Erhan Afyoncu - Bugün
Mahalli seçimler demokrasi tarihimizin başlangıcıdır
Ülkemizde seçimlerin tarihi, 1830'lara kadar gider. Seçimlerle ilk olarak muhtarlık teşkilatının kurulmasıyla Türk modernleşmesinin mimarı İkinci Mahmud döneminde tanıştık...
Önümüzdeki hafta mahalli seçimler var. Mahalli seçimler milletvekili seçimleri kadar önemsenmiyor ama demokrasi tarihimizde mahalli seçimlerin çok önemli bir yeri vardır. Türk seçim tarihi mahalli seçimlerle başlamıştır.
MUHTAR SEÇİMLERİ
Demokrasinin olmazsa olmazı seçim, özellikle de çok partili seçimdir. Seçimle ilk defa 1808 ile 1839 yılları arasında Osmanlı tahtında bulunan İkinci Mahmud döneminde tanıştık. İkinci Mahmud dönemi Osmanlı tarihinde gelenekten köklü bir kopuşun olduğu ve klasik Osmanlı sisteminin tamamen değiştiği bir dönemdir. Osmanlı İmparatorluğu'nun yapısının baştan ayağa değiştiği bu dönemde kurulmuş olan muhtarlık teşkilatı, kısmen halkın kendi yöneticilerini seçmelerinin de başlangıcıydı. Zaten muhtar kelimesinin sözlük manası da "seçilmiş" demektir.
Muhtarlık tarihi Prof. Dr. Ali Akyıldız'ın belgelere dayanan araştırmasıyla aydınlatılmıştır. İstanbul, tarih boyunca devamlı göç alan bir şehirdi. Osmanlı yöneticileri İstanbul'a göçü engellemek için her şeyi yapmışlar ama insanların gelmesini durduramamışlardı. İkinci Mahmud, İstanbul'a göçü azaltmak için 1829'da Üsküdar, Eyüp ve Galata kadılıklarında muhtarlık teşkilatını kurdurdu.
Ancak ilk muhtarlar seçimle değil tayinle görevlerine başladılar. 1833'ten sonra muhtarlık teşkilatı yavaş yavaş ülkenin her yerinde uygulanmaya başladı. Muhtarların çoğu tayin edilirken, bazı bölgelerde ise muhtarlar seçimle göreve geldi. 1864 vilayet nizamnamesinden sonra Müslüman ve Müslüman olmayanların beraber yaşadığı köylerde her cemaat kendi muhtarını bir yıllığına seçmeye başladı. Muhtar seçimlerine, Osmanlı uyruğunda olan ve 18 yaşını doldurmuş erkeklerden yıllık en az 50 kuruş vergi veren kimseler katılabiliyordu. Muhtar olabilmek için de belli miktarda vergi veriyor olma şartı vardı.
HALKIN YÖNETiME KATILMASI
Tanzimat'tan sonra vergi reformu yapıldı. Devletin istediği zaman istediği ver giyi salıp, taşra defter darları veya diğer metotlarla ver gi toplama sisteminin yerini mahalli halkın temsilcilerinin de katıldığı muhasıllık kurumu almıştı. Belirli miktarda malı, mülkü ve geliri olup, vergi verenler bu kurullara seçildiler. Tanzimat'tan sonra eyalet ve sancaklarda meclislerin oluşturularak, halkın ileri gelenlerinin buraya alınması halkın yönetime katılması açısından önemli bir adımdı. Bu durum mutlakıyetten meşrutiyete giden yolda önemli bir kilometr e taşıydı.
AYLARCA SÜREN SEÇiMLER
Seçimlerle ilk olarak muhtarlık teşkilatının kurulmasıyla 1830'larda tanıştık. 1876'da meşrutiyetin ilânıyla seçim hayatımıza tamamen girdi. Ancak ilk defa partilerle tanışmamız 1908'de İkinci Meşrutiyet'ten sonra oldu. İttihad Terakki ve Ahrar Fırkası'nın girdiği 1909 seçimleri ilk defa iki partinin yarıştığı bir seçimdi. Meşrutiyet'in meydana getirdiği özgürlükle meydanlara çıkan halk seçimleri büyük coşkuyla yaptı.
Seçim günü davul ve zurnayla oy kullanılmış ve gelin alayı gibi sandık alayları düzenlenmişti. Seçimler eskiden şimdiki gibi bir günde yapılmaz, birkaç ay sürerdi. İmparatorluğun geniş coğrafyası göz önüne alındığında seçimlerin ne kadar zor yapıldığı anlaşılır. 1876'dan 1946'ya kadar ülkemizde milletvekilleri iki dereceli seçimle seçilirlerdi. Bu sisteme göre seçim bölgelerindeki müntehib-i evveller, yani birinci seçmenler müntehib-i sânîleri, yani ikinci seçmenleri seçerler, onlar da mebusları, yani milletvekillerini tespit ederlerdi.
İpsiz Recep
İstiklal Savaşı'nda milletimizin her kesimi üzerine düşeni yapmış, çete liderleri bile bağımsızlık için savaşmıştı. Bunlardan biri de İpsiz Recep'tir. İpsiz Recep'in film gibi hayatı yakın zamanda ilgiyle izlenen bir dizi film oldu. Daha önce İpsiz Recep üzerine birçok kitap yazılmıştı ama hiçbiri bilimsel yönden meseleyi ele alan eserler değildi. Mümin Yıldıztaş'ın yazdığı ve Yeditepe yayınları arasında çıkan "İpsiz Recep- Emice-" isimli kitap ilk defa bu konudaki rivayetleri eleştirel süzgeçten geçirip, Osmanlı Arşivi'ni kullanan ilk bilimsel eser.
İpsiz Recep, Sarıyer'den Zonguldak'a kadar olan bölgede işgal güçlerine, onların taşeronu olan yerli Rum ve Ermeniler'e ve yerli hainlere karşı tam dört yıl gecesini gündüzüne katarak savaşmıştı. Sadece bu bölgede değil İnönü Savaşları'ndan Büyük Taarruz'a Milli Mücadele'nin her yerinde ve her zamanında vatanı için çarpışmıştı. İpsiz Recep'in film gibi hayatının kitabını yazan Mümin Yıldıztaş'ı tebrik ediyoruz.