Gözbebekleri insanı ele verir! Gözler, vücudun odak noktası olduklarından ve gözbebekleri de bağımsız hareket ettiğinden gözlerin tüm insan iletişim işaretleri arasında en açıklayıcı ve doğru bilgileri verdiği söylenegelmiştir. Belli ışık durumlarında, kişinin ruh hali ve tavrı, olumludan olumsuza veya olumsuzdan olumluya geçerken gözbebekleri küçülür veya büyür.
Heyecanlanan birisinin gözbebekleri normal büyüklüklerinin dört katına çıkabilir. Tam tersine, kızgın, minik olumsuz bir ruh hali gözbebeklerinin boncuk gözler ya da yılan gözleri olarak bilinen şekilde küçülmesine yol açar. Yüz ifadeleri, beden dilinin hem anlamı en açık sözcüklerini, hem de neden-sonuç ilişkisine oturtması en güç bölümünü oluşturuyor.
Özellikle gözlerin ve bakışların kazandığı önem, bazı araştırmacıların ilginç çıkarımlar yapmalarına bile neden olmuş. Şempanze ve diğer primatlarda bulunmayan göz akının, bakışlarımızı daha anlamlı ve açık kılmak için gelişmiş olabileceği gibi. Yüz ifadesiyle ilgili olarak modern anlamda yapılan çalışmaların 19. yüzyılda Charles Bell'le, özellikle de ifadenin anatomi ve fizyolojisiyle ilgili olarak yayımladığı kitabıyla başladığı kabul ediliyor.
'Fizyonomik başkaldırı'
Yaşamın olağan akışı içinde sürekli bir arada bulunduğumuz ya da karşılaştığımız insanların yüz ifadelerini, farkında olmasak bile üç aşağı beş yukarı okuyabiliyoruz. Ancak tüm bu ifadelerin dışında, sözünü etmeye değer ve diğerlerinden daha gizli kalmış bir tanesi daha var: ifadesizliğin, ifadenin ta kendisi olduğu "maske".
Maske ifadesine iyi bir örnek, hizmet ettiği eve gelen konukların yanı başında dursa da, konuşmalardan bihaber görünen ya da görünmeye çalışan İngiliz uşağı tiplemesi... Ancak bundan çok daha çarpıcısı, İsraillilerin, yüzlerinden direnç gösterdikleri anlamını okudukları sessiz ve "ifadesiz" tutuklulara çok daha fazla işkence ediyor oldukları gerçeği... İzin vermedikleri bu ifadesizliği(!) "fizyonomik başkaldırı" olarak nitelendiren Yahudiler, esir aldıkları mücahitlerde varlığını hissettikleri "pasif protesto"dan açık şekilde ürküyorlar. "Sözlü" hale getirdiği dünyada sözsüz dili kullanan tek canlı elbette insan değil.
Sırtını kabartarak bacağınıza sürünen, pencerede vızıldayan sineği yakalamaya bütün ruhu ve bedeniyle hazırlanan ya da akvaryumdaki balıkları izlerken gözbebekleri büyümüş, kulakları öne doğru eğilmiş bir kedinin de anlayana kendisi hakkında çok şey söyleyebildiği, bir gerçek. Bakışlarla ilgili davranışlar İletişim için gerçek bir temel ancak karşınızdakiyle göz göze geldiğinizde atılabilir.
İyi diyalog için...
Bakışlarınız karşınızdakinin bakışlarıyla toplam zamanın üçte ikisinden daha uzun süreyle karşılaşıyorsa bunun anlamı şunlardan biridir; Birincisi sizi çok ilginç buluyordur; ikincisi de size karşı saldırgan bir tavrı vardır ve gözbebekleri de büzüşüyorsa sözel olmayan bir meydan okumada bulunuyor olabilir. Argyle'a göre A, B'den hoşlanıyorsa ona çok bakacaktır. Bu da B'nin A'nın kendisinden hoşlandığını düşünmesine neden olacak ve bunun sonucu olarak B de A'dan hoşlanacaktır. Başka deyişle başka birisiyle iyi bir diyalog kurmak için toplam zamanın yüzde 60-70'inde onunla göz göze gelmeniz gerekir. Bu onun sizden hoşlanmasını da sağlayacaktır. Bu nedenle bakışları sizinkilerle toplam zamanın üçte birinden daha az süreyle karşılaşan çekingen ve utangaç birine pek güven duymamanız çok normaldir. Görüşmeler sırasında karşınızdakilerin kendilerini süzdüğünüz hissine kapılmamaları için koyu renk gözlük takmaktan kaçınmalısınız. Vücut dili ve hareketlerin çoğu gibi bir insanın başka birisine bakış süresi de kültüre bağlı bir şeydir.
Muhatabınızın gözlerine ne kadar bakabiliyorsunuz?
Bazı insanlarla konuşurken kendimizi çok rahat hissederken başkalarıyla rahatsız olur hatta bazılarını da güvenilmez buluruz. Bu aslında bize baktıkları veya konuşurken bakışlarımıza karşılık verdikleri süreyle ilişkilidir. Birisi dürüst değilse veya bir şeyler gizliyorsa bakışları bizimkilerle toplam zamanın üçte birinden daha az oranda karşılaşacaktır.
Sözel olmayan şekillerle iletim
Güney Avrupalıların başkalarına rahatsız edici gelebilecek yüksek bir bakış sıklığı varken, Japonlar da konuşurken karşıdakinin yüzü yerine boynuna bakarlar. Bakışın süresi kadar bakışınızı karşınızdakinin yüzünün hangi coğrafi bölgesine yönlendirdiğiniz de önemlidir. Bu da bir görüşmenin sonucunu etkileyebilir. Bu işaretler sözel olmayan şekillerle iletilir ve alınır ve alıcı tarafından da doğru şekilde yorumlanır.
Yan bakış saldırganlık ifade ediyor
Bakış karşıdakinin göz seviyesinin altına düştüğünde sosyal bir ortam oluşur. Birisine bakmayla ilgili deneyler sosyal bir karşılaşma sırasında bakanın bakışlarının karşıdakinin yüzünde gözler ve ağız arasındaki bir üçgene baktığını göstermiştir. Yan bakış ilgi veya saldırganlık iletmekte kullanılır. Hafif kalkmış kaşlar ve bir gülümsemeyle birlikteyse ilgi anlamına gelip ilgi işareti olarak yaygın şekilde kullanılır.
Bakışlar göz seviyesinin altına düşmemeli
Aşağıya dönük kaşlar, çatık alın veya aşağıya dönük ağız köşeleriyle birlikte şüpheli, saldırgan veya eleştirel bir tavır anlamına gelir. İş Bakışı İş tartışmaları yaparken karşınızdakinin alnında bir üçgen olduğunu hayal edin. Bakışlarınızı bu bölgeye yönelterek ciddi bir ortam oluşturursunuz ve karşınızdaki sizin iş yapmak konusunda ciddi olduğunuzu anlar. Bakışlarınızın karşınızdakinin göz seviyesinin altına düşmemesi koşuluyla etkileşimi kontrol edebilirsiniz.