Ek klasörlerinde yer alan Örnek'in günlüklerine göre Kayseri'deki cumhuriyet balosuna türbanlı kadınların yer alması komuta kademesinde sert tartışmalar yaşanmasına neden oldu. Özkök, rest çeken Hava Kuvvetleri Komutanı'nı istifaya davet etti.
Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek'in Ergenekon İddianamesi'nin ek delilleri arasında yer alan "Günlükleri", 2003'te Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına arasında yaşanan "istifa restleşmesini" de ortaya çıkardı. O yıl AKP'li Niyazi Özcan ile Mustafa Elitaş, Kayseri Valisi Nihat Canpolat'ın Kayseri Orduevi'ne düzenlediği Cumhuriyet Balosu'na türbanlı eşleriyle katıldı.
TAHKİKAT BAŞLATILDI
10'uncu Yıl Marşı eşliğinde Cumhuriyet pastasının da kesildiği baloda ev sahibi konumunda olan Kayseri Garnizon Komutanı Tümgeneral Hindal Çekiç'in "türbanlı katılıma" dönük bir açıklaması olmamıştı. Baloya ilişkin fotoğraflar ertesi gün basında yayınlanınca büyük gürültü koptu. TSK'dan bazı Kuvvet Komutanları başta olmak üzere birçok çevreden Kayseri Orduevi'ndeki "Türbanlı Cumhuriyet Balosu" oldukça sert tepki çekti.
Olayla ilgili sessizliğini koruyan Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, tepkilerin yankısı devam ederken "29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu'nda Orduevleri, Askeri Gazinolar ve Sosyal Tesisler Yönetmeliği'ne aykırı bazı uygulamaların yapıldığı" gerekçesiyle idari tahkikat başlattı.
İSTİFA RESTLEŞMESİ YAŞANDI
Fakat bu olayın TSK içinde ne tür bir yankı oluşturduğu sır olarak kaldı. Altı yıllık sır Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Özden Örnek'in, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2009/268 esas nolu dosyasının ekleri arasında yer alan "Günlükleri" ile açığa çıktı.
RESTE KARŞI REST: 7 Kasım 2003
"Önce Hava Kuvvetleri Komutanı (Org. İbrahim Fırtına) ve sonra da Kara Kuvvetleri Komutanı'na (Org. Aytaç Yalman) gittim. İbrahim (Org. Fırtına) bana çok dertliydi. 'Arkadaşım seninle paylaşmak istediğim bazı şeyler var'dedi. Bir gün önce gazetelerde Kayseri Orduevi'nde türbanlı olarak içeri alınan bazı kişilerin ve valinin resimleri vardı. Bunun için Genelkurmay Başkanı'nı görmeye gitmiş. " Bu çok ciddi bir konu ben garnizon komutanı olan tümgenerali Ankara'ya tayin etmeyi düşünüyorum " demiş.
Aslında olay tam anlamıyla valinin bir tezgahı. Türbanlıları bir anda içeri sokup sonra da resimlerini çektirmiş ve gazetelere dağıtmış. Sonradan türbanlılar çıkartılmışsa da bir işe yaramamış. Genelkurmay Başkanı bu konuda " Ama bu çok ciddi bir iş bir kısım halk buna karşı tepki gösterebilir. Onun için bunu yapamayız. Sonra generale yazık olur " demiş. Fırtına devamla " generale bir şey olmayacak sadece buraya tayin edeceğiz " demesine rağmen kabul etmemiş ve " O zaman seninde istifa etmen gerekir " demiş.
Fırtına da " Hemen şimdi istifa ediyorum ve bu konuşmamızı da derhal bir basın toplantısı yaparak açıklıyorum " demiş. Genelkurmay Başkanı olay ciddiye binince mayna ederek kıvırmaya başlamış ama bizim Fırtına bir kere çileden çıkmış ve bu tehdit onun çok ağırına gitmiş. Kendisini teselli ettim ve her türlü desteğimin ondan yana olduğunu söyledim.
VATAN'IN NOTU: Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına'nın Ankara'ya çekmek istediği Kayseri Garnizon Komutanı Tümgeneral Hindal Çekiç, 2004'teki YAŞ toplantısında emekliye sevkedildi.
22 KASIM 2003: BÜLENT ALPKAYA İNANILMAZ CİMRİ
"Bugün Sevil'in (Eşi Sevil Örnek) öğrendiği bir konu bizi hayrete düşürdü. Ağustos 2004 ayında biz daha komutayı teslim almadan önce Bülent Alpkaya (BA) (Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral) etrafında çalışanların hepsini başka yerlere atamıştı. Örneğin Astsb. Ali Osman benim eski astsubayım olmasına ve benim istememe rağmen kendisine hayır demiş ve Ankara'daki Astsubay orduevine atamıştı. Yanlarında çalışan temizlikçi kadınları da " Sevil hanım sizleri istemiyor, hem zaten o çok sinirlidir ve onunla geçinemezsiniz " diye başka yerlere göndermişlerdi. Ben de onlar ayrıldıktan sonra hepsini tanıdığımız bu kişileri geriye görevlerine aldım. Bu insanlar bir müddet sonra Sevil'e geçmişte neler olduğunu anlatmaya başladılar. BA'lar evlerine aldıkları yiyecekleri 100 gr gibi az olarak alırlarmış ve burada çalışanlara katiyen bir şeyler ikram edip yedirmezlermiş. Zaten cimri olduklarını anlamıştım... Karı koca ayrı katlarda yatarlarmış ve hiçbir zaman beraber yemek yemezlermiş. Evde ne doğru dürüst bir yemek takımı ne de bir tava bulabildik. Bunların nasıl yaşadığı tam bir sır."
1 AĞUSTOS 2003: SEZER, ERDOĞAN'IN ELİNİ SIKMADI
"Pazar akşamı Cumhurbaşkanı'nın (Ahmet Necdet Sezer) yemeğine gittik. Bizi görünce seneye beraberiz dedi. Yemekte Başbakan, Cumhurbaşkanının elini sıkmak istedi ama o elini geri çekti. Böyle bir devlet zirvesi olabilir mi? Tüm generaller G.Kurmay Başkanı Başbakan ile konuşmaz ve ona yüklenir, Başbakan ile G.Kurmay, Başbakan ile Cumhurbaşkanı dargın bizi kim darbe edecek acaba? Pazar gün emekliye ayrılanlar veda konuşması yaptılar. Bu konuşma geleneksel bir konuşmadır ve yine geleneksel olarak ayrılanlar ne duyduklarını dile getirirler. Bu sefer durum farklı idi."
11 EYLÜL 2004: DÜĞÜNE AHBAP ÇAVUŞLAR ÇAĞRILDI
"Akşam Cumhurbaşkanı'nın oğlunun düğününe gittik. Çok dedikodusu yapılan bir düğün oldu. Dedikodunun esas amacı kamu alanını önleyen CN'na misilleme yapmaktı. Sade ve güzel bir düğün oldu. Cumhurbaşkanı inandığından şaşmayan bir kişi onun için aynı tutumunu bu konuda da devam ettirdi. Düğünde bizim ahbap çavuşlar da davet edilmişlerdi. Utanmadan ve kendilerini insan yerine koyarak gelmişler. Ne Sevil ne de ben yüzlerine bakmadık. Kendime hayret ediyorum. Ben bu tip tepki verecek bir insan olmadığım gibi, insanları da seven bir kişiydim. Bunlardan bu kadar nefret ettiğime göre herhalde kendime göre haklı nedenlerim var. Utanmazlar."
VATAN'ın notu: Dönemin Cumhurbaşkanı Sezer'in oğlu Levent Sezer, Evren Altunay'la Eylül 2004'te evlendi. Çankaya Köşkü'nde sade bir törenle dünyaevine giren çiftin düğününe Başbakan Erdoğan katılmadı. Nikah törenine arasında, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, eski Başbakan Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit, CHP lideri Deniz Baykal ve çok sayıda davetli katılmıştı.
02-09 ARALIK 2002: HERYEDEN RAYSAŞ FIŞKIRIYOR
4 Aralık günü müteahhit Feridun Toydemir beni görmeye geldi. İnternette yayınlanan son haberden, yani benim Yaşar'a (Org. Yaşar Büyükanıt) yazdığım mektubu sonra İlhami Paşa, Yalçın Kayatunç ile Tayfun Aksoy'u mahkemeye vermek için gelmiş. Bende kendisine bence hiçbir mahsur olmadığını ama silahlı kuvvetleri küçük düşürebileceğini bu nedenle dikkatli olmasını istedim. Konuşma sırasında bana ilginç bir konu anlattı.
Senelerdir İlhami Paşa (Deniz Kuvvetleri eski Komutanı İlhami Erdil)bulunduğu bir iş toplantısında bir iş adamı Deniz Kuvvetleri'nden şikayetle son olarak bir torpito işine girelim dedik, İlhami Paşa'nın tanıdığı olan Bülent " Ben bu işi hallederim diye bizden para aldı ama bize kimse ihaleyi vermeyince oldukça yüklü bir para kaptırmış olduk " demiş. Anladığım kadarı ile bu bizim yaptığımız DM2A4 torpitolarının ihalesi idi ve bu ihaleye İngiliz ve İtalyanlarda katılmışlardı. Silahlı Kuvvetlerde hangi büyük ihaleyi kurcalarsanız altından REYSAŞ ve Ulusoy çıkar. Bunu herkes bilir ama kimse tedbir almaz."
VATAN'ın notu: Reysaş, Türkiye'nin en büyük uluslararası karayolu, deniz ve demiryolu taşımacılık ağına sahip şirketlerinden biri. Yönetim Kurulu Başkanı Durmuş Döven.
28 EKİM 2004: BÜYÜKANIT'IN ÖNÜ KESİLECEKTİ
"Akşam evde ise başka şeyler öğrendim ve ağzım açık kaldı.
- Aytaç Paşa'ya Genelkurmay Başkanı (Orgeneral Hilmi Özkök) iki kez uzama teklif etmiş. Eğer uzasaydı Yaşar emekli olacaktı.
- Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Yaşar'ın imar bankasında 1 milyon doları var dedikodusu üzerine TMSF Başkanı ile Yaşar'ı yüzleştirmiş. Garibimin beş kuruş parası yok ama Aytaç Paşa'nın yaptığı da doğru değil.
- Genelkurmay Başkanı'nın Yaşar'ı sevmediğini ve onu Kıvrıkoğlu'nun adamı olarak gördüğü, bu nedenle de genelkurmay başkanı olmasını istemediğini.
- Şener'in Genelkurmay Başkanı tarafından ikaz edildiğini artık herkesin bildiğini.