Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz ve İletişim Koordinatörü Recep Koçak, İKDER tarafından düzenlenen Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumuna katıldı.
İstanbul İktisatçılar Derneği (İKDER) tarafından düzenlenen “Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumu”nun yedincisi Beyazıt’ta bulunan İÜ Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.
Programın açılışını İKDER Başkanı Halim Tosun yaptı. Tosun Sabahattin Zaim Hoca ile ilgili daha önce yaptıkları sempozyumları hatırlatarak, bu programların devam edeceğini söyledi.
Sabahattin Zaim Hocanın kızı Prof. Dr. Mehveş Tarım da yaptığı konuşmada, şahsı ve ailesi adına salonda bulunan misafirlere ve organizasyona emeği geçen herkese teşekkür etti. İÜ İktisat Fakültesi Dekanı Halis Yunus Ersöz yaptığı konuşmada, “Sabahattin Zaim Hocamız her zaman gülen yüzüyle ve iyi ilişkileriyle örnek bir insandı. Hocamız, hassasiyet gösterdiği İslam ekonomisini anlatırken ‘Faydasız ilimden Allah’a sığınırım’ duasını hep hatırlardı” dedi. Ersöz, “Bu kadar kan, gözyaşı, sefalet paylaşmayı bilmediğimizdendir. Kamusal ve gönüllü yardımların miktarı hızla artıyor. Devlet, hayırsever hareketlerin performansının artırılması için çalışmalarını hızlandırmalıdır” tavsiyesinde bulundu.
İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sedat Murat ise konuşmasına Prof. Sabahattin Zaim Hocanın bir sözüyle başladı; “Her zahmette bir rahmet vardır. Zahmetin üzerindeki noktayı kaldırınca ‘rahmet’ olur.” Sedat Murat konuşmasında şu hususların altını çizdi; “Hocamız sadece söyleyen ve yapan değil, yaptıklarına gönülden inanan, yaptıklarını ihlasla yapan bir insandı. Yardımlaşma ve dayanışma sünnetullahtır, sosyal kanundur. Dünyada bir avuç yahudinin bu kadar etkili olmasının sebebi, aralarındaki yardımlaşma ve dayanışmadır. Yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneğini Osmanlı vermiştir. Osmanlı’yı 600 yıl ayakta tutan değerler, bu değerlerdir. Batı âlemi son 150 yıldır kendi aralarında savaş yapmıyor. İslam dünyasında sürekli savaş ve kargaşa çıkarılıyor. Yeni silahlarını bu çatışma bölgelerinde deniyorlar. Sonra da milyarlarca dolarlık silah satışlarıyla kendi ekonomilerini ayakta tutuyorlar. Huzurlu bir dünya için yardımlaşma ve dayanışma örneklerini çoğaltmamız lazım. Zira yardımlaşma ve dayanışma örneklerini gösteren insanlar, kurumlar ve devletler mutludur. Zekât sistemi tam olarak uygulansa dünyada fakir kalmaz. ”
Sabahattin Zaim Hocanın anıldığı programda Prof. Dr. Cengiz Kallek’e “2014 İslam Ekonomisi Ödülü” verildi. Kallek yaptığı konuşmada, İslam ekonomisine dair Pakistan ve Malezya’da yapılan çalışmaları, merhum Ziya ül Hak’ın gayretlerini, Malezya’da Mahatır Muhammed ve Enver İbrahim’in çabalarını anlattı. Türkiye’de İslam ekonomisi üzerine yapılan çalışmalar ve devletin attığı adımların yetersizliğine dikkat çekti.
Açılış konuşmalarından sonra iki oturum yapıldı. “İslam’da Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmanın Kavramsal Çerçevesi” konulu ilk oturumun başkanlığını Prof. Dr. Ahmet Tabakoğlu yaptı. İlk oturumun konuşmacıları Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Prof. Dr. Faruk Beşer ve Dr. Beytullah Aktaş idi.
Hamdi Döndüren şunları söyledi; “35 yıl önce Sabahattin Zaim Hocamızın konferanslarını takip ederdim. O, zekâtın gizli yapılması gereken bir ibadet değil, devlet eliyle takip edilmesi gereken bir ibadet olduğunu anlatırdı. Ben araştırmalarımı sürdürdükçe daha iyi anlıyorum ki, zekât konusunun kurumsal bir takibe ihtiyacı var. Zekâtların toplanıp depolarda muhafaza edilmesine ve yıl boyunca fakirlere ulaştırılmasına ihtiyaç var. Hz. Peygamber s.a.s, toplanan zekât hayvanlarının beslendiği ve korunduğu bir çiftlik kurdurmuş. Muaz bin Cebel r.a’ı Yemen’e bölge valisi olarak gönderirken de o bölgeden topladığı zekâtları bölgenin fakirlerine dağıtmasını emretmiş. Yemen’de bir ara zekât mallarının muhafaza edildiği depolarda gıda bitmiş ama kumaş stokları mevcutmuş. Muaz b. Cebel r.a, Hz. Peygamber’e ‘kumaşları satıp gıda alabilir miyim?’ diye sormuş. Efendimiz bu soruya olumlu cevap vermiş” dedi.
Prof. Dr. Faruk Beşer konuşmasında, toplumlarda zekâtın sosyal adalet için gerekliliğine dikkat çekti. “Zekât, İslam’ın köprüsüdür” sözü üzerinde durdu. Kur’an-ı Kerim’de, vermeyi terk eden zenginlerin nasıl zemmedildiğini anlattı. Hz. Peygamber s.a.s’in Mekke’den Medine’ye hicreti sırasında Medine yakınlarındaki Cuma Mescidi’nde verdiği hutbede, “Yarım hurma ile de olsa kendinizi kurtarmaya bakın” buyurduğunu hatırlattı.
Dr. Beytullah Aktaş, “Sosyal yardımlaşmada zekâtın harcama kalemleri” başlıklı bir tebliğ sundu. Aktaş, Ömer b. Abdülaziz döneminde zekât müessesinin iyi işletildiğini ve zekat verecek fakir kalmadığı söyledi.
Öğleden sonra, Prof. Dr. Sabri Orman’ın yönetiminde “İslam Medeniyetinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmanın Kurumsallaşması” konulu bir oturum yapıldı. Oturumda, Sosyal Yardımlar Genel Müdür Yardımcısı Şebnem Avşar Kurnaz, AFAD İyileştirme Daire Başkanı Abdullah Dilsiz, Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem, Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz ve İHH Mütevelli Heyeti Başkan Vekili Hüseyin Oruç birer tebliğle müesseselerinin kurumsallaşma hikâyesini anlattılar ve faaliyetlerinden örnekler sundular.
Oturumda bir konuşma yapan Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz şunları söyledi;
“1996 Ramazan ayında yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik amacıyla yayına başlayan Şehir ve Ramazan programı, Kanal 7 izleyicisinin yüksek teveccühü ve yoğun ilgisine mazhar oldu.Program, alanında bir ilkti. Programda, Türkiye’nin dayanışma kültürünün gelişmesine katkı sağlamak amacıyla seçilen ailelerin hikâyeleri yayınlanıyor ve yardımlaşma örneklerinden kesitler sunuluyordu.
Şehir ve Ramazan programında, kıyıda kalmış hayatlara ulaşılıyor ve dezavantajlı durumdaki ailelerin hayata tutunmasına ciddi katkı sağlanıyordu. Şehir ve Ramazan programı her akşam iftar saatinde ekrana geldi ve Ramazan ayının bitmesiyle sona erdi.
İzleyicinin yoğun ilgi gösterdiği ve desteklediği programın ülkemizdeki yardımlaşma ve dayanışmanın yaygınlaşıp güçlenmesine vesile olduğu görüldüğünden, Ramazan sonrasında programın başka bir isimle devam etmesine karar verildi.
Deniz Feneri ismi hikâyeci Mustafa Kutlu’nun önerisiydi. Kutlu neden bu ismi teklif ettiniz sorusunu cevaplarken şunları söylüyordu;
“Deniz Feneri mana itibariyle yolda kalmışlara, yolculara veya herkese yol gösteren, ışık tutan, gidilecek noktayı tayin eden, bir nevi darda kalmışların yardımına koşma gibi bir sembolik manası olan, -ayrıca ben sinema ile de uğraşırım- görsel olarak da Deniz Feneri bana göre çok hoş bir şey. Karanlıkta o projektörün dolaşması görsellik bakımından da çok hoş bir şey. Öte yandan Deniz Feneri evrensel bir simge. Dünyanın her yerinde bu simge aynı çağrışımları yapar. Deniz Feneri, gecenin bir vakti, hangi uyruktan olursa olsun, büyük ya da küçük deniz taşıtlarına ışık tutar, yol gösterir. Asıl yolumuzun netice itibariyle kendi düşünce ve inançlarımız doğrultusunda bütün Türkiye için hiçbir ayrım yapmaksızın, mazlumdan, yoksuldan, zarurete düşmüşten yana olan bir yayın sürdürmemiz gerektiğini, ‘sessiz kalabalıkların sesi’ olmamız gerektiğini düşünmüş ve önermiştim.”
Deniz Feneri, yıl boyunca ihtiyaç sahibi aileleri desteklerken yoksulluğun tüketilmesi yolunda önemli iki adımı da atmıştır.
Bunlardan birisi “yoksulluk” konusunun ilim adamları tarafından tartışılması ve akademik camianın birikimlerinin yoksulluğun tüketilmesine hizmet etmesi için 2003, 2005 ve 2008 yıllarında “yoksulluk sempozyumları” düzenlemiştir. Sempozyumda sunulan tebliğler, kitaplaştırılmak suretiyle üniversitelere, kütüphanelere ve yoksulluk konusunda çalışma yapan araştırmacıların hizmetine sunulmuştur.
Ayrıca yine yoksulluk konusunda yapılacak çalışmaları organize etmek veya bu alanda yapılan araştırmaları desteklemek üzere Deniz Feneri Yoksulluk Araştırmaları Merkezi (DEYAM) kuruldu. DEYAM, üniversiteden bir grup öğretim üyesinin katkılarıyla yoksulluk sorunun çözümüne dönük çalışmalar yaptı. Yapılan üç sempozyumdan birisi Türkiye’de o tarihe kadar yapılmış en geniş katılımlı yoksulluk sempozyumuydu.
Deniz Feneri Derneği yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine yardım ederken, bir yandan da “Sosyal Dönüşüm Projeleri” yoksullukla mücadele ediyordu. Deniz Feneri Sosyal Dönüşüm Projeleri kapsamında bugüne kadar çeşitli bölgelerde faaliyetlerde bulundu.
Bu faaliyetler içerisinde; karnavas bezi üretimi, oğulduruk yayla bağı projesi, arıcılık, saanen keçisi yetiştiriciliği, meyve fidanı ve cezaevlerinde meslek edindirme kursları bulunuyordu.
Yapılan yardımlar zor durumdaki vatandaşlarımızın hayata tutunmalarına ve kendi ayakları üstünde durma iradelerinin güçlenmesine ciddi bir katkı sağlamaktadır. Kendi ayakları üstünde durabilir hale gelen aileler artık hem devlete hem de çevresine yük olmaktan çıkmaktadır.
Sosyal kalkınma ve sosyal barış için aileler güçlendirilmeli, sivil toplum kuruluşlarımızın kendi aralarında ve kamu kuruluşları ile daha fazla işbirliği yapması teşvik edilmeli. İşbirliği örnekleri çoğaltılmalıdır.
Bu vesile ile kendisi de bir Deniz Feneri gönüllüsü olan merhum Prof. Dr. Sabahattin Zaim Hocamızı rahmetle anıyorum. Hocamız, doğduğu ve sekiz yaşına kadar yaşadığı Makedonya’nın İştip şehrinde inşa ettiğimiz Hamidiye Lisesi’nin temel atma ve açılış merasimlerinde kendisi de hazır bulunmuş ve mutluluğumuzu paylaşmıştı. Hem temel atma merasiminde hem de kurdele kesimi sırasında yaptığı konuşmalarda, ‘Balkanlar’da yeniden bir ihya hareketi başlamış bulunuyor. Bugün şahitlik ettiğimiz önemli hadise bu ihya hareketinin mühim adımlarını teşkil ediyor. Tarihi hadiseler yaşanırken o dönemin insanları hadisenin öneminden haberdar olmayabiliyorlar. Ben ise bugün tarihi bir hadiseye şahitlik ettiğimizi biliyorum, Rabbime şükrediyorum.’demişti.
Bu sempozyumun hazırlanmasında emeği ve katkısı olan herkesi tebrik ediyorum.”
Programın sonunda, Deniz Feneri Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz’e, İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sedat Murat tarafından bir teşekkür plaketi verildi.