Mehmet Paksu; Sorularınızı yanıtlıyor ve sorunlarınıza çözüm üretiyor.
Ama oldu bir kere...
Ben annemin yüzüne karşı annelikten reddetmek niyetiyle, "Sen artık benim annem değilsin" cümlesini söyledim. Babama da babalıktan reddetmek niyetiyle arkasından, "Sen artık benim babam değilsin" dedim. Bütün bu yaptıklarımdan dolayı dinimize göre onlar artık benim annem, babam sayılmazlar mı?
İslâm'da evlatlıktan reddetmek, babalıktan reddetmek diye bir şey var mı? Birkaç defa da anneme, babama kırıldığım için "Ben bu evin evladı değilim, ben üvey evladım, evin köpeğiyim" demiştim.
Ağabeyime de ağabeylikten reddetmek amacıyla "Sen artık benim ağabeyim değilsin" demiştim. Bu sözlerle ağabeylik, kardeşlik ortadan kalkar mı? Bunlar çok kafama takıldı. Keşke hiç yapmasaydım ama oldu bir kere. Acaba hükmü nedir, beni aydınlatır mısınız? (Rumuz: Nergiz Çiçeği)
Annenize, babanıza ve ağabeyinize söylediğiniz bu sözler dinen hiçbir hüküm içermez. Bu sözlerle anneniz annelikten, babanız babalıktan, ağabeyiniz de ağabeylikten çıkmaz.
Bunlar söylenecek sözler değildir ve söylenmemeliydi. Bir evlat olarak bu sözleri söylemenin bir anlamı olmadığı gibi, bir değeri de yoktur.
Bu sözler kızgınlıkla ağızdan çıkan sözlerden başka bir şey değildir. Bunun için üzülmenize, sıkıntıya girmenize hiç mi, hiç gerek yoktur. Rahat olun, kafaya takmayın. İçinizden atıp kurtulmaya çalışın.
Bu ve benzeri sözler genellikle anne babaların ağızdan çıkar. Kendilerine isyan eden, karşı gelen, kalplerini kıran, haklarına riayet etmeyen evlatlarını özellikle babalar evlatlıktan reddetme anlamında söylerler ama çocukların anne babayı annelikten ve babalıktan reddeder tarzda sözler söyledikleri çok az duyulan bir sözdür. Zaten buna bir hakları da yoktur.
Şimdi yapmanız gereken bir şey var. Öncelikle aklınızdan, zihninizden bu konuyu silin. Bir vesveseye, şüpheye kapılmayın.
İkinci olarak da halen anne babanızla ve ağabeyinizle aranız bozuksa bugünden tezi yok, hemen gidin, özür dileyin, ellerini öpün, boyunlarına sarılın, sizi affetmelerini isteyin.
Yakınlarınızla aranızda nasıl bir olay geçerse geçsin, onlar size, siz onlara neler söylemişseniz söyleyin, vaktini geçirmeyin, hemen barışmaya, anlaşmaya ve görüşmeye çalışın.
Yoksa olaylar büyür, hayatınızın tadı tuzu kaçar, ne yaptığınız işlerin bereketini görürsünüz, ne de ibadetinizden bir huzur ve haz alırsınız.
Artık yaşamak istemiyorum
Ben 16 yaşında bir kızım, artık yaşamak istemiyorum, ölmek istiyorum. Hayatımdan hiç zevk alamıyorum. Ablamla olan tartışmamızdan sonra düşünemez oldum, bana hep kötü davranıyor, beynim allak bullak oldu. Annem de beni sevmediğinden bana hep kötülük yapıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Öğretmenlerimle konuşmayı denedim, derdime derman bulamadılar. Ne olur yardım elinizi uzatın, kendimi derslerime veremiyorum. (Rumuz: Talihsiz)
Sevgili kızım, hayat o kadar ucuz mu ki hemen harcıyorsun? Hayatı yeni fark etmiş sayılırsın, daha işin başındasın. Neredeyse dün bir, bugün iki...
Dur bakayım hele! Önce hayatı bir tanı, kendini keşfet, kendini sorgula, sakince düşünmeye çalış!
Hemen öyle endişelenme, panikleme, kendini kaybetme. Bu olay sadece senin başına geliyor değil. Ablasıyla anlaşamayan, kavga eden, ablasından kötü sözler işiten sadece sen değilsin.
Senin yaşında neredeyse her genç kız az veya çok, şu veya bu düzeyde böyle olayları yaşar. Fakat çok sürmez, zaman içinde normale döner. Öyle biri zaman gelir ki, bu sefer de ablan olmadan evde rahat edemesin, hep onu arar durursun.
Senin gibi bu yaştaki kızlar, yakınlarının kendilerine karışmalarını istemezler. Çünkü özgürlüğüne çok düşkündür.
Diğer yandan hiçbir anne kızına kötülük yapmaz, yapmak istemez. Hem niye yapsın ki? O sizin iyiliğinizi düşünmekten başka ne yapabilir ki?
Şunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Hayat birliktelikte devam eder, aile ortak bir yaşama alanıdır, bazen üzülürsünüz, bazen sevinirsiniz. Üzüldüğünüz olayları fazla büyütmeyin, kendinizi aşın, bağışlamayı, affetmeyi, barışmayı esas alın.
Bugünlerde özellikle psikolojik kitaplara ağırlık verin, kalbinizi açan dini kitaplara yönelin. İbadetlerinizi ihmal etmeyin, içinizi Allah'a açın, O'nun verdiği bu hayat emanetini O'nun razı olacağı şekilde değerlendirin.
Bir de olanları, bitenleri, olumsuzlukları unutmaya çalışın, geçmişe takılıp kalmayın. Hep ileriye bakın, ümidinizi canlı tutun.
Bu arada inançlı bir psikologdan profesyonel yardım almayı da ihmal etmeyin.