İşte Taha Kıvanç'ın yazısı: Hürriyet'in logosu
Olacağını pek sanmadığım gelişme meğer gerçekmiş: Hürriyet logosundan duyurduğu 'Kurucusu: Sedat Simavi 1896-1953' bilgisini kaldırıvermiş... Masamın üstündeki desteden iki Hürriyet ayırdım; çarşamba duyuru var, cumartesi yok...
Daha önce de bir vücut çalımıyla 'Simavi Ödülleri' adıyla yapılan değişik alanlardaki yarışmalar grup dışına çıkartılmış, yerini Hürriyet'in yeni sahibinin daha büyük rakamlarla desteklediği 'Aydın Doğan Ödülleri' almıştı...
Demek şimdi de kurucusunun adını alnının ortasında taşımaktan vazgeçti Hürriyet... Gelin de merak etmeyin bakalım: Niçin acaba?
Aynı durum bizim gazetede yaşansaydı benzer bir merakı Aydın Doğan'ın da duyacağına eminim. Meraklı biri Aydın Bey; hatta bazen yanındaki 'gazeteci' kimlikli çalışanlardan daha meraklı... Bu sebeple de benim “Niçin acaba?” merakımı mazur görecektir.
Tuhaf bir kaderi var Hürriyet gazetesinin... 1948 yılında yayıma başlayınca rakipleri önce “Yahudi sermayeli” demişler, sonra da sahipleri hakkında 'Selânikli' dedikodusunu çıkartmışlar... Bazı yazarları şu yakınlarda kökeniyle ilgili tartışmalarda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün verdiği tepkiyi yadırgadıklarını defalarca yazdı ya, o duruma düşürülen Sedat Simavi, benzer iddialara müthiş feveranla cevap vermişti: “Bu gazeteye on paralık yabancı sermaye sokmadım; ben yüzde yüz su katılmamış Türk'üm ve Türklüğün ideallerini tahakkuk ettirmek için bu gazeteyi çıkarıyorum...” (11 Aralık 1949)
Aydın Doğan öncesi Hürriyet'in kapsamlı öyküsünü 'Simavi Ailesi' adıyla kaleme alan İrem Barutçu, logodaki “Türkiye Türklerindir” sloganı ile Türk bayrağının gazeteye 1949 Kasım ayında konulduğunu, bu girişimin Babıali kulislerinde “Sedat Simavi Burla'ya borcunu ödedi” şeklinde yorumlandığını Bedii Faik'in ağzından yazar.
'Yahudi sermayesi' dedikodusunun, sürekli dergi çıkarmış ve çıkardığı dergilerin hepsini batırmış Sedat Simavi'nin birdenbire en son teknolojiyle donatılmış bir gazeteyi yayına sokup tutturması üzerine yaygınlaştığını sanıyorum... Sedat Simavi'nin “Yıllarca dergi çıkardım, oradan artırdıklarımla Hürriyet'i kurdum” cümlesi kimseye inandırıcı gelmemiş olmalı.
O dedikodu ve yakıştırma doğru olsaydı, 1990'ların başlarında, Erol Simavi gazeteyi elden çıkarmayı kafaya koyduğunda, Robert Maxwell'in değeri ikiye katlayan iştah kabartıcı rakamına “Evet” derdi. Erol Bey sonuna kadar götürdüğü pazarlık sırasında kiminle görüştüyse görüştü ve son dakikada “Kusura bakmayın” dedi.
1991 yılında bir gece yarısı yatının güvertesinden denize düşerek ölen Maxwell ilginç bir gazete patronuydu. Siyonistti. Cenazesi Kudüs'te İsrail devletine en büyük hizmeti vermiş liderlerin yanına kaldırıldı. Hürriyet'i teklif ettiği kışkırtıcı rakama rağmen Maxwell'e satmadı, satamadı Erol Simavi...
“Neden?” diye sormayın, çünkü anlatacağım başka bir öykü var.
Öykü, logodaki Türk bayrağı ve “Türkiye Türklerindir” cümlesiyle ilgili... Hani, hemen yanıbaşındaki “Kurucusu: Sedat Simavi” duyurusunun geçen hafta kaldırıldığı logo ve sloganla... 'Türkiyelilik' kavramının kapsayıcı bir kimlik olarak tartışma gündemine girdiği günlerde, Hürriyet yönetmeni şu satırları karalamıştı:
“PATRON BİLE / Bazen çok liberal çevrelerde, 'O cümleyi çıkarmayı düşünmüyor musunuz' sorularıyla karşılaşırım. / Her defasında verdiğim cevap şudur: / 'O cümleyi oradan çıkarmaya ne benim, ne de Hürriyet'in sahibinin gücü yeter.' /İstesek de çıkaramayız.”
İlginç değil mi? Robert Maxwell'e yüklü bedel ödemeyi teklif ettiği halde satılamayan Hürriyet'in logosundaki görüntü ve slogan hakkında “Ben de çıkaramam, patron da...” itirafında bulunuyor gazete yönetmeni...
“Allah, Allah” demez de ne yaparsınız, böyle bir durumda.
Zaman'dan Nuriye Akman 2002'de Aydın Doğan'la görüşmeye “Hürriyet nasıl bir gazete, devletle ilişkisi ne?” sorusuna cevap almak üzere gitmiş besbelli. Bir yerde “Hürriyet'i parası olan herkes satın alabilir mi?” diye soruyor, aldığı cevap atlatmaca. Daha sonra, “Milliyet mek parmak soldaysa, Hürriyet nerede?” diye sorunca şöyle bir karşılıklı konuşma geçiyor:
A. Doğan- Hürriyet devlet gazetesi daha çok. N. Akman- Güzel! Demin devlet gazetesi olduğunu kabul etmiyordunuz, şimdi itiraf ettiniz. (Kahkahalar) A. Doğan- Bunun için fazla konuşmamak lazım. (Kahkahalar) Ben bir kadeh içmiş olsaydım, sen beni felaket konuşturacaktın demek. N. Akman- Hürriyet'i herkese verirler mi derken, bunu demek istiyordum. A. Doğan: İyi ediyordun. (Kahkahalar) Ne diyeyim.”
Sedat Simavi'nin kurucu olduğu notu çıkınca bayrak ve slogan da gider diye endişe edenlere duyurulur: Onlara patronun bile dokunamadığı bir gazetedir Hürriyet...
TAHA KIVANÇ