El Hindi: Türkiye geri adım atamaz
İsmail YAŞA'nın röportajı...
Filistin'deki bölünmüşlük halinin yakın bir gelecekte sona ermesi ve uzlaşı sağlanması ümidi olmadığını ifade eden El-Hindi, İslami Cihad Hareketi'nin uzlaşı konusunda durduğu noktayı anlattı.
Hamas ve İslami Cihad arasındaki ilişkiye de değinen El-Hindi, Mahmud Abbas taraftarlarının kendisine yönelttiği suçlamalara cevap verdi.
Türkiye'nin son yıllarda benimsediği dış politika ve Türkiye-İsrail ilişkileri hakkındaki görüşlerini dile getiren El-Hindi, Türkiye-İsrail ilişkilerinde gelinen noktadan geri dönüşün mümkün olmadığını söyledi.
İslami Cihad lideri Muhammed El-Hindi, füze kalkanı ve NATO ile ilişkiler konusunda da Başbakan Erdoğan'ı ve Türk Hükümeti'ni mazur görerek, "Ne yapmasını gerektiğini en iyi tayin edecek olan Türk Hükümeti'dir" dedi.
Birkaç gün önce Hamas liderlerinden Dr. İsmail El-Eşkar, bu aynı sonunda Şam'da Hamas ve Fetih hareketlerinin uzlaşı görüşmeleri için yeniden bir araya geleceğini söyledi. İslami Cihad uzlaşı konusunun neresinde?
Uzlaşının İslami Cihad'a göre iki şıkkı var. Birincisi, Hamas ile Fetih arasında uzlaşı konusu. Bu konuda bizim için önemli olan onların uzlaşıya ulaşmalarıdır. Hamas ile Fetih arasındaki anlaşmazlıklar hükümet programıyla, güvenlik birimleriyle ve seçimlerle ilgili. Bütün bu konularda biz İslami Cihad olarak taraf değiliz. Seçimlere girmedik, hükümete katılmadık ve güvenlik birimleriyle de ilgimiz yok. Fakat bizim için önemli olan onların bir uzlaşı ve anlaşmaya varmalarıdır. Biz de iki taraf arasında sağlanan bu anlaşmayı destekleriz.
İkinci şıkkı ise ulusal programla ilgili. Ulusal program ise aslında herkesi çatısı altında toplayacak bir Filistin otoritesinin (Merciıyye Filistiniyye) oluşturulmasıyla ilgili. Şu anda Filistin Kurtuluş Örgütü denilen yapı var. Bu konu bizi ilgilendiriyor ve bu konuyu herhangi bir Filistin uzlaşısı için doğru kapı olarak görüyoruz. Biz, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün tüm Filistinli tarafların üzerinde anlaşacağı demokratik ve siyasi temeller üzerine yeniden yapılandırılmasına davet ediyoruz. Bu otorite herkesi çatısı altında toplayan ve herkes için bağlayıcı olan bir otorite olmalıdır. Hamas ve İslami Cihad da bu yapıya girmelidir. Çünkü ulusal bir otorite olmadan, siyasi programların da farklı olmasıyla problemler olacaktır. Şu anda önemli olan geçici olabilecek bir program üzerinde, hükümet ve seçimler gibi konularda uzlaşı sağlamak değildir. Bize göre doğru kapı, otorite inşasıdır. Ya en alt seviyeden de olsa herkesi temsil edecek bir siyasi program üzerinde anlaşacağız, ki bu da mevcut şartlarda mümkün değil. Çünkü bazıları müzakerelere bel bağlıyor ve müzakereleri tek seçenek olarak görüyor. Bazıları da "Filistin halkının seçeneği direniştir" diyor. en alt seviyeden de olsa herkesi temsil edecek bir siyasi program üzerinde anlaşmak bir yol. Bir diğer yol ise, anlaşmazlığa düştüğümüzde hakemliğine başvuracağımız bir otorite oluşturulması. Biz bu konuda ulusal bir otoritenin oluşturulmasına davet ediyoruz.
Görünüşe göre ikinci şık birincisinden daha öncelikli...
Biz ikinci şıkkın temel parçalarından biriyiz. Birinci konuda ise biz kolaylaştırıcı rolündeyiz. Tarafların anlaşması için belirli uzlaşı metinleri oluşturulmasına yardımcı oluyoruz. Fakat biz hükümetin, seçimlerin veya güvenlik birimlerinin bir parçası değiliz.
Bugüne kadar yaşanan tecrübeler ışığında, mevcut şartlarda uzlaşıyı mümkün görüyor musunuz?
Öncelikle, siyasi müzakerelerin çıkmaz sokak olduğu kanaatine ulaşırsak uzlaşı sağlamaya daha çok yaklaşmış oluruz. İsrail'in daha sağa yöneldiği çok açık. Amerikan yönetiminde değişiklik olacağı ve yeni yönetimin siyasi çözümü zorla dayatacağı yönündeki tüm beklentiler boşa çıktı. Siyasi sürecin çıkmaz sokağa girdiğini itiraf etmemiz gerekir. Bu da Filistin içini yeniden inşa etmemiz gerektiği anlamına gelmektedir. Bazıları siyasi çözüm sürecinin Filistin halkının tek seçeneği olduğunda ısrar ederse ve müzakerelerin alternatifinin yeniden müzakereler olduğunda ısrar ederse, bu bizim iç uzlaşıdan uzaklaştığımız anlamına gelir. Uzlaşı aslında, müzakere yolunun Filistin haklarından taviz verme yolu olduğu yönünde tam bir kanaat oluşursa başlar. Müzakereler, Filistinli müzakereciye Oslo Anlaşması'ndan bu yana ve hatta ondan daha önce müzakerelere girerken elde etmeyi hedeflediğini en alt düzeyde, yani 4 Haziran 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devleti kurulmasını dahi vermemektedir. Bu artık imkansız hale geldi. Çünkü 4 Haziran 1967 sınırlarının yüzde 50'si Yahudi yerleşkelerinin oldu. Kudüs ise Yahudileştiriliyor. Bu nedenle, Filistinli müzakerecinin mutlaka Amerikan yönetiminde tavır değişikliği ümidi olmadığı kanaatine ulaşması gerekmektedir. Çünkü Amerikan yönetiminin Filistin davasını İsrail sağının bakış açısıyla gördüğü çok açıktır. Bu kanaate ulaşırsak diğer seçeneğe gideriz. O seçenek de uzlaşı seçeneğidir. Şu ana kadar büyük bir tıkanma var. Durulan noktalar hâlâ birbirinden çok uzak. Bu nedenle uzlaşı vakit alacaktır. Gerektiğinden fazla ümit dağıtmak istemiyorum. Konular karmaşık ve süreç vakit alacak. Fakat Filistin halkının fertleri arasındaki ortak noktaları bulmaktan başka önümüzde herhangi bir seçenek yok.
Uzlaşıya yakın bir gelecekte ulaşma ümidi var mı?
Hayır. Yakın bir zamanda müzakerelerin çıkmaz sokak olduğu kanaatine ulaşma ümidi yok. Stratejik tek seçeneğin müzakereler olduğu yönünde açıklamalar işitiyoruz.
"Hayat müzakeredir" dedikleri gibi...
Evet. Bu nedenle, bu tür açıklamalar zararlıdır. Uzlaşıya gidiş sürecine zarar verir. Çünkü buna inanan uzlaşıya gerçekte uzlaşıya gitmez.
Filistin sahasında ve özellikle de Gazze'de yeni bir takım küçük grupların isimlerini duyuyoruz. Filistin direniş grupları haritasının değişme ihtimali, yakın veya uzak gelecekte bazı grupların büyüme ve diğer bazılarının küçülme ihtimali var mı?
Filistin'de gelecek direnişindir. Bunun çok basit bir nedeni var. Müzakere yolu hiç ümit vermiyor ve önünde hiçbir başarı ihtimali yok. Diğer mesele ise; Kudüs, mülteciler, topraklar ve benzeri sorunlarda Filistinlilerin en düşük beklentileri ile İsrail'in en çok verebileceği arasındaki mesafe çok büyük. Bu nedenle aradaki bu mesafeyi kapatma ümidi yok. Artı; İsrail daha çok sağa doğru gidiyor. Lieberman ve dindar Siyonistler gibi Netanyahu'nun sağında, ondan daha çok bir sürü fanatik var. Bu da bizim çatışmayı sona erdirecek barış anlaşmasına doğru değil, çatışmada yeni turlara doğru gittiğimiz anlamına geliyor. Çatışmanın yeni turunda da asıl rol direnişin olacak. Şu anda Filistin'de direniş ancak İslami nitelikte ve kimlikte olabilir. Filistin sahasında diğer direnişler aşağı yukarı sona erdi. Artık geçmişte olduğu gibi değil. Filistin halkının geleceği İslami direniştedir. İsimler bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren şu: Biz çatışmada yeni bir tura doğru gidiyoruz. Müzakereler çıkmaz sokağa girdi. İsrail daha çok sağa doğru yöneliyor. Dolayısıyla biz çatışmaya gidiyoruz ve çatışma da direnişe muhtaç. Filistin'de de İslami direnişten başka direniş yok. Ben açıkça geleceğin bu çatışmanın gerçek tarafı olan direniş örgütlerinde olduğunu görüyorum.
İslami direniş grupları çerçevesinde ele alırsak... Örneğin Ceyşu'l-İslam, Celcelet ve benzeri grupların isimlerini işitiyoruz. Bunlar gelip geçici mi, yoksa kalıcı mı?
Bunlar Gazze Savaşı'ndan sonra ortaya çıktılar. Hamas yönetimi ele aldı ve hükümeti kurdu. Gazze Savaşı'ndan sonra bir tür denge oluştu. Gazze'den füze atılması durduruldu. Gazze'deki İslami direniş, Hamas ve İslami Cihad'dır. Başka cemaat yok. Şu anda füze atımı olmayınca, Gazze Savaşı'ndan sonra füze atılmaması yönünde bir görüş benimsenince bazı cemaatler ortaya çıktı. Radikallik daima gençleri çeker. Fakat Filistin halkının onlara ihtiyacı geçicidir. Temel görüş cihad görüşüdür. Cihad eden ve direnen grupların tarihi bellidir. Hamas ve İslami Cihad. Şimdi geçici şartlar nedeniyle bu gruplar füze atmayı durdurunca, ki Gazze'de füze atmaktan başka bir şey yok, duyduğumuz o isimler ortaya çıktı. Fakat sonuçta biz sağı solu suçlayacak değiliz. Filistin halkını birleştirmek istiyoruz. Birlikte ve ortak noktaları aramada daima güç vardır. Ben şu anda en önemli ortak noktanın "Filistin'deki direnişin geleceği üzerinde Hamas ve İslami Cihad nasıl anlaşır?" sorusu olduğuna inanıyorum.
Hamas'dan olsun, İslami Cihad'dan olsun bazı arkadaşlarla konuştuğum zaman Hamaslılar İslami Cihad'ı ve İslami Cihadlılar Hamas'ı eleştiriyorlar. Sanki bu anlaşma liderler düzeyinde kalmış gibi. Aşağıya inince bir tür rekabet görüyoruz.
Siyasi bakış açılarında farklılık var. Örneğin Oslo Anlaşması ve kanunları gölgesinde seçimlere katılma ve hükümet kurma konusunda görüş farklılığı var. Fakat sonuçta çıkış noktaları aynı. Sonuçta hepimiz cihad ve direniş dairesinde bulunuyoruz. Üzerinde anlaştığımız çok mesele var. Sadece Hamas ve İslami Cihad arasında da değil. Bilakis bütün Filistinli gruplar arasında. Fakat merkezde Hamas ve İslami Cihad var. Ortak noktaları arayan onları bulacaktır. Fetih'le de buluruz. Fetih, Oslo sürecini yönetirken, bir anda El-Aksa Şehitleri aracılığıyla direnişi yönetir olmuştu. Ortak noktaları bulmamız zor değil. Hamas ile İslami Cihad arasında ortak noktalar çok. Direniş, Filistin sabiteleri ve İslami ilkeler..
Siz, internetteki forumlarda Fetihliler tarafından İslami Cihad'ı Hamas'a eklemlemekle suçlanıyorsunuz...
Röportajın devamı ve El Hindi'nin Türkiye hakkındaki görüşleri: http://www.habertaraf.com/haberler/112003-el_hindi_turkiye_geri_adim_atamaz.html