Şimdi de Vatan’dan Beyza Bilgin, “selamünaleyküm” ile “günaydın” ve “merhaba”nın aynı olduğunu ileri sürdü.
İlahiyatçı Beyza Bilgin’in yazısı şöyle:
“Öğrencilerim yanıma geldiklerinde “Selamünaleyküm” deyip dememe konusunda tereddüt ederlermiş, kızacağımdan korkarlarmış. Niye? Ben öğretmen olacak öğrencilerime, ilk günden öğrencilerinin karşısına “Selamünaleyküm” diyerek çıkmamalarını salık veririm de ondan. Bazen “günaydın” bazen “selamünaleyküm”, bazen “merhaba” deyin ve bunların birbirinden farklı olmadığını hissettirin derim. Selamünaleyküm kelimesinin Arapça olmaktan başka ne üstünlüğü vardır, selam selamdır, hangi dili konuşup anlıyorsan o dilde verebilirsin selamını.
Hz. Peygamber müminlerin selamı aralarında yaymalarını istemiş, Müminlerin tanıdığına tanımadığına selam vermesini tavsiye etmiştir. Bu ne demektir? Birisi diyordu ki, bu çok zordur, tanımadığımız insanları çevirip selam mı vereceğiz? Tabii ki hayır! Selam vermek ne demektir, onu bilmiyoruz demek ki, öğretmemişiz insanlarımıza, sadece ezberletmiş, tekrarlamalarını temin etmişiz. Size selamünaleyküm demem, size iyilik dilememdir, yani bu bir duadır ve aynı zamanda güven vermedir. Hem kendime güveneceğim, size bir kötülüğümün dokunmayacağı konusunda, hem de size hiç kötülüğün ulaşmamasını, Allah’ın korumasında olmanızı dileyeceğim. Günaydın demem de böyledir? Günün aydınlık olsun ne demektir, gün kimindir, aydınlık kimindir? Allah’ındır şüphesiz, selam da Allah’ındır. Bu diğer dinlerde ve dillerde de benzer şekildedir. Oysa bazı çevrelerde mesela ‘iyi günler’ dersen başka, ‘hayırlı günler’ dersen başka taraftan oluyorsun. Ben iyi günler de derim hayırlı günler de derim. Bu slogancılık iyi bir şey değildir. Ben bunun önüne geçmeye çalışmışımdır. Cemaatler bazı sembolleri birbirlerini tanımakta kullanıyor olabilirler. Ona bir şey diyemem. Fakat biz öğretmenler öyle yapmamalıyız, Allah’ın dinini daraltmamalıyız.”