İsrail-Türkiye ilişkilerinde sorunları aşmak kolay değil. Çünkü tarafların sorunlara koyduğu teşhisler birbirinden çok farklı. İsrail’e göre sorunun kaynağında Başbakan Erdoğan ve partisi AK Parti var. Bu görüş özellikle en son hükümet değişikliğiyle birlikte Tel Aviv’de daha bir devlet görüşü haline geldi. Hal böyle olunca Ankara’da hükümet değişmeden İsrail için sorun çözülmüş olmayacak. Ya da İsrail’de olağanüstü gelişmeler olacak ve daha ılımlı bir hükümet iş başına gelecek.
Teşhis böyle olunca İsrail, ilişkileri düzeltebilmek için bir yandan diplomatik ve medyatik ataklarda bulunuyor, diğer taraftan elindeki tüm imkânları kullanarak Erdoğan Hükümeti’nin altını oymaya çalışıyor. Bilindiği üzere İsrail dünya medyası üzerinde etkili. İsrail’in dini dayanışma ağı öylesine geniş ki bu sayede hiç ummadığınız gazete ve dergilerde akla ziyan Türkiye haberleri görebiliyorsunuz. Bir gün İtalya’nın bir kasaba gazetesi İran ile Türkiye’nin silah anlaşmasını yaptığını yazabiliyor, bir başka gün İngiltere’nin en önemli gazetelerinden biri Başbakan Erdoğan’ın İran’dan para yardımı aldığını uydurabiliyor. Hatırlayacaksınız, seçimlerden hemen önce de bazı Batılı gazete ve dergiler Türk halkının kime oy vermesi gerektiğine dönük yayınlar yapmışlardı.
Saldırılar sadece medya yoluyla gelmiyor. Erdoğan hükümetinin canı finansal araçlarla da acıtılmaya çalışılıyor. Tüm veriler yolunda gitmesine rağmen ummadığınız bir zamanda alınan tuhaf kararlar, özellikle genel seçimler öncesinde Türk ekonomisinin dengesini bozmaya dönük ataklar şaşırtıcıydı. Fakat Türkiye iktisadi olarak öylesine güçlü ki, ona zarar vermek Batı’nın kendisine de zarar vermesi anlamına geliyor. Bu nedenle finansal saldırılar şu ana kadar istenilen sonuçları veremedi. Burada İsrail’in rolü tartışmalı belki, ancak ekonomik olarak anlamsız saldırılarda da şüpheler hep aynı devlet üzerinde toplanıyor.
İsrail hep ikili oynadı
İsrail’in bu ikili tutumu aslında yeni değil. Daha 2002 seçimlerinden sonra Tel Aviv’de panik başlamıştı. “Türkiye’deki dostları”nın seçimi kaybettiğini düşünen İsrail, Türkiye ile ilişkilerini 1990’lı yıllarda olduğu gibi, yani askerlere dayanarak sürdürmek istedi. Seçimleri AK Parti büyük farkla kazanınca resmi ilişkiler mecburen yeni hükümetle sürdürüldü. Ancak İsrail bir yandan Erdoğan hükümetleri hakkında ABD ve Avrupa’da el altından karalama kampanyaları düzenletti, diğer taraftan da Türkiye’de militarist-darbeci güçler ile bağlarını devam ettirdi. Öyle ki İsrail Cumhurbaşkanı darbenin Türkiye için ne kadar iyi bir şey olduğu yönünde demeçler bile verdi. Bu dönemde İsrail’in Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devletine dönük destekleri ve sıra dışı bağlantıları da not edilmelidir.
İsrail'in Erdoğan'ı Devirme Planı !
İsrail, Erdoğan Hükümeti’ni yok etmek için bakın hangi araçlar ve darbeci güçleri kullanıyor
Star Gazetesi yazarı Sedat Laçiner yine çok konuşulacak bir yazıya imza attı... İsrail'in şu an ki en büyük tehdit olarak algıladığı Başbakan Erdoğan'ı devirmek için bakın her türlü yolu deniyor...
Türkiye İsrail'e Güvenebilir mi?
Kısacası İsrailli siyasiler kameralar önünde gülümsüyorlar ve Türkiye ile ilişkileri düzeltmek için ne kadar çok gayret gösterdiklerini ispatlamaya çalışıyorlar. Ancak perde gerisinde Türkiye’nin güvenini kaybetmiş bir İsrail var. Bu güven özellikle Gazze saldırısıyla yerle bir oldu. İsrail, Suriye ile görüşmelerin en kritik anında Türkiye’ye haber vermeden Gazze’ye saldırdı. Üstelik bu saldırıdan Başbakan Erdoğan’ın da haberi varmış gibi bir izlenim oluşturularak Türkiye’nin Arap dünyasındaki imajı yerle bir edilmeye çalışıldı. İşte ipler orada koptu. İsrail Başbakanı Olmert’i sözünde durmadığı için eleştiren Erdoğan, İsrail’i büyük bir katliam yapmakla suçladı. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Kalplerdekiler dile yansıdı. İsrail Türkiye’yi Rumlara, Ermenilere ve Kürtlere soykırım yapmakla suçladı, Türk elçiyi alçak koltuklara oturttu ve 9 Türk vatandaşını bile bile açık denizlerde katletti.
Kısacası iki devlet arasındaki temel sorun güven eksikliği. Türkiye, ikili oynadığını düşündüğü İsrail’e güvenmiyor, onu samimi bulmuyor. Dolayısıyla güveni yeniden tesis etmeden ilişkileri geliştirebilmek mümkün değil.
Sedat Laçiner
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.