Hürriyet Gazetesi "Başörtülü penguen" haberi için özür diledi. Timaş Yayınevi "Paytak penguenler" adlı kitabın, Amerikan Kapps Book tarafından İngilizce yayımlanan kitabın eksiksiz çevirisi olduğunu açıklayarak, Hürriyet'i yalanladı.
Hürriyet'in okur temsilcisi Faruk Bildirici, yaptıkları haberin bir gazetecilek hatası olduğnu söyledi ve özür diledi. İşte Faruk Bildirici'nin özür yazısı...
"Başörtülü Penguen" gazetecilik hatası
Bir kitapta "penguene başörtüsü" takıldığı haberinin bu kadar ilgi görmesi, öbür gazetelerin de alıntı yapması doğaldı.
İlginç bir haberdi çünkü. Asıl şaşırtan, Timaş Yayınları'ndan gelen açıklama oldu. Timaş, bugün Hürriyet'te de yer alan açıklamasında, haberi hiçbir tereddüde yer bırakmayacak bir dille yalanladı.
"Paytak penguenler" adlı kitap, Amerikan Kapps Book tarafından İngilizce yayımlanan kitabın eksiksiz çevirisiydi ve çizimler de orijinal baskıdan aynen alınmıştı. Anne penguen kitabın orijinalinde başörtülü çizilmişti. Türkiye'deki baskıda anne penguene başörtü takılması söz konusu değildi.
Bu açıklamadan sonra Hürriyet'te salı günü çıkan "Kitaptaki penguene başörtüsü" haberinin savunulacak bir tarafı kalmıyor. Haberin doğru olmadığı açığa çıkmış durumda.
Oysa haber, ilk bakışta dört başı mamur hazırlandığı izlenimi veriyordu. Kitaptaki görseller alınmış; Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız ve Prof.Dr.Ayla Oktay'ın görüşüne başvurulmuştu. Üzerinde çalışılmıştı.
Fakat çok önemli bir eksiği vardı; suçlanan Timaş Yayınevi ile görüşülmemişti. Haberi yazan Hürriyet muhabiri Şebnem Arat, o gün Timaş'ı arayıp "başörtülü pengueni" sorsaydı; hem kendisi hem de gazete bu yanlışa düşmeyecekti. Tabii o haber sayfaya girerken de editoryal süzgecin devreye girmesi, "Suçlanan tarafın görüşü neden haberde yok" sorusunun sorulması gerekliydi.
Haberde suçlanan tarafın görüşünü almak gazeteciliğin temel ilkelerinden. Hem de evrensel gazetecilik deneyimlerinin yıllar içinde damıtılmasıyla oluşan bir ilke. Muhabirlerin bu ilkeyi bir gazetecilik fantezisi ya da haberin çekiciliğini ortadan kaldırabilecek bir mekanizma olarak görmemesi gerek. "Öbür taraf ne diyor?" sorusunu sormak, suçlananı olduğu kadar gazetecinin de korunmasını sağlar.
Aynı şekilde Timaş'ın bu açıklamasını yazarken de haberde değerlendirmesine başvurulmuş olan Eğitim-Sen ile de yeniden görüşmek gerekiyordu. Zira Timaş açıklamasında sadece haberin doğru olmadığı söylenmiyor; haber "28 Şubat günlerini hatırlatan bir karalama kampanyası" olarak nitelendiriliyor, yayınevine toplu ve organize bir saldırı olduğu savunuluyordu.
Eğitim-Sen Genel Basın Yayın Sekreteri Culfa Tuğrul, "karama kampanyası" yaklaşımını reddetti. Tuğrul, okullara girecek kitapların gerektiği biçimde denetlenmediğini savundu ve özetle şu yanıtı verdi:
"Kitabın nereden geldiği önemli değil. Önemli olan çocukların başörtülü penguenlerle karşılaşması. Bu tür olaylar gün geçtikçe fazlalaşıyorsa, yayınlarda ya da okullarda toplumun geleceği farklılaştırılmak mı isteniyor diye sormak lazım."
Elbette bu Tuğrul'un kendi görüşü. Bir sendikacı olarak böyle bakıyor olabilir. Ama bu bir gazetecilik bakışı değil. Biz gazeteciler, gelişmeleri, fikirlerimiz üzerinden değil, veriler üzerinden aktarabiliriz okurlarımıza.
Tabii yapılan bir gazetecilik yanlışının da farklı tanımlamalara, genellemelere vesile olmaması gerek. Timaş'ın açıklamasındaki "karalama kampanyası" yaklaşımı da Hürriyet'e karşı bir haksızlık. Bir yanlışa karşı çıkan yayınevinin, böyle bir suçlamada bulunmaması beklenirdi.
Ayrıca Timaş açıklamasındaki "kitap iddia edildiği gibi ders kitabı değildir" cümlesi de doğruyu yansıtmıyor. Haberde de zaten "ders kitabı" değil, "ilkokul birinci sınıflarında kaynak kitabı" olduğu yazılmıştı.
Kuşkusuz açıklamadaki bu iki yanlış, haberi hiçbir şekilde haklı göstermiyor. "Penguene başörtüsü" haberi ciddi bir gazetecilik hatası...