Hz. Mevlânâ'dan günümüze mesajlar...

Hz. Mevlânâ 738. vuslat yıldönümünde yine gündemimizi güzelleştirmekte, yaşadığı özel ve güzel örneklerden bazılarını tekrar etmeye yine ihtiyaç duymaktayız. İşte günümüze mesaj yüklü misallerinden bazıları...

Hz. Mevlânâ 738. vuslat yıldönümünde yine gündemimizi
güzelleştirmekte, yaşadığı özel ve güzel örneklerden bazılarını tekrar
etmeye yine ihtiyaç duymaktayız. İşte günümüze mesaj yüklü
misallerinden bazıları...

****

Mevlânâ Hazretleri, ziyaretine gelen bir genci kendi oturduğu makamına
buyur eder, kendisi de gencin karşısına geçip iki dizi üzerine yere
oturmayı tercih eder. Çevredekiler Mevlânâ'nın makamını bir gence terk
edip karşısında hürmetle diz çöküşünü fazla bularak bunun sebebini
sorarlar. Şöyle açıklar Mevlânâ bu saygının sebebini:

-Bu genç der, Kur'an'ı ezberlemiş bir hafızdır. Kalbinde Kur'an'ın
tamamı yazılıdır. Siz sokakta üzerinde Allah yazılı bir kâğıdı görünce
hemen hürmetle eğilip alıyor, üzerindeki tek kelimenin hatırı için onu
yüksek bir yere koyarak saygı gösteriyorsunuz. Ben de kalbine
Kur'an'ın tamamı yazılı bir gence hürmet ediyor, hafızasındaki
Kur'an'a karşı saygımı ifade ediyorum...

Kur'an'a böylesine derin saygı içinde olan Hz. Mevlânâ, bir ara güzel
sesli hafızın okuduğu ayetleri dinlerken gözyaşlarını tutamayıp
ağlamaya başlar. Bu sırada yanında uyuklamakta olan biri de ansızın
uyanıp baktığı Mevlânâ'nın gözyaşlarını görünce şaşkın halde sorar:

- Efendi Hazretleri niçin ağlıyorsunuz der, gözyaşı dökecek ne var ortalıkta?

Mevlânâ uykulu adamın anlayacağı dilde anlatır ağlama sebebini:

-Güzel sesli hafızların okuduğu Kur'an sesi bana Cennet kapısının
açılış sesi gibi geliyor da ondan ağlıyorum, der...

Esneyen adam da başını sallayarak, "Bana da öyle geliyor!.." der.

Mevlânâ küçük bir düzeltme yapar:

-Senin işittiğin ses, der, Cennet kapısının açılış sesi değil kapanış
sesi olmalıdır. Çünkü der, açılış sesi ağlatır, kapanış sesi uyku
getirir!

****

Bir talebesi evlenmiş, hayata karışmıştı. Ziyaretine geldiğinde kılık
kıyafetinden talebesinin ihtiyaç içinde olduğunu anladı. Fakat halkın
içinde mahcup etmeden nasıl yardımcı olabileceğini düşünüyordu. Bu
sırada oturduğu kapının arkasından kalkıp gitmek üzere olan talebesine
seslendi:

-Osman! dedi, sen eksiden çok mütevazı biri idin, gelip elimi öperdin.
Halbuki şimdi uzakta oturuyorsun, ne yanıma yaklaştığın var ne de
elimi öptüğün!

Osman mahcubiyetle Mevlânâ'nın yanına gelip eline sarıldı. O sırada
avucu içine önceden hazırladığı altını kimsecikler görmeden Osman'ın
avucu içine koyarak elini kapatan Mevlânâ, şu tembihte bulunmayı da
ihmal etmedi:

- Osman dedi, ben el öptürmeyi çok severim, sık sık gelip elimi öpmeni
istiyorum, anlaşıldı mı?!.

Osman avucu içindeki altını sıkı sıkıya tutarak çıkıp evin yolunu
tutarken bu zarif anlayış karşısında öylesine duygulandı ki, yol
boyunca gözyaşlarını durduramadı...

****

Bir defasında Mevlânâ da zikir halkasına katılmış, çevresiyle birlikte
zikrediyordu. Tam bu sırada bir sarhoş da halkaya girip zikretmeye
başladı. Ancak sarhoş dengesini tutamıyor, yanındakilere çarpıyor,
rahatsızlık veriyordu.

Tutup dışarı atmak istediler. Sarhoş çıkmak istemeyip direnince
zorlamalar başladı. İş tekme tokada kadar varınca Mevlânâ sordu:

-Ne yapıyorsunuz öyle?..

-Sarhoştur dediler, aramızdan ayrılmak istemiyor, biz de çıkarmaya çalışıyoruz.

İşte bu sırada söyledi tarihî sözünü:

- Demek şarabı o içmiş, sarhoşluğu siz yapıyorsunuz!.

Ne muhteşem bir uyarı bu! Hem de kitaplık çapta uyarı!..

-Şarabı o içmiş, sarhoşluğu siz yapıyorsunuz!

Anlaşılan sarhoş da olsa saf dışı edilmesini istemiyor, hor hakir
görülerek dışarı atılmasına razı olmuyordu...

Bu sebeple tarihî uyarısına şu cümleyi de ilave ediyordu:

-Düşene herkes tekme atar, bir tekme de siz atmayın!

****

Bir gün yolda giderken kendisini gören bir papaz oturduğu yerden hemen
ayağa kalkıp sonra iki büklüm halde aşağı eğilerek saygıyla selamladı
kendisini. Bu tevazuu gören Mevlânâ ise papazdan daha aşağıya eğilerek
selamına karşılık verdi. Bu duruma itiraz eden bir Müslüman, "Bir
papaza karşı bu kadar aşağıya eğilmek olur mu?" deyince:

- Elbette olur, dedi ve gerekçesini şöyle anlattı:

-Tevazuda da papazı geçmemiz gerekir!

Ne dersiniz, bize de mesaj var mı bu örneklerde?..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Hayat Haberleri