Adem Demir / Newsweek Türkiye
Çok değil, yirmi gün önceydi. Kandil’de İran ile PKK arasında sert bir hava hâkimdi. İran, gece-gündüz demeden Kandil’i bombalıyordu. Örgütün zarar gördüğü ifade edilmesine rağmen PKK, İran’a karşılık vermiyordu. Ama Tahran yönetimi, operasyonların şiddetini her geçen gün arttırdı. Hatta Kandil’i obüslerle dövme hadisesine Türkiye-Irak-İran sınırında Sidekan bölgesindeki militanların ne kadar aşina olduğunu; “Bunlar Ahmedinejad’ın bize gönderdiği ‘günaydın’ ve ‘iyi geceler’ mesajları” diyerek izah etmeye çalışıyordu bir PKK’lı.
Ahmedinejad’ın mesajları uzun sürmedi. Birkaç gün önce PKK’nın İran’daki uzantısı PJAK’ın internet sitesi ve örgüte yakın Fırat News’da, Kürdistan Özgür Yaşam Partisi’nin (PJAK) eylemlerine son verdiği duyuruldu. “Eğer Kürt halkı üzerinde saldırı, boyun eğdirme ve baskı devam ederse, halkımızı koruma amaçlı eylemlerimiz de beklenmelidir” şartıyla silahlarını susturan örgüt, “bundan sonra sadece siyasi faaliyetlerde bulunulacağını” açıkladı. Geçen hafta sessiz sedasız yaşanan bu gelişmeler neticesinde Irak-İran sınırındaki hava da değişmeye başladı. Bombalamalar şimdilik sustu.
Peki olayın perde arkasında ne tür pazarlıklar var? 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu uzmanı, İranlı Türk vatandaşı Arif Keskin “Tahran PKK’nın zayıflasa da devamını ister. Koz olarak kullanmayı arzular. İran - PKK ilişkileri geçmişte iyiydi. Eskisi kadar olmasa da yeni işbirliği geliştirebilirler” diyor. “Tahran, en azından örgüte lojistik destek sağlayabilir ve topraklarının geçiş noktası olmasına göz yumabilir.” Kürtler, büyük ölçüde Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de yaşıyorlar. Etnik sorunları gerekçe göstererek silahlı mücadeleyi bir yöntem olarak kullanan PKK’nın varlığı da bu devletlerin sorunu. İran’da faaliyet gösteren PJAK Ekim 2003’te kuruldu. 2009’un başına kadar siyasi faaliyetlerde bulundu. Ardından silahlı eylemlere başlayıp 2010’da eylemlerine hız verdiler. Bunun üzerine Tahran yönetimi 3 bine yakın silahlı gücü olduğu sanılan PJAK’a sert biçimde müdahale etti. Bürolarını kapattığı gibi, örgütün PKK’dan destek alarak eylem yaptığını gerekçe göstererek Kandil’i sık sık bombalamaya başladı. Hatta Türkiye’nin nükleer krizin bitmesi için aracı olması ve Brezilya ile birlikte Tahran anlaşmasına imza atması üzerine İran, PJAK ve PKK’ya yönelik operasyonlarını daha da sıklaştırdı. Son dört ayda 10’u aşkın PJAK üyesini idam etti, pek çoğunu tutukladı.
Ancak bir taraftan Türkiye diğer taraftan İran Kandil’i sıkıştırıyor gibi görünürken Tahran tavır değiştirmeye başladı. Daha önce PKK adına İran tarafıyla müzakere eden eski bir örgüt yöneticisi (güvenlik gerekçesiyle adının açıklanmasını istemiyor), Tahran’ın tavır değişikliğinde kurulan irtibatın ve yeni işbirliklerinin etkili olduğu görüşünde. Kuzey Iraklı gazeteci Hemin Aziz de İran’ın Kandil’i bombalamayı durdurduğunu ve her iki taraftan da bir tavır değişikliği olduğunu söylüyor. Eski PKK mensubunun iddiasına göre “Tahran’dan Kandil’e bir mektup geldi.” Bir tür uzlaşma mektubu. PJAK’ın eylemlerine son vermesi isteniyordu. Buna göre PKK da idamların ve kendilerine yönelik bombardımanın son bulması karşılığında PJAK’ın askeri faaliyetlerini bitirme kararı alıyordu. PKK’nın dış ilişkilerinden sorumlu Ahmet Deniz böyle bir mektubun varlığını reddediyor. Ancak örgüt “PJAK’ın çatışmaya son vermesinin Murat Karayılan’ın çağrıları doğrultusunda hayata geçirildiğini” kabul ediyor. Örgüte yakın Fırat News’da gerek Karayılan gerekse Mustafa Karasu, sık sık İran’a barış mesajları gönderiyor. Örgütün, İran ile iyi ilişkiler kurması gerektiğini savunanların başında Karasu geliyor. Çünkü Karasu geçmişte PKK ile Tahran arasında pek çok görüşme yapan bir isim. Kendisiyle gerçekleştirdiğim bir görüşmede Karasu, “PJAK ideolojik etkinliğimizde kurulmuş bir örgüt. Öcalan’ın düşüncelerine bağlı. Onlarla İran içlerine kadar uzanıyoruz” demişti. Hem Karayılan’ın hem de kendisinin sürekli olarak PJAK’a “savaşı tırmandırmayın” çağrısı yaptığını savunan Karasu, “Cepheyi genişletmemek için İran’la savaşmayacağız. Geçmişte onlarla iyi ilişkilerimiz oldu. Yeni bir süreç başlatmak istiyoruz” mesajı veriyordu.
Ancak bu durum İran’daki Kürtleri kızdırmışa benziyor. Özellikle Tahran’a muhalif olan Irak merkezli İran Kürdistan Demokrasi Partisi, hadiseyi “danışıklı dövüş” olarak niteliyor. Partiye yakın bir Kürt gazeteci, “PJAK’ın silahlı yöntemleri muhalif gençlerin PKK’ya katılmasına yol açtı. Ama bu, Mollalara muhalif Kürt siyasi partilerine de terörist damgası vurulmasıyla sonuçlandı” diyor. İran uzmanı Keskin de benzer görüşte. İran’da reform yanlısı olan sünni Kürtlerin, Tahran yönetiminin PKK’yla ilişki kurma sinyali vermesine kızgın olduklarını söylüyor Keskin. Aslında PKK’nın amacı Kürtlerin olduğu bölgelerde dört ülkede kurulacak örgütlerle saflarına yeni güçler çekmekti. Güçlerin birleşeceği çatı örgüt ise Kongra-Gel idi. Ama bunu başaramamış görünüyorlar. Uzantıları çabuk deşifre oldu. Keskin, hem PKK’nın hem de İran’ın bölgede sıkıştığını düşünüyor. “PKK tehlikeyi gördü” diyor Keskin, “örgüt ciddi bir çatışmaya girer, daha da önemlisi ABD, Türkiye, Suriye ve Kuzey Irak yönetimi örgütün üstüne giderse, başka bir yaşam alanı kalmaz. Onun için de İran’a doğru kayabilmenin hesaplarını yaptı ve PJAK’ı bitirdi.”
Kuzey Irak medyasında yer alan haberlere göre ABD, İran ve Türkiye sınırına yüzlerce sınır karakolu inşa ediyor. Bu bilgiyi, Karasu da doğrulamıştı. Bu durum da, Türkiye ile ABD arasında son günlerde ne tür bir anlaşmazlık olursa olsun, bölgede sıkışma ihtimali en yüksek iki aktörü işaret ediyor: İran ve PKK.
Kaynak: NEWSWEEK