Geçtiğimiz hafta "Bu ülkeye şeriat meriat gelmez" diyerek yıllar sonra büyük bir itirafta bulunan İlhan Selçuk yine kendisini tanıyanları çok şaşırtacak sözler söyledi.
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Hikmet Çetinkaya dün köşesinde gazetenin imtiyaz sahibi İlhan Selçuk'la yaptığı görüşmeyi yazdı. Çetinkaya'nın Selçuk'un anlattıklarını okuyunca ister istemez akıllara "İlhan Selçuk değişti mi?" sorusunu getirdi. Çetinkaya, İlhan Selçuk'a Cumhuriyet'in yayın çizgisini, sivil vesayeti, iktidar-asker ve medya ilişkisini ve Cumhuriyet'in hem imtiyaz sahibi hem de başyazar: olarak, askeri darbelere ve baskıcı otoriter tek partili rejimlere nasıl baktıklarını sormuş. İşte o sohbetten akılda kalanlar.
"Temel hak ve özgürlüklerin olmadığı, basının teksesli hale getirilmek istendiği bir ülkede demokrasiden ve özgürlüklerden söz edilemez. Biz Cumhuriyet gazetesi olarak ne askeri vesayeti ne de sivil vesayeti sahipleniriz. Askeri vesayeti ortadan kaldıralım derken, bir bakarsınız sivil baskıcı bir rejimin vesayeti altına girmişiz. O zaman ne yapacağız? Biz demokrasiden ve özgürlüklerden yana tarafız."
"Biz tüm partilere eşit uzaklıkta duracağız. AKP'li bakanlarla da görüşeceğiz, Başbakan Erdoğan'a da, Cumhurbaşkanı Gül'e de. CHP lideri Baykal'a da ve MHP lideri Bahçeli'ye de.. BDP'lilerle de...
Biz ne bir siyasi partiyiz, ne de demokratik kitle örgütüyüz. Haberde yayın çizgimiz belli. Temel hak ve özgürlükleri savunuyoruz. AKP'ye karşı muhalif çizgimizi komyacağız. Irk ayrımcılığına karşıyız. Daha demokratik ve daha özgür bir Türkiye'den yanayız.
"Atatürkçülük ve ulusalcılık adı altında şoven milliyetçilik yapılıyor. Bu yanlış; Atatürk'ün milliyetçiliği şovenizm değil, kültür milliyetçiliğidir. Bir de sandıkla gelen sandıkla' gider. Türkiye'nin geleceği asker-sivil baskıcı rejimlerde değil, demokrasidedir. Bugün yaşadığımız sorunlara sınıfsal temelde bakmak zorundayız."
"Yılbaşında televizyonları seyredince Türkiye'ye irtica-mirtica gelmez dedim, ortalık ayağa kalktı... Bak Hikmet, kimse asker darbe yapacak diye siyaset yapmasın. Artık Türkiye'de askeri darbeler dönemi kapanmıştır. Ben Türkiye'nin zaman yitirmeden demokratikleşmesini istiyorum. Demokrasi ve özgürlükleri kim genişletirse ona gönülden destek veririm. Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasından, ülkemize barış ve huzur gelmesinden, akan kanın durmasından yanayım. Türkiye kendisiyle yüzleşmeli. Başta söylediğim gibi, askerin de sivil rejimin de vesayetine giremem, giremeyiz Cumhuriyet olarak.;