Fon'a göre Türkiye bu sayede kriz öncesi ekonomik durumundan daha iyi noktaya ulaşacak. Avrupa'nın en iyileri arasına girecek.
Uluslararası Para Fonu (IMF) ikinci program sonrası değerlendirmesini yayınladı. Türkiye'de bu yıl büyümenin yüzde 8'i geçeceği vurgulanırken, 2011'de büyümenin yüzde 4.5 olacağı tahminine yer verildi. Türkiye'nin bu yılki büyüme oranıyla kriz öncesi seviyesini rahat bir aralıkla geçeceği belirtilerek, bu noktada Türkiye'nin Avrupa'da bu dönüm noktasını başaracak birkaç ülkeden biri olduğu kaydedildi.
GÜÇLÜ TOPARLANDINIZ
IMF raporunda ekonomi yönetiminin krizde aldığı tedbirlere övgü düzüldü. "Yetkililerin, küresel finansal kriz boyunca ve krizin hemen sonrasında aldıkları tedbirler genel olarak uygundur ve krizin ardından gelen hızlı toparlanmanın önünü açmıştır" denildi. Değerlendirmede, "makro ihtiyati politikaları, mali sıkılaştırma, döviz alımlarının likiditenin çekilmesi yoluyla dengelenmesi ve bunların rekabet gücünü artırmaya yönelik yapısal reformlarla desteklenmesi uygun bir politika bileşimidir" vurgusu yapıldı. Bu yıl gelir ve kamu maliyesi dengelerinin güçlü toparlanma gösterdiği de vurgulandı.
GELİRİ TASARRUF EDİN
Kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması programından elde edilecek gelirler ile bütçe tahminlerinin üzerinde gerçekleşecek özelleştirme gelirlerinin tasarruf edilmesinin, ilave talep baskılarını önleyebileceği, özel sektör sermaye girişlerinin dengelenmesine yardım edebileceği ve daha düşük faiz ödemeleri yoluyla gelecekte kalıcı bir mali alan oluşturabileceği dile getirildi. IMF, 2011 bütçe tahminlerinin üzerinde gerçekleşen gelirlerin tasarruf edilmesini istedi. Cari açığın 2010'da GSYH'nin yaklaşık yüzde 6'sına ulaşmasının beklendiği ifade edilirken, 2011'de ise bu oranın yüzde 6.5 olacağı tahmininde bulunuldu. IMF raporunda önümüzdeki yıl enflasyonun da yüzde 6.5 olarak gerçekleşmesinin beklendiği ifade edildi. İç talebi artıran ve cari açığın büyümesine neden olan hızlı kredi genişlemesinin, döviz kuru oynaklığına yol açarak başta ticarete konu olmayan sektörlerde olmak üzere, fiyatlar ve ücretler üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturabileceği kaydedilen değerlendirmede, "Getiri arayışındaki küresel likidite bolluğu altında sermaye akımlarının arttığı bir ortamda, geleneksel faiz araçları fiyat istikrarına ve finansal istikrara ulaşmada daha az etkili olabilir. Bunun yerine Merkez Bankası'nın da ilan ettiği gibi, likidite seviyesini doğrudan kontrol eden ve finansal aracılık getirilerini azaltan enstrümanlar daha fazla kullanılmalıdır" denildi.
Çok fazla döviz alımı yapmayın
LİKİDİTENİN enjekte edilmesinin yavaşlatılması ve piyasadan çekilişinin artırılmasının daha uygun likidite koşulları yaratabileceği ifade edilen değerlendirmeye, şöyle devam edildi: "Yüklü döviz alımları, enjekte edilen likiditenin çekilmesi için kullanılacak sterilizasyon araçlarının kapasitelerinin üzerinde yoğun bir şekilde kullanılmasını gerektirmekte. Bundan dolayı, yüksek döviz alımları sürdürülemez olarak algılanabilir ve döviz kuru değerine yönelik tahminleri tek yönlü hale getirerek spekülatif sermaye girişlerini teşvik edebilir. Söz konusu ihtimali azaltmak ve likiditeyi sınırlandırmak için, döviz alımlarının finansal akımlara oranı azaltılmalı. Zorunlu karşılıkların, TL ve yabancı para cinsi yükümlülükler için arttırılması likiditeyi azaltıp aracılık maliyetini artırabilecek."
Konuta yeni önlem istedi
KONUT kredilerindeki hızlı büyümenin kontrol edilmediği takdirde risk oluşturabileceğine dikkat çeken IMF, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun, konutlar ve diğer gayrimenkul kredilerine uygulanan kredi teminat oranına ilişkin kararların haricinde yeni önlem istedi. IMF, "Yeni konut kredilerine uygulanan Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kesintisinin diğer kredilere uygulanan seviyeye çekilmesi ve gayrimenkul yatırım şirketlerine tanınan vergi imtiyazlarının ortadan kaldırılması da yararlı olacaktır" dedi. Konut kredileri üzerindeki genel karşılık yükümlülüklerinin de yükseltilmesi istendi.