İçimizdeki İsrail!
KRİPTO Yahudilerin Alevîlerin, Kürtlerin, Kafkasyalıların içine sızdığını az çok biliyoruz, lakin Sünni dindar Müslümanların içine sızdıklarını konusunda pek câhiliz.
Adam Yahudi, kendisini Alevî gösteriyor.
Adam Yahudi, kendisiniKürt gösteriyor.
Adam Tat Yahudisi kökenli, kendisini Kafkasyalı gösteriyor.
Adam Yahudi kökenli, kendisini Tatar gibi gösteriyor.
Yirminci asırdaYahudiler iki devlet kurdular iddiası boş değil.
Yahudiler Sünnî Müslümanlığın içine, bazı tarikatlara girmek suretiyle sızmışlardır.
İsrail ile ilişkilerimiz kopma noktasına gelmişmiş...İki taraftan bazı politikacılar çok sinirlenip verip veriştirmişmiş... Siz bu tiyatrolara inanıyor musunuz?
İsrail ile olan (bazısı çok gizli, TBMM bile bilmiyor) askerî, siyasî, iktisadî, ticarî münasebetlerimiz tam gaz devam ediyor.
Türkiye'nin içinde ikinci bir İsrail var.
Son on-onbeş sene içinde ülkemizden İsrail'e milyarlarca dolar gitti. Türkiye-İsrail ticaretinde kazanan hep Yahudiler oldu.
Türkiye uyuyan bir ülkedir. Mışıl mışıl...
Beş vakit namaz kılan (veya kılar gibi görünen) Yahudiler.
Hanımlarının başları örtülü Yahudiler.
Milliyetçi ve Türkçü Yahudiler...
İslâmcı Yahudiler...
Bir ayağı ismailî Müslümanlıkta, öteki ayağı ishakî Musevîlikte olan özel Yahudiler...
Türkiye'deki İsrail'in röntgeni çekilecek olsa ortaya dehşet verici bir tablo çıkacaktır.
Kripto Yahudiler kanımıza, iliğimize, beynimize girmişler... Bana inanmayan, İtalyan yazarı Giovanni Papini'nin GOG adlı kitabındaki "Ben Rubi'nin İtirafları" bölümünü okusun. (İş Bankası Yayınları)
On milyonlarca Müslüman uyuyor. Yatakta uyuyor, ayakta uyuyor; yürürken, otururken, merdiven inip çıkarken uyuyor.
Yakın tarihimizdeki ünlü, güçlü, etkili Kripto Yahudiler kimlerdir?
İslâmî kesim içindeki Kriptolar kimlerdir?
Tiyatroları gerçek sanan milyonlarca Müslüman...
Müslümanlar ne zaman uyanacak?
* (İkinci yazı)
CAMİLERDEKİ BİD'ATLER
Son yıllarda camilerin arka taraflarına sandalya, tabure, hattâ sıra doldurulması işi planlı, programlı, kasıtlı, müteammiden yapılan bir şeydir.
Bir zihniyet, Yahudi ve Hıristiyanlara "Bakın ne güzel Diyalog yapıyoruz, camilerimizi sizin sinagog ve kiliselerinize benzetiyoruz..." der gibidir.
Böyle şeyler durup dururken tesadüfen olmaz...
Müftünün biri imama "Caminin arka tarafına sandalyeler koy" emrini vermiş. İmam, efendim zaten var demiş. Müftü daha fazla sandalye konulacak demiş. İmam lüzumu yok ki deyince "Sen karışma, verilen emri yap" cevabını almış...
Türkiye camilerinin arka taraflarına gerekenden, lüzumundan fazla sandalye konulması işi son derece vahim bir bid'attir. Böyle giderse birileri mihraba piyano veya org konulmasını da isteyebilir. Bu dediğime kimse şaşmasın, M. KemalPaşa zamanında bir rapor hazırlanmış, camilere sıra, mihraba çalgı aleti konulmasını teklif edilmişti. Bu konuyu bilenler biliyor, bilmeyenler bendenizden öğrensin.
Camilerdeki hoparlörler de bid'attir. Küçük bir cami, imam mihraba geçiyor, ardında sekiz kişi cemaat olmuş, imamın önünde sabit bir mikrofon, bir de yakasına mandallanmış seyyar bir mikrofon var. Küçük bir ibadet yerinde sekiz kişilik cemaate namaz kıldırmak için iki mikrofona ne lüzum var?
Aşağıda sayacağım şeylerle mukaddes dinimiz arasında hiçbir bağ yoktur.
Bir: Cami ve minarelerdeki hoparlörler.
İki: Cami kaloriferleri.
Üç: Cami klimaları.
Dört: Camilerdeki elektrikli alttan ısıtma tesisatı. (Kanser yapıyor).
Beş: Cami personeli için yaptırılan meşrutalar.
Altı: Yoldan gelip geçenlerin kullandığı ve para verdiği cami tuvaletleri.
Yedi: Bu tuvaletler için cami kapılarına, cami avlularına konulan iğrenç ve çirkin (Türkçe İngilizce) tuvalet reklâmları.
Türkiye'de benim özlediğim hak bir düzen kurulursa ilk işim gerekçeli bir dilekçe ile bunların kaldırılması için ilgili makamlara müracaat etmek olacaktır.
En başta hoparlörlerin kaldırılmasını isteyeceğim.
Zaruret varsa, mutlaka gerekiyorsa akustik uzmanlarının kurması ve denetlemesi şartıyla olabilir.
Osmanlı imparatorluğu Viyana'yı kuşatırken, Akdeniz bir Türk gölü iken, Devlet-i Aliye-i Osmaniye üç kıt'ada adaletle hükm ederken camilerde, minarelerde hoparlör mü vardı?
Puta tapan Mecusîler bile tapınaklarının bahçesine umumî helâlar yapıp, "WC men women one dollar" diye yazan iğrenç, öğürtücü, rezil, utanç verici levhalar koymuyor!..
Birkaç sene önce yatsı namazı kılmak için büyük camilerden birine gitmiştim. Bir buçuk saf cemaat var. İmam efendi farz kıraatine başladı. Tam tepemde bir ses kolonu var. Sonuna kadar açılmış. 120 desibel. Huzur ve huşu içinde dinlemem gereken Kur'ân kıraati mahv ve perişan oldu. Böyle bir ölçüsüzlük namaza, Kur'âna, Müslümanlara hakaret ve eziyet değil midir?
Geçenlerde yazdım, büyük camilerden birine yakın küçük, fakat lüks bir otelde kalan bir turist sabah ezanı okunmaya başlayınca yatağından yere düşmüş. Ezan öylesine yüksek bir sesle okunuyormuş...Bunu bana otel sahibi dostum anlattı.
Yüksek hoparlör hem ezanı, hem de Kur'ân kıraatini bozar.
Sesi müsait olmayanların hoparlörü sonuna kadar açarak haykıra haykıra avaz avaz ezan okumaları çok yanlış bir iştir. Madem ki sesin yok, hoparlörsüz oku, kısa oku.
Zavallı Müslümanlar!.. Daha şu hoparlör meselesini bile halledememişler.
Hiçbir görevlinin veya amatörün nefretî makamından ezan okumaya hakkı yoktur.
Ezan güzel okunacaktır.
Ezanı güzel okuyanlara, ruhanî bir şekilde okuyanlara teşekkür ediyorum.
Hoparlörleri sonuna kadar açarak ciyak ciyak okuyanlara teessüfler ediyorum.