiye bir askeri derinlik katmak istediğini vurguladı. “Netanyahu’nun Kıbrıs Ziyareti Geleceğe Dair Pek Çok Mesaj Verdi” başlıklı haberde, Rum yönetiminin Netanyahu’nun ziyaretinden çok memnun olduğunu açıklayarak, iki ülke ilişkilerinin gelişiminin enerji alanındaki işbirliğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu vurguladığı yazıldı. Haberde şu ifadelere yer verildi: “Netanyahu’nun Kıbrıs ziyareti sırasında imzalanan arama-kurtarma anlaşması, iki ülke arasındaki ilişkilerin derinleştirilmesinin sadece bir bölümüdür. Bu işbirliği aracılığıyla iki ülkenin münhasır ekonomik bölgelerinin güvenliğiyle ilgili önemli bir arka plan oluşturuluyor. İki ülke arasında imzalanan anlaşma şunları içeriyor; iki ülkenin arama-kurtarma merkezleri arasında taktik (rutin) işbirliği, yıllık müşterek tatbikatlar icra edilmesi, bilgi değişimi ve özellikle bir ülkenin talep etmesi halinde ötekinin arama-kurtarma imkânlarının desteklenmesi prosedürleri (dayanışma).”
YENİ AKİT