Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'nin 66 yaşındaki ablası Fatma Kaya'yı bulup, çanak sorularla konuşturan ilerihaber.org'dan Rıfat Doğan, operasyonel bir habere imza attı. Günlük siyasi gelişmelerden uzak bir kadının ailevi ilişkileri üzerinden bir karalama kampanyasının işaret fişeğini attı. Paralel medya da mal bulmuş mağribi gibi haberin üzerine deyim yerindeyse atladı.
"ONU GÖRÜNCE TELEVİZYONU KAPATIYORUM" DEMİŞ
Yıllar önce ailesiyle bütün bağlarını kopardığı yazılan haberde Fatma Kaya'nın da Selvi'ye sevgilerinin kalmadığını söylediği ve “Onu gördüğümde televizyonu kapatıyorum” dediği aktarıldı.
İstanbul'da 1 Mayıs Mahallesi'nde oturan Selvi'nin ablası, yapılan habere göre özetle şunları söyledi: "İstanbul'a taşınmadan önce Sivas Yıldızeli ilçesinde yaşıyorduk. Alevi olduğumuz için büyük baskı gördük. Selvi'nin değişimi de o yıllarda okuduğu üniversitede başladı. O yıllarda cemaatçilerle ilişki kurmaya başladı ve sağcı oldu. Sonraki dönemlerde aileyle bağını tamamen kopardı. Sağcı olduktan sonra yıllarca görüşmedik. Bu saatten sonra da konuşmak istemiyorum. Biz Aleviyiz. Değerlerimize bağlıyız."
SEVGİLERİ KALMAMIŞ
Abdülkadir'e sevgi ve saygılarının kalmadığını söylediği aktarılan haberde, Fatma Kaya'nın, "Dedem devrimci bir adamdı. Deniz Gezmiş, Sivas'ta babamın evinde kaldı. Bizim soyumuz bellidir. Böyle bir evde yetişip böyle olunur mu?
MAL BULMUŞ MAĞRİBİ GİBİ ATLADILAR
Bu haber yayına verilir verilmez, paralel yapıya yakınlığıyla bilinen birtakım medya organları senkronize olarak, yapılan röportajı manşetlerine çektiler. Deyim yerindeyse "mal bulmuş mağribi gibi" haberin üzerine atladılar. Abdulkadir Selvi'yi, ablasının sözleri üzerinden itibarsızlaştırma çabası yarışına girdiler.
YAYIN İLKELERİ NEREDE KALDI!
Doğru-yanlış, etik mi ,değil mi demeden hemen haber, bütün paralel medyaya servis edildi. "Ablası üzerinden Abdülkadir Selvi'ye vuralım da ne olursa olsun" mantığıyla atılan manşetlerde medya etiği akıllarının ucundan bile geçmedi. Selvi'yi itibarsızlaştırmak için habercilik ilkeleri hiçe sayıldı. Oysaki, sitelerinde yer verdikleri yayın ilkelerinde
"...Hiç kimse ırkı, cinsiyeti veya fiziksel özellikleri nedeniyle aşağılanamaz ve kınanamaz."
"...Kişilerin özel hayatıyla ilgilenmez. İlgilinin rıza gösterdiği veya kamu yararının gerektirdiği durumlar dışında kişilerin özel yaşamı hiçbir şekilde yayına konu edilmez."diyor.
Peki burada yapılan ne... Hadi bu ilkeleri içselleştiremediniz, dönüp bir tıklamak da mı aklınıza gelmedi. Bir kişinin dini inancı ve bugün bulunduğu pozisyon dolayısıyla linç edilmesi hangi yayın ilkesine sığıyor.
SİZİN ANNENİZİ BULUP, KONUŞTURSALAR...
Kendisini devrimci ve ileri solcu olarak tanımlayan haber kaynağı siteye sormak lazım: Benzer şekilde sizin de ablanızı, annenizi bulup konuştursalar, aranızda kaç tane solcu kalır! Onların arasından da sizin için "Değişimi lise/üniversite yıllarında başladı", "Uzun yıllardır görüşmüyoruz", "Telefonlarına bile çıkmıyorum", "Haberlerini okumuyorum", "Fotoğraflarına bile bakmıyorum" diyen çıkmaz mı? Aynı soruyu paralel medyacıların ailelerine de soralım haydi... Kaç ileri solcu-devrimci, kaç paralel kalır?
BU HAK SADECE SİZİN Mİ?
Kişisel yaşama dair her türlü tercihlerini istediği gibi" yapma hakkını kendinde görenlere, başkalarının da bu hakka sahip olduğunu hatırlatmak fazla bir incelik olmasa gerek.
Takdirini okura bırakıyoruz. Ama asıl olan, gerek siyasi arena da gerekse medyada mücadele verilirken belden aşağı vurmamaktır. Ara sıra da olsa yayın ilkelerine bakmak, okumak ve anlamaktır olması gereken. Arada bir aynaya bakmak herkes için iyidir.